Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
BÂLİPAŞA CAMİİ
Sarıgüzelde, Halıcılara bakan sathı mâilde, Husrevpaşa Türbesi yakınındaki kubbeli câmidir. Büyük Fâtih Yangını (1332 = M. 1916) esnâsında yanmış, kubbesi ve ruvâkı yıkılmış, metrûk ve harâb durmakta iken 1935 de kubbesi, müteakib senelerde de dâhilî aksâmı ve etraf duvarları yapılıp tezyin edilmiş, mâmur bir hâle konmuş ise de son cemaat ruvâkından el’an mahrum durmaktadır.
Hadikatül cevâmi (Cilt 1, sayfa 64) de şöyle diyor: “Bâlipaşa Mescidi fevkaanidir. Bânisi Sultan Bayazıdı Velinin vüzerâsındandır. İtmâmı müyesser olmayup halilesi ve pâdişâhi müşâri ileyh hazretlerinin kerimesi Hümâ Sultan itmam idüp minber dahi vaz eylemiştir. Tamamınca târih budur:
KIT’A
Yapdı bu Camii Hümâ Hâtun
Binti Skenderi zeman ol mâh
Hak kabul ide gösterüb didâr
Kıla mahşerde şefkat âma İlâh
Didi anın Hüdâyî târihin
“Mescidi ummeti Resulullah”
910 (= 1504-1505)
“Sultanı müşârü ileyhin kendi malından onbeş bin altın ile tekmil eylediği meşhurdur. İkisi berâber bir türbede medfundurlar”. Bundan sonra târih kıt’asının Sultan Bayazıd’ın iç oğlanlarından Hüdâyi Kenan Beyin olduğunu ve Bâli Paşanın maskıtürresi Antalyada Bâli bey Camii nâmı ile diğer Camii bulunduğunu ve İstanbuldakini Mimar Sinan’ın evâili halinde binâ eylediğini bildiriyor.
Hadikanın bu kayıdları epiyi hatâlıdır. Evvelâ Cami fevkaanî ...
⇓ Devamını okuyunuz...
Sarıgüzelde, Halıcılara bakan sathı mâilde, Husrevpaşa Türbesi yakınındaki kubbeli câmidir. Büyük Fâtih Yangını (1332 = M. 1916) esnâsında yanmış, kubbesi ve ruvâkı yıkılmış, metrûk ve harâb durmakta iken 1935 de kubbesi, müteakib senelerde de dâhilî aksâmı ve etraf duvarları yapılıp tezyin edilmiş, mâmur bir hâle konmuş ise de son cemaat ruvâkından el’an mahrum durmaktadır.
Hadikatül cevâmi (Cilt 1, sayfa 64) de şöyle diyor: “Bâlipaşa Mescidi fevkaanidir. Bânisi Sultan Bayazıdı Velinin vüzerâsındandır. İtmâmı müyesser olmayup halilesi ve pâdişâhi müşâri ileyh hazretlerinin kerimesi Hümâ Sultan itmam idüp minber dahi vaz eylemiştir. Tamamınca târih budur:
KIT’A
Yapdı bu Camii Hümâ Hâtun
Binti Skenderi zeman ol mâh
Hak kabul ide gösterüb didâr
Kıla mahşerde şefkat âma İlâh
Didi anın Hüdâyî târihin
“Mescidi ummeti Resulullah”
910 (= 1504-1505)
“Sultanı müşârü ileyhin kendi malından onbeş bin altın ile tekmil eylediği meşhurdur. İkisi berâber bir türbede medfundurlar”. Bundan sonra târih kıt’asının Sultan Bayazıd’ın iç oğlanlarından Hüdâyi Kenan Beyin olduğunu ve Bâli Paşanın maskıtürresi Antalyada Bâli bey Camii nâmı ile diğer Camii bulunduğunu ve İstanbuldakini Mimar Sinan’ın evâili halinde binâ eylediğini bildiriyor.
Hadikanın bu kayıdları epiyi hatâlıdır. Evvelâ Cami fevkaanî değildir, meyilli bir arâzide inşâ olunduğundan avlu sokakdan bir az yüksektir. Sonra kitâbenin ikinci mısrâını “Binti Skenderi zeman ol mâh” okuyarak hataya düşmüştür, o mısrâın doğrusu:
“Binti İskender Vezir ol mâh”
dır. “Skenderi zaman” okununca İkinci Sultan Bayazıd anlaşılması tabiîdir. Halbuki Hümâ Hâtun (Sicilli Osmânî cild II, S. 9) İskender Paşa ile Bayazıdın kızı Hatice Sultanın evlâdıdır, kitâbede İskender Paşanın kızı olğunu göstermektedir. İskender Paşa Fâtih devrinde iki defa Bosna ve bir defa Rumeli Beylerbeyini ve Kubbe Veziri olup 912 (= 1506 - 1507) de vefat iden İskender Paşadır (Sicil c. I. s. 345). Bâli Paşa ise (Sicil c. II. s. 3) Hadikanın da kaydetdiği gibi Antalyalıdır, ve kendisine Hümâ Hâtun tezvic edilmiştir, Camie başlamış ise de 900 (=1495) de vefat etmiştir, ikmâli zevcesine 910 tarihinde müyesser olmuştur. Sicil de Hadika gibi zevc ve zevcenin kabirlerinin orada olduğunu yazıyor, bugün türbe yoktur ve yeri dahi belli değildir.
Kitâbenin Hadikaya nakledilmiş sûretinde dördüncü mısrâ da yanlış okunmuştur, “Kıla mahşerde şefkat âna İlâh” değil, “Kıla mahşerde şefkatile nigâh...” dır. Lâtin köklü şu kullandığımız harflerle yazıldığında hatâ kayboluyor ise de, kitâbe nâzımının mahlâsı Hadikada “hı” harfı ile “Hudâyı” yazılıdır, aslı ise “he” ile “Hürâyı” dir; Kitâbenin doğru metni şudur:
Yapdı bu Camii Hümâ Hâtun
Binti İskender Vezir ol mâh
Hak kabul ide gösterüb dîdâr
Kıla mahşerde şefkatiyle nigâh
Didi anın Hüdâyî târihin
“Mescidi ummeti Resulullah”
Sâî Çelebi de “Tezkiretülbünyan” da bu camii Sinanın eserleri arasında kaydetmiştir. Bu tezkirenin bir kaç sehvinden biri de budur. Cami hicrî 910 yılında yapıldığına göre Sinan eseri olamaz. Mimar Sinan belki bir ilâve yapmış olacaktır, meselâ, minâre Sinan yapısını çok andırır, minare denirken cami kaydolunmuştur. Nitekim Keçecilerdeki Sultan Selim Medresesi Sinandan evvel yapılmış iken, dershânesine Kanunî zamanında bir minâre eklenmesi ile mescide tahvili, Tezkiretül bünyanda yapının tümünün Mimar Sinana mal edilmesine sebep olmuştur.
Evliyâ Çelebi (c. I, s. 310) de Bâli paşa Camiini hatalı olarak fevkaani ve Sinan yapısı kaydediyor, kitâbeyi doğru yapıyor isede târih mısrâını “908” çözerek tekrar hataya düşüyor. Biz İstanbul Ansiklopedisinde doğruyu gösterdiğimize kuvvetle kaaniiz.
İnşaatına gelince, avlu duvarı alt kısmı 3 sıra tuğla bazan 2, bazan da 3 sıra taşla yapılmıştır. Pencereli fevkaani kısmı yıkılmıştır, yalnız yol kenarındaki dört penceresi duruyor. Yedi basamakla çıkılan haremin sol köşesine yeni ayak yolları yapılmıştır.
Kabristanında on kadar mezar taşından devrine âid olanı yoktur. Bâli Paşa ve Hümâ Hâtunun türbe veya kabirlerinin yeri dahi bilinemiyor.
Binâ tamamen kesme taştan inşâ olunmuş, sağır kubbelidir. Müsellesi kürevî alîkalar mihrab cihetinde doğrudan duvara, diğer üç cihetde de duvarlara muttasıl geniş kemerlere oturur.
Kubbe kutru 12 metre olduğu halde cami harîmi mihver istikametinde 13,5, yan istikametde de 15 metreye genişler. Alçak kubbeler yapmadan saha tevsii ileride Lüleburgazda Sokollu Camiinde, Kayseride Ahmed Paşa Camiinde muvaffakiyetle tatbik edilecektir. Hâricen de kubbe, köşeler daha alçak bırakılarak elde edilen 8 köşe bir kaaideye oturtulmuş, bu sûretle sağır kubbeye bir hareketi manzaravî verilmiştir.
Dâhilî geniş kemerlerin altında, minâre merdiveninden çıkılan fevkaanî bir mahfil dolaşır. Elli sene evvelki rölövenin de mahfil korkuluğu şakulî parmaklık şeklinde iken son tâmirde tuğladan yapılıp sıvanmıştır.
Camiin şimdiki kubbesi 1935 senesinde betonarme olarak bu satırların müellifi tarafından yapılmış isede maalesef kubbe, betonarmenin inceliğinden dolayı ufak düşmüştür, ve yüksek görünüyor. Bu acı tecrübe ilerideki restorasiyonlarda iyi bir ders olmuştur.
Camiin alt sırada 10, mahfil hizâsında 8, üstde de 4 normal, 6 tane de fil gözü penceresi vardır. Alt sıra pencerelerin kemerleri dolu değildir; kemerlerin tenvir sathına ilâvesi mihrab cihetindekilerde çok vâki ise de bütün bir sıraya tatbiki nâdirdir.
Minber başka bir camiden buraya nakledilmiştir, ve camie uygundur; külâhı ahşabdır, yağlı boya kalemle tezyin edilmiştir.
Mihrab son tâmirde alçıdan kötü bir işçilikle yapılmıştır; kalem işleri de camiin devrinden bir asır sonraki numûnelerin acemi bir taklididir.
Son tâmirde yapılan alçı pencereler de devrine uygun düşmemiştir. Camiin kürsü ve şamdanları o sırada müzeye tahvil edilmiş bulunan Ayasofya’dan getirilmiştir.
Camiin tak kapısı muhteşem denilecek kadar güzel ve kendi başına pek mütenasib ise de binanın basitliği yanında fazla süslü ve büyük düşüyor; çerçivesi tâ üst pencerelere kadar yükseliyor. Bu çerçiveyi kurtarması için son cemaat ruvakı ortasının o seviyede bir tomozla örtülmüş olması lâzım gelir.
Mütenâviben kırmızı beyaz mermerle yapılmış basık kapı kemeri üstünde ve bir çerçive içinde yukarıda bahsettiğim kitâbe kötü bir sülüsle mermere oyulmuştur. Kitâbeden sonra zengin istalâktitli höcre ve etrafında da silmeler vardır. Kapı çığışının içlerinde kemerli höcrecikler ve köşelerinde güzel kum saatleri mevcuttur. Kemer ve rövelerden maadası köfekidendir.
Tak kapının iki tarafında pencerelerle minâre kapısı arasında istalaktitli iki hârici mihrab yapılmıştır. Sol tarafta, minare çıkışının mütenâzırı bir merdiven mahalli yapılarak cemaat ruvakına beş kubbe teşkil olunmuştur. Bu kubbeler yıvlı başlıklı, çembersiz başlık sütunlara oturur. Başlıkları ve kaideler 18. asır işidir. Bu demektir ki Cami zamanımızdan iki asır evvel bir tâmir daha görmüş, ruvak yıkılıp yeniden yapılmıştır. kemerlerin güzel istalaktitli yastık taşları ve demir gergileri ve sütunları olduğu gibi durmaktadır, yalnız kubbeler yoktur.
Minâre kaidesi dört köşedir, küpü dilimli, gövdesi çubukludur; şerefe zengin istalâktitlidir, şerefe korkulukları oyma kafestir. köşeleri süsleyen kabartma çubuklar şerefenin istalâktit püsküllerine kemerciklerle kaynaşmış, alt taraflarında bir lâle ile nihâyetlenmiştir ki müstakbel Şehzâde Camii minârelerinin prototipini teşkil ider.
Ekrem Hakkı Ayverdi
Kıymetli bilgin Ekrem Hakkı Ayverdi, Bâli Paşa Camiine cebheden bakıldığına göre, sağ tarafta bulunan minâre merdivenine mütenâzır olarak sol tarafda da bir merdiven mahalli bulunduğunu kaydediyor, ki her iki merdiven Cornelius Gurlitt’in çizdiği planda da açık olarak gösterilmiştir. Soldaki merdiven için halk ağzında asırlardan beri dolaşa gelmiş bir rivâyet vardır:
Bâli Paşa İstanbuldaki camiini çift minâreli olarak yaptırmak istemiş ve camiin plânı ona göre hazırlanmış, temeli de atılmış. İki minâreli camiler hep selâtin camii olduğundan bir vezirin buna teşebbüsü hoş görülmemiş, paşanın saltanat davâsına kalktığı şüphesini uyandırmış ve Bâli Paşanın idâmına ferman çıkmış; gönderilen celladlar paşayı inşaat yerinde öğle namazını kılarken bulmuşlar, namazı bitirmesini beklemişler, fakat Bâli Paşa ikinci rekâtda kapandığı secdeden kalkmamış, secdede iken ruh teslim etmiş.
Bâli Paşa Camii 1916 Fatih yangınında yanmadan önce de harab halde idi; İstanbul’un büyük âfetlerinden biri olan 1894 zelzelesinde ağır sakatlanmış, son cemaat yerinin üç kubbesi ile mihrab duvarı yıkılmıştı.
1935 deki tâmiri, bu semtin çocuğu olarak doğmuş o zamanın millet vekillerinden Rüşdi Beyin, bu târihi eserin hazin durumunu Gazi’ye arzetmesi ile tahakkuk etmişti; ki Rüşdi Bey Camie bitişik kendi arsasının bir kısmını da imam ve müezzin meşrutaları yapılması için Bâli Paşa Camiine terketmişti.
Bâlipaşa Camii
(Resim: Reşad Sevinçsoy)
Bâlipaşa Camii
(Kesid resim: C. Gurlitt)
Bâlipaşa Camii
(Plân: C. Gurlitt)
Tema
Yapı
Emeği Geçen
Reşad Sevinçsoy, C. Gurlitt
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Yazar/Üreten
Ekrem Hakkı Ayverdi
Kod
IAM040364
Tema
Yapı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Emeği Geçen
Reşad Sevinçsoy, C. Gurlitt
Tanım
Cilt 4, sayfalar 2048-2051
Not
Görsel: cilt 4, sayfalar 2048, 2049
Tema
Yapı
Emeği Geçen
Reşad Sevinçsoy, C. Gurlitt
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.