Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
BALIKCI KAHVEHÂNELERİ
Zamanımızda, bu satırların yazıldığı 1960 yılında ancak Yukarı Boğazın Anadolukavağı, Rumelikavağı, Karibce, Poyraz, Rumelifeneri, Anadolufeneri gibi balıkcı köylerinde kalmıştır; Yenimahallede dahi eski tipik hususiyetlerini muhafaza etmiş bir balıkcı kahvehânesi bulunamadı.
Şehir içinde en güzelleri Kumkapuda idi, hepsi yıkıldı; Yenikapu ve Samatyadaki balıkcı kahvelerinden de eser kalmadı. Büyük ve fevkalâde güzel bir balıkcı kahvesi de Pendikde, vapur iskelesinin yanında ve Kartal tarafında idi, 1954 - 1955 arasında içkili lokantaya tahvil edildi.
Balıkcı kahvehânelerinin hususiyeti hemen hepsinin lebideryâda, denizin dudağında, hattâ denize çakılmış kazıklar üstünde, altları deniz olarak kurulmuş olmaları idi. Önlerinde geniş salaşları bulunur, bu salaşlarda yığın yığın ağlar, balıkcı sepetleri, kepçeler, gırgır kürekleri görülürdü; bazan salaşların çatma direklerine kurutulmak üzere ağlar atılıp serilir, kahvehâneye ayrı bir şirinlik verirdi. Hele mevsim yaz ise, gedikli müşterilerinin çoğu yalın ayaklı, bâzan yalın ayağı yemenili, istisnâsız mühmel ve fakat temiz kılıklı, etrafına, yaşına göre ya sevgi ya hürmet telkin eden kimselerdi. Bekâr uşağı balıkcılardan bâzıları, eskiden bu kahvehânelerde yatıp kalkarlardı.
Mülk sahibi ekseriya balıkcı reislerinden biri olurdu, bâz...
⇓ Devamını okuyunuz...
Zamanımızda, bu satırların yazıldığı 1960 yılında ancak Yukarı Boğazın Anadolukavağı, Rumelikavağı, Karibce, Poyraz, Rumelifeneri, Anadolufeneri gibi balıkcı köylerinde kalmıştır; Yenimahallede dahi eski tipik hususiyetlerini muhafaza etmiş bir balıkcı kahvehânesi bulunamadı.
Şehir içinde en güzelleri Kumkapuda idi, hepsi yıkıldı; Yenikapu ve Samatyadaki balıkcı kahvelerinden de eser kalmadı. Büyük ve fevkalâde güzel bir balıkcı kahvesi de Pendikde, vapur iskelesinin yanında ve Kartal tarafında idi, 1954 - 1955 arasında içkili lokantaya tahvil edildi.
Balıkcı kahvehânelerinin hususiyeti hemen hepsinin lebideryâda, denizin dudağında, hattâ denize çakılmış kazıklar üstünde, altları deniz olarak kurulmuş olmaları idi. Önlerinde geniş salaşları bulunur, bu salaşlarda yığın yığın ağlar, balıkcı sepetleri, kepçeler, gırgır kürekleri görülürdü; bazan salaşların çatma direklerine kurutulmak üzere ağlar atılıp serilir, kahvehâneye ayrı bir şirinlik verirdi. Hele mevsim yaz ise, gedikli müşterilerinin çoğu yalın ayaklı, bâzan yalın ayağı yemenili, istisnâsız mühmel ve fakat temiz kılıklı, etrafına, yaşına göre ya sevgi ya hürmet telkin eden kimselerdi. Bekâr uşağı balıkcılardan bâzıları, eskiden bu kahvehânelerde yatıp kalkarlardı.
Mülk sahibi ekseriya balıkcı reislerinden biri olurdu, bâzan kendi adamları eliyle bizzat işletir, bâzan da bir ehline kiraya verirdi. İskambil kâğıdı, tavla gibi oyun vasıtaları aslâ bulunmazdı, iş ve mâsum sohbet, temiz ülfetü muhabbet yerleri idiler. Kahveci istenildiği zaman çay veya kahve getirir, her gelenden muhakkak para alınması düşünülmezdi. İç kısım tahta peykeli olurdu ve bir mikdar da iskemle bulunurdu; çoğunda masa yoktu; varsa âdi tahta masalardı.
1946 yazında Samatyada Hasan Efendinin balıkcı kahvehânesini ziyâretimizde, yukarıdaki satırlarla tasvir edilir bir yer olarak bulmuştuk; sakalı matruş, beyaz pos bıyıklı, göğsünün gür beyaz kılları fildikos fanilâsının düğmeleri çözük yakasından taşmış, başında beyaz bir mendil bağlı, sağ kolu ve iki elinin kırış kırış olmuş üstleri dövmeli, pantalon paçalarını incik kemikleri üstüne kadar kıvırmış güzel bir ihtiyar ile karşısında güzel bir genc, tüysüz yüzü yanık esmer, koyu kumral yosun yosun gümrah saçlı, gövde bele kadar çıplak, elleri ve çıplak ayakları on altı onyedi yaşının ölçüsüne nisbetle çok daha pençeli, iri kıyım, ihtiyar peykede, oğlan bir tahta iskemlede, ağ tâmir ediyorlardı. Kına renkli ağ, peykinin üstüne konmuş, gevrek ve akıcı bir übek, bir parçası, iki merematcının ayakları, dizlerı ve elleri arasında gerilmiş, gözden geçmiş kısmı yerde, iskemledeki genc balıkcının sol ayağı onların arasına gömülmüş, güzel çizgilerle ibtizâle düşmemiş renklerle temaşasına doyum olmayan manzara idi. Kahve ocağının üstünde maskot olarak el kadar, küçük bir gemi çapası asılmış, bir duvarda da camlı çerçeve içinde eski “Necmi Şevket” korvetinin kâğıd kıtığı ve alçı ile yapılmış kabartma resmi vardı, Arab Selim adında bir sanatkârın eseri imiş, “kırk yıllık şeymiş” demişlerdi.
Bibl.: REK ve Muzaffer Esen, Gezi Notu.
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM040315
Tema
Diğer
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 4, sayfalar 2003-2004
Bibliyografya Notu
Bibl.: REK ve Muzaffer Esen, Gezi Notu.
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.