Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
BALDIRIÇIPLAK, BALDIRIÇIPLAKLAR
Lûgat mânası eclâf ve esâfil, ayak takımının da posası olan gürûhdur. Ar ve hayâ duygusu olmayan, ırz ve namus kaygusu bulunmayan, her türlü fisik, fücûr ve fuhuş ile yoğrulmuş, mütecâviz ve türlü habâsetde alabildiğine pervâsız ve cür’etkâr, ayni zamanda, asîl kuvvet karşısında korkak, cebîn, insanlığın yüz karası olanlardır. Bu makuuleler kılık ve kıyafet bakımından da hırpanî, hakikaten mühmel serseriler olub baş açık, baldır bacak çıplak ve yalın ayak dolaşırlar.
Bilhassa çıplak ayakla dolaşmağa, baldırı çıplak ruhunun en mühim tezahürüdür; ayağına bir kap geçirmek zaruretinde kalsa dahi topuk nümayişinden vaz geçemez, ayakkabının ökçesini basar, topuk gösterir. Bunun en canlı misâli İstanbulun eski meşhur tulumbacıların ayaklarındaki kundura ve yemenilerin ökçesini basıp dolaşmış olmalarıdır. Kişi oğlu, hattâ kibar gençler arasında hünkârları pek çok olduğu halde İstanbulu hakkiyle temsil eden orta tabaka halk nazarında tulumbacılık hiçbir zaman makbul olmamış, tulumbacıların büyük ekseriyeti, en büyük şöhretlerini daima ayak takımı yetiştirmiştir. Tulumba sandığı kolu altına girip yagına koşan tulumbacı da baldırı çıplak tipini en kuvvetli çizgileriyle yaşatmıştır (B. : Tulumbacılar).
İstanbulda, Yeniçeriliğin azgınlık devri olan Üçüncü Selim, Dördüncü Mustafa ve İkinci Mah...
⇓ Read more...
Lûgat mânası eclâf ve esâfil, ayak takımının da posası olan gürûhdur. Ar ve hayâ duygusu olmayan, ırz ve namus kaygusu bulunmayan, her türlü fisik, fücûr ve fuhuş ile yoğrulmuş, mütecâviz ve türlü habâsetde alabildiğine pervâsız ve cür’etkâr, ayni zamanda, asîl kuvvet karşısında korkak, cebîn, insanlığın yüz karası olanlardır. Bu makuuleler kılık ve kıyafet bakımından da hırpanî, hakikaten mühmel serseriler olub baş açık, baldır bacak çıplak ve yalın ayak dolaşırlar.
Bilhassa çıplak ayakla dolaşmağa, baldırı çıplak ruhunun en mühim tezahürüdür; ayağına bir kap geçirmek zaruretinde kalsa dahi topuk nümayişinden vaz geçemez, ayakkabının ökçesini basar, topuk gösterir. Bunun en canlı misâli İstanbulun eski meşhur tulumbacıların ayaklarındaki kundura ve yemenilerin ökçesini basıp dolaşmış olmalarıdır. Kişi oğlu, hattâ kibar gençler arasında hünkârları pek çok olduğu halde İstanbulu hakkiyle temsil eden orta tabaka halk nazarında tulumbacılık hiçbir zaman makbul olmamış, tulumbacıların büyük ekseriyeti, en büyük şöhretlerini daima ayak takımı yetiştirmiştir. Tulumba sandığı kolu altına girip yagına koşan tulumbacı da baldırı çıplak tipini en kuvvetli çizgileriyle yaşatmıştır (B. : Tulumbacılar).
İstanbulda, Yeniçeriliğin azgınlık devri olan Üçüncü Selim, Dördüncü Mustafa ve İkinci Mahmud zamanlarında itlik ve itlikden kinâye baldırı çıplaklık da büyük şehir gençleri arasında rağbet görmüş bir âfet olmuştu.. Nice zengin çocukları, beyzâdeler kılık ve kıyafetlerini bu hayta güruhuna benzetmişlerdi ki o zamanlar İstanbul baldırı çıplakları “Cezâyer Kesimi” denilen bir kıyafetle dolaşırlardı:
Ten üstünde bir gömlek, kolları koltuk altlarına kadar sıvanmış, düğmeler kasden kopuk, göğüs, bağır açık, “Sîne perçemi” denilen göğüs kılları ile meme başları görünür, hattâ bazı azılı zıpırlar göğüs kıllarını ustura ile alıp tam bağrında bir tutam kıl bırakır, bu kılların her birine hurda elvan boncuk, bulabilirse hurda inci, bir danesine de bir mâvi boncuk geçirip düğümlerdi, bunun adına da “Sîne Parçemi” derlerdi.
Belde bir buçuk arşın şal kuşak, bir ucu yere sarkmış, ucu ardına sünürdü.
Paçaları diz kapaklarının bir karış üstünde kalan gaayet kısa “Diz cağşırı” giyerlerdi. Botları, baldırları yaz ve kış çıplak, ayakları da muhakkak yalındı. Bir kısmı, bilhassa baldırı çıplaklığa özenen kişizâde gençler yalın ayaklarına “Galata Yemenisi” giyerlerdi. bu yemeniler kısa arkalı ve kısa yüzlü, yeni topuğun üst kısmı ile ayak parmaklarının enleri, üst kısımları görünür, yemeninin yüzü sadece parmak uçları, tırnak bitimi hizasından tutardı.
Ocakta kayıtlı olsun olmasın hepsi yeniçerilik dâvası gütdüğünden, bir yeniçeri ortasının = taburunun nişanını (alâmeti fârikasını) kollarına dövme ile nakşettirirler idi.
Başlarına da bir ucu omuzlarına sarkan bir, birbuçuk arşınlık bir şâl sararlardı.
O devirlerde bu uçarı baldırı çıplak kıyafetine özenen fukarâ çocukları bir Galata Yemenisi, bir baş veya bel şâlı tedarik edebilmek için her şeyi göze alırlar, hırsızlık yaparlar, hattâ iffetlerini feda ederlerdi.
Son Yeniçerilerden Çardak Kolluğu çorbacısı ve halk şâiri Galatalı Hüseyin Ağanın “Şehrengiz” yollu kaleme aldığı Destan Mecmuası baldırı çıplak hava ve hevesine kapılmış ve altun adını bakır yapmış bu uygunsuz kara bahtlı gençlerin isimleri ve tasvirleri ile doludur. Aşağıdaki manzumeler, bazan yarısından fazlasını son derece açık yazılmış olan bu destanların edebli, yerlerinden seçilmiştir:
Horhorlu güzeller şâhıdır elhak
Cezâyer Kesimli baldırı çıplak
Zincirkıran İskenderdir vurgunu
Tulumbacıların o dur kuzgunu
Dinlemez hatır gönül hem kanunu
Baldır çıplak, ayak çıplak şehbazdır
Biri Mollazâde “Karakiraz” dır
Ayağın öpmeğe bin altın azdır
Baldırı çıplakdır cümle refiki
Başında esen bir deli poyrazdır.
Meh cebîne ipek kâkülün saçmış
Yalın ayak gezer sînesin açmış
Başda turfa külâh belde yatağan
O beyin hânei pederden kaçmış
Kâkül zülüfünü hoş kesmiş berber
Gül gül olmuş yanağında gamzeler
Ayak yalın bâzûsunda nişanı
Elli dokuzdan o civelek nefer
Ne eksik yazmışım ne de ziyâde
İşte iskelede yağlı piyâde
Kayıkçı zeyninde gördüğüm şehbaz
Ayan oğlu nâmı İpekcizâde
Adı Elif Beydir Kölemen soyu
Fildişi selvidir beyimin boyu
Baldır çıplak yalın ayak bıçkındır
Şehlevendim içmiş İstanbul suyu
Buyur efendim ey Mısrî şehzâdem
Tozu toprağıyle öpeyim kadem
Şu Çardak Kolluğu bir altun kafes
Kanaryası sen ol ey nûri dîdem.
Yukarıda en doğru çizgileri ile tarif ettiğimiz baldırı çıplaklığın İstanbul gençleri arasında makbul olup bütün ahlâk, namus ve iffet bağlarının koparılması, delikanlıların bud, baldır, bacak, ayak, bazu, sîne ve meme teşhiri, aydın olarak meydandadır ki korkunç bir ekzistansiyalizm ceryanıdır; öylesine ki arkasını, bir haşarat yatağı haline gelmiş olan Yeniçeri Ocağına dayanmış bu ceryan evvelâ Alemdar Mustafa Paşa ve sonra İkinci Sultan Mahmud tarafından kanlı şiddet tedbirleri ile önlenilmiştir ve taşmış, köpürmüş baldırı çıplaklık kendi yatağına çekilmiş, her yerde her zaman görülen, bulunan ayak takımının posası eclâf ve esâfil güruhundan ibarettir.
Ondokuzuncu asır başında İstanbul gençlerini batağa sürükleyen serseri kılığı altındaki sapıklığa karşı, Alemdar Mustafa Paşanın yanında şiddet yerine terbiye silâhını kullanmış bir de baba - mürebbi görürüz. Alemdar Paşa ile beraber İstnabula gelen Rumeli âyanlarının en namlılarından Serezli İsmail Beyin iki yetişkin oğlu vardı. Bu delikanlılar da İstanbul gençlerinin baldırı çıplak kıyafetlerine özenmişler, bir terziye birer kat Cezâyer Kesimi esvap sipariş etmişlerdi. bunu haber alan şerefli, haysiyetli ve vekarlı baba evvelâ terziye haber yollıyarak oğullarının ısmarladığı esvapları söz verdiği günde tezsilm etmemesini tehdit ile tenbih etmiş, sonra kâhyasına çarşıdan kırk elli takım Cezayer kesimi esvap aldırtıp en süflî hizmetleri gören uşaklarına, şamar oğlanlarına giydirtmişti. Onları bu kılıkta gören delikanlılar da kapıldıkları hevesten vaz geçmişlerdi.
Tarih kaynaklarımızdan başka edebî metinlerde de İstanbul baldırı çıplaklarından bir kaç isme rastlanmıştır. Evvelâ yukarıda zikrettiğimiz mecmuasında “Dâsitânı serencâm” adındaki otuz altı kıt’alık destanda kendi hal tercümesini yazan ve başından geçenleri pervasızca nakleden Çardak Kolluğu Çorbacısı Galatalı Hüseyin Ağanın bir kahvecinin oğlu olub onbeş yaşında iken, kendi tâbiri ile “Hamlacı iti Kurdoğlu Câfer” adında, elinde tek telli sazla sokaklarda yalın taban döğen bir serseriye ayak uydurduğunu, baldırı çıplak yolu ile Yeniçeri Ocağına girdiğini görüyoruz.
Onsekizinci asır muharrirlerinden Mirzazâde Mehmed Sâlim Efendi kendi adına nisbetle anılan şuerâ tezkiresinde şâir Fasih Ahmed Dedenin hal tercümesinde Galata baldırı çıplaklarından Pırpırı Mustafa ve Bekrî Hasan adında iki uygunsuz serseriden bahsediyor, bunlardan Bekrî Hasanın aslında irfan ehli zümresinden iken her nedense baldırı çıplaklık yoluna düştüğünü söylüyor ve her ikisi için “baldırı çıplak levendi şekaavet mûtad” işleri güçleri şakavet olan levendler diyor (B. : Ahmed Dede, Fasih).
Onyedinci asır ortalarında bir baldırı çıplağın Galata ile Boğaz içi köylerini dehşete verdiğini biliyoruz (B. : İbrahim, Kanlı).
Onaltıncı asır muharrirlerinden Kastamonili Lâtifî de bir hâtırasını yine kendi adına nisbetle anılan şuerâ tezkiresinde Sinoplu Şükrünün haltercemesi içinde bir vesile bulup naklediyor ve Onaltıncı asrın namlı baldırı çıplaklarından Tızmantırıl adında bir serseriden bahsediyor; “vücud yapısı ile Kafdağında kopmuş dev’e, kılık kıyafetçe hilekâr iblis benzerdi, çehresi iğrenc, manzarası kötü cinkayası onun yanında âdem idi” diyor ve şu beyti yazıyor.
Yüzün gören istemez asmağa güvâhı
Ursan kazığa kimse demez neydi günâhı
“Yüzünü gören ahmak için şâhide lüzum görmez, kazığa vursan kimse günahı neydi diye sormaz” (B. : Lâtifî, Kastamonili).
Aşağıdaki beyitin kimin olduğunu tesbit edemedik :
Servi olsa kaddi yâre muâdil aceb olmaz
Kim baldırıçıplaklarda hayâ ü edeb olmaz.
“O yarın endamı ile boy ölçüşen servi ağacına şaşmayınız, baldırı çıplaklarda edeb ve hayâ yoktur.”
Enderunlu Vâsıf İstanbullu bir mahalle ağzından sürtük kızına yazdığı nasihatnâmede :
Baban vireydi seni bulaykim mevâliye
Sâyende bizde taşınırız bâri yâliye
Baldırı çıplak alup oturtturma hâliye
Ne pırpırıya eyle meyil ne paşâliye
Olma sokak süpürgesi kadın kadıncık ol!..
diyor.
Müverrih ve âlim Şânîzâde Atâullah Efendi ise baldırı çıplakları İstanbulun ırz ehli halkının karşısında bir düşman gibi görüyor.
Dil bakımından ikinci Abdülhamid devrinde yazılmışa benzer, fakat bir kıt’asında baldırı çıplakların kellesi vurulacak derecede şiddetle takip edildiğinden bahsettiğine göre İkinci Sultan Mahmud devrinde yaşamış gibi görünen Mukbil adında bir şâirin de baldırı çıplaklık yoluna sapmış Hasköylü Sorguçcu Nûman adında güzel bir gence nasihat yollu yazdığı bir manzume vardır :
Nerden gördüm seni aman güzelim
Bıçkınlıkda benim yaman güzelim
Yok mu sende hiç din iman güzelim
Bundan sonra hâlim duman güzelim
Seni kim se baldırıçıplak yapan
Def eyle yüz verme ey şâhi hûban
Gezme artık yalın ayak daltaban
Soldurmadan kahbe zaman güzelim
Alnına dökersin âşifte kâkül
Sînei uryanda iki gonce gül
Ben kan ağlayım da sen karşımda gül
Şâhikai zulme tırman güzelim
Yıl olmuş lâneden sen kaçalıya
Dinle de sözümü konma çalıya
Uyma şalvar sallar bol paçalıya
Yeter savurduğun harman güzelim
Gezerek sen baldırıçıplak ile
Takdım belâ püskülün bile bile
Uğrunda düşürdüm kendimi dile
Gel bu yoldan ol peşiman güzelim
Ne dir o turfa şal o keçe külâh
Şeytan kemendinden kurtarsın Allah
Kıyar şâhin başa görse pâdişah
Mülkü hüsn üzre Süleyman güzelim
Yeter artık gezme rezilü bedmest
Emsal akran arasında kalmn pest
Tövbe idüp hamama git al abdest
Hasköylü Sorguçcu Nûman güzelim
Âşıkı sâdıkın kölen bu Mukbil
Tutam elimden de olayım delil
Sen cemal sâhibi, rabbimiz Cemîl
Af ider kulunu Rahman güzelim
Bu manzumede Enderunlu Vâsıfın tesiri sezilmektedir, büyük ayrılık Mukbil’in ciddiyetidir.
Bir hakikattir ki her büyük şehir gibi İstanbulun günlük hayatında baldırıçıplak güruhu her zaman, kendi devrinin icaplarına uymuş kılık ve kıyafetler içinde daima bulunacaktır (B. : Baldır nişanı; Pırpırı; Bıçkın; kopuk; Kabadayı; Külhanbeyi).
Garip garip kılık ve kıyafetle, bazan hâneberduşlara takliden yalın ayak, yırtık ve pis mintanlar ve pek acaip pantalonlarla dolaşan ve bu hali bir mârifet zanneden zamanımızın egzistansiyalist gençleri hiç tereddütsüz birer baldırı çıplak taslakçısıdırlar; ve yine hiç tereddüdsüz, lâyık olmadıkları varlık içinde şımararak gaflet uykusuna dalmış anaların babaların kurbanlarıdır. Meşhur Fransız filim artisti ve pervasız soyunmada dünya rekoru kırmış Brigit Bardot’yu taklide yeltenen bazı kızlarımız da vücudlarının belden aşağı inhimalarına intibak etmiş paçaları dizkapaklarına daracık pantalonlarla baldırı ve ayakları çıplak, çıplak ayaklarında acaip pabuç - terliklerle sokaklarda dolaşmaktadırlar ki has damgası ile birer kız “baldırıçıplak” dırlar.
Baldırıçıplak, argo tâbiri ile “tüyünü düzdüğü zaman”, meselâ esrar ve heroin satıcılığı, karaborsacılık, kaçakçılık gibi gayri meşru kirli yollarla bir servete kavuştuğu zaman “Türedi” olur, kılık ve kıyafetini değiştirdiği halde ruhu baldırıçıplak kalır ki şarkın büyük mütefekkirlerinden ve Abbasî halifelerinden El Me’mun onlar için: “Cemiyette en tehlikeli unsurlar olurlar, servet kudretini cemiyet nizamının ıztırab içinde kıvranmasında kullanırlar” diyor.
Baldırıçıplak iffet ve nâmus cevherlerini çıplak ayağının altına aldığ,ı tüyünü düzdükten sonra ayni ruh haleti ile para kıymetini düşürür, bini bire indirir, beş bin yerine “beş”, elli bin yerine “elli” dir; meselâ doksan bin liraya alınmış mükellef hususî otomobili üzerinde konuşurken “doksona aldım!..”
Diyen adamın türediliğinde şüphe etmemelidir.
Ondokuzuncu asır baldırıçıplağı
(Resim : Sabiha Bozcalı)
Yeniçeriliğin son anarşi devrinde bey - paşa oğlu baldırıçıplak
(Resim : Sabiha Bozcalı)
Zamanımızın baldırıçıplak tiplerinden
(Resim : Sabiha Bozcalı)
Zamanımızın egzistansiyalist baldırı çıplak tipi
(Resim: Sabiha Bozcalı)
Baldır nişanlı yeniçeri taslakcısı genç kayıkcı
(Resim : Sabiha Bozcalı)
Theme
Folklore
Contributor
Sabiha Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM040305
Theme
Folklore
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
Sabiha Bozcalı
Description
Volume 4, pages 1981-1986
Note
Image: volume 4, pages 1981, 1982, 1983, 1984, 1985
See Also Note
B. : Tulumbacılar; B. : Ahmed Dede, Fasih; B. : İbrahim, Kanlı; B. : Lâtifî, Kastamonili; B. : Baldır nişanı; Pırpırı; Bıçkın; kopuk; Kabadayı; Külhanbeyi
Theme
Folklore
Contributor
Sabiha Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.