Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
BALIKCILAR
Tevfik Fikretin iki şiiri bu adı taşır; her ikisi de balıkçıların geçim yolunda çekdikleri acıları, mihnetleri, balıkcının merd ruhu, hayatı istihkarını; vücudu yıpratan, insan gücünün son haddinde gayretlerine rağmen fakrü zûrûret içinde geçen hayatlarını terennüm eder.
Büyük şairi baş eseri Rübâbı Şikeste’deki yerlerine göre bu iki şiirden birincisi, bize öyle geliyor ki, sanatkârın Servetifünunda intişar etmiş bâzı manzumelerinde olduğu gibi, garb ressamlarından birinin bir tablosundan mülhem olarak yazılmıştır; İstanbuldan dışarıya hemen hiç çıkmamış, hattâ ömrünün büyük bir kısmını evinde ve yazı masasının başında geçirmiş olan şairin o çetin balıkcı hayatını yakından tanımış olmasına imkân yoktur; Rumelihisarındaki Aşiyânından da (B.: Âşiyan) balıkcıları yutan ucu ufukda müthiş denizi görmek mümkün değildir. Fakat biz, İstanbullu Fikretin bu şiirini okurken İstanbulun Karadeniz karşısında ve Kilyos balıkcılarını tahayyül edebiliriz; Bir dram karşısındayız; ihtiyar ana hasta, ölüm döşeğindedir, dışarda fırtına vardır, deniz kudurmuşdur; delikanlı oğlu, tecrübeli ihtiyar babasını evde hasta kadının yanında bırakır ve sabahleyin balığa tek başına çıkar, fakat geri dönmez. Sahilde üç gün üç gece evlâdını bekliyen ihtiyar balıkcının devrilmiş, boş kayık karşısında duyduğu acı, c...
⇓ Devamını okuyunuz...
Tevfik Fikretin iki şiiri bu adı taşır; her ikisi de balıkçıların geçim yolunda çekdikleri acıları, mihnetleri, balıkcının merd ruhu, hayatı istihkarını; vücudu yıpratan, insan gücünün son haddinde gayretlerine rağmen fakrü zûrûret içinde geçen hayatlarını terennüm eder.
Büyük şairi baş eseri Rübâbı Şikeste’deki yerlerine göre bu iki şiirden birincisi, bize öyle geliyor ki, sanatkârın Servetifünunda intişar etmiş bâzı manzumelerinde olduğu gibi, garb ressamlarından birinin bir tablosundan mülhem olarak yazılmıştır; İstanbuldan dışarıya hemen hiç çıkmamış, hattâ ömrünün büyük bir kısmını evinde ve yazı masasının başında geçirmiş olan şairin o çetin balıkcı hayatını yakından tanımış olmasına imkân yoktur; Rumelihisarındaki Aşiyânından da (B.: Âşiyan) balıkcıları yutan ucu ufukda müthiş denizi görmek mümkün değildir. Fakat biz, İstanbullu Fikretin bu şiirini okurken İstanbulun Karadeniz karşısında ve Kilyos balıkcılarını tahayyül edebiliriz; Bir dram karşısındayız; ihtiyar ana hasta, ölüm döşeğindedir, dışarda fırtına vardır, deniz kudurmuşdur; delikanlı oğlu, tecrübeli ihtiyar babasını evde hasta kadının yanında bırakır ve sabahleyin balığa tek başına çıkar, fakat geri dönmez. Sahilde üç gün üç gece evlâdını bekliyen ihtiyar balıkcının devrilmiş, boş kayık karşısında duyduğu acı, cinnetdir:
— Bugün açız yine evlâdlarım, diyordu peder,
Bugün açız yine; lâkin yarın, ümid iderim
Sular bir az daha sakinleşir.. ne çâre, kader
— Hayır, sular ne kadar coşkun olsa ben giderim,
Diyordu oğlu, yarın sen bir az ninemle otur;
Zavallıcık yine kaç gündür işte hasta......
— Olur;
Bir az da sen çalış oğlum, bir az da sen cabala;
Ninen baban, iki miskin biz artık ölmeliyiz...
Çocuk düşündü, şikâyetli bir nazarla: — Ya biz,
Ya ben nasıl yaşarım siz ölürseniz?..
Hâlâ
Dışarda gürleyerek güğremiş bir ordu gibi
Döğerdi sâhili binlerce dalgalar asabî
— Yarın sen ağları gün doğmadan hazırlarsın;
Sakın yedek bir az ip, mantar almadan gitme......
Açınca yelkeni, hiç bakma, oynasın varsın,
Kayık çocuk gibidir, oynayor mu, kayd etme,
Dokunma keyfine; yalnız tetik bulun, zirâ
Deniz kadın gibidir, hiç inanmak olmaz hâ
.................................................................
Şafak sökerken o yalnız, bir eski tekneciğin
Düğümlü, ekli, çürük ipleriyle uğraşarak
İlerliyordu; deniz ayni şiddetiyle şırâk
Şırak döğüb eziyordu köhne teknenin şişkin
Siyah kaburgasını.. Ah açlık, ah ümîd!
Kenarda bir taşın üstünde bir hayâli sefîd
Eliyle engini gûyâ işâret eyliyerek
Diyordu: “Haydi, nasîbin o dalgalarda, yürü!”
Yürür zavallı kırık teknecik, yürür; “Yürümek,
Nasîbin işte bu!.. Hâlâ gözün kenarda.. yürü!”
Yürür fakat suların böyle kahri şiddetine
Nasıl tahammül ider eski, hasta bir tekne?..
Deniz ufukda, kadın evde muhtazır.. ölüyor.
Kenarda üç gecelik bârı intizârıyle,
Bütün felâketinin darbei hasâriyle,
Tehî, kazâzede bir tekne karşısında peder.
Uzakda bir yeri yumrukla gösterib gülüyor.
Yüzünde giryeli, muzlim, boğuk şikâyetler...
İkinci şiirinde Fikret bir sosyalisttir; cemiyetin aşağı tabaka insanlarını yüzleri güldüğü halde içleri kan ağlıyan, vazifeleri seyircilerini güldürmek olan soytarılara benzetir.. Hayatını namuskârâne fakat muhabbetle kazanan, kazandığı da bir lokma ekmek olan bu insanlara örnek olarak balıkcıları seçmiştir; iki kıt’a olan bu şiirin balıkcı hayatını tasvir eden birinci kıt’ası şudur:
Açık tesâdümü emvâci kahre sîneleri,
Birer kayıkdan ibâret bütün hazîneleri,
Birer kayık ve tükenmez bir ihtiyâcı sebât;
Şu kır bıyıklı, yanık yüzlü sâiyânı hayât
— Ki titrer ağlarının her telinde zehri memat —
Niçin, sorun bu tekaazâyı ömre katlanıyor
Nasıl, ne hisle şu girdâbı gamda çalkalanıyor?..
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM040318
Tema
Folklor
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 4, sayfalar 2004-2005
Bakınız Notu
B.: Âşiyan
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.