Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
BAŞARA (Mehmed Necati)
Musiki şinas, bilhassa Türk halk musikisinin seçkin sîmâlarından, çoban kavalını kırdan alıp Büyükşehrin en müşkilpesend mahfillerine getirmiş, ve şâir ruhunun hassasiyeti ile üflediği zaman dinleyenleri tabiatın bâkir sihriyle sarmış, ve kâh ağlatmış üstad; kalemini gilzetle tökezlenmekden korumasını bilmiş bir hiciv şâiri; 1909 yılının Ocak ayında Tokadın Soğukpınar mahallesinde doğdu, babası, Sivasda istinaf mahkemesi azalığında ve Sivas Askerî Rüştiyesinde kavâidi lisâniye muallimliğinde bulunmuş ve 1908 Haziranında İstanbul’da vefat etmiş şâir Sivaslı Mütevellizâde Ömer İhyâ Efendidir (B.: İhyâ Efendi, Ömer); vâlidesi de Tokad eşrafından Arslanzâde Cilban Hacı’nın kızı Şerife Hanımdır; hâli hayatda ve Necati Başaran’ın yanındadır.
Yukarıdaki tarihlere göre Necati Başara babasının vefatından yedi ay sonra dünyaya gelmiştir; ilk ve orta okulları Tokadda bitirdi, Sivas Lisesine girdi, liseyi onuncu sınıfdan terk ederek İstanbul’da Bağçeköy Orman Mektebine geçdi ve oradan diploma aldı, Tokadda, Sivasda, Trabzonda orman memuru olarak çalışarak 1944 de İstanbul’a geldi, 1960 da İstanbul Unkapanı Bölgesi Orman Kontrol Mühendisliğinde bulunuyordu.
Musiki ile iştigali masum çocukluk çağında başlamışdır, hikâyesi çok şirindir:
Anadedesi çiftliğine giderken yetim torununu ekseriyâ yanı...
⇓ Read more...
Musiki şinas, bilhassa Türk halk musikisinin seçkin sîmâlarından, çoban kavalını kırdan alıp Büyükşehrin en müşkilpesend mahfillerine getirmiş, ve şâir ruhunun hassasiyeti ile üflediği zaman dinleyenleri tabiatın bâkir sihriyle sarmış, ve kâh ağlatmış üstad; kalemini gilzetle tökezlenmekden korumasını bilmiş bir hiciv şâiri; 1909 yılının Ocak ayında Tokadın Soğukpınar mahallesinde doğdu, babası, Sivasda istinaf mahkemesi azalığında ve Sivas Askerî Rüştiyesinde kavâidi lisâniye muallimliğinde bulunmuş ve 1908 Haziranında İstanbul’da vefat etmiş şâir Sivaslı Mütevellizâde Ömer İhyâ Efendidir (B.: İhyâ Efendi, Ömer); vâlidesi de Tokad eşrafından Arslanzâde Cilban Hacı’nın kızı Şerife Hanımdır; hâli hayatda ve Necati Başaran’ın yanındadır.
Yukarıdaki tarihlere göre Necati Başara babasının vefatından yedi ay sonra dünyaya gelmiştir; ilk ve orta okulları Tokadda bitirdi, Sivas Lisesine girdi, liseyi onuncu sınıfdan terk ederek İstanbul’da Bağçeköy Orman Mektebine geçdi ve oradan diploma aldı, Tokadda, Sivasda, Trabzonda orman memuru olarak çalışarak 1944 de İstanbul’a geldi, 1960 da İstanbul Unkapanı Bölgesi Orman Kontrol Mühendisliğinde bulunuyordu.
Musiki ile iştigali masum çocukluk çağında başlamışdır, hikâyesi çok şirindir:
Anadedesi çiftliğine giderken yetim torununu ekseriyâ yanına alır götürürmüş, Necati yedi yaşlarında kadarmış, bir gün köyde dedesinin çobanı çocukdan bir kaval istemiş, bu siparişi unutmayan çocuk kasabaya geldiklerinde çarşıdan bir kaval almış, meğer kavalın iyisi erik ağacından olurmuş, çoban Necatinin getirdiği kavalı beğenmemiş, kaval çocukda kalmış, ve daha o gün üflemeğe başlamış. Aradan kısa bir zaman geçmiş, kasabadaki evlerinin bağçesinde havuz başında kavalını üfleyerek bir türkünün nağmelerini çıkarmaya çalışıyormuş, türkü şudur:
Tokad’dan aldım bakır
Yosmam gözlerin çakır
O çakır gözlerine
Kurban olsun bu fakir
Çocuğu komşuları binbaşızâde Celâl Bey (Celâl Erman) dinliyormuş, bu zât bir musikişinasdır, Tokad’da bir musiki yurdu açmış, gencleri toplamış, tâlim ile meşguldur, küçük Necatideki büyük istidadı derhal sezerek yurda almış ve evvelâ nota öğretmiş.
Necati Başara tokatda orta mektebi bitirinceye kadar ilk hocası bu Binbaşızâde Celâl Beyin yanında çok ciddi bir tahsil gördü ve sağlam musiki terbiyesi aldı, başda ud ve ney hemen bütün sazları çalmaya ve üflemeye başladı, ve klasik türk musikisinde yirmibeş otuz fasıl geçdi. İstanbuldaki dört senelik tahsil müddetince de musikiden bir an ayrılmadı, üstadlarla tanışdı; Neyzen İhsan Bey bir gün basit bir teneke kaval ile fasıllara iştirâkini hayretle gördü ve Necatiyi Dârüttâlim’e götürerek hususî ney dersleri verdi, ve sonra Fahri Kopuz’un dershânesine iftiharla takdim etti. Bu sefer fasıllara nısfiye ile iştirak ederek onda da büyük kaabiliyet gösterdi. Yine bu yıllar içindedir ki ayrıca Hakkı Derman ve Klarinet Bahri Beylerin Letâfet Apartımanındaki topluluğuna devam etti.
Orman Mektebinden mezun olunca Niksar, Erbaa, Reşadiye kazaları orman bölge şefliğine tayin edildi. Vazifesi icabı dolaşdığı köylerde halk şâirleri ve sazcılarla haşir neşir oldu, halk musikisinin câzibesine kapıldı, sağlam nota bilgisi ve kavala mutlak hâkimiyeti sâyesinde topladığı parçaları notaya geçirdi, bu suretle elinde muazzam bir halk türküleri repertuvarı meydana geldi.
Necati Başara’nın ilk eserinin doğduğu yer, bu memuriyeti esnasında Erbaanın Buğalı Yaylası oldu; onun da hikâyesi güzeldir:
Yanında muhafaza memur vardır, yaylada âhûyi vahşî bir çoban kızı görürler, Necati:
— Koyuna bak koyuna!..
Der, muhafaza memuru nükteyi, telmihi kavrayamaz, şâirin sürüyü kasd ettiğini zan eder:
— Yâ.. bey, der, maşallah semiz koyunlar...
Kızın adı Zekiyedir, dibinde köpürmüş çay gürleyen uçurum gibi haşmetli bir güzellik, karşısında fazla duramaz, göz kararırsa insan o girdaba yuvarlanabilir, atını mahmuzlar ve kaçar, ve kaçarken sesini atının nal âhengine ayarlayarak türküsünü tamamlar:
Koyuna bak boyuna
Bak yosmanın boyuna
Zekiyenin saçları
Dolanıyor boynuna
Bu türkü bilâhare Mesud Cemil Tel tarafından Ankara Radyosunun “Bir türkü öğreniyoruz..” saatinde halka öğretilmiş, filmlere, plaklara okunmuşdur, bir 19 Mayıs gösterisinde de gençler bu türkünün ritmine uyarak jimnastik hareketleri yapmışlardır.
Necati Başara’nın ikinci türküsü kendisinin en beğendiği eseri “Fadime” dir; şâir: “Fadimemi herkesin sevdiğine kaaniim..” diyor. Niksarın Çamiçi nâhiyesinde Gülebi köyünde pınar başında gördüğü güzel bir kızı ormana dâvetidir:
Kız Fadime Fadime
Sana diyeceğim var
Ama kimseye dime
İderim Vallah ar
Gel şu orman boyuna
Dolanayım boynuna
Ay buluta girince
Sunulayım koynuna
Sonra eserleri birbirini tâkib etti: “Sarı buğday başıyım”, “Nâdide”, “Fıtnat”, (plağa okunmuştur), “Halime”, “Kara Kız”, “Yumuk yumuk pamuğum”, “Niksardan çıkdım yayan” (filme okumuştur), “Şinanaydi”, “Kırdım sana değen eli”, “Değme güzel değme” en meşhurlarıdır. Bunlardan başka Yunus Emre’nin, Derdlinin, Emrahın, Veysel’in ve bilhassa Karaca Oğlanın güftelerinden elliden fazlasını bestelemiştir.
İstanbul’a geldikden sonradır ki eserler bestelemeğe başladı: “Köy Valsi” (söz avukat Vecdi Barmanın), “Hasretinle dolu gönlüm” (söz avukat Sâim Sarıgöllünün), “Ey gözlerinin sihrine mest olduğum dilber” (söz kendisinin), “Yine düşdüm yad illere ayrıldım Elifimden” (söz kendisinin, Yeşil Kurbağalar filminin müzik direktörlüğü yaparken bestelemiş ve bu filme Salahaddin Erorhan tarafından okunmuşdur).
Necati Başara şiir yazmağa çocukluk çağında, orta mekteb talebesi iken başladı. Bu şiirler arasında yaşından umulmayan fetânet ve nüktedanlıkla ilk hiciv ve lâtifelerini söylemeğe başladı, meselâ, sîmâsını ancak sarıklı bir resminden tanıdığı babasının mühründe:
Sâhibi mârifete dildâde
Ömer İhyâ Mütevellizâde
yazılıydı, kendisine böyle manzum bir mühür yazdı:
Necati Başara Tokad
Her zaman yüreği rahat
Şiirlerinde, bilhassa bestelenmek üzere yazdığı manzumelerde kendisine “Âşık Tokad’lı” mahlasını münasib gördü, meselâ Fıtnat için yaptığı ve divan sazı ile bir Kolombiya plağına okuduğu hicaz makamındaki eseri:
Evlerimin kapusu çifte kanadlı
Önünden geçiyor bir yağız atlı
Bak neler söylüyor Âşık Tokadlı
Fıtnat Fıtnat ölüyorum aman nerede kaldın
O baygın bakışınla kalbimi çaldın
Sivas Lisesinde, Orman Mektebinde, sonra memuriyetle bulunduğu Tokadda, Sivasda, Trabzonda, Bursada musiki ile iştigali, yarının ilerlemesi ile artan alaka ile devam etti. 1941 yılı sonlarına doğru, Almanlar Yunanistanı işgal ederken ikinci defa ihtiyat subaylığına çağırıldı. O kışı, Bolayır sırtlarında, çadırda geçirdi, topcu zâbiti olarak bataryasının başında Saros Körfezini gözetledi. 1942 de tümeni Denizlide ihtiyata alındı, bu intikal sırasında alay kumandanının teveccühü eseri izinli olarak İstanbul’a geldi ve o sırada Ankara Radyosuna imtihanla saz sanatkârları alınacağını öğrendi, bu imtihana girebilmesi için musiki bilgisini genişletmesi lâzımdı, bestekâr Hafız Saadeddin Kaynakla tanıştı ve ondan büyük usülleri meşketti. Üstad Neyzen Tevfikin neyde çıkardı orijinal vibrasiyonu elde edebilmek için bir kaç defa Bakırköy Hastahânesine gitti, fakat bu günü birlik ziyâretlerle gaayesine ulaşamayacağını anlayınca, başhekim muavini bestekâr Neşet Halil Öztan’ın dostâne bir yardımını gördü, kendi tâbiridir, Neyzen Tevfikin 18 inci koğuşdaki odasının bitişiğine posdunu serdi, müz’iç nağmelerle üstadı tahrik ederek ona uzun uzun ney üfletti”, ve eskilerin tâbiri ile “alacağı nakşi aldı”; girdiği imtihanı da birincilikle kazandı, ve Aydına müfrez olarak verilen taburuna iltihak etti. Ata binmekteki mehâretini gören 32. Tümen kumandanı General Mümtazın emri ile Kermencik nâhiyesindeki müstakil süvari bölüğüne nakledildi, orada altı ay kadar kumandan vekilliği yapdı, terhisinde de Trabzon’a tayin edildi, oradan Sivas’a naklolundu, asıl mesleği ormancılık olmakla beraber sanatkârın yeri muhakkak ki Türk Musikisinin büyük ocağı İstanbul şehri idi, orman umum müdürlüğü bu sarih hakkı teslimde geçikmedi, Necati Başara 1944 de İstanbul’a geldi, Hemen Hafız Saadedini buldu ve onun tavsiyesi ile Hasan Tahsin Parsadanla tanışdı. Artık musiki mâlûmatı ve sazlara hakimiyeti akran ve emsâli arasında kimse ile ölçülemeyecek kadar geniş ve sağlamdı. Hasan Tahsin Parsadan tarafından Eminönü Halk Evinde Nedim Akçer’e takdim edildi, Halk Evinde sosyal çalışmalar başkanı olan Nedim Akçer tarafından da ayni halk evinde folklor kolu başkanı tayin edildi. Necati Başara bir tarafından bölge orman müdürlüğünde memuriyetinde devam ederek büyük bir şevk ile işe başladı, Eminönü Halk Evindeki musiki heveskârı gençlerle bir “Halk Türküleri Korosu” kurdu; bu koro evvelâ halk evi salonunda vermeğe başladığı konserlerle kısa bir zaman içinde İstanbul’da bir şöhret oldu.
1949 da İstanbul Radyosu ikinci defa olarak kurulub açıldığında üstad Cemal Reşid Beye takdim edildi; o takdim gününün hatırası da şudur:
Necati Başara kırk yaşında idi. Uzun boylu, levend yapılı, gözleri âteşi zekâ ile parıl parıl, bakışları saf, musikide bir hüner gösterecekdi; ceketinin iç cebinden kiraz ağacından bir çubuk çıkardı, eskiden gaayet kıymetli hediyeleri tevazû boğçasına sararlar, “Çoban armağanı çam sakızı” derlerdi, Başara da:
— Çoban armağanı çam sakızıdır üstâdım.. diyerek kavalını üflemeğe başladı.
Maestro çubuğu ile memleketimizin sınırları dışında, Avrupa’da orkestralar idare etmiş Cemal Reşid Rey, Necati’nin dudaklarındaki kiraz ağacından dağılan nağmelerde öylesine rüstik bir âleme sürükleniverdi ki Aşık Tokadlıya İstanbul Radyosunda müstakil bir saat vermekde en küçük bir tereddüd göstermedi. Necati Başara Eminönü Halk Evindeki korosunu “Şen Türküler Gümesi” adı altında İstanbul Radyosuna götürdü.
İstanbul Radyosundaki çalışmaları 1955 yılına kadar devam etti. Bu arada beş sene kadar da radyodaki “Orman Saati”ni idare etti; ağaç sevgisini yayma ve ormanlarımızın cehil yüzünden tahribi önleme yolunda yapılan bu konuşmalara manzum öğüdler, nükteler ve saz nağmeleri katarak müzikal bir skeç çeşnisi vermişdi. Bu konuşmaların hakiki muhatabı İstanbul ve diğer büyüklü küçüklü şehirler halkı değil, ormanlarımızı tahrib eden eller, köyümüz idi. Onun içindir ki Necati Başara bu skeçlerinde, fevkalâde muvaffak olduğu köylü ağzı ile konuşuyordu. Mesud Cemil Tel İstanbul Radyosu müdürü olunca orman saatindeki skeçlerin fasik türkçe ile konuşmasını istedi, o da noktai nazarında haklı idi, radyonun muhatabı bütün âlemi medeniyet idi, cihan dilimizin en güzel telâffuzunu dinlemeliydi, kaldı ki köylü de açık şehir dilini, taklid köylü ağzından çok daha ciddi alâka ile dinleyecekdi. Necati Başara müdürün isteğine uymadı, müdür ısrar edince orman saatini idareden kendisine yakışmayan huşunetle çekildi. Bu huşunetin tabiî neticesi, az sonra da radyodaki “Şen Türküler Gümesi” seanslarına son verildi, Başara İstanbul Radyosundan temamen ayrıldı, onun seanslarının yerine Muzaffer Sarısözen’in “Halk Türküleri” kondu.
İstanbul Radyosundan ayrılması hâdisesi üzerine Necati Başaran’ın Mesud Cemil Tel’e bir koşma - hicviyesi vardır. Derin bir igbirârın eseri de olsa Buğalı Yaylasındaki çoban Zekiyeye ve Gülebi Pınarındaki Fadimeye türküler yazan bir kaleme asla yaraşmamışdır. Başara bu hicviyeyi neşretmişdir zan ediyoruz, bir gün derin nedâmet duyacağı aydın bir hakikattir.
1955 de radyodan ayrılınca Çarşıkapusunda “Sivil Mehter ve Millî Oyunlar Şirketi”inde müstakil bir dershâne açdı; bu satırların yazıldığı 1959 yılı Kasım ayında bu dershânesi dört yıldanberi faaliyetde bulunuyordu, ve Necatî Başara talebelerine umumî müzik ve müzik kültür dersleri veriyor, gençleri radyolarımıza alınacak elemanlar için açılan imtihanlara hazırlıyordu.
Yine bu son yıllardadır ki umumî konserler vermeğe başladı, İstanbuldaki Türk film şirketleri tarafından çevrilen yerli filmlerde müzikal sahneler için dâvet edilmektedir, sazından ve bilgisinden istifade edilmektedir. 1959 yılına kadar on iki yerli filmde emeği geçmişdir.
Aşağıdaki terennümü çok sevdiği Nükhet Yücebilgin’in şânındadır; bu ismin hatırası şâir müsikişinasın mahremiyetinde kalacaktır:
Benim yârim
İşte bu benim yârim:
Elik yüzlü
Üveyk gözlü
Suna boylu, melek yüzlü..
Yer yerinden oynasa
Kâinâtın nesi varsa
Bir olub beni boğsa
Vermem onu illere
Atılırım güle güle
Ölümlere
Bak hele dime
Değil ile
Ecele bile
Vermem
Ecele...
Sohbeti tatlı bir meclis adamıdır; neşeli, gamsız görünür “zâhiri gerki gülüp kalb gözü kan ağlayan” insanlardandır, “güzel” seçmede olgun bir zevk sahibidir. Azıcık içki ara sıra kâğıd oyunları mâsum küçük zevklerindendir. Kasım 1959.
1960 yılı Temmuzunda evlendi.
Necati Başara
(Resim: Nezih)
Theme
Person
Contributor
Nezih
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM040521
Theme
Person
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
Nezih
Description
Volume 4, pages 2170-2174
Note
Image: volume 4, page 2171
See Also Note
B.: İhyâ Efendi, Ömer
Theme
Person
Contributor
Nezih
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.