Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
Hiç (Mehmed Vâsıf) maddesi
HİÇ (Mehmed Vâsıf) – Çağdaşları arasında “Destancı Vâsıf” ve “Vâsıf Hoca ” diye anılmışdı ;Kalender halk şâiri ,bu İstanbul Ansiklopedisinin hâtırası aslaa unutulmaz büyük kalem arkadaşı,bâşımızın tâcı bir büyük dost ;geçen asır sonları ile asrımız başı istanbulu için bizim İstanbulunu çok iyi bilen bir sîmâ,bize,İstanbul kahvehâneleri,hanları,hamamları,meyhâneleri,semtleri,mesîreleri,tekkeleri,mescidleri,camileri,mezarlıkları, ve günlük İstanbul hayatının türlü türlü cilveleri,dillere destan olmuş aşk mâcerâları,ciyânetleri; İstanbulun eski yangın tulumbacıları teşkilâtı ve tulumbacılık hayatı,eski çalgılı kahvehâneler; ve İstanbulun tulumbacı,kabadayı,serserî,dilenci,kaatil,hırsız,kayıkcı,arabacı,beygir sürücüsü,yosma,nevcivan halk şöhretleri üzerine kiymetlerine baha biçilmez müşâhede notları ve hal tercemeleri vermişdir.Israrla istememiz üzerine kendi hal tercemesini vermekden çekinmiş,ve nihâyet ancak çok kısa bir not vermişdir.Verdiği not şudur :
“ 1285 yılında şevvalin birinci günü (1 ocak 1869) sabahı bayram topları atılırken Üsküdarda Doğancılarda Tahtırevancı Sokağında dünyaya gelmişim,babamın adı Hurşid,anamın adı Fatmadır,asıl adım Mehmeddir,Vâsıf mahlasını bir hay huy âlemine atılıp mâni,destan,semâi yazmaya başladığımda aldım.Besmeleyi Fıstıklı ibtidâî mektebinde fa...
⇓ Devamını okuyunuz...
HİÇ (Mehmed Vâsıf) – Çağdaşları arasında “Destancı Vâsıf” ve “Vâsıf Hoca ” diye anılmışdı ;Kalender halk şâiri ,bu İstanbul Ansiklopedisinin hâtırası aslaa unutulmaz büyük kalem arkadaşı,bâşımızın tâcı bir büyük dost ;geçen asır sonları ile asrımız başı istanbulu için bizim İstanbulunu çok iyi bilen bir sîmâ,bize,İstanbul kahvehâneleri,hanları,hamamları,meyhâneleri,semtleri,mesîreleri,tekkeleri,mescidleri,camileri,mezarlıkları, ve günlük İstanbul hayatının türlü türlü cilveleri,dillere destan olmuş aşk mâcerâları,ciyânetleri; İstanbulun eski yangın tulumbacıları teşkilâtı ve tulumbacılık hayatı,eski çalgılı kahvehâneler; ve İstanbulun tulumbacı,kabadayı,serserî,dilenci,kaatil,hırsız,kayıkcı,arabacı,beygir sürücüsü,yosma,nevcivan halk şöhretleri üzerine kiymetlerine baha biçilmez müşâhede notları ve hal tercemeleri vermişdir.Israrla istememiz üzerine kendi hal tercemesini vermekden çekinmiş,ve nihâyet ancak çok kısa bir not vermişdir.Verdiği not şudur :
“ 1285 yılında şevvalin birinci günü (1 ocak 1869) sabahı bayram topları atılırken Üsküdarda Doğancılarda Tahtırevancı Sokağında dünyaya gelmişim,babamın adı Hurşid,anamın adı Fatmadır,asıl adım Mehmeddir,Vâsıf mahlasını bir hay huy âlemine atılıp mâni,destan,semâi yazmaya başladığımda aldım.Besmeleyi Fıstıklı ibtidâî mektebinde fazîlet timsâli Ispartalı Hacı Sabri Efendi hocamın huzurunda diz çöküp çekdim.Paşakapusu Rüşdiyei Askerîyesinin son sınıfında iken başımda bir mehveşi serkeşin havâyi zülfü esdi,rüşdiyeyi terk ederek Kasımpaşada Haddehâne denilen çarkcı çırak mektebine girdim, orada yedi sene akran ve emsal arasında gayretimle temâyüz ederek donanma hizmetine başlamak üzereyken kendi amelimle kaderin gadrine uğradım 1 mayıs 1306 (M.13 mayıs 1890) da bahriyeden ayrıldım, üçbeş yılım hayat ile memat arasında mâcerâlarla geçdi ,ve gaaliba lâyık olduğum sefâlete düşdüm. Hâlimden müştaki değil Aşağıdaki beyitleri ne zaman karaladığımı şu anda hatırlamıyorum ,devam edebilseymişim dâsitânı hayatım olurdu :
Şanlı forma giyer o Tersâneli
Beygirci Çakırın çapkını Veli
Esdi kavak yeli perişan oldum
Toylukla o şâha gönül vereli
Çelmişdi aklımı o şuhi serkeş
Çarkcı Maktebine girdi gireli
Terkettim askerî rüşdiyesini
Çekip sürükledi perçemin teli
Kaydoldum ben dahi Haddehâneye
Rûzi şeb beraber elimde değil
Pâyin bûs iderdim bin niyaz ile
Güler de bıçkınım der idi :“Deli !”
Her hangi sebeble iftirak olsa
Gözümün önüne gelir hayâli
Kerem gibi yandım Mecnuna döndüm
Devirdim dağları Ferhad misâli
Başık binek taşı oldu o şâha
Bir hoş cezbelidir âşıklık hâli
Bin türlü belâya giriftâr oldum
Her gördüğümde rakib engeli
Bir pelîdi kürdî şakii merdud
Atınca yârime bir gün çengeli
Elimden bir kazâ çıkdı nihâyet
Sıyânet yolunda serkeş güzeli
Sinobu Rodosu gezdim dolaşdım
Kanlı yaşlar dökdüm gündüz geceli
“ Hâlimden müştekî değilim,hattâ bu hâlimden müftehir ve memnunum ki beni dervişlik kemâline sâhib kılmışdır.
“ Manzumeler karalamada üstâdım Üsküdarlı koca kalender Âşık Râzi Efendidir.Âşık Râzi,ÂŞık Erzurumlu İbrahim,Nebil Kaptan,Ermeni Haçik bir mektebi edebî teşkil ederki buabdi ahkar kâh onların yolundan gitmişimdir,kâh da kudemâyı tâkib etmişimdir.
“ Hoca lakabıma gelince ,arz ettim ki tahsilim rüşdiye derecesindedir,fakat lugat öğrenmeye karşı öyle bir hevese kapılmışdım ki lehceyi avâmı da tahsil ettim ki zamanımızda Argo deniliyor;zaman olmuşdur ki üdebâ ve şuerâ bâzı kelimâtı bana sorarlardı.Bir de,nice zıpırlarla ,tulumbacılarla,çapkınlarla,ayyaşlarla düşüb halkdığım halde ağzıma müskirâtın katresini koymadım,ama onlarla meyhânelere girdim çıkdım,meclislerine siklet vermedim,Vâsıf Hoca ehli meşrebdir derler,içki hususunda ısrar etmezlerdi.İşte Hocalığım bu iki sebele kalmışdır.Haddehânede dahi Hoca derlerdi.
“ Harama da helâle de,âmiyâne tabiri ile uçkur çözmedim,cemâl âşıkı oldum ve mücerred kaldım.Matâfı aşkım olan güzelleri de dilimin döne bildiği kadar medhü senâ ettim.Tel yüz karam varsa,geçim dünyâsının zaruretleri ve pek darda kaldığım zamanlar yosma hanımlara avamdan paralı tutkunlara çapkınlarına ve şıkırdımlarına hitâben semâiler,kıt'alar,destanlar şeklinde aşk nâmeleri yazmışımdır.
“ Yıllarsa tulumbacılarla düşdüm kalkdım,ama soyunub sandık kolu altına girmedim.Onsekiz ramazan Çalgılı Kahvehâne kurub işlettim.O hır gür âleminde Hakkın inâyeti ve müdâvimlerinin bu nâçize olan muhabbetleri sâyesinde her sene gürltüsüz ve lekesiz sona erdirmek müyesser olmuşdur (B.:Çalgılı Kahvehâneler,cild 7, sayfa 3683) ”.
Orta boylu,beyaz tenli,dâimî hicab hâli ile yüzü penbeleşir, ,gaayetle hafif varla yok arası beyaz sakallı sonderecede edebli,terbieli bir zât idi.meclisi emin gördüğü zaman rahat konuşur,eger hoşlanmadığı bir yüz görürse ağzını açmazdı.Fısıltıdan az üstün bir sesle konuşur,hem asık yüzden hem de kahkahadan nefret eder,kendisi ancak gülümserdi.Esmer yüzleri severdi,mühmel kıyâfetleri severdi,bıçkın çalımı cakası hoşuna giderdi;sıkıntılar içinde,zaruretler içinde yaşadığı halde üstü başı dâimâ tertemizdi.Başına kumaşdan yapılmış kasket giyerdi,ve beş vakit namazını kılardı,“İstanbulda namaz kılmadığım cami ve mescid yokdur” derdi.
Aşağıdaki satırları R.E.Koçunun bir sohbet yazısından alıyoruz :
“ Vâsıf Hocayı maalesef çok geç tanıdım,1943 senesinde,ölümünden on iki yıl kadar önce.Hayatda yılgın adamdı; türlü kahbeliklerle karşılaşmış,türlü kahbeliklerin kurbanları ile tanışmış,insanlardan yılmışdı,yakınlık gösterenlere karşı bir şübhe duyardı.Kendimi onun güven sınırı içine aldırıncaya kadar çok çalışdım,ve güvenine lâyık olmak benim için bir büyük mazhariyet oldu.Son derece vekarlı,izzeti nefsine sonderece düşkündü .Bana verdiği çok kısa haltercemesinde elinden bir kazâ çıkdığından bahsediyor,Haddehâneden Yârim dediği gence musallat olan bir adamı vurduğu için tard edildiği anlışılıyor,hattâ,kuvvetle tahmin edilir ki beş sene kadar hapisde yatmış,Sinop ve Rodos zındanlarında bulu çok ızdırablıkendi tâbiri ile,hayat ile memat arasında,yaşamışdır.Asîl ruhlu adamı özmemek ve kırmamak için hayatının saklanmak istenilen taraflarını mutlakaa öğrenmek tecessüsünü göstermedim.İstanbul Ansiklopedisine yazdığı bâzı maddelerde de kendi hayatından parça parça,sevdiği kimselerin hayatı içinde bahsetmişdir (B.: Riza,Toygarlı) , Kahveci Gürcü Nusretin haltercemesinde de Sinop Zındanında bulunduğu açık olarak görülür (B.: Nusret,Kahveci Gürcü) .Kendi hâtıralarından,ve tanıdığı halk şöhretli için yazdığı haltercemesi maddelerinden başka bize bübüyük kalender halk şâiri Üsküdarlı Âşık Râzinin 84 defterlik muazzam evrâkı metrukesini istinsah ederek vermişdir ki lutfun şâhâne misâlidir (B.: Râzi,Âşık)”.
R.E.Koçuya gönderdiği bir mektubda da kendisi için şunları yazıyor :
“..geçende size Üsküdar Yangın Tulumbası sandıklarının destanını getirmişdim.O destanın içinde :
Zîrâ pek heveslidir sevdiğim yâr
mısraı için o sevgili yârimin kim olduğunu sordunuz.O gün gülümseyip keçdim,fakat içimde de bir düğüm hâsıl oldu.Yâr olmak için bir güzelde şu vasıflar olmalı:
Her ne ki söylesen kırmayub tutsun
Zehir dahi versen alub da yutsun
Başka ahbâbını terketsin,unutsun
Ol vechile olur sana kafadar
“ Bu evsaf da ne aramakla bulunur,ne sormakla öğrenilir.Âciz Vâsıfınızın şu semâisini de lütfen okuyun :
Gönül eski havalardan geçeli çokdan olmuşdur
Cihânın bîvefâsından vefâ kimdir o bulmuşdur
Nice rûyi dilârâlar nice çeşmânı şehlâlar
Sevenleri bunları candan ki encâmı soyulmuşdur
Muhabbetde kalub sâdık güruhi merd olan yarlar
Tökenip nesli mebruru kara hâke koyulmuşdur
Tebâüd etmez aslaa gönül mir'atı hübandan
Ezelden ahdü peymanla derûne ol oyulmuşdur
Hemandan yüreğim hoplar göründe rüyi hamrâyı
Yıkıkdır kalbi nâşâdım mukaddemden bozulmuşdur
Uzakdan bir temâşâdır senin efkârın ey Vâsıf
Güzeli sev deyû candan ki üstadlar buyurmuşdur
“ Şu semâi de hâli perişanımızın tercemânıdır :
Cihan içre güzellerden vefâ ummak hamâkattir
Eger dinler isen pendim uzak olmak selâmettir
Yidirme vârını zinhar sonu ancak nedâmettir
İnanma ahdine şuhin ki bir sahte kıyâfettir
Sevübde yanması candan cehennemden alâmettir
Bâşına aklını devşir o yüzsüzler hiyânettir
“Nerelerde can fedâ etse yine eyler sitem hicran dolaşdım ise gönül evimi tutuşduran bir kundakcı çıkdı, kimi tulumbacı olub zülâli vuslatı ile parlattığı yangını söndürür,kimi de semender olub o âteşin içinde cünbüş ve nümâyişle dolaşır. Siz yârimin kim olduğunu sordunuz diye yazıyorum,ömri erzelimde leşkeri hubânım çavuşu ve onbaşısı da dahil bir manga nefer tutar.
Semai
Sabâ cânânıma bir sor Mustafam hasta mı hoş mu
Geçen ol mâcerâmızdan hâlâ rencîde nâhoş mu
Aceb müdrik midir aklı fikirler doldu mu boş mu
Çekip esrarı mastor mu veya zilzurna sarhoş mu
Kesildi tâbdan Vâsıf aman hasretle yandırma
Mekânım Üsküdar ammâ tüter dîdemde Bandırma
Hakikat neyse söyle yalan sözlerle kandırma
Çekip esrarı mastor mu veya zilzurna sarhoş mu
Semâi
Bir görüşde sevdi Vâsıf seni ey nazlı Nûmânım
Suşehrinde susuzlukdan tükendi âh ü efgaanım
Efendim ey siyehçerde kara perçemli sultânım
Letâfetli zarâfetli gümüş topuklu ceylânım
Sadâkatle fedâ olsun helâ olsun sana kaanım
Velâkin bilirsün sen ben de oldukca külhânım
Semâi
Muvaffak olmadım hayfâ o şuhe intizârımda
Yanıldım pek de me'yusum pilânımda karârımda
Bugünler beşka bir hal var Sinoplu gül'izârımda
Temel şâhım bıçkınımda pâsibânı hisârımda
Bulursa bendesin aman makaamın Üsküdarımda
Seri bâlînime gelsin zemânı ihtizârımda
Safâsın sürmedim aslaa hudud yokdur cefâsında
Bütün serkeşliğin sevki eser benlik kafasında
Ne söylersem kırar tutmaz ki kaptandır havâsında
Gelüp göstermedi rûyin ömrümün intihâsında
Bulursa bendesin aman makaamın Üsküdarımda
Seri bâlînime gelsin zemânı ihtizârımda
“Âşık anlar âşık hâlinden,işte efendim Vâsıfınızın yârim dedikleri hep bu makuule güzellerdir..”.
1955 de Üsküdarda 86-87 yaşlarında vefat etti.
R.E.Koçu anlatıyor : “ Utancımdan yüzüm kızararak ve kalemim tökezerek kaydediyorum,son yıllarında tek istinadgâğı ben idim.Hiç bir yerden en küçük geliri yokdu.O zamanlar Vafâ Lisesinin tarih muallimi idim,ay başında maaşımı alırdım,ayın üçüncü günü de o bana gelirdi. O tarihlerde İstanbul Ansikloped Evinin adresini bütün ısrarlarıma rağmen vermemişdir ;kendisini İstanbul Ansiklopedisi için şehir gezilerine çağırmak için Üsküdarda Selmanpâk Caddesinde berber Kadri Altınel vâsıtası ile mektub gönderirdim.Ölümünü oradan gidip öğrendim.Bir ayın üçüncü günü gelmeyince meraklandım.O kahvehâneye yanımda çalışan ve Vâsıf Hocanın da çok çok sevdiği Behçet adında bir genci gönderdim,bana acı ölüm haberi ile döndü,hastalığı üç gün sürmüş,ölürken de banahaber verilmemesini vasiyet etmiş,diriyken türlü kahrımı çekdi,ölüm ile de uğraşmasın,nasıl olsa ortada kalacak değilim,şu yatak çarşafı çarşafına sarar,bir tahtaya toyup götürür gömersiniz demiş.Elbet ki iyi etmemişdir,ama garib adamdı ve garibliği ile fahreder adamdı..”.
Aşağıdaki terennümler onundur :
Münâcaat
Alîmsin hâlime her an aman yâ Rabbî yâ Rabbî
Günâhım mılidir umman aman yâ Rabbî yâ Rabbî
Bu zulmet perdesin rûşen aceb görmek müeyesser mi
Tecellîlerle vir bürhan aman yâ Rabbî yâ Rabbî
Görürüm gerçi her şeyi hakikatde gözüm âmâ
Sen lutfet çeşmime irfan aman yâ Rabbî yâ Rabbî
Bu abdi âcizin Vâsıf niyâz eyler sana her an
Nasib son demi îman aman yâ Rabbî yâ Rabbî
Koşma
Lütfedib de her geldikce yanıma
Geç gelip tez a mehpâre kaçarsın
Bu sitemle kasdın mı var canıma
Açarsın sîneme yâre gidersin
Sen gibi görmüşüm güzel niceler
Vefâ bilmez ilmi cevri heceler
Bir gün bana gelip bütün geceler
Kanlı zâlim hep agyâre gidersin
Güzelsin etvârın dünyâya değer
Bî vefâsın mislin bulunmaz meğer
Vâsıf da hicrinle ölürse eğer
Mahşere yüzün kap kaare gidersin
Koşma
Dâimâ mahzunuz aslaa gülmeyiz
Cânâne gönlümüz verdik vereli
Sormazlar hâlimiz akla gelmeyiz
Abâyi mihneti giydik giyeli
Vâsıfım âlemi gezdin yürüdün
Eziyyet meşakkat çekdin büyüdün
Hurdahâş oldukda bu hâle döndün
Sillei Feleği yidik yiyeli
Semâi
Geçen bir dost bucağında muhammer bir gül açmışdı
O şuhi pür vefâ buyin lütufkârına saçmışdı
Ammâki şımardıkca âreyi bozmuş açmışdı
Gördü ki Vâsıf bir gün uyup emsâle kaçmışdı
Ammâ merd imiş ol koç sevgiyi etmedi inkâr
Nâdim olup döndü tez açıldı behçeti gülzar
Sâhibin eyle tebrik kıl Vâsıf sıdkını izhâr
Affa sezâ zirâki yazın kumsâle kaçmaşdı
Divan ve Ayaklı Mâni
Nazarsaz oldukca fârûkaane gâhi gözlerin
Münhasif eyler gider hurşîdü mâhi gözlerin
Bir nigâhı âteşîninden alur âteş kulûb
Nerden almış bu rumuz efken nigâhı gözlerin
Kaatili can olduğun isbâta hâcet var mıdır
Âşık öldürmek ile olmuş mübâhi gözlerin
Bahtı da zülfün gibi bak Vâsıfını bîçârenin
Zulmet âbâdı belâ kılmış siyâhî gözlerin
Adam aman gözlerim
Ağlamakdan boyandı al kanlara gözlerim
Adam aman gözlerim
O al kanlı gözler ile gözlerini gözlerim
●
Bende benlik koymadı hiç zerreveş cânânı aşk
Eylemez aslaa tekebbür kimde var îmânı aşk
Kasrı dilde bir virâne hükmü kalmaz devr ile
Böşledir bezmi ezelden hazreti fermânı aşk
Adam aman aşkı var
Habibinin yüzünden kıldı Allah aşk'ı var
Adam aman aşkı var
Feryad eder ben gibi kimin dilde aşkı var
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Madde Başlığı
Kod
H35B004
Tema
Kişi
Konular
Hiç (Vâsıf), Vâsıf Hiç, Mehmed Vâsıf Hiç, Destancı Vasıf, Vasıf Hoca, Kahvehane, Coffeehouse, Han, Inn, Hamam, Hammam, Meyhane, Tavern, Gin mill, Mesire, Park, Tekke, Lodge, Mescid, Masjid, Mezarlık, Cemetery, Aşk maceraları, Love adventures, Suç, Crime, Cinayet, Murder, Yangın Tulumbacı Teşkilatı, Fire Department Organization, Kabadayı, Rowdy, Serseri, Dilenci, Beggar, Katil, Murderer, Çalgılı kahvehane, Hırsız, Thief, Kayıkçı, Boatman, Arabacı, Beygir sürücüsü, Cartwright, Nevcivan halk şöhretleri, Üsküdar, Doğancılar, Tahtırevancı Sokağı, Tahtırevancı Street, Fıstıklı İbtidai Mektebi, Fıstıklı Primary School, Ispartalı Hacı Sabri Efendi, Paşakapısı Rüşdiye-i Askeriyesi, Paşakapısı Military School, Kasımpaşa Haddehane, Bahriye, Navy, Aşık Razi, Âşık Razi (Üsküdarlı), Üsküdarlı Âşık Razi, Âşık İbrahim (Erzurumlu), Erzurumlu Âşık İbrahim, Nebil Kaptan, Ermeni Haçik, Sinop Zindanı, Sinop Dungeon, Rodos Zindanı, Rodos Dungeon, Rıza (Toygarlı), Nusret (Kahveci Gürcü), Kahveci Gürcü Nusret, Âşık Razi Evrak-ı Metrukesi, Üsküdar Yangın Tulumbası Sandıkları Destanı, Üsküdar Fire Department Epos, Vefa Lifesi, Vefa High School, Selmanpak Caddesi, Selmanpak Avenue, Kadri Altınşehir
Tür
Belge
Biçim
Daktilo yazısı, El yazısı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
İstanbul Ansiklopedisi Hi-Him bölümü için yazılmış metin. Vâsıf Hiç'in notları, mektupları, beyitleri, manzumeleri ve Reşad Ekrem Koçu'nun yazıları alıntılanmıştır.
Not
Kâğıt üzerine daktilo. Baskı notları ve düzeltmeler tükenmez kalemle yazılmıştır. Metnin bir kısmı başka bir kâğıda yazılarak belgeye yapıştırılmıştır.
Bakınız Notu
Çalgılı Kahvehâneler, cild 7, sayfa 3683; Riza (Toygarlı); Nusret (Kahveci Gürcü); Râzî (Âşık)
Bibliyografya Notu
Vâsıf Hiç; Reşad Ekrem Koçu
Provenans
İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, Kadir Has Üniversitesi ve Salt iş birliğiyle erişime açılmıştır.
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.