Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
BARUTHÂNE
Onyedinci asır ortalarına kadar Türkiye dünyanın en büyük baruthânelerine sâhib olmuştur; bu mirî-askerî müesseseler İstanbulda, Selânikde, Belgradda ve Mısırda kurulmuşdu.
Evliya Çelebi’nin kaydine göre: Onyedinci asır ortasında İstanbulda dördü şehir içinde, biri şehir dışında beş baruthâne vardır:
1 — Unkapanında Tüfenkhânede on havan
2 — At Meydanında Yeniçeri Baruthânesi
3 — Ayasofyada Cebehâne içinde Cebeciler Baruthânesi
4 — Mâcuncu Çarşısı yakınında Barutemini emrindeki Baruthâne, otuz havan
5 — Kâğıthânedeki Büyük Baruthâne
Osmanlı devletinin kapuklu asker ocaklarının merkezi İstanbuldu, devletin büyük tophânesi ile tersânesi de İstanbulda idi. Bu beş baruthânenin yaptığı barut ihtiyacı gereği karşılamayıp İstanbula diğer baruthânelerden de mâmul barut getirildiğini yine Evliya yazıyor, büyük muharririn bu konuda anlatdıkları şudur:
“Bu beş baruthânede yapılandan maada İstanbulda Tophânede de barut yapılır, ayrıca Selânik, Belgrad ve Mısırdan da barut gelir. Surlarda Silivri Kapusundan Marmara sahilindeki Yenikapuya kadar üstü örtülü dört köşeli burc varsa hepsi barut mahzenidir, her birinde beşer onar nefer cebeci muhafızlar vardır. O burclara yakın yerlerde tütün içilmez, zirâ o tarafların sokakları bile barutludur. Gelen barutları mahzene koyduktan sonra yollara binl...
⇓ Read more...
Onyedinci asır ortalarına kadar Türkiye dünyanın en büyük baruthânelerine sâhib olmuştur; bu mirî-askerî müesseseler İstanbulda, Selânikde, Belgradda ve Mısırda kurulmuşdu.
Evliya Çelebi’nin kaydine göre: Onyedinci asır ortasında İstanbulda dördü şehir içinde, biri şehir dışında beş baruthâne vardır:
1 — Unkapanında Tüfenkhânede on havan
2 — At Meydanında Yeniçeri Baruthânesi
3 — Ayasofyada Cebehâne içinde Cebeciler Baruthânesi
4 — Mâcuncu Çarşısı yakınında Barutemini emrindeki Baruthâne, otuz havan
5 — Kâğıthânedeki Büyük Baruthâne
Osmanlı devletinin kapuklu asker ocaklarının merkezi İstanbuldu, devletin büyük tophânesi ile tersânesi de İstanbulda idi. Bu beş baruthânenin yaptığı barut ihtiyacı gereği karşılamayıp İstanbula diğer baruthânelerden de mâmul barut getirildiğini yine Evliya yazıyor, büyük muharririn bu konuda anlatdıkları şudur:
“Bu beş baruthânede yapılandan maada İstanbulda Tophânede de barut yapılır, ayrıca Selânik, Belgrad ve Mısırdan da barut gelir. Surlarda Silivri Kapusundan Marmara sahilindeki Yenikapuya kadar üstü örtülü dört köşeli burc varsa hepsi barut mahzenidir, her birinde beşer onar nefer cebeci muhafızlar vardır. O burclara yakın yerlerde tütün içilmez, zirâ o tarafların sokakları bile barutludur. Gelen barutları mahzene koyduktan sonra yollara binlerce at yükü, araba dolusu kum dökerler, tâ bu mertebe çekişirler. Zirâ Birinci Sultan Mustafanın cülûsunda bir kuleye yıldırım isâbet ederek temelinden alup havaya uçurmuş, bâzı parçaları dört saat mesâfede bulunan Çekmecelere düşmüştür, bir parçası ise Üsküdara düşmüşdür. Bu vaka yakın zamanda olduğundan barutları böyle ayrı ayrı kulelere korlar”.
Yine Evliya Çelebi Kâğıthâne mesiresinden bahseder iken buradaki büyük baruthâneyi de şöylece tasvir ediyor:
“Kâğıdhânedeki Baruthânede bir çorbacının idaresinde bir oda acemioğlanı amelelik eder. Baruthâneyi Sultan Bayazıd inşâ etmişdir, sonra Kanunî Sultan Süleyman kâgir binâ idüb üzerini kurşun kaplatmışdır, ama kâgir kubbe değildir. Cebehâne Ocağından da Barutcubaşısı, kethüdası, çavuşları ve iki yüz neferi vardır. Bu kârhânede yüz aded tunc havanlar vardır ki her biri onar kantar gelir, ve türlü türlü çarkları olub görmeğe değer acîbelerdir. Kâğıdhâne nehri üzerinde ayrıca çarkları ve dolabları olup nehrin bendlerini açıp suyu bırakdıklarında dolablar döndükce içerdeki çarklar döner, kırk ellişer okka demir desteleri döğer, havanlar içinde barutu döğüş cümle amele ağaçlarla barutu karışdırırlar. Allah göstermesin demir el havana dokunur ise ateş çıkıp ameleyi ebâbil kuşları gibi havaya uçurur, bir tehlikeli yerdir, temâşâsında hüsün yoktur. Bu çarkların ve destezenlerin vurmasından gök gürlemesi ve yıldırımı andırır bir sedâ hâsıl olur ki adamın iliği titrer. Hemen ârif olan öte yakadan temâşâ idüp Kâğithâne tekkesinde can sohbeti eder”.
Hassa Harc Eminine hitâben yazılmış hicrî 18 Receb 979 (milâdî 1571) tarihli bir fermandan da Osmanlı İmparatorluğunun en azametli devrinde İstanbul baruthânelerinde ayda 450 kantar barut yapıldığını öğreniyoruz, bu fermanın bugünkü yazı dilimize çevrilmiş sureti şudur:
“Hasan Har Eminine hüküm ki,
“Mektub gönderüb barut mahzeninde 1600 kanter sâfi barut ve 1370 kantar güherçile mevcud olduğunu, Kâğıdhâne Baruthânesinde ayda 300 kantar, ve Şehir Baruthânesinde ayda 300 kantar, ve Şehir Baruhthânesinde ayda 150 kantar kara barut çıkar, imâlâta dâima ihtimam olunur, ve Tersânei Âmireye hergün varılıp ihtiyacı temin olunur diye bildirmişsin. Bundan böyle de hizmeti hümâyunumda sarfı kudret etmeli emrederim. Karaman Vilâyetinin güherçilesi tamam gelip teslim olunmuş mudur yazub bildiresin, bakiye kalmış ise onu da yazub bildiresin”.
Râşid Târihinin ikinci cildinde hicrî 1110 (milâdî 1698 - 1699) yılı vakaları arasında şehir içinde Şehremininde yeni bir baruthâne yapıldığı ve bu baruthânede büyük bir infilâk olduğu kayıdlıdır, bu zamanımızın diline çevrilmiş sureti şudur :
“Hicrî 1099 senesi (milâdî 1687) Tersânede yeni kalyonlar inşâsına başlanınca barut sıkıntısı oldu, İstanbulda Şehremini Çarşısı yakınında yapılan baruthânede, kazâ Allahdan, çarkın harâretinden çıkan kıvılcım ile üçyüz on kantar barut bir uğurdan alev aldı, infilâk etti, ameleden yedi nefer kimse ve yirmi iki çark beygiri helâk oldu. İnfilâkın sademesi ile civârında biulunan dörtyüz yirmi beş ev harab oldu. Aksaray, Fatih, Edirnekapusu ve Silivrikapusu havâlilerine varınca yüksek evlerle camilerin yukarı camları kırıldı. Yıkılan evlerin içinde nice kadın, erkek, çocuk tuğla ve taş altında kaldı. Vak’a pâdişaha arz olunduğunda bir baruthâneye de şiddetle ihtiyaç olduğundan İstanbul şehri dışında deniz kenarında pâdişahlara mahsus bağçelerden İskenderçelebi Bağçesi denilen ve itibardan düşmüş bulunan yerde bir baruthâne yapılması uygun görülmekle pâdişahdan müsaade istendi, izin çıkdı, bu suretle her an büyük bir tehlike arz iden baruthânenin şehri dışına çıkarılması ile bütün İstanbul halkı hayır dualarda bulundu”,
İskenderçelebi Bağçesi, zamanımızın Florya Plajı ile arkasındaki geniş sahayı ihtivâ eden bir mirî mâlikâne idi. Adını taşıdığı İskender Çelebi, Kanunî Sultan Süleymanın namlı defterdarıdır, hayatı göz kamaşdıran bir ihtişam içinde geçdikden sonra Sultan Süleymanın Irâkeyn Seferinde sadırazam Makbul Frenk İbrahim Paşanın iftirası ile Bağdadda asılarak îdamından sonra bu meşhur bağçe devlet adına musadere edilmişti (B.: İskender Çelebi; İskenderçelebi Bağçesi).
Baruthâne İskenderçelebi Bağçesinde kurulduktan sonra çok geçmedi, hicrî 1119 (milâdî 1707) da bir müdhiş infilâk da orada oldu, yine vak’anüvis Râşid târihinin üçüncü cildinde bu ikinci infilâkı kısaca şöyle kaydediyor :
“ İskenderçelebi Bağçesi denilen yerdeki baruthâne havanlarından birine kaza ile bir kıvılcım isâbet etmekle infilâk oldu, baruthânenin bütün binaları yerle bir yıkıldı, ameleden sekiz nefer bîçâre helâk oldu”.
Üçüncü Sultan Selim zamanında Nızamı Cedid asker ocağı kurularak geniş ölçüde askerî ıslahat yapılır iken el atılan müesseselerden biri de baruthâne oldu, İstanbuldaki ve taşradaki baruthâneler bir “Baruthâne Nazırı” nın idaresinde toplandı ve ricalden Şerif Efendi nazır tayin edildi. Bu zâtin himmeti ile de barutculukda bir gelişme oldu, ve yepyeni bir müessese olarak Küçükçekmece civarında büyük Azadlı Baruthânesi kuruldu. Müverrih Cevdet Paşa hicrî 1210 (milâdî 1795 - 1796) yılı vakaları arasında şöylece anlatıyor:
“Güzel barutlar yapılmakla beraber baruthâne çarklarını bostan dolabları gibi hayvanla çevrilirdi, bazısı kuvvetli, bazısı zayif, hareketleri kâh ağır kâh süratli olduğundan barut bir düzüye dövülmeyüb dolayısı ile çıkan barutlar ayni derecede değildi. Baruthâne çarklarını değirmenler gibi akar su çevirirse çarkların tokmakları muntazam vuracağından hem barutun cinsi düzelecek hem de hayvanların masrafı kalkacak, amele de yarı yarıya azalacakdı. Baruthâne nâzırı Şerif Efendi Küçük Çekmece yakınında Azadlı köyünde bir değirmen çevirebilecek kudretde başlı bir su buldu.
“Azadlıda yeni ve büyük bir baruthâne yapıldı, bir de büyük havuz inşa edildi, yapılar kısa zamanda tamamlandı. Ermeni milletinden Arakel adında liyâkat sahibi bir adam en mükemmel barut çarklarını, ve idâresi gaayet kolay dolablar icad ederek yapdı. Temeli atıldığından bir kaç ay sonra bu yeni baruthâne barut yapmağa başlamışdır. Artık Gelibolu ve Selânikdeki eski baruthânelere lüzum kalmadığından oralardaki alât ve edevât da Azadlı Baruthânesine getirildi.”
Azadlı Baruthânesinin inşası ile itmamı için söylenmiş aşağıdaki tarih beyitleri o devrin büyük şâiri Şeyh Galibindir:
Mısrai tarihi gevher gibi Galib dedim
“Yapdı genç âsâ bu bârûthâneyi Sultan Selim”
H. 1209 (M. 1794 - 1795)
Söyledim Galib bu bârûthâneye târihi tam
“Oldu ihyâ kimyâyi nusrete nev kâr kâg”
H. 1210 (M. 1795 - 1796)
O devrin namlı şâirlerinden Aynî tarafından söylenmiş aşağıdaki tarihler de Azadlı Baruthânesinin inkişafı yolunda devamlı bir ciddiyetle çalışıldığını göstermektedir.
YENİ ÇARKLAR
“Yapıldı çarhi bârûti musannâ döndü eflâke”
H. 1217 (M. 1802)
HADDE ÇARKI
“Kılındı Şeh Selimin devri lutfinde bu çarh icad”
H. 1218 (M. 1803)
ELEK ÇARKI
“Oldu bâlâ tâk asdı hâleye bu çarhı elek”
H. 1218 (M. 1803)
CİLÂ ÇARKI
“İrdi eflâke bu cilâ çarhı”
H. 1217 (M. 1802)
İkinci Sultan Mahmud zamanında Yeniçeri Ocağının kaldırılmasından sonra başlayan ıslahat devrinde İstanbul Baruthânesi tekrar ele alınan bir müessese oldu. Baruthâne Bakırköy civarına, Marmara kıyısında, zamanımıza kadar “Baruthâne” diye anılacak olan yere getirildi; müessesenin bu yeni inkişaf devresinde de barutcubaşı Ohannes Beyin çok büyük gayret ve himmeti görüldü. Cumhuriyete kadar Bakırköyünde kalmış olan Baruthânenin bu son devri için bilgi edilecek bir kaynak bulamadık.
Cumhuriyet devrinde İstanbuldaki askerî fabrika ve imâlâthâneler Anadoluya nakledildi; yeri “Baruthâne”adını 1958 - 1959 yıllarına kadar muhafaza etti; burada, Türkiye Emlâk Kredi Bankasının eliyle “Ataköy sâhil sitesi” adı altında muazzam binâlar, bu arada bir de büyük plaj yapdırılınca halk “Baruthâne” adını unutarak semte “Ataköy” demeğe başladı (B.: Bakırköy Baruthânesi Ataköy sahil şehri)
Bibl.: Evliya Çelebi, I; Râşid Tarihi, II; A. Refik, Onuncu hicrî asırda İstanbul hayatı; Atâ, Enderun Tarihi, III; Aynî Divânı.
Theme
Other
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM040478
Theme
Other
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Description
Volume 4, pages 2128-2131
See Also Note
B.: İskender Çelebi; İskenderçelebi Bağçesi; B.: Bakırköy Baruthânesi Ataköy sahil şehri
Bibliography Note
Bibl.: Evliya Çelebi, I; Râşid Tarihi, II; A. Refik, Onuncu hicrî asırda İstanbul hayatı; Atâ, Enderun Tarihi, III; Aynî Divânı.
Theme
Other
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.