Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
BAYRAM (Bandırmalı Taşcı)
Geçen asır İstanbulunun halk hayatını renkli ve canlı destanlarda yaşatmış her ikisi de Üsküdarlı Vâsıf Hoca ile Âşık Râzinin tanıttığı bir sîmâdır; çok hünerli bir kalem ile roman kahramanı olabilir. Vâsıf Hoca zamanımızdan 70-80 yıl kadar evvel yaşamış Bandırmalı Taşcı Bayram adı ve hârikulâde güzelliği ile şöhret bulmuş bu gencin hayatını İstanbul Ansiklopedisine tevdi ettiği bir notda şöylece naklediyor:
“1885 - 1890 arasında idi. Üsküdarda Taşcı Ahmed Ağanın yanına çırak girdiği zaman 16-17 yaşlarında güzellikde yektâ bir genç idi; Bandırmalı idi, hem yetim hem öksüz imiş, o taraflarda bulunmuş bir kadı efendinin yanında evladlık adı altında uşak olarak gelmişdi; efendi ellilik bekâr bir molla, mollanın koçanı, yobazı; hayli dünyalığı olduğu adım atışından belli ama kirli çıkı cimri, Bayramı yalın ayak, yağlı dal fes, yırtık şalvar ile gezdirir; Ahmediye Medresesine yerleşmişler, oğlana yapdırmadığı iş yok, yemek pişirir, bulaşık yıkar, çamaşır yıkar. O zamanlar Üsküdarda Hanife Dudu adında Rumeli muhâcirlerinden çöpçatan bir kadın vardı, ne yapmış ise yapmış, molla efendiyi kandırmış, Fatihde başında evi bulunan kısmeti çıkmamış kırklık bir kız ile baş göz etmiş, efendiyi oraya iç güveyisi koymuş; bîçâre Bayramcıkda şu kadar yıl uşaklılığının hakkı avucuna bir altın konular...
⇓ Devamını okuyunuz...
Geçen asır İstanbulunun halk hayatını renkli ve canlı destanlarda yaşatmış her ikisi de Üsküdarlı Vâsıf Hoca ile Âşık Râzinin tanıttığı bir sîmâdır; çok hünerli bir kalem ile roman kahramanı olabilir. Vâsıf Hoca zamanımızdan 70-80 yıl kadar evvel yaşamış Bandırmalı Taşcı Bayram adı ve hârikulâde güzelliği ile şöhret bulmuş bu gencin hayatını İstanbul Ansiklopedisine tevdi ettiği bir notda şöylece naklediyor:
“1885 - 1890 arasında idi. Üsküdarda Taşcı Ahmed Ağanın yanına çırak girdiği zaman 16-17 yaşlarında güzellikde yektâ bir genç idi; Bandırmalı idi, hem yetim hem öksüz imiş, o taraflarda bulunmuş bir kadı efendinin yanında evladlık adı altında uşak olarak gelmişdi; efendi ellilik bekâr bir molla, mollanın koçanı, yobazı; hayli dünyalığı olduğu adım atışından belli ama kirli çıkı cimri, Bayramı yalın ayak, yağlı dal fes, yırtık şalvar ile gezdirir; Ahmediye Medresesine yerleşmişler, oğlana yapdırmadığı iş yok, yemek pişirir, bulaşık yıkar, çamaşır yıkar. O zamanlar Üsküdarda Hanife Dudu adında Rumeli muhâcirlerinden çöpçatan bir kadın vardı, ne yapmış ise yapmış, molla efendiyi kandırmış, Fatihde başında evi bulunan kısmeti çıkmamış kırklık bir kız ile baş göz etmiş, efendiyi oraya iç güveyisi koymuş; bîçâre Bayramcıkda şu kadar yıl uşaklılığının hakkı avucuna bir altın konularak sokak ortasında bırakılmış. O zamanlar Bayramdan az kabaca bir gencim; güzel delikanlıyı Ahmediyede bir kahvehânede ağlar iken gördüm:
— Kendimi evlâd bildim, tam on yıl hizmet ettim,iki yörük heybesi altını vardı efendinin, ölürsem hepsi senin derdi, hakkımı helâl etmem! diye anlatıyordu.
— Zanatın var mı? diye sordum.
— Yok, bildiğim uşaklık, hevesim olduğu halde okutub yazdırmadı, beygir yerine bostan dolabına koşsanız çalışırım!.. dedi.
“Taşcı Ahmed Ağa da yanına aldı. Bayram sanatında büyük usta olan Ahmed Ağanın yanında beş altı sene çalışdı. Üsküdarda Bandırmalı Taşcıgüzeli diye nam saldı. Lâkin Bandırmalı gaayet dürüst bir delikanlı çıkdı, altın adını hiç bir veçhile bakır yapmadı. taşcılıkda ustasının bütün hünerini aldı.
“Bir ara bir dedikodu çıkdı, oğlan İstanbulda bir eve dadanmış diye. Âşık Râzi, yaşca bizlerden epeyi büyük, bıçkın şöhreti de var, ondan dâimâ çekinir, bu fakiri ise pek severdi. Ustasının hem sanatı aldı, hem de akşamcılığını, bir gece bayrama sarhoş rastladım, İstanbuldaki ev meselesini sordum:
— Doğrudur ağabey, dedi, haftada bir gece bir nigârda kapanıyorum..
— Genc mi, güzel mi? diye sordum.
— Anam yerinde, çiçek bozuğu, kara kuru bir avrat..
— Çok mu zengin? dedim.
— Ağabey, dedi, senin anlayacağın, ben on yıllık hakkını alıyorum.. Benim gibi bir uşak ayda 80 kuruş alır.. acemilik yıllarını da hesab et, ortalarına 60 diyelim.. senede 720, on senede 7200, yetmiş iki altın eder... Şimdi niçin ve kiminle kapandığımı anladın mı?..
O yolun tehlikelerini anlattım:
— Biliyorum ağabey, dedi, alacağım tamam olur olmaz ayağımı kereceğim!..
“Bu Taşçı Bayramı ilk tanıdığım zamanlar hezil yollu karalamışdım; Bandırmalı olduğunu bildiğim halde memleketini de tekerleme merâkı ile tahrif etmiştim:
Bayram geldi bayram günü Bayramiçden bu şehre
Adı uşak fidan boylu gazal gözlü gül çehre
Kusursuzdur samur saçdan tâ müşekkel ayağa
Fakat nidem dangıl dungul maarifden bî behre
Acı su dir ayak direr bön bön bakar sırıtır
Bir kerecik deniz dedirtemedim ben şu bahre
Âşık Râzı bıçkını ise delikanlının bir kadınla ara sıra kapandığı dedi kodusunun üzerine, kadına hitâben şu alaylı destanı yazmışdır:
1. Taşcı Bayram Şâhım o Bandırmalı
Nola yalın ayak şalvar yamalı
Vasfında yazub bir şanlı destanı
İstanbulu aşkına yandırmalı
2. Saçılmış kâkülü dal fes altından
Her teli yirmi dört ayar altından
Sinede bülbülüm olsun bir ise
Kalkamaz masrafın herkes altından
3. Çamaşır ister bürümcük ipek
Yaraşır firengî al çuhalar pek
Sırmalı uçkuru aldın diyelim
Elmas düğme ister pîrehen gömlek
4. Hani ince belin Lâhûrî şah
Nerde altun saat çifte maşalı
Çekdin mi altına kuzgun küheylân
Gümüş üzengili, sırma haşalı
5. Bindallı hatâî ister anteri
Sırmalı çevreye silecek teri
Kaç akçeye gelir bilir misin sen
Perçemin kesmeğe hünkâr berberi
6. Gülden nâzik teni o misli melek
Serdin mi haneye kuş tüyü döşek
Ayağın yunmağa leğen ibriği
Altun olmasa da gümüşden gerek
7. Ya efendim düşün bir gez hamamı
Hami inci püsküllü peştemalı
Sırmalı havlular atlas boğçada
Nerde şimşir nâhin sırma tasmalı
8. Biri soyub giydirecek civanı
Biri de halvet de yunacak anı
Üç uşağı gerek zîrâ biri de
Kahve şerbet için isterse canı
9. Ya efendim çayır, çemen mesîre
Civanım gidecek elbet bir yere
Nerde yağlı piyâdeyle koçusu
Bir de oynaş gerek perî peykere
10. Sâzende hânende hem çengi köçek
Gülüb eğlenecek bâde içecek
Felekden kâm alsın demi fırsattır
Hüsnü şebab çağı gelmiş, geçecek
11. Bayramdır pâzârı hüsnün has malı
Şeker kurban bir şeyle kandırmalı
Âguşe çekmek için nazlı yâri
Dâvete lisanı ballandırmalı
“Taşcı Bayram fecî bir kazânın kurbanı olarak öldü, otuz yaşında yokdu; Üsküdar İskelesinde bir yere odun indirmişler, amele istifi iyi yapamamış, tûfânı andıran yağmurlu bir gece, şu kadar çeki dağ misalı odun kaymış yıkılmış, iki üç gün sonra kaldırıldığında altında Bayram Ustayı buldular. Galatada içmiş, sarhoş, vapurdan çıkmış, bir hâcet için odun yığının yanına gitmiş, eceli kaza”.
Bibl.: Vâsıf Hiç, Not.
Taşcı Bayram
(Bülend Şerenin bir kompozisyonu)
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM040687
Tema
Kişi
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 4, sayfalar 2289-2291
Not
Görsel: cilt 4, sayfa 2289
Bibliyografya Notu
Bibl.: Vâsıf Hiç, Not.
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.