Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
BASKIN DESTANLARI
İstanbulun günlük hayatında, uygunsuz takımından yosma kadının evine gizlice erkek alması ve zenpâresi ile beraber mahalle halkı tarafından basılması, külhânî meşreb şâirler için zengin bir mevzu olmuş ve bir takım Baskın destanları yazılmıştır. Bu destanların en güzellerinden biri ondokuzuncu asrın rind meşreb külhânî şâiri Beşiktaşlı Gedâî’nin (B.: Gedâî, Beşiktaşlı) kaleminden çıkmıştır, 23 kıt’a olan bu meşhur destan şudur:
1. Aldı beni bu gam bu derd ü efkâr
Gönül dedi var gez çarşı pazarı
Bulurum kendime bir münasib yâr
An da terkeylerim nâmûs ü ârı
2. Gezerken buldum ben bir tâze civan
Peşine düştüm hem hâlî bir zaman
Burnu henüz eğri kaşı da keman
Rûberû gelince ettim işmarı
3. Yâr ile eyledik tenhâda sohbet
Dedi sen bu gece gelirsen elbet
Dedim ey efendim cânıma minnet
Anda târif kıldı semt ü civârı
4. Yâr ile uğradık bir tenhâ yola
Yan yana yürürdük kol sala sala
Dedi eğdirme kendin sağa sola
Vara vara bulduk Küçükpazara
5. Gördün mü efendim gördün mü evi
Kırmızı boyalı kafesi yeni
Saat üçe kadar gözlerim seni
Gâyet çokca getir ol semenzârı
6. Saat üçte çıktım elimde fener
Arkama düştü hem bir sürü nefer
Âdettir köşede söğünür fener
Kapunun önünde kıldım karârı
7. Fir fiske taşını atdığım zaman
Aşağıda beklermiş o sevdiğim can
Kapuyu açup sus aman
Merdivenden çıktım pa...
⇓ Read more...
İstanbulun günlük hayatında, uygunsuz takımından yosma kadının evine gizlice erkek alması ve zenpâresi ile beraber mahalle halkı tarafından basılması, külhânî meşreb şâirler için zengin bir mevzu olmuş ve bir takım Baskın destanları yazılmıştır. Bu destanların en güzellerinden biri ondokuzuncu asrın rind meşreb külhânî şâiri Beşiktaşlı Gedâî’nin (B.: Gedâî, Beşiktaşlı) kaleminden çıkmıştır, 23 kıt’a olan bu meşhur destan şudur:
1. Aldı beni bu gam bu derd ü efkâr
Gönül dedi var gez çarşı pazarı
Bulurum kendime bir münasib yâr
An da terkeylerim nâmûs ü ârı
2. Gezerken buldum ben bir tâze civan
Peşine düştüm hem hâlî bir zaman
Burnu henüz eğri kaşı da keman
Rûberû gelince ettim işmarı
3. Yâr ile eyledik tenhâda sohbet
Dedi sen bu gece gelirsen elbet
Dedim ey efendim cânıma minnet
Anda târif kıldı semt ü civârı
4. Yâr ile uğradık bir tenhâ yola
Yan yana yürürdük kol sala sala
Dedi eğdirme kendin sağa sola
Vara vara bulduk Küçükpazara
5. Gördün mü efendim gördün mü evi
Kırmızı boyalı kafesi yeni
Saat üçe kadar gözlerim seni
Gâyet çokca getir ol semenzârı
6. Saat üçte çıktım elimde fener
Arkama düştü hem bir sürü nefer
Âdettir köşede söğünür fener
Kapunun önünde kıldım karârı
7. Fir fiske taşını atdığım zaman
Aşağıda beklermiş o sevdiğim can
Kapuyu açup sus aman
Merdivenden çıktım pat pat yukarı
8. Oda kapusundan baktım ki sofra
Dedim evvel taam cümbüşler sonra
Mezeye taratoru incecik doğra
Nâzik elleriyle soydu hıyarı
9. Beş on bâde verdi ol sîmin bilek
Dedim keyfim tamam ey misli melek
Şilteler açıldı kuş tüyü döşek
Soymaya başladı ben dilfikârı
10. Yâr ile ikimiz yatağa girdik
Safâlar eyledik yüz yüze sürdük
An da murâd ile maksûda erdik
Cânım pek hoşlandı etmem inkârı
11. Yâr ile bir eyyam biz sürdük safâ
Ezeli kanunda safâya cefâ
Gece yarısında çıkdı bir sadâ
Sıçradım döşekten kalktım yukarı
12. Komşular çağrışır Hanife hanım
Fatma kadın der ki ayol a canım
Gözümle gördüm ben yoktur yalanım
Bastı şamatayı ol şirret karı
13. Gitdikçe büyüdü gürültü hengâm
Saatime baktım altı da tamam
Ardînda mahalleli önde imam
Neferler beraber hem sancaktarı
14. İki üçü birden kapu çaldılar
Bütün cemaat içeri daldılar
Tavan arasında beni buldular
Dediler teslim ol yoktur zararı
15. Parmağında yüzük kolda bilezik
Penbedir vücûdü gayetle nâzik
Ne kadar methetsem medhe münasib
Bacağına giymiş penbe şalvarı
16. Yukardan aşağı ferâce siyah
Görenler yârimi ettiler ah vah
Kimi mecnun oldu kimi de seyyah
Koltuğum kabarır gördükçe yârı
17. Bir pullu yemeni vardır başında
Aldatır gözleri rastık kaşında
Tâze girmiş onüç ondört yaşında
Kim görse kapılmaz ol cilvekârı
18. Ağakapusundan girdim içeri
Koltuğumdan tuttu üç yeniçeri
Keçeyi serdiler âdet üzeri
Çıkardılar başlarından astarı
19. Gâhi ağa der ki bu ne alâmet
Dediler baskındır bunda kabahet
Ben dahi bildin ol vakit zararı
Ayağına bend uzun görsün azarı
20. Yüreğime düştü bir çirkin acı
Yakamız eldedir nedir ilâcı
Dediler zanparaya eklen kırbacı
Ben dahi bildim ol vakit zararı
21. Çıktım yukarıya söylemez kelâm
Yedim otuz biri keyfimiz tamam
Tahta kahlesinden ağladı anam
Bir bir ardı sıra turna katarı
22. İki çingen cellad geldi başıma
Kasdeyledi benim şirin canıma
Yalvardım yakardım girme kanıma
Emir böyle imiş aldım habarı
23. Ol vakit öleceğime inandım
Kolum bağlı imiş Hakka dayandım
Meğer rüyâ imiş kalktım uyandım
Etmesin Gedâi kimse bu kârı.
Yine ondokuzuncu asrın külhânî şâirlerinden Enderunlu Fâzıl Bey “Zenannâme” adındaki meşhur uzun manzûmesinin sonunda bir baskın sahnesi tasvir eder. Şâirin zorâkî bir zerâfet ve nükte endîşesi ile kaleme aldığı bu 47 beyitlik manzûme, edebî kıymet bakımından muhakkak ki pek düşükdür; manzûmenin tek hususiyeti şudur:
Kurnaz kadın, baskına gelenlerin başında bulunan İmam Efendiyi, evi teftiş için yalnız olarak içeri alır, ve efendinin elinebir para çıkını sıkışdırır. İmam memnun, kadını himâye eder ve zamparası olan tüysüz bir toy delikanlıyı kurtarır:
Görmedik aybını bu hâtûnun
Lekesi var mı aceb sâbûnun
İşte bîgâne değilmiş oğlan
Kuru ağaca bulaşdurmam kanun
Sen dahi söyle a hâtun, gel çık
Sana âyâ ne ola oğlancık!?
İde âşifte o demler feryâd
Bir taraftan imam ider imdâd
Halamın işte bu Bekir oğlanı
Ben kucağımda büyüttüm ânı
Sizi berbâd ideyim billâhi.
Mazlumun yerde kalırmı âhı!..
Üç baskın destanı da geçen asrın kıymetli halk şâiri Tophâne kâtiblerinden Üsküdarlı Âşık Râzi tarafından yazılmışdır. İstanbul hayatı bakımından destanları zengin bir hazine olan Âşık Râzi bu destanları maalesef tamamlayamamışdır,
Birinci destan: Vefâda Sinekli Mescid civarında oturan zengin dul kadın, kocası öldükden sonra şeytan igvâsına uyar, İstanbul çarşı ve pazarlarını gezib dolaşarak ayak takımından toy şehbaz genclerle bir yolunu bulub konuşur, ayartarak konağına dâvet eder, kopuk delikanlılarına hediye esvablar alır, hamam ve tıraş parası ceb harclığı verir, bir eyyam böylece eğlendikten sonra nihâyet bir gece kayıkcı gürûhundan nevhat bir laz uşağı ile baskın verir.
Râzi bu destanı hanımın genç kayıkcıyı konağa aldığı yerde bırakmışdır.
1. Târif etmek gerek önce nigârı
Civanla basılan ol fitnekârı
Mahalle halkını koyub kafese
Kör şeytana taş çıkartan mekkârı
2. Mescid yıkılmışdır mihrab yerinde
Maşallah diyelim yaş kırk birinde
Ağda düzgün rastık sürme kuyruklu
Hem dahi allığı gül ruhlerinde
3. Yaşmağı tutunur inceden ince
Fıstıkî ferâce hem meşrebince
Kınalı elinde hasır yelpâze
İşmar çakar bekâr uşak toy gence
4 Kocası olacak ol moruk abdal
Göz yumub göçünce kalmış bunca mal
Demişler bir gelir insan cihâne
Câme hâbe tâze tâze civan al
5. Şehri İstanbul’dur güzeller kânı
Nevhat fetâları çâr ebruvânı
Dayı revişli yâ keklik sekişli
Kâkülü telince üftâdekânı
6. Kayıkcı güzeli zeberdest şehbaz
Berber güzelinde işve ile naz
Börekci güzeli nezâket bilir
Kalaycı güzeli de bir deli laz
7. Kebabcı güzeli kimyon baharlı
Şalcı güzeli gââyet vekarlı
Dellâk civanları hamam çıplağı
Nigârdan yana bahtı kapalı
8. Terzi güzelinin iğne elinde
Şerbetcinin peştemalı belinde
Kemankeş civanlar Zal ile Rüstem
Müezzin civanın bülbül dilinde
9. Şekerci güzeli bâdem şekeri
Hallaclar civanın perî peykeri
Kavukcu güzeli başların tâcı
Demirci de güzellerin ejderi
10. Sarac güzelleri eli bıçaklı
Mâcuncu güzeli çeliyor aklı
Hor bakma sakanın nevcivanına
Balıkcı güzeli yalın ayaklı
11. Furun uşakları bir don bir gömlek
Bekâr uşakları gaayet civelek
Çarpdımı hanımın fettan nazarı
Yanıyor her sefer bir fırın ekmek
12. Kasab güzelleri kanlı cümlesi
Simidci civana kaldır kafesi
Bozacı güzeli lücûc arnavud
Arabacı güzellerin efesi
13. İpci oğlanları pırpırı kopuk
Kemendi zülfinde aldırmaz soluk
Altun varakcılar zer dâne ister
Mâli Kaarun olsa tükenir çabuk
14. Mumcu güzelleri nurdan selvidir
Bedestende dükkân satub yedirir
Dâvet ider tulumbacı civanı
Ateş almış yanan gönül evidir
15. Kalaycı civanı paklarsa hamam
Hanım fit olur pazarlık tamam
Pire itde olur bit de yiğitde
Onbeşinde hammal civan bedri tam
16. Çarşı pazar meydan cevelân ider
Bağçekapusunda yalıya gider
Görüb bir kayıkcı civanı şehbaz
Fitne nigâhiyle dolmuşa biner
17. Kayığa dolmuşdur sekiz on avret
“Nerdensin”, “kim derler” sorulmak âdet
Nazeninim târif eder semtini
Mânâsı kayıkcı civanı dâvet
18. “Vefâda Sinekli Mescidi dolan
“Aşı boyalı ev arkası bostan
“Yatsudan sonra in cin top oynar..”
Nakış aldı gitti kayıkcı oğlan
19. “Erim yok efendim gice korkarım
“Emekdar kâhyamız sağırdır, yarım
“Tâze yiğit uşak almam içeri
“Dedi kodu yapar komşu civârım...
20. “Azıcık aşımla kaygusuz başım
“Haremde ihtiyar dadı sırdaşım
“Varamam kocaya ortak üstüne
“Akar gözlerimden her gice yaşım”
21. Kayıkcı civanın çelinir aklı
“Derki yerden göğe bu hanım haklı
“Beni dâvet eylediği âşikâr
“Giderim bu gece cümleden saklı”
22. Girüb bir hamama yıkanur önce
Bir misli halâvet gelir o gence
Evi bulur koymuş gibi eliyle
Sinekli Mescid nam semte gelince
23. İş midir şehbaza aşmak dıvarı
Çardakdan tırmanub çıkmak yukarı
Teşrifin görmüşdür çarpar yüreği
Açar pencereyi o kızgın karı
24. Soyarlar hanım hem kalfayla dadı
Ol deniz ejderi teni pulâdı
Kara tüylü kara yağız oğlandır
Meşhûru âfakdır karanın tadı
İkinci destan da ayni hanım üzerinedir, o da tüysüz bir mumcu çırağını eve aldığı yerde yarım bırakılmışdır:
1. Hanımın kaç nefer bilmem kırığı
Gece sarhoşları gündüz ayığı
Çârebrû kâtibi nevhat çavuşu
Tulumbacı şehbaz gaytan bıyığı
2. Ekmekci civelek Safranbolulu
Sînesi küşâde sıvamış kolu
Toy bekâr uşağı görünür amma
Murada irmişdir bularak yolu
3. Bakkalın çırağı gencin irisi
Mazlum görünür o gaayetle sinsi
Hanımın aguuşi muhabbetinde
Yatub kalkanlardan odur birisi
4. Rizelidir kayıkcının şehbâzı
Hanım alır eve o zıpır lazı
Mey içüb muhabbet tamam oldukda
Gün doğmadan savmak güçdür haylazı
5. Kalyoncu neferi nevhat dilâver
Cundabaz serenbaz gaayet hünerver
Pırpırı kıyafet baldırı çıplak
Hanımım civanı cümleden sever
6. Balıkcısı vardır dalyan misâlî
Yakışur kâfire herhoşluk hâli
Pâ bürehne görüb bıçkın sanmayın
Yüzünde gül güldür hicâbın âli
7. Nola ki yırtıksa paçayla yaka
Güzeller içinde çârebrû saka
Âkil olan demiş meyvei hüsnün
Kabuğuna bakma içine baka
8. Hallaca ne dersin efendim söyle
Hanım bir işmarla geçirir ele
Bâdenûş olunca zânû bezânû
Ahzü atâya hiç karışmaz hile
9. Kalaycı şehbazda el ayak kara
Ne gam teşrifinde elbet yıkar a
Hanımım geçerken dükkân önünden
Çakır gözler ile yürek yakar a
10. Şekerci güzeli bir şâhi hûban
Medhetmiş suerâ cümle edîban
Sattığı şekerden tatlı dillidir
Hanıma durmuşdur elpençe dîvan
11. Müezzinin sesi dağlar yüreği
Hanım sever elbet böyle erkeği
Külhan kopuklara sofrai işret
Ana ihzar ider kebab göreği
12. Helvacı şehbazı olur zorâver
Er meydanı pehlivanı dilâver
Kor muhabbet helvasını ateşe
Ol nazenin hanım ile beraber
13. Sütcü güzelinin süt kokar ağzı
Yerinde işvesi cilvesi nâzı
Hanım dâvet ider kınalı mumla
Gice teşrif ider destinde sâzı
14. Mumcu güzelinin teni kâfûri
Çarşuya şevk viren hüsnünün nûri
Hanım pervânesi olmuş o şâhın
Süzer dâvet içün çeşmi mahmûri
15. Bezzazı kazzazı çulha başmakcı
Uslusu zıpırı şeytan kırbacı
Turna katârıdır ger dizilseler
Cümlesin âguuşe çekmişdir bacı
16. Bir gice nasılsa topsakal bekci
Çardağın üstünde görür bir genci
Mumcu çırağıdır tüysüz oğlancık
Gelin ayıklayın şimdi pirinci
Üçüncü destan Toygartepesinde bir hallac oğlanla baskın veren bir hanım üzerine olub yalnız iki kıtası yazılmışdır. Bu iki katadan anlaşılıyor ki nâzenin hanım güzel hallacın üzeirne ısrarla düşmüş, oğlan hayli mukavemetden sonra ayartılmışdır; ki bu baskını on on bir yaşlarında bir çocuk iken görmüş olan Üsküdarlı halk şâri Vâsıf Hoca merhum İstanbul Ansiklopedisine tevdi ettiği notunda: “Ayağında sâde bir iç donu ile genç hallac lâzın evden çıkarılışı asla unutamayacağım bir sahnedir, gece fenerlerin ışığında etrafına ölüm korkusu içinde bakıyordu, yırtık mintanını, kara laz donunu ve yağlı fesini koltuğu altına vermişlerdi, külhânî ağzı tığ gibi dedikleri ince uzun boylu, esmer, kara kaşlı karagözlü, bıyıkları yeni terlemiş cidden güzel bir gencdi, sille tokat muşta epeyi hırpalandı, zabtiye gelip kurtardı. Kadını yaşmaksız ferâce ile çıkardılar, başına bir namaz bezi sarmışdı, o da çok hakaret gördü; karakolda hallacın rahmetli kocasının kardeşi oğlu olduğunu söyledi, delikanlı ise bilâkis kadının bir fâhişe olub kendisini uzun zaman peşine düşerek şeytan gibi iğfal ettiğini itiraf etti, oğlanın doğruluğu kalabalığın merhametini celb etti, o zamanlar Üsküdarın namlı tulumbacılarından olup baskıncıların başında bulunan Edhem Reisle kardeşi Çomar İsmail’in şefaati ile kurtuldu, hattâ Edhem Reis fakir hallaca bir altın çıkarıp verdi ki altının parıltısı da gözümün önündedir” diyor. Râzinin iki destan kıt’ası şudur:
Abe sürtük karı düşme peşime
Engel olma benim hergün işime
Senin gibi çifte kavrulmuş lokum
Dokunur efendim körpe dişime
Olub olacağım hallac parçası
Bir araya gelmez yaka paçası
Olamamam hanımım ben sana oynaş
Düşünürken berber hamam akçası
Theme
Folklore
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM040489
Theme
Folklore
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Description
Volume 4, pages 2148-2152
See Also Note
B.: Gedâî, Beşiktaşlı
Theme
Folklore
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.