Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
BALIK EMÂNETİ, BALIK EMİNİ, BALIKHÂNE, BALIKHÂNE NAZIRLIĞI
İstanbul sularında tutulan, yahut başka sularda avlanıp İstanbul piyasasına getirilen balıkların balıkcılar tarafından devlet kontrolu altında balık madrabazlarına ve tablakâr esnafa müzayede ile satıldığı ve satılırken kanun gereğince vergisinin devletçe tahsil edildiği müessese; tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber İstanbulun fethinden az sonra kurulmuş olacağını tahmin ettiğimiz bu müessesenin ilk adı “Balık Emaneti, Balık Eminliği” olmuş ve teşkilâtın başına da “Balık Emini” ünvaniyle Başdefterdar (Maliye Bakanlığına) bağlı bir müdür getirilmiştir. Tanzimatdan sonra, Abdülmecid zamanında iktisadî ve sınaî kalkınma maksadı ile Devlet yabancı malı kaynaklardan istikrazlar aktedip alınan milyonlarca altın, hakikî kalkınma yerine lüks ve şatafata sarfedilince, borçlar ve faizleri ödenemiyecek bir yekûna varmış, Osmanlı hazinesi iflâs uçurumunun önüne gelmiş ve yabancı alacaklıların tebaası bulundukları büyük Avrupa Devletlerinin baskısı ile alacaklarını emniyet altına koymak için bir “Düyûnu Umumiye İdâre” kurulmuştu. Bu idare, ki tarihimizde müstakil devlet mefhumu ile taban tabana zıd acı kapkara bir hatıra bırakmıştır, devlet hazinemizin gelirini teşkil eden vergilerin en sağlamlarını, kaymaklarını, ortadan Osmanlı maliyesini çıkararak, mükelleflerden kendi teşkilâtı ile, ...
⇓ Read more...
İstanbul sularında tutulan, yahut başka sularda avlanıp İstanbul piyasasına getirilen balıkların balıkcılar tarafından devlet kontrolu altında balık madrabazlarına ve tablakâr esnafa müzayede ile satıldığı ve satılırken kanun gereğince vergisinin devletçe tahsil edildiği müessese; tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber İstanbulun fethinden az sonra kurulmuş olacağını tahmin ettiğimiz bu müessesenin ilk adı “Balık Emaneti, Balık Eminliği” olmuş ve teşkilâtın başına da “Balık Emini” ünvaniyle Başdefterdar (Maliye Bakanlığına) bağlı bir müdür getirilmiştir. Tanzimatdan sonra, Abdülmecid zamanında iktisadî ve sınaî kalkınma maksadı ile Devlet yabancı malı kaynaklardan istikrazlar aktedip alınan milyonlarca altın, hakikî kalkınma yerine lüks ve şatafata sarfedilince, borçlar ve faizleri ödenemiyecek bir yekûna varmış, Osmanlı hazinesi iflâs uçurumunun önüne gelmiş ve yabancı alacaklıların tebaası bulundukları büyük Avrupa Devletlerinin baskısı ile alacaklarını emniyet altına koymak için bir “Düyûnu Umumiye İdâre” kurulmuştu. Bu idare, ki tarihimizde müstakil devlet mefhumu ile taban tabana zıd acı kapkara bir hatıra bırakmıştır, devlet hazinemizin gelirini teşkil eden vergilerin en sağlamlarını, kaymaklarını, ortadan Osmanlı maliyesini çıkararak, mükelleflerden kendi teşkilâtı ile, kendi eli ile tahsil etmek hakkını almıştı (B. : Düyûnu Umumiye Binâsı; İstanbul Erkek Lisesi). Bu arada İstanbul ve tekmil Marmara havzasında ve Manyas gölünde tutulan balıklardan alınan vergi (balık resmi) ile Düyûnu Umumiye İdaresine bırakılmıştı; Düyûnu Umumiye de bu zengin işi çevirmek ve kaçak balık avcılığına mâni olmak için bir balıkhâne idaresi kurmuş, idarenin başına “Balıkhâne idaresi kurmuş, idarenin başına “Balıkhâne idaresi kurmuş, idarenin başına “Balıkhâne nâzırı ünvanı ile bir müdür getirmişti.
1957 de İstanbulda bütün hızı ile başlamış olan imâr faaliyeti arasında yıktırılan ve yeri Eminönü meydanında katılan İstanbul Balıkhânesi de bu Nâzırlık tarafından görüldü.
Meş’um Düyûnu Umumiye İdaresi Lozan muahedesi ile kaldırıldığında bütün Balıkhâneler idaresi Türkiye Cumhuriyeti Maliye Bakanlığına bağlandı. 1950 nisanında Türk balıkçılarını koruma yolunda balık avı resmi kaldırılarak balıktan sadece satış bedeli üzerinden bir vergi alındı, bu da mahallî Belediyelere terkedildi, bu münasebetle İstanbul Balıkhânesi Müdürlüğü de İstanbul Belediyesi reisliğine bağlandı.
Balık Eminliği zamanında da İstanbulda her gün tutulan balıkların balık madrabazlarına ve tablakâr esnafına satıldığı ve balıkcılardan balık resminin alındığı bir balıkhânenin bulunduğu muhakkaktır, hattâ Balık Eminleriyle maiyetindeki memurların bu Balıkhâne içinde veya hemen civarında bulunan bir dairede çalışmış olacakları söylenebilir. Biz bu eski Balıkhânenin yerini tesbit edemedik. İstanbul Balıkpazarı, fetihden evvel Eminönündeki Büyük Gümrük ile yemiş iskelesi arasındaki sahada kurulmuş, Türkler de bu meşhur çarşı boyunu ayni yerde muhafaza etmiş olduğuna göre eski Balıkhânenin ve Balık Eminliğinin de Balıkpazarında bulunduğu kanaatindeyiz. Fakat İstanbul şehri sahillerindeki iskeleleri, miri mebani ve hattâ eşhasa aid bütün binaları sahiplerinin ve hattâ kiracılarının isimleri ile teker teker kaydeden Bostancıbaşı defterlerinde (B. : Bostancıbaşı defterleri) bu sahada bir Balıkhânenin mevcudiyetini belirtecek kayda rastlıyamadık. Balıkhânenin, Balıkcılar Loncası gibi Balıkpazarının iç sokaklarından birinde bulunmuş olacağı muhtemeldir. Bostancıbaşı defterlerinde bilâkis şaşırtıcı bir kayde rastladık; Unkapanı İskelesiyle Cibâli iskelesi arasında, bu iki iskelenin ortasına düşen bir yerde bir “Balıkhâne İskelesi” kaydı bulduk ki Balıkpazarından hayli uzaktadır ve bu sahil boyunda lebideryâda Mûsevî evlerinin arasına sıkışmıştır. Bu iskele adından Balıkhânenin orada, az geride bulunduğu tahmin olunabilir, Doğrudan deniz kenarında bulunmayışı Bostancıbaşı defterine kaydedilmemesi için kâfi bir sebeptir.
Unkapanı ile Cibali arasının Bostancıbaşı defterinde tesbit edilmiş manzarası şudur (Defter İkinci Mahmud devrine aittir):
Unkapanı nâibi efendinin odası (dâiresı) - Unkapanı İskelesi - Unkapanı Meydanında Subaşı Süleyman Ağa Camii - Osman Çavuşun kahvesi, üstü bekâr odası - Meydanda taşçı dükkânları, üstü bekâr odaları - Yenişehirli Avramın evi - Eminağazâdenin bekâr odası, altı kayıkhâne - 56 ıncı Yeniçeri Ortasının îrâdı yahudhâne, altında kayıkhâne - Çuhacı yahudinin yalısı - Miskcibaşı oğlu Yakonun yalısı - Frenk dellalı Yakonun yalısı ve kayıkhânesi - Basmacılar kâhyası kızının îrad yahudhânesi ve kayıkhânesi - Balıkhâne İskelesi - Hayim yahudinin evi - İsak yahudinin evi - Tüfenkhâne ve Tüfenkhâne İskelesi - Yeniçerilerin Tomruk meydanı...
Eğer Balıkhânede lebideryâda olsaydı, yukarıdaki satırlarda görülen tüfenkhâne gibi “Balıkhâne ve Balıkhâne İskelesi” diye kaydedilirdi.
Bostancıbaşı defterinde Unkapanı ile Cibâli İskeleleri arasında bir Balıkhâne İskelesinin kesin olarak kaydedilmiş olmasına rağmen biz Balıkhânenin Balıkpazarından bu kadar uzak bir yerde kurulmuş olacağına ihtimal veremiyoruz. Eski İstanbul Balıkhânesinin yeri ancak devlet arşivindeki vesikalarla tesbit edilebilir; bu vesikalar ise henüz tasnif ve fihristlerde neşredilmemiştir, aranılan kayidde divanıhümâyun mühimme defterlerinde bir tesadüf eseri rastlanacaktır; o zaman da eski Balıkhânenin yalnız yeri değildir, belki kadîm nizamı, teşkilâtı da öğrenilecektir.
Düyunu Umumiye İdaresinin son balıkhâne müdürü olup Millî Kütüphânemize “Balık ve Balıkcılık” adı ile muhalled bir eser bırakmış olan Karakin Bey Deveciyan mevkilerini, hudutlarını, devam müddetleri ile her mevsim ne zaman kurulduklarını, ne cins balık tutulduğunu ve kadimdenberi devam edegelen teâmüllerini yazarak İstanbul sularında 42 dalyan adı veriyor, ve yalnız Boğaziçinde, eskidenberi devma edegelen teamül ve âdetleriyle 59 voli yerinin mevkiini tesbit ediyor.
Bu iki rakam, İstanbulun günlük hayatında balıkcılığın çok mühim bir yer aldığını gösterir; ve unutmamalıdır ki binlerce olta balıkcısının faaliyeti de dalyanların ve voli yerlerinin dışında kalmaktadır. Asırlar boyunca balıkcıların başı boş bırakılamıyacağı, İstanbulda toptan balık satışının bir balıkhâne çatısı altında bir nizama bağlanmış olacağı aşikârdır.
1957 de bütün hızı ile başlayan ve adına “İstanbulun imârı” denilen, aslında ise büyük Türk İstanbulu ziyankâr diktatör Adnan Menderesin bir kırık oyuncağı yapan tarih ve sanat cehlinin duygusuz faaliyeti arasında kaldırılmış olan târihî Balıkpazarındaki Balıkhânenin ancak yarım asırlık bir tarihçesi vardı; 1902 senesinde Düyunu Umumiye İdaresi tarafından kurulmuştu. “Rali Hanı” adını taşıyan ve sahibinin kim olduğunu öğrenemediğimiz bu bina 1901 de Balıkhâneye çevrilmek üzere Düyunu Umumiye İdaresi tarafından devlet hesabına satın alınmıştı. 24 Eylûl 1901 tarihli Tercemanı Hakikat gazetesinde bu yolda ilk intişar eden haber şudur:
“Galata Köprüsünün Yemiş cihetindeki Rali Hanı Balıkhâne ittihaz edileceğinden, binayı mezkûrun hazine namına Düyunu Umumiye İdaresince satın alınması hususuna iradei seniye çıktı. Mimar Valori tarafından tanzim edilen plân mucibince kariben inşaata başlanacak, önüne mükemmel bir rıhtım yapılacaktır”.
Rali Hanında Balıkhâne olmak için yapılması zarurî tadilât bir yıl sürmüştür ve İstanbul Balıkhânesi olan hâne, Balıkhâne Nazırlığı ile beraber yine Düyunu Umumiyenin pençesine geçmiş bulunan servet kaynaklarımızdan Tuz İnhisarı İdaresi, Tuz Nazırılığı da yerleştirilmiştir. Ayni gazetenin 15 kasım 1902 tarihli nüshasında da şunlar yazılıdır:
“Balıkhâne ve Tuz Nezareti için Balıkpazarı sahilinde bir sureti metîne ve zârifede edilmiş olan dairenin velâdeti hümayuna rastlayan günde resmi küşadı yapılacağından geçen gün Düyunu Umumiye meclisi idare reisi komandan Berje binâya giderek inşaatın o güne yetişmesi için icab edenlere talimat vermiştir. “Galatada Mumhâne Caddesinde bir handa bulunan müskirat nezareti de yeni Balıkhânenin üst katına taşınmıştır. Balıkhâne heyeti yeni binasına yarınki pazar günü nakledecektir”.
Tercemanı Hakikat 18 kasım 1902 tarihli nüshasında, İkinci Sultan Abdülmecidin Osmanlı tahtına cülûsu yıldönümüne rastlıyan Balıkhânenin açılış töreni için de şu tafsilâtı veriyor (dili sâdeleştirdik):
“Küşadı elhak pek muntazam pek müdebdeb oldu.
“Saat altı raddelerinde düyunu umumiye erkânı ve kalem rüesası peyder pey gelerek Balıkhâne Nazırı Ali Riza Bey tarafından istikbal edildiler. Saat yediye doğru da kumandan Berje gelerek davetliler alt kattaki geniş müzayede yerine indiler. Burası, Boğaziçi ve İstanbul civarında avlanarak Balıkhâneye gönderilen her nevi mahsulâtı bahriyenin balıkcı esnafı arasında pazarbaşı tâbir edilen münadiler marifeti ile bilmüzayede satışına mahsus olub zemini mermer ile döşenmiş ortası balıkcıların müzayede esnasında hücumuna karşı balıkların konulmasına mahsus demir parmaklıklarla tahdid edilmiştir. Zikrolunan parmaklığın etrafına dâvetliler oturmuş, bu sahanın bir tarafına da bir mahalli mahsusa Babıâli düagûsu ve Şehzâde Camii imamı evveli İbrahim Edhem Efendi gelerek beliğ bir dua kıraat eylemiştir. Duayı müteakib pazarbaşı Vasilâki Efendi zikrolunan parmaklığın dahilinde çevalyalar içinde bulunan 17 kilo en nefisinden barbunya, çinekop ve pisi balıklarını müzayedeye çıkarmış, 150 kuruşdan başlayan müzayede, 600 kuruşda Balıkhâne Nezaretinin üzerinde kalarak satın alınan balıklar Padişahımız İkinci Sultan Abdülhamid için saraya gönderilmiştir. Müzayededen sonra Düyunu Umumiye komiseri Said Bey tarafından bir nutuk irad edilmiştir. Sonra ikinci kattaki nezaret odasına çıkılarak pek müzeyyen olarak tefriş edilmiş bulunan bu odada, dâvetliler, şekerci Löbon tarafından hazırlanan büfede izaz edilmiştir. Komandan Berje bir nutuk irad etmiştir”.
Balıkpazarındaki Balıkhânenin 18 kasım 1902 deki resmi küşadı çevalyalar için müzayedeye konulan 17 kilo en nefisinden barbunya ve minekop balıklarının 600 kuruşa balıkhâne Nâzırlığının üzerinde kalmasiyle yapılmıştı.
1902 den zamanımıza kadar İstanbul Balıkhânesinde balıklar ile sair deniz mahlûkatı ayrı ayrı satış şekline tâbi olagelmiştir; vatos, köpek balığı, kalkan balığı, subye, istakoz, böcek, bines ve pavurya adetle; palamut, torik ve bu cinsten bulunan sair balıklar yine adetle fakat çift olarak; istiridye, midye, tarak, çağanoz, karides ve emsali mukaşşerat tartılmadan çevalyalar içinde göz karariyle, bütün diğer balıklar da yine çevalyalar içinde fakat tartılarak, okka, Cumhuriyet devrinde de kilo ağırlığı üzerinden satılagelmişlerdir.
Bir vesikaya dayanmamakla beraber bu teamülün Düyunu Umumiye Balıkhânesine eski Balık Eminliği Balıkhânesinden intikal etmiş olduğunu söyliyebiliriz.
Elimizde İstanbul balıkcılığı üzerine dikkatle okunacak bir vesika vardır; hicrî 985 (Milâdî 1577) yılında divanı hümayundan İstanbul Kadısına gönderilen bir fermanda şunlar yazılıdır (Bugünkü dilimze çevrilmiştir) :
“İstanbul Kadısına hüküm ki;
“Hâlen Balık Emini olan İshak Divânıhümayunuma adam gönderüb hassayıhümâyunum (padişahın nefsi) için balık avlayan müslim balıkcılar ığrıb ile balık avlayagelmemiş iken halen ığrıb ile balık avladıklarını, ve bu yüzden de balık mültezimine zarar verdiklerini bildirmiştir. Buyurdum ki bu fermanım geldikte meselesi tahkik it, Balık Emininin bildirdiği gibi hassayıhümâyunum için balık avlayan müslim balıkcıların ığrıb ile balık avlama için ellerinde izin fermanları yok ise onları ığrıb ile balık avlamaktan men it, kadimdenberi ne şekilde balık avlıyorlar ise yine öyle avlasınlar”.
Bu ferman, an’anelere dayanan haklar karşısında evvelâ bir adalet vesikasıdır. Sonra öğreniyoruz ki, başta Padişah, sarayı hümâyun halkı ancak müslüman balıkcıların tuttuğu balıkları yemektedirler; İstanbulun müslüman sekenesinin büyük bir kısmının da ayni taassubu gösterecekleri muhakkaktır; bundan da, Tanzimatdan evvelki devirde İstanbul sularında müslim ve gayri müslim balıkçıların ayrı ayrı çalıştıkları, ve tuttukları balıkların da Balıkhânede hangi balıkcılar tarafından tutulmuş olduğu tasrih edilerek satıldığı yolunda bir hüküm çıkarılabilir.
Bu fermandaki diğer mühim noktada balık iltizamından bahsetmiş olmasıdır. Bu küçük kayıd, devletin İstanbul sularında avlanan balıklardan alınan vergiyi iltizam usulü ile erbabı servetten bir şahsa devretmiş olduğunu gösteriyor. Yani balık avı resminin hazineihümâyuna sağladığı yıllık gelirin — bolluk ve kıtlık nazarı dikkate alınarak — ortalama tutarını bir mültezim üzerine almış, bu parayı hazineye defaten ödemiş yahut belli taksitlerle ödemeği kabul etmiştir; kendisi balık resmini balıkcıların yıl boyunca tuttuğu balıklardan tahsil edecektir; bahta kadere, bolluk olursa büyük kâr sağlıyacaktır, kıtlık olursa zarar edecek, iflâs edecektir.
Mültezimin elinde Karadeniz, Boğaz, Marmara suları, faaliyet sahaları çok geniş olan İstanbul balıkcılarını nezaret altında bulunduracak ve kaçak balık avına ve satışına mâni olacak bir deniz zabıtası teşkilâtı yoktur; bu teştiş ve nezareti devlet yapacaktır; bu mühim işi de İstanbul sularının emniyetine memur edilmiş olan Bostancıbaşı Ağa ile Bonstancılar Ocağına bırakılmıştır (B.: Bostancıbaşı; Bostancılar).
Dalyanlar ve voli yerleri balık avı ruhsat fermanlariyle inzibat altındadır, faaliyetleri İstanbul ve civarının sahillerindeki bostancı kollukları karakolları tarafından da nezaret altında bulundurulmaktadır; tutulan balıklar da satış için İstanbul Balıkhânesine gönderilmektedir. İstanbulda büyük; Balıkhânenin mevcudiyeti bu bakımdan da şarttır.
Sarayı hümâyun için balık tutan balıkcıların ellerinde ruhsat fermanları bulunmadığı halde ığrıb ile balık tutmalarından şikâyet edilmesinin sebebi, bu balıkcıların “Saray Balıkcısı” imtiyazı altında ığrıb ile ruhsatsız ve sarayın günlük balık ihtiyacının kat kat üstünde balık tutmaları, tutulan fazla balıkları da, Balıkhânede resim ödemedikleri için halka kaçak olarak ucuz ucuz satmaları, Balıkhâne satışında balık fiatlarının düşmesine sebep oldukları, bu yüzden de balık mülteziminini zarara sokmuş bulunmalarıdır.
Tanzimatdan evvelki devirde olta balıkcılığının tamamen serbest bırakılmış olduğunu zannediyoruz.
Balık resmi Düyunu Umumiye idaresine terkedildikten sonra, bu idare balıkhâne kolcuları vasıtasiyle balık kaçakçılığı yolunda İstanbul suları balıkcılarına göz açtırmamıştır; bir ata sözü hükmünce “alacağına şahin” olmuştur. Serbest olan olta balıkcıları da yıllık muayyen bir ücret karşılığı bir balık avı ruhsat vesikası almağa mecbur tutulmuştur.
Yıllık iltizam usulü yerine de voli yerlerinin üçer sene müddetle tâliblerine müzayede ile verilmesi usulü konmuştur. Tasvirefkâr gazetesinin 26 teşrinievvel 1909 tarihli nüshasında, Düyunu Umumiye İdâresi bu yolda bir sui istimâl ile ittiham edilmiştir; şöyle ki :
Küçükçekmece Gölünde üç sene müddetle balık avlama hakkı müzâyedede daima 50.000 kuruşun üstünde istekli bulur iken o yıl müddeti bitmiş olan bu av hakkı, ilânsız yapılan bir “Kaptı kaçtı” müzâyede ile 15.000 kuruşa verilmiştir.
Gazete arada hazine hesabına kaybolan 35.000 kuruşluk fark üzerinde imâlı bir lisan ile durmuştur.
Balıkhâne İdaresinin İstanbul Belediyesine devri münasebetiyle 1 nisan 1950 cumartesi günü balıkcılar İstanbul hemşehrisi sıfatiyle Balıkhânede bir tören yapmışlardı; Aşağıdaki satırlar 2 nisan tarihli Cumhuriyet gazetesinin şehir haberleri sütunundan alınmıştır:
“Balık satışından alınmakta olan saydiye resminin kaldırılması ve İstanbul Balıkhânesinin Belediyeye devri münasebetiyle dün sabah 9.30 da Balıkhânede bir tören yapılmıştır. Vali ve Belediye Başkanı Dr. Fahreddin Kerim Gökay, Belediye Reis Muavini Suad Kutat, Mezad Müdürü Necmeddin Arbatlı ile şehrimiz balıkcılarının hazır bulunduğu bu törende söz alan Balıkcılar Cemiyeti Başkanı Yusuf Yarar, Balıkhanenin İstanbul Belediyesine devri dolayısiyle balıkcıların bir sevinç günü yaşadıklarını, Belediyenin burasını soğuk hava deposu ve aslî satış yerleriyle her bakımdan İstanbul Belediyesine yakışacak şekilde tanzim ve idare edeceğinden emin olduklarını belirtmiş ve Balıkhânede müzayede usulünün devamını istemiştir.
“Müteakiben Vali ve Belediye Başkanı bir konuşma yapmıştı. Vali, bu konuşmasında Belediyenin balıkcılara her türlü yardımı yapacağını, fakat halka daima ucuz ve temiz balık vermeleri gerektiğini anlatmıştır.”
Theme
Other
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM040325
Theme
Other
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Description
Volume 4, pages 2011-2014
See Also Note
B. : Düyûnu Umumiye Binâsı; İstanbul Erkek Lisesi; B. : Bostancıbaşı defterleri; B.: Bostancıbaşı; Bostancılar
Theme
Other
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.