Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
Hammal, Hamallar maddesi
HAMMAL , HAMMALLAR – “ Hammal : Bir ücret karşılığı arkasında yük taşıyan adam ;mecâzen Akaba Adam,Câhil Adam anlamında kullanılır ve halk ağzında tek M ile Hamal denilir “ Türk lugatında (Şemseddin Sâmi,Kaamûsi Türkî).”Arabcadan alınmış isim olup o dilde Hamil kökünden gelir.Ücret karğılığı bir yerden diger yere yük götüren adam,alınan ücrete Hammâliye denilir ” (Hüseyin Kâzım,Türk Lugatı) .
Hüseyin Kâzım Bey şâir Sâminin şu beytini kaydediyor :
Tahammül mihnete sermâyei emri taayüşdür
Olur nef'i füzun bârı giran oldukca hammâlın
Ve :“Hammala semeri yük değildir ” darbı meselini kaydediyor.
Hammallar,büyük şehir İstanbulun günlük hayatında yüz yıllar boyunca çok önemli yeri olan adamlar olmuşlardır,ve “Gedik” usulü gereğince bir teşkilâta sâhib olmuşlardır.
İstanbula iş tutmak için gelen bekâr uyakları sıkı kontrola tâbi olmuş (B.:Bekâr Uşağı Nızâmı,cild 5,sayfa 2393),onların arasında hammallar içinde şu kayıdlar konmuşdu :
Zincirleme kefâlete bağlı idiler.Hammallık işi olan büyük iskelelerde,şehrin ticâret merkezlerinde,Büyük Kapalı Çarşı ve Mısır Çarşısı,Keresteciler,Yaş ve Kuru Yemiş Çarşıları,Gümrükler,Kapanlar gibi yerlerde kaç hammal çalışabileceği tesbit edilmişdi.İstanbula dâimâ dışardan ve bilhassa Anadolunun belli bölgelerinden gelmiş bekâr uşakları olan hammalların,...
⇓ Devamını okuyunuz...
HAMMAL , HAMMALLAR – “ Hammal : Bir ücret karşılığı arkasında yük taşıyan adam ;mecâzen Akaba Adam,Câhil Adam anlamında kullanılır ve halk ağzında tek M ile Hamal denilir “ Türk lugatında (Şemseddin Sâmi,Kaamûsi Türkî).”Arabcadan alınmış isim olup o dilde Hamil kökünden gelir.Ücret karğılığı bir yerden diger yere yük götüren adam,alınan ücrete Hammâliye denilir ” (Hüseyin Kâzım,Türk Lugatı) .
Hüseyin Kâzım Bey şâir Sâminin şu beytini kaydediyor :
Tahammül mihnete sermâyei emri taayüşdür
Olur nef'i füzun bârı giran oldukca hammâlın
Ve :“Hammala semeri yük değildir ” darbı meselini kaydediyor.
Hammallar,büyük şehir İstanbulun günlük hayatında yüz yıllar boyunca çok önemli yeri olan adamlar olmuşlardır,ve “Gedik” usulü gereğince bir teşkilâta sâhib olmuşlardır.
İstanbula iş tutmak için gelen bekâr uyakları sıkı kontrola tâbi olmuş (B.:Bekâr Uşağı Nızâmı,cild 5,sayfa 2393),onların arasında hammallar içinde şu kayıdlar konmuşdu :
Zincirleme kefâlete bağlı idiler.Hammallık işi olan büyük iskelelerde,şehrin ticâret merkezlerinde,Büyük Kapalı Çarşı ve Mısır Çarşısı,Keresteciler,Yaş ve Kuru Yemiş Çarşıları,Gümrükler,Kapanlar gibi yerlerde kaç hammal çalışabileceği tesbit edilmişdi.İstanbula dâimâ dışardan ve bilhassa Anadolunun belli bölgelerinden gelmiş bekâr uşakları olan hammalların,çalışdıkları bölgelerde kendilerine tahsis edilmiş hanlarda toplu olarak oturması şart idi,ve o hanların ahşab olması da şart koşulmuşdu.Silâh taşımaları yasakdı,hattâ hanlardaki odalarında bile silâ bulunduramazlardı.Çalışdıkları iskelelerde,çarşılarda,bölgelerde içlerinden seçilmiş “Bölükbaşı” unvanını taşır birinin idâresinde bulunurlardı,ve hammalların uygunsuz ahvâlinden hükûmete karşı ilk sorumlu kişi o bölükbaşılar idi ki sonraları onlara sâdece Hammalbaşı denilmişdir.Bölükbaşılarda bir Hammallar Kâhyasına bağlanmışdı.Kâhya ,hammal tâifesi dışından,zabıt ve rabta kaadir bir kişi olarak seçilir,tayin edilirdi.İhtisab Ağalığında da bir Hammallar Yazıcısı unvanı ile bir memur bulunurdu ki,bölge bölge,iskele iskele,çarşı çarşı İstanbulda ne kadar hammal havvam varsa isimleri,babalırının isimleri,memleketleri,köyleri ile bir defterini tutardı.İşini terkederek memleketine gidecek hammallar,bölükbaşıları vasıtası ile isimlerini o defterden sildirmeye,yerine alınacak kimsenin de yine aynı yol ile ismini o deftere yazdırmaya mecbur idiler.Defterde yazılanlardan fazla kimse nerede olursa olsun hammallık yapamazlardı.
İstanbul Kadısına gönderilmiş 9 rebiülâhir 995 (mart 1587) tarihli bir fermanda hammallar hakkında şu hükümler vardır :
* Atlı hammalların beygirleri lagar,sakat,nalsız ve beygirlerin semerleri köhne olmayacakdır.
* Beygirlere tâkatlarından fazla yük yüklenmeyecekdir.
* Yüklü hammal beygirleri birbirine bağlanmış sokaklarda başı boş ve bir kişi tara- fından katar halinde sürülmeyecekdir,ve o suretle yollarda halka yüküme,geçme sıkıntısı verilmeyecekdir, herbir bir bir hammal tarafından sürülecekler biribirine bağlanıp katar hâlinde sürülecekdir.
* İstanbulda her iskelenin hammallarına,gidecekleri yere göre tesbit edilmiş ücret vardır,ondan fazla ücret isteyemezler; o ücretle yük taşımak istemeyenler bir daha hammallık yapamazlar,ve hemen hammallıkdan men edilirler.
* Bir iskelenin hammalı başka iskelede hammallık yapamaz
* Nızama göre işi ile meşgul olan hammaldan hiç kimse her hangi bir men sebeb para alamaz,ve vermediği takdir de onu işinden men edemez.
1143 yılı başlarında (ağustos 1730) tarihli bir fermanda da şu hükümler bulunmaktadır :
* Hammallar için konulan narh cedveli Hammallar Kâhyası iskelelerdeki hammal kâhyalarına Bölükbaşılârına dağıtılacakdır,ve hammallar o iskeleden gidilecek yerlerin mesâfesine göre tesbit edilmiş ücretten fazla para alamayacakdır,ve halk fazla para talebi ile tâciz edilmeyecekdir.
* Atlı hammallarda bir sürücü ancak iki beygir sürebilir,ikiden fazlasını süremez.
* Yangınlarda ateşden kaçırılan eşyanın taşınması da hammalların vazifesidir,öyle zamanda halkın hammallar elinde kaybolan eşyası hamma ve vekiline ve bölükbaşılarına ödetilir.
İstanbulun asâyiş ve ınzıbâtı ellerine bırakılmış yeniçerilerin ocak disiplini bozularak yeniçerilerin âdetâ şehir eşkiyâsı hâlini aldıkları XVIII.Yüzyıl sonları ile XIX.Yüzyıl başında İstanbul Esnafının içinde pek çok ocağı civelek ???? olarak yazılmışlar, ve vücudlarının görünür yerlerine yeniçeri ortaları nişanları dövdürmüşlerdi ; hammal esnafı da evleviyetle ve çoğunlukla ocağa girmiş ve yeniçeri olmuşdu; bacaklarına,ellerinin üstüne ve kollarına,bazularına orta nişanları dövdürüp yine kendilerine tahsis edilmiş hanlarda yatıp kalkmışlar,iskelelerde,çarşı boylarında ,akla gelmez cür'et ve cesâretle türlü rezâletler çıkarma,ırza namusa pervâsızca tesallut ve tecâvüzlerde bulunmuşlardı.Devrin vekaayinâmeleri hammalların o yoldaki ahvâlini gösteren pek çok vak'a kaydeder,ve hammallardan bahsederken “Etrâki bî idrâk ve ekrâdı bed nihat yâni hammal ve ırgad makuulesi” gibi tâbirler kullanır.
Son yeniçeriler arasında,genc bir yeniçerinin,bir civeleğin yahud yeniçeri taslakcısı bir delikanlının bir ortadan çıkıp başka bir ortaya girmesine,gitmesine “Semer Devirme” denilirdi ki kendi aralarında gence tasarrufda haysiyet ve dâvâsı sayılır ve kanlı vak'alara sebeh olurdu,işte tâbirdeki “Semer” adı da,hammal semeri (arkalığı) dır.
Yeniçeri Ocağının kanlı bir şehir muhârebesi ile kaldırılmasına varan son ayaklanmalarında öne geçmiş olanlardan Nakılcı Mustafa ile Sarhoş Mustafa da hammal idiler (B.: Mustafa,Nakılcı ;Mustafa,Sahoş).
Aşağıdaki satırları Cevdet tarihinden alıyoruz : “ 1225 senesi rebiülevvelinin birinci günü (6 nisan 1810) İstanbul Balıkpazarında bir kaç hammal ırz ehli bir hatunu tutup cebren odalarına götürecek olduklarında hâtunun feryâdı üzerine etrafdaki esnaf ayaklanmış ve hâtunu hammalların elinden kurtarmak istemiş,hammallar selâha davranınca berikiler de dükkânların kepenk sırıkları ,sopalar ve taşlarla saldırmış ve ve hammalları kaçırıp hâtunu kurtarmışdır.Ertesi günü bütün tüccar ve Mısır Çarşısı halkı Bâbıâliye gelmiş ve : - Yeniçerilik taslayan hammal hammallar bizim ücretli hizmetkârlarımız iken nedir bu azgınlıkları..yirmi paraya kaldırdıkları yükde iki kuruşa kanaat etmedikden başka her gün gözlerimizin önünde ırz ehli hâtunlara,delikanlı ve oğlana saldırırlar.Yeniçeri tâifesi şakîlerini zabt etsin diye şikâyetde bulundular ,ve dükkânlarına,mahzenlerine silâh ve cebhâne yığmaya başladılar..” (Cevdet Tarihi,IX.)
1232 de (1817) Terlikci Güzeli diye anılan bir genc Unkapanındaki Hammallar Hanı önünden geçerken dört hammalın hücumuna uğramış ve zorla hana sokulmuş,hançerini çeken 25 yaşındaki genc adam mütecâvizlerden ikisini vurup devirmiş ise de kendisi de nâmusunu koruma yolunda şehid edilmiş.Bu vak'ayı dedesinden dinlemiş olan Üsküdarlı halk şâiri Âşık Râzi Terlikci Güzeli şânında yazdığı uzun bir manzumeyi şu tarih beyti ile bağlamışdır :
Yirmibeş yaşı ile müceherdir tarihi
“ Şehid etti Terlikci Güzelini hammallar”
1207 + 25 = 1232
Şu satırları da Şânîzâde Tarihinden alıyoruz
“Bütün emsâli gibi aynı zamanda yeniçeri ocağına kayıdlı hammal tâifesinden beş nefer şakî 1236 cemâziyelevvelinin ondördüncü günü (milâdî 17 şubat 1821) Zındankapusunda bir sırplı abacıya giderek gasıb yolu ile aba almak istediler,cessur bir adam olan abacı istediklerini vermeyince dayak atmaya başladılar, o aralık yeniçeri ağasının çuhadarı oradan geçiyordu,arabacıyı kurtarmak istedi,bunun sefer hammallar çuhadar ile yanındaki neferlerden birisini bıçakla vurarak yaraladılar.Meğer yeniçeri ağası da tebdîli kiyâfetle o havâlîde bulunuyormuş,hemen vak'a yerine koşarak elindeki topuzla hammallardan ikisini baygın olarak yere serdi,firar eden üç neferini de yakalatarak hepsini Rumeli Hisarına göndertti,ve o gece bu beş hammal hisarda boğularak îdâm edildiler,cesedleri denize altıldı atıldı ” (Şânâzâde,III.)
Evliyâ Çelebi meşhur seyahatnâmesinin birinci cildinde XVII.Yüzyıl ortasındaki İstanbul esnafından bahsederken yalnız Büyük Çarşıdaki Bedestan hammallarını kaydediyor ve şunları yazıyor : “300 neferdir ;pirleri Peygam Ali'dir,peştemalını Selman bağlamışdır,kabri Tebrizdedir.Bunlar Bedestan dışında hizmet ederler,Bedestanın zincir gerili dört kapusundan içeri girmezler.Bedesten dışındaki esnafa hizmet ederler ve her gece,yangın korkusundan o esnafın sandık ve mallarını Bedestan dışındaki mahzenlere taşıyıp istif ederler,dışardaki dükkânlar geceleri boş kalır.Esnaf alaylarında arkalarında yaslama semerleri ve ellerinde ipleri ile ve bellerinde kılıçları ile geçerler..”.
Yeni Bedestan (Sandal Bedestanı) hammalları için de :“ 300 neferdir,pirleri Peygam Alidir,bunar da alayda arkalarında bedestan sandıklarını götürerek bir hay ve huy ile geçerler ”.
Eski teşkilâtında İstanbul Hammalları çalışdıkları iş yerlerinde “Bölük” adı altında toplanmışlardı,han han,çarşı çarşı,iskele iskele bölümler de iş yerinin büyüklüğüne veya iş hacminin genişliğine göre 8 hammaldan 20 hammala kadar çıkar idi,her bölüğü “Bölükbaşı” unvanını taşıyan bir hammal idâre eder,iş nöbetini o tanzim eder,Hammâliye denilen ücretleri o alır,günlük hâsılâtı bölüğün efrâdı arasında taksim ederdi.Sonradan bölükbaşılara hammalbaşı denildi.Bölük nızamı kendi aralarında hâlâ yürürlükdedir.Bir iş yerinde bir hammal bölüğünün efrâdı da dâimâ aynı kasabanın,hattâ aynı köyün halkından ola gelmişlerdir,hemşeridirler, ve hattâ uzal veya yakın akrâbâdırlar.
Yüz yıllar boyunca İstanbulda şu hammal zümreleri görülmüşdür :
Atlı Hammallar , Sırt Hammalları ; Sırık Hammalları , Gümrük Hammalları ; Matbaa Hammalları ;Küfeli Hammalları;Tahtıveran Hammalları .
Atlı Hammallar :
Zamanımızda yokdur; şehir içinde yerlerini tanzimatdan sonra yük atlı yük arabaları,zamanımızda da motorlu vasıtalar almışdır.Yapılara kereste,konaklara,saraylara odun taşırlardı.İstanbulun birer ateş âfeti olan büyük yanıgnlarında da ateş tehdidi altındaki mahalelerden eşya yükleyip kaçırırlardı;kaçırılacak eşyâyı bölükbaşıları tesellüm ederdi.Fukarâ mahallelerinden de hammâliye ücreti almazlar,beygirlerin yem parası diye pek küçük bir şey alırlardı.Bir ihtilâlde tahtdan indirilmiş olan İkinci Sultan Osman Süleymaniyedeki Ağakupusuna sığındığında,oradan Aksaraydaki Yeni Oadalar Kışlasındaki Orta Camie,hakaaret olmak için bir hammal beygirine bindirilip götürülmüşdü.Yeniçeri zorba ağalarından Koca Bektaş Ağa da saklandığı evde yakalandığında ,yine aynı hakaaret kasdı ile ???? yerine hammal beygirine bindirilmişdi (B.: Bektaş Ağa,Arnavud Koca,cild 5,sayfa 2438;Osman II) .
Sırt Hammalları :
Eskiden “Semer” denilen “Arkalık” ile yükü sırtında taşıyan hammallar (B.:Arkalık,cild 2,sayfa 1020),bir kısmı kürd,bir kısma Orta Anadolu uşağı,bilhassa Petürkeli ve Dadaylılardır.Zamanımızda kadim bölük nızamı ile faaliyetdedirler.Bir hammal arkalıkla 200-220 kilogramlık yükü taşıyabilir, genclerin tuvana gencleri de 300 kilogramı rahatca götürür,pek kısa mesâfeler için 500 kilogram agırlığında yük almış götürmüş ve rekor kırmış hammallar da olmuşdur.Bu hammalların bilhassa dikkat ettikleri şey,apış aralarını açmayarak kapalı bacakla ve küçük adımla yürümekdir,bacaklar açılırsa derhal fıtık illeti ârız olur.Arkalıkda ağırlık belden ziyâde diz kapakları ile baldır adalelerine biner,dizi ve baldırı kuvvetli olan hammallardır ki ağır yük götürürler ;yük yüklendikden sonra bir iple bağlanarak sarılarak ve ipin ucu hammal tarafından tutularak yükün arkalık üstünde oynamaması sağlanır.
Tanzimatdan önce Büyük Kapalı Çarşıdaki sırt hammallarının tâzeleri yüz yıllar boyunca bir gelenek,gedik olarak Çarşının Örücüler Kapusu yanındaki hamamın hamamda dellâklik ve natırlık yaparlardı,Örücüler Kapusu Hamamı deni- o hamamın bir adı da bu münâsebetle “Sırt Hamamı” olmuşdu.
Sırık Hammalları :
Zamanımızda yerlerini motorlu vâsıtalar almışdır,en ağır yükleri götüren hammallar,istisnâsız hepsi Kürd idi.
Ağır yük sağlam kalın iplerle üç uzun sırığa bağlanır ,sırığın her biri,biri önde biri arkada iki hammal tarafından omuzlanarak yük 6 sırık hammalı tarafın- taşınırdı.Arkadaki üç hammal dâima uzun boylu olurdu,ve yük,öne doğru hafif meyilli giderdi.Sırıklar sol omuza vuru alınır,hammallar da,sol elleriyle omuzladığı sırığın başının baş tarafını tutar,sağ elini de sağındaki öbür sırığın üzerine atarak müvâzene sağlardı. Sağdaki sırığın önünde ve ardında bulunan hammalların sağ elleri boşda kalacağı için,onlarda ellerine birer sopa alarak ona dayanıp yürürlerdi.Adım atışları sırt hammalları şeklinde idi.Ve asker gibi uygun ayakla yürürlerdi.
Yangın tulumbacıları sandık omuzlama tarzını ve sandık kolu tutuşu şeklini bu sırık hammallarından almışlardı,farkları hammallar yürür,onlar koşardı.
Gümrük Hammalları :
Hem sırt Hammalı hem sırık hammalı,gümrüklerde ikişer bölük hammal bulunurdu,gümrüğe gelen eşyâyı muamelesi bittikden sonra gidecekleri yere götürürlerdi,ayrıca bu isimle anılmışlardır.
Matbaa Hammalları :
Matbaa baskı makinalarının el ile işletildiği devirde Makine çarkını döndüren ameleye verilmiş isimdir ;matbaa sâhibinin aylıklı adamları idiler ve hemen hepsi de ermeni milletindendi.Geçen asır sonları ile asrımız başında İstanbulun en büyük günlük gazetesi olan Sabah Gazetesinin sahibi Mihran Efendinin gencliğinde matbaa hammallığı yapdığı söylenir.
Tahtıveran Hammalları :
“Sedye Hammalı” da denilmişdir,biri arkada biri önde iki kişi tarafından taşınır çift kollu seyyar odacıklardır,at yerine insan koşulmuş tekerleksiz bir kupa arabacıkdır.Geçen asır sonlarında bilhassa Beyoğlu tarafında kullanılmışdı,kira ile çalışdırılanları da olmuşdur,fakat çoğu o tarafın,erkek ve kadın, tatlısu avrupalı mukalldi azınlık kibarları tarafından kullanılmışdır,hususî sedyeler olmuşdur.Sedye kolunun elden kayıp düşmesi ihtimâline karşı,ayrıca iki kolun dört ucundan iki hammalın omuzlarına da asılırdı.Tahtırevan hammallığın hüneri de,iki hammalın birleşik adımla gaayet âhenkli yürümesi,içindekini sarsmadan ög götürmesi idi.Aşırı alafrangalık havasında kibar türk hanımlarının da sedye sevesine düşenleri olmuşdur.Rum ve ermeni madamalar bilhassa tiyatrolara sedye gelirlerdi,hatta çift sedye ile,öndekinde madama,arkadakinde de kocası bulunurdu.
Hususî sedyelerin,tahtıveranların hammaları da aylıkla çalışır anadolu Anadolulu uşaklar,bilhassa Kastamonulular olmuşdur (B.:Beyoğlunda Sedyeler,cild 5,sayfa 2717).
Küfeli Hammallar :
Çarşı boylarında,semt semt kurulan hafta pazarlarında hâlâ dolaşır,günlük rızık peşinde gariblerdir; çoğu da yeni tüylenmiş gencler,tüysüz oğlanlardır ;üst baş baş dökük,çoğunlukla ayaklar çıplak,yahud çıplak ayaklarında birer partal pabuç,yürekler sızlatan halleri vardır.Hattâ bâzıları bir iple ve elleri ile hammallık yaparak sırtına bir küfe tedârik etmenin hasretini çeken zavallılardır,ve o küfeyi yüklendiği gün kendisini bahtıyar sayar.Biraz lim sorguya çekilseler,çoğunun hayatı acı hikâye konusu olur (B.:Davulcu,Mustafa;cild 8,sayfa 4315) .
Hüsnü KINAYLI
Kürd Hammalların İstanbuldan Çıkarılması – İkinci Sultan Abdülhamid zamanında onbeş sene şehreminliği (belediye başkanlığı) yapmış olan Rıdvan Paşa (B.: Rıdvan Paşa) mâlî takvim ile 1322 martının onuncu cuma günü Göztepe İstasyonunda tirenden inip köşküne gitmek için arabasına bineceği sırada,Istanbulda yerleşmiş bir kürd âilesinden Bedirhanpaşazâde Abdürrezzak Bey tarafından tutulmuş kiralık kaatil bir kürd hammal tarafından öldürüldü.Kaatil tutulup Kadıköyündeki polis merkezine götürülürken önlerine Abdürrezzak Beyin büyük kardeşi Ali Şâmil Paşa çıkdı.Paşa Üsküdar muhâfızı bulunuyordu,kaatili zâbıtanın elinden alarak kendi makaamının bulunduğu Selimiye Kışlasına götürdü ve oradanda da kaçırttı.Bedirhanpaşazâdelerin bu câniyâne hareketi Abdülhamidi onlara karşı gazaba getirdi,Ali Şâmil Paşa Trablus Garba sürüldü,Abdürrezzak Bey de Rusyaya kaçdı,oradak ermeni komitacıları ile iş birliği yaparak Doğu Anadoluda müstakil bir Kürdistan kurma mâcerâsına girişdi.
Rıdvan Paşanın katli vak'asında büyük bir darba da İstanbulda yerleşmiş kürd hammallar yedi,ellerindeki hammal gedikleri ibtal edilerek memleketlerine sürüldüler.O zaman dâhiliye nâzırı bulunan ve zarâfeti ile tanınmış Memduh Paşa hiciv yollu şu tarihi söylemişdi :
Bî nikat eyle hisab Şâhı Cihan buyruğunu
“ Gitti kürdler tutarak birbirinin kuyruğunu ”
1322 ( M. 1906)
Memduh Paşanın tarihi mâlî takvim üzerinedir, tarih mısraında da noktasız harfler hesab edilecekdir.Bu vak'adan sonradır ki İstanbulda hammal gedikleri Anadolu uşaklarına verilmeye başlandı.
Hacışeyhoğlu Ahmed Kemal
Hammal ,Sarayda Baltacı Hammallar – İstanbulda Topkapusu Sarayında ve Bayazıddaki Eski Sarayda dış hizmet ocaklarından biri olan Baltacılar (Teberdarlar) Ocağı neferlerinin günlük vazifelerinden biri de,Topkapusu sarayında enderun ağalarına uşaklık,enderun koğuşlarına hammallık,ve Haremi Hümâyu hammallıığ idi(B.:Baltacılar ,cild 4,sayfa 2172).Üçüncü Sultan Selim zamanında sarayın dış hizmet ocakları efrâdı üzerine şahrengiz yollu fakat nesir olarak yazılmış “Ravzatül Hûban” isimli mecmuada Baltacılar ocağının genc hammallarından bir kaçının da isimleri kaydedilmişdir.Aşağıdaki satırları oradan alıyoruz :
“Baltacılar Ocağında valdesultan hammalı Kazdağlı Kara Battal-Baltacılar Ocağından valdesultan hazretlerinin hatabkeşan(odun taşıyan) hammalı ve Kazdağlarının zeberdest fetâlarının has malı ki dâvûdî sedâsı bol âhenk ve kâküli hoşbûsu gilmânî çelenk ve pençeleri şîrâne ve bâzûları merdâne..ve baldur bacak ve boy bos ana göre..
“Baltacılar Ocağında Başkadın hammalı Alacalı Behram – Baltacılar Ocağından başkadın hazretlerinin hatabkeşan hammalı ammâ ocağının mürâhik tâze civan şekeri pekmezi balı ve sîne bülbülü zeberdest şahların has malı ve ayaklarında sünbül istifi parmakları kınalı ve sevdiğine gül ipek sevmediğine kara çalı ve ismişerifi Behram ve lakabı şöhreti Alacalı olub başkadın hazretlerinin gaayetle nazar dîdesi ve ihsânı firâvan ile perverdesi ve çerkesîyülasıl kalfası mahbûbei fertûtenin gönül kuşu mühmel oğlanın yağlı perçemi teline konmuş yâni oğlan yanar âteş ve kalfa ol ateşin pervânesi olub yalun ayaklı eşbah odun küfesi ile geldikde cümle câriyelere kış kış idüb oğlanın yüzüne elemtere fiş kem gözlere şiş duâsın okuyub üfler..
“Baltıca Hammâlandan Cumalı – Baltacılar Ocağının yüz akı ve ne kadar medhü senâ edilse hakkı bir mürâhik tâze Kastamonu levendi ve yalun ayağı çedik pabuçlu ve şâhin başında barata ile delikanluların çalımlı alımlısı ki Kiler Odasının odun çeker hammalı ammâ..bâzârı hüsünde süzme Atina Balı ve nâmı şerîfi Cumâlı ve iri kıyım ayığanda ve pençesinde topuklar ve ve avuçlar ve parmaklar kınalı olub dâvûdî sedâsında hânende edâsı olmağla Baltacı Ocağından alınub Mehterhâneye verilüb zurna meşkine başladı ve oradan dahi kebir hama dellâk yazub çavuşlara ilhak ettiler..
“Baltacı hammallardan Kara Satı – Baltacıların hatab keşan ammâ hüsn ile zîşan hammallarından ve destede el ense eder bîrun pehlivanlarının kaşlı gözlü çakallarından ve o güruhun yalun ayaklı mahbûbi mühmel perişanlarından akrânının hizberi ve emsâlinin şah iskenderi Kastamonu hâki pâkinden Kara Sata Pahlivandır ki reftârına ejderi heft ser reşk ider..Göksuda saltanat binişinde huzur göreşinde hasmını zîrü zeber ettikde şu oğlanı desteye yazın gayri ona pırpıt değil kisbet XXXXX gerekdir amma kisbet ile ibtida göreşinde gül yağı ile yağlasunlar dediği memuumuz olmakla kaydü tescil olundu....”
Adı geçen mecmuada Baltacılar Ocağı hammallarından Kara Satılmış,Kadir ve Kurban adında adında daha üç gencin bu yollu tasvirleri yapılmışdır.
Hammallığa Başlama Hakkında – Hammallık çoğunlukla çocukluk yaşlarında başlanan bir meslekdir,ve dâimâ geçim darlığı ile başlanır.Taşralı çocuklar da bir hemşehri kanadı altında hammal olurlar.1974 de Eyyub Ezik adında 14 yaşında Mercanda hammallık yapan bir çocuk şöyle anlatıyor :“ Evde sekiz kişiyiz ve bir tek babam çalışıyor,onun kazancı da hepimize yetmediği için ben de çalışıyorum.Çalışdığım yerlerden haftada 100 lira alıyorum.Eskiden bir fırıncının yanında idim,gece üçe kadar çalışıyordum,hammallığa başladım,şimdi haftada 150 lira alıyorum,ama çok ağır iş,biraz para birikdirebi rikdire lirsem hammallık yapmayacağım..” (Hürriyet Gazetesi).
Geçen asır sonlarında kalender halk mîri şâiri Erzurumlu Âşık İbrahim de,Petürkeli Halil adında bir hammal çocuğun hayatını,onun ağzından,çok acı yönleri ile şöyle anlatıyor :
Mühmelân garibandan Hammal Halildir adım
Yalun ayak dolaşdım bu şehri adım adım
Türlü türlü mihnetle türlü türlü zevk ile
Nasıl geçdi bunca yıl bir türlü anlamadım
Onbeş yaşında geldim çocukdum Petürkeden
Hemşehrim Al Çavuş sözde himâye eden
İşe bir küfe ile başladım iskeleden
Garib bir tevvekkülle kaderime katlandım
Neler geçmişdir neler şu hammalın başından
Kartlaşıncaya kadar o körpecik yaşımdan
Güzelliğim en başda el ayak göz kaşımdan
Meger şöhret âfetmiş sonra sonra anladım
Kimi canım der sever kimi şâhım der över
Hemşehrim Ali Çavuş küplere binüp döver
Bende mahveti şebab vız gelir tırıs gider
Gün günden gelişerek kıvâmı buldu tadım
Rast gele kahve hamam sokaklarda yatarım
Bir şorolo görünce baht işi zar atarım
En meşhur kart yosmadan yediden fazla karım
Ne nâmus iffet kaldı ne edebim ne arım
Yakasında bitleri perçeminde yavşaklar
Üstlerinde çul çaput belde ipden kuşaklar
Hepsi hayta hergele ayakdaşım uşaklar
İşte size kısaca hayatımı anlattım
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Madde Başlığı
Yazar/Üreten
Hüsnü Kınaylı, Hacışeyhoğlu Ahmed Kemal
Kod
H15005
Tema
Folklor
Konular
Hammal, Porter, Hammallar, Porters, Hamal, Şemseddin Sami, Kâmûs-ı Türkî (Şemseddin Sami), Hüseyin Kazım, Türk Lugatı, Bekâr Uşağı Nizamı, Kapalı Çarşı, Grand Bazaar, Mısır Çarşısı, Spice Bazaar, Yeniçeri Ocağı, Janissary Corp, Mustafa (Nakılcı), Nakılcı Mustafa, Sarhoş Mustafa, Tarih-i Cevdet (Ahmed Cevdet Paşa), Unkapanı, Hamallar Hanı, Hamallar Han, Hamallar Inn, Üsküdarlı Âşık Razi, Âşık Razi (Üsküdarlı), Şanizade Tarihi (Şanizade Mehmed Ataullah Efendi), Evliyâ Çelebi, Bedesten, Sandal Bedesteni, Atlı hamal, Sırt hamalı, Sırık hamalı, Gümrük hamalı, Customs porter, Matbaa hamalı, Printing house porter, Küfeli hamal, Tahtırevan hamal, Sedye hamalı, Stretcher porter, Arnavud Koca Bektaş Ağa, Albanian Koca Bektaş Agha, Osman II (Sultan), Süleymaniye, Ağakapısı, Semer, Arkalık, Örücüler Kapısı, Mustafa Davulcu, Rıdvan Paşa, Rıdvan Pasha, Memduh Paşa, Memduh Pasha, Hacışeyhoğlu Ahmed Kemal, Ravzatül Huban, Erzurumlu Âşık İbrahim, Âşık İbrahim (Erzurumlu)
Tür
Belge
Biçim
Daktilo yazısı, El yazısı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
İstanbul Ansiklopedisi Hamlacı-Hammal-Hamza bölümü için yazılmış metin. Şemseddin Sami'nin "Kamus-i Türkî", Hüseyin Kâzım'ın "Büyük Türk Lugatı", Mart 1587 tarihli bir ferman, Cevdet Paşa'nın "Cevdet Tarihi," Şânizâde Tarihi, Evliyâ Çelebi, Memduh Paşa'nın beyitleri, Hürriyet gazetesi, Üsküdarlı Âşık Râzi ve Erzurumlu Âşık İbrahim'in beyitleri alıntılanmıştır.
Not
Kâğıt üzerine daktilo. Baskı notları belirtilmiştir. Metnin bir kısmı belgeye yapıştırılmıştır. Düzeltmeler tükenmez kalemle yazılmıştır.
Bakınız Notu
Bekar Uşağı Nizâmı, cild 5, sayfa 2393; Mustafa (Nakılcı); Mustafa (Sarhoş); Bektaş Ağa (Arnavud Koca), cild 5, sayfa 2438; Osman II; Beyoğlunda Sedyeler, cild 5, sayfa 2717; Davulcu (Mustafa), cild 8, sayfa 4315; Rıdvan Paşa; Baltacılar, cild 4, sayfa 2172
Bibliyografya Notu
Şemseddin Sâmi, "Kamûs-i Türkî"; Hüseyin Kâzım, "Büyük Türk Lugatı"; Cevdet Paşa, "Cevdet Tarihi, IX"; Şânizâde, III; Ravzatü'l-Hûban; Evliyâ Çelebi; Memduh Paşa; Hürriyet gazetesi; Üsküdarlı Âşık Râzi, "Terlikci Güzeli"; Erzurumlu Âşık İbrahim
Provenans
İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, Kadir Has Üniversitesi ve Salt iş birliğiyle erişime açılmıştır.
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.