Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
BALIKPAZARI HAMMALLARI (Yeniçerilik devrinde)
İstanbulun faal bir ticaret merkezi olan Balıkpazarı ve civarı, fetihden beri ayak takımı gürûhunun iskân edegeldiği bir semt idi; vurucu, kırıcı bekâr uşağı, baldırı çıplak hayta makulesi oradaki bekâr hanlarında, bekâr odalarında otururlar, kimi hammallık, kimi kayıkcılık, salapuryacılık, kimi fırınlarda, kimi de hamamlarda uşaklık ederlerdi. Devşirme kanununun kalkmasından, onsekizinci asır sonlarından sonra da bunların hepsi Yeniçeri Ocağına kaydolmuş, Ocağa kayıd olunmayanlar da kollarına, baldırlarına Yeniçeri nişanları, alâmeti farikaları dövdürerek Yeniçeri taslakcılığı eder olmuşlardı. Ocağın böylece bir haşerat yatağı halini alması ile de, Balıkpazarı, erazil ve eşkiya takımının sık sık çıkardıkları çirkin vak’alara sahne olmuştu. Bu yolda da bilhassa hammallar, habâset ve rezalette birinci idiler.
Müverrih Cevdet Paşa tarihinin dokuzucu cildinde hicrî 1225 (M. 1810) yılı vakaları arasında anlatıyor:
Birkaç hammal Balıkpazarından geçmek gafletini gösteren ırz ehli bir kadını tutup cebren ve kahren odalarına götürmek ister. Kadının feryâdı etrafda bulunan esnafa tesir ederek reca ve tatlılıkla ellerinden kurtarmak isterler. Hammallar ısrar ve inad edince esnaf da gazaba gelip kadını mütecavizlerin elinden zorla almak ister, bu sefer hammallar silâha sarılır, orada buluna...
⇓ Devamını okuyunuz...
İstanbulun faal bir ticaret merkezi olan Balıkpazarı ve civarı, fetihden beri ayak takımı gürûhunun iskân edegeldiği bir semt idi; vurucu, kırıcı bekâr uşağı, baldırı çıplak hayta makulesi oradaki bekâr hanlarında, bekâr odalarında otururlar, kimi hammallık, kimi kayıkcılık, salapuryacılık, kimi fırınlarda, kimi de hamamlarda uşaklık ederlerdi. Devşirme kanununun kalkmasından, onsekizinci asır sonlarından sonra da bunların hepsi Yeniçeri Ocağına kaydolmuş, Ocağa kayıd olunmayanlar da kollarına, baldırlarına Yeniçeri nişanları, alâmeti farikaları dövdürerek Yeniçeri taslakcılığı eder olmuşlardı. Ocağın böylece bir haşerat yatağı halini alması ile de, Balıkpazarı, erazil ve eşkiya takımının sık sık çıkardıkları çirkin vak’alara sahne olmuştu. Bu yolda da bilhassa hammallar, habâset ve rezalette birinci idiler.
Müverrih Cevdet Paşa tarihinin dokuzucu cildinde hicrî 1225 (M. 1810) yılı vakaları arasında anlatıyor:
Birkaç hammal Balıkpazarından geçmek gafletini gösteren ırz ehli bir kadını tutup cebren ve kahren odalarına götürmek ister. Kadının feryâdı etrafda bulunan esnafa tesir ederek reca ve tatlılıkla ellerinden kurtarmak isterler. Hammallar ısrar ve inad edince esnaf da gazaba gelip kadını mütecavizlerin elinden zorla almak ister, bu sefer hammallar silâha sarılır, orada bulunan ayakdaşları da mütecavizlere yardıma kalkınca iş büyür, kadını kurtarmak isteyenler: “Müslüman yok mu?..” diye feryada başlar, bütün dükkânlar boşanır, kepenk sırığı, taş ve sopa ile hammallara hücum edilir. Bütün çarşı halkının başlarına toplanması üzerine mütecaviz hammallar kadını bırakıp kaçmağa mecbur olur. Fakat Balıkpazarı esnafı, ve bilhassa Mısırçarşılılar ayaklanıp: “Bu ne demektir? Bir takım hammal makuuleleri şer’i şerîfin hilâfı olarak alenen rezâlet ve habâset ve halkın emval ve eşyâsına taarruz ve ihânet ve yasaklara muhalefet ettikleri yetişmeyip, şimdi de müslim ve gayri müslim halkın nefsine, evlâd ve iyâline tecevüz eder oldular. Kadınlarımızı, genç oğullarımızı cebren hanlara, bekâr odalarına sokuyorlar, kişinin ırzı gittikden sonra yaşaması ne lâzım? Ücretli hizmetkârlarımız yerinde olan ipsiz hammal makuulesi bir kaç eşkiyaya niçin mağlûb ve mahkûm olmalı? Ne olmak ihtimâli var!..” diyerek büyük bir kalabalık halinde Bâbıâliye gittiler, hammal, sandalcı ve dellâk takımından baldırıçıplakların hemen cümlesinin Yeniçeri Ocağına kayıdlı olduğu o devirde hükûmete onlardan şikâyette bulundular: “Her gün bir türlü rezâlet ve tecâvüz oluyor, yeniçeri tâifesi içlerinde olan şakîleri zabtu rabt altına alsınlar ve illâ bundan sonra o makuleleri sualsiz cevabsız hemen elimizle katlederiz” dediler. Bâbıâli dönüşünden sonra da tehdidlerini yerine getirmeğe hazırlandılar, Balıkpazarı esnafı ile Mısırçarşılılar dükkân ve mağazalarına silâh ve cebhâne yığmaya başladılar. İkinci Sultan Mahmud ile hükûmet halkın bu heyecan ve galeyanına kayıtsız kalmadı. Sandalcı, mavunacı, hammal ve dellâk takımının yeniçeri ocağına kayıtlı olduğunu ve bu rezâletleri yeniçeriliklerine dayanarak yaptıklarını nazarı dikkate alarak yeniçeri ağasına hitaben ve ocağın bütün zâbitlerine tamim edilmek üzere “Yeniçerinin içindeki eşkiyanın tedibi” için bir ferman gönderildi, birer sureti de camilerde halka okunmak üzere mahalle imamlarına yollandı. Fermanda bu gibi eşkiyanın derhal ve amansızca idam edilecekleri bildirdikten sonra: “Emnü aman ve ibâdullahın rahatı matlûbumdur. Hudâi müteal gayreti diniyesi olanları berhudar etsin, islâma yakışmaz hareketlere cesaret edenleri de kahhar adı ile kahretsin. Bu uygunsuz ve mütecavizlerin tecziyesi hususunda gayret gösterenler ahiretde kazanacakları sevabdan gayri dünyada da in’am ve ihsânı şâhâneme mazhar olacaklardır” deniliyordu.
Halkın nefretine, pâdişahın hassasiyetine hükûmetin şiddetli tedbirlerine rağmen bu rezâletlerin önü, yeniçeri ocağının kanlı bir şehir muharebesi ile kaldırıldığı tarihe kadar alınamadı. Yukarıda nakledilen vakanın benzerleri sık sık tekerrür etti. Hattâ bazan bu baldırıçıplak hayta gürûhu bir avret veya oğlan yüzünden biribirlerine girdiler, güpegündüz şehir içinde it cenkleri yaptılar. Halk İstanbulda ırz ve can emniyetinin kalmadığını öylesine anladı ki Vak’ai Hayriyede bütün İstanbul, Sancağı Şerifîn altında toplandı, ve hiç tereddüd etmeden yeniçerilerin üzerine yürüdü. Hicrî 1234 (M. 1818) de bir Balıkpazarı Cinâyeti vakası da yukarıda bahsettiğimiz it cengine misaldir :
Saray kayıkları hamlacılarndan olup Balıkpazarı İskelesinde de kayıkcılık yapan bir bostancı neferi fâhişe avret yüzünden Balıkpazarı hammallarından birini öldürdü ve hemen civardaki iskelelerden birine koşarak bir kayığa atladı ve Boğaziçine doğru kaçdı. Bağçekapusu, Balıkpazarı ve Yemiş İskelesi arasında ne kadar hammal varsa silâhlanıp toplandılar ve ayakdaşlarının kan dâvasını güderek iskelelerdeki bostancılarla kayıkcı, mavunacılara hücum ettiler. Fakat hammalların toplandığını haber alan berikiler de tek kayık bırakmamak üzere denize açıldılar. Bunun üzerine hammallar hınçlarını Balıkpızarının küçük esnafından çıkardılar, vak’ayı duyup görüp de kepenklerini indirmemek gafletinde bulunan veya bu işde geç kalan dükkânları yağma ettiler. Kaatil bulunamadı, hattâ kim olduğu dahi öğrenilemedi. Hükûmet hammallarla kayıkcı ve mavunacıların arasındaki husumeti güçlükle yatıştırdı.
Bibl. : Cevdet Tarihi, IX, XI.
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM040338
Tema
Folklor
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 4, sayfalar 2025-2026
Bibliyografya Notu
Bibl. : Cevdet Tarihi, IX, XI.
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.