Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
BALAT
İstanbulun, Haliç boyunda kalabalık, günlük hayatı canlı, hareketli, şenlikli bir semtidir ki halkının ekseriyetini esnaf, amele, işçi tabakası teşkil eder, on yedinci asır ortalarından bu yana da büyük şehirde mûsevîlerin gaayet kesîf olarak iskân ettikleri bir semttir; öyle ki İstanbulda Balat denilince mûsevî, mûsevî denilince Balat hatıra gelir. Asrımız başlarının büyük muharriri Ahmed Rasim’in “Muharrir bu ya..” adındaki eserinde de belirttiği gibi Balat, başda Galata gelmek üzere Karagümrük, Edirnekapu, Sulumanastır ve Samatya.. gibi kopuğu, külhânisi, pırpırı ve uçarısı nam salmış semtlerdendir.
Mûsevîlerin Balat ve Halicin karşı yakasındaki Hasköyde kesif olarak iskânı, İstanbulun dörtte üçüne yakın bir kısmını mahviden ve cehennemden örnek veren Hicrî 1070 (Milâdî 1660) Ayazmakapusu yangınından sonradır. Bu müdhiş ateş âfetine kadar İstanbul mûsevîleri en az fetihdenberi Eminönü, Bağçekapusu, Tahtakale ve Yemişiskelesinde otururlardı. Üçüncü Sultan Murad’ın pek sevgili zevcesi ve Üçüncü Sultan Mehmedin anası aslı Venedikli Safiye Sultan ki İstanbul gümrükleri mültezimi mûsevî dönmesi Dona Ester Kira nam diğerle Fatma Kadınla beraber kurmuş olduğu geniş bir rüşvet şebekesinin başı olmuştur, günahlarının istiğfarı yolunda büyük bir câmi yaptırmak istediği zaman o devrin de...
⇓ Read more...
İstanbulun, Haliç boyunda kalabalık, günlük hayatı canlı, hareketli, şenlikli bir semtidir ki halkının ekseriyetini esnaf, amele, işçi tabakası teşkil eder, on yedinci asır ortalarından bu yana da büyük şehirde mûsevîlerin gaayet kesîf olarak iskân ettikleri bir semttir; öyle ki İstanbulda Balat denilince mûsevî, mûsevî denilince Balat hatıra gelir. Asrımız başlarının büyük muharriri Ahmed Rasim’in “Muharrir bu ya..” adındaki eserinde de belirttiği gibi Balat, başda Galata gelmek üzere Karagümrük, Edirnekapu, Sulumanastır ve Samatya.. gibi kopuğu, külhânisi, pırpırı ve uçarısı nam salmış semtlerdendir.
Mûsevîlerin Balat ve Halicin karşı yakasındaki Hasköyde kesif olarak iskânı, İstanbulun dörtte üçüne yakın bir kısmını mahviden ve cehennemden örnek veren Hicrî 1070 (Milâdî 1660) Ayazmakapusu yangınından sonradır. Bu müdhiş ateş âfetine kadar İstanbul mûsevîleri en az fetihdenberi Eminönü, Bağçekapusu, Tahtakale ve Yemişiskelesinde otururlardı. Üçüncü Sultan Murad’ın pek sevgili zevcesi ve Üçüncü Sultan Mehmedin anası aslı Venedikli Safiye Sultan ki İstanbul gümrükleri mültezimi mûsevî dönmesi Dona Ester Kira nam diğerle Fatma Kadınla beraber kurmuş olduğu geniş bir rüşvet şebekesinin başı olmuştur, günahlarının istiğfarı yolunda büyük bir câmi yaptırmak istediği zaman o devrin devlet baş mimarı ve Koca Mimar Sinanın en seçkin talebesi Davud Ağa bu mâbedin yerini Bağçekapusunda Yahudi mahallesinde seçmişdi. Tahmin edilir ki maksadı şehrin en canlı ticarî merkezi olan bu semtteki Yahudi mahallesini bu vesile ile kaldırtmak idi; fakat evvelâ mimarın, sonra Üçüncü Sultan Mehmedin ölümleri, Safiye Sultan Devlet nüfuzundan tecrid edilerek eski saraya kapatılması büyük camii pencerelerine kadar çıkmış iken yarım bıraktırdı ve muazzam yapı böylece yarım asırdan fazla metrük kaldı; hattâ, İstanbulun ilk apartımanları olup içlerinde 30 - 50 Yahudi ailesi oturan ve İstanbullular tarafından “Yahudhâne” denilen beşer, altışar katlı şeddâdî ahşab yapıların arasında kayboldu. Mûsevîlerin burada bir de büyük (Havra) sinago, sinagok’ları vardı; ki zamanımızda, Eminönünde Ege içkili lokantasının bulunduğu yerdir; bu lokantaya ilk açıldığı gün bu Ansiklopedinin müellifi tarafından “Havra” adı takılmış, yâran arasında yayılmış, mutbağı ağız tadına düşkün olanları tatmin eden lokantanın bir adı da Havra olmuştur. Yukarıda bahsettiğimiz 1660 yangınında Bağçekapusundaki Yahudhâneler de yandı, yerle bir oldu, metrûk câmi meydana çıktı. Devrin Padişahı Dördüncü Sultan Mehmedin anası ve Osmanlı hanedanının faziletli bir siması olan Hadice Turhan Sultan da bir cami yaptırtmak arzusunda idi; devlet baş mimârı Mustafa Ağa, mimar Davud Ağanın yarım kalmış şaheserini tamamlamak dururken temelinden yeni bir büyük esere başlamanın doğru olamıyacağını arzetmiş, bu teklif gaayet tutumlu olan diktatör Sadırazam ile gaayet dirayetli olan Vâlide Sultana da uygun gelmiş; Emönönündeki Vâlide Sultan Câmiinin ihyasına karar verilmişdi. Yahudiler ise müthiş ateş âfetinde yükde hafif pahada ağır kaçırabildikleri malları ile Galata tarafına can atmışlardı; yangından sonra eski mahallelerine dönmek istediler, fakat büyük bir câmiinin etrafında yanmış Yahudi mahallelerinin ihyası uygun görülmedi, mûsevîlere yeni toplu iskân bölgesi olarak Hasköy ile Balat gösterildi.
Yer yüzünde ilk sigorta müessesesinin de on altıncı asır sonlarında, belki de daha eski bir tarihte İstanbul Yahudileri tarafından kurulduğunu bu münasebetle öğreniyoruz, şöyle ki, “kaza ve belâ sandığı” adını verdikleri bir kurumdan Köprülü Paşaya, eski yerlerinde yerleşmek için büyük bir rüşvet teklif ettkikleri halde ihtiyar diktatör tarafından reddedilmişti.
İkinci Sultan Mahmud zamanında Yeniçeri Ocağının kaldırılmasından az evvel tanzim edilmiş bir Bostancıbaşı defterinde (B. : Bostancıbaşı Defterleri) Baladın yalı kısmında şu binaları sıralanmış görüyoruz (zamanımızda Balat Vapur iskelesi civarı yarım daire şeklinde bir yarım ada teşkil eder, cenubunda bir koy vardır, nefsi Balat da bu koydan başlar; Bostancıbaşı defterindeki kaydi bu koyun başından Ayvansaray iskelesine kadar alıyoruz. (B. : Balat Karabaş Mahallesi):
...... Tûri Sînâ Kilisesi (Fener İskelesinden devam edegelen rum binâlarının sonuncusu) — Kilisenin irâdı üç göz kayıkhâne — Bedesten dellalı Emin Ağanın îrâdı bir bâb yahudhâne (Bu ilk apartmanlar han gibi toplu kira getirdiği ve bir handan çok ucuza mal olduğu için yahudi bölgelerinde yahudhâne yaptırmağa zengin müslümanlar rağbet ederlerdi B. : Yahudhâneler). - Hayim yahudinin arsası - İsmailin kahvesi - Balat nam iskele - Meydana nâzır Hüseyinin kahvesi - Yahudilere mahsus sığır salhânesi - serapâ keresteciler dükkânları arsaları (burası o tarihlerde bir yangın geçirmiştir. B. : Balat Yangınları) - Esmâ Sultanın irâdı Han ile kayıkhâne arsası - Balatdan Hasköye işleyen kayıkların iskelesi - kayıkhâne ve sığır salhânesi - Taşcılar İskelesi - Bezirgân Avram yahudinin arsası - Ocak bezirgânı vereselerinin arsası (B.: Ocak Bezirgânı) - Çuhacı Menteş yahudinin hânesi - Hayim yahudinin arsası - Dişcioğlu Nesim yahudinin hânesi - Şerbetci (Meyhâneci mânasına da gelir). İsak yahudinin hânesi - İbrahim Çavuşun irâdı yahudhâne arsası - Şerbetci yakovaçi yahudinin hâne arsası - Deliçelebunoğlu Aslan yahudinin arsası - Kehhâl (göz hekimi) Kemal yahudinin arsası - Sarraf Şamanto yahudinin hânesi - Çuhacı İsak yahudinin arsası - İzmirli Mosi yahudinin arsası - Dellal Menahem yahudinin arsası - Çuhacı Yuda yahudinin arsası - Karagümrüğü simsarı Yasef yahudinin arasası - Attar Avram yahudinin arsası - Arslan İskelesi - Şapcı Boharaçi yahudinin arsası - Frenk dellak Yuda yahudinin arsası - Şişeci Menahem yahudinin hânesi - Attarlar dellalı Yasef yahudinin hânesi - Hekim Menahem yahudi hânesi (yahudi iskân bölgesinin sonu, yalıboyu burada Ayvansaray kalafatyeri ve İskelesine ulaşmıştır). - Zaimlerden İbrahim Ağanın hânesi ve dükkânı - Kumbaracı Mehmedin hânesi - Kalafatcı Uzun Alinin hânesi - Kuruçeşmeli Hüseyinin hânesi ve kayıkhânesi - merkum Hüseyinin kalafat Meydanı...
Bostancıbaşı defterindeki bu kayıttan aydın olarak görülüyor ki Balatın Yalıboyu tamamen mûsevîler tarafından iskân edilmiş bulunmaktadır. Zamanımızda bu saha fabrikalar ve imalâthanelerle kaplıdır.
Zamanımızın büyük muharrirlerinden ve bu Ansiklopedinin hâtırasını daima tâziz edeceği yakın dostu merhum Sermed Muhtar Alus bir yazısında Balattan şöyle bahsediyor:
“Geçende bir sebep dolayısiyle Balat’a gitmeğe mecbur oldum. Yıllardanberi o taraflara yolum düşmemişti.
— Balıkpazarından biraz ileriye git, otobüs bulunur! dediler. Nesi biraz? Yürü yürü, bitmiyor. Ta Hâl’in önüne vardım, Bekle bire bekle. Nihayet çıka geldi, Köşeden, bucaktan, gerilerden öyle bir saldırış ki kör döğüşünden farksız.
“Otobüsün halini görmeyin. Hani tramvayla Sirkeciden Hocapaşaya doğru gidilirken sağda bir arsada hurda, boyaları dökük, iskartaya çıkarılmış otomobil, kamyon, otobüsler durur; tıpkı onların eşi.
“Uzatmıyalım, balık istifinin arasına, ayakta olarak ben de sıkıştım. Sarsıntıdan sendeliye sendeliye, çangıltı çungultudan sersemliye sersemliye yolu tuttuk. Dar; karanlık sokaklardan gittik gittik. Kirden buzlu camlıya dönmüş pencerelerden içeri ışık girdi. Biletçi (Balat!) diye bağırınca hemen aşağı atladım.
“Gepgeniş, apaydınlık bir cadde sağda solda koca koca binalar, derli toplu dükkânlar: Üstünde kampanalı telefon levhası asılı; camekânı gazeteler mecmualarla donatılı sucu. Önünde kırmızı buz dolabı, sifonlu pırıl pırıl musluk, şişe şişe limonata, şira bulunan sucu. Taramadan balık yumurtasına kadar çeşit çeşit mezeleri, rakıları, şarapları, biraları camekânına dizmiş mezeci. Son turfanda kavun karpuzları kehribar gibi müşküleleri, en âlâ Amasya elmaları, Enguru armutlarını raflarına yaymış manav vesaire..
“Evlerin önlerinde, kapılarında süslü püslü kadınlar: kucaklarında, yanlarında çocuklar; melon şapkalı, siyah setreli, altın köstekli sakallı sakallı adamlar.
“Şaşkın şaşkın etrafıma bakıyorum: Burası Balat ha!..
“Gittiğim yer iskele civarındaydı. Haliç burnunun dibinde, Kayıklar, yelkenliler, motörler vızır vızır işliyor. Karşı kıyılar günlük güneşlik içinde: tepeler, bayırlar zümrüt gibi yeşil. Oooh, dünya varmış!
“İki yanımızda da yürek ferahlatıcı bir faaliyet: Eflâke ser çekmiş bir değirmen harıl harıl un öğütüyor. Ötede açıkta, beride koskoca bir sundurmanın altında kızağa konmuş gemiler, mavnalar takır tukur tamir ediliyor.
“Pencere önüne geçmiş, cıgarayı yakmış, keyifli keyifli tellendirmeğe başlamıştım. Sen misin keyfe gelen?
Her güzelin, hattâ kadı kızının bile bir kusuru olur ya; buranın da sineğinden elâman. Ben diyeyim binlerce, siz deyiniz milyonlarca. Kış kış demekle; mendil, bohça, masa örtüsü savulmakla savulur gibi değil : haza küme küme kara bulut.
Sebebini sordum. Süpürüntü kayıklarını iskeleye bağlıyorlar, tepeleme doluncaya kadar bekletiyorlarmış. Haşaratın lâyuhlihun orada üreyor, ortalığı istilâ ediyorlarmış.
“Bir saat oturduğum müddetçe bir zamanki “Masana nedir o, bir yelpaze” oyununu oynıyormuş gibi mütemadiyen, baş, boyun, el, kol, göğde oynatmakta bende ne tab kaldı, ne tuvan. Vakıa mükemmel İsveç cimnastiği ve idman yerine geçerse de eksik olsun. Yorlgunluktan bitik halde kendimi dışarıya dar attım.
“Otobüsün cilvesini çektiğim için vapurla, döneceğim. İskeleyi boyladım. Yeni boyanmış, gıcır gıcır; o kadar da kalabalık ki sormayın. Kadınlı erkekli her yaştan insan, hepsi temiz pâk giyimli; mahut İspanyol kırmasını konuşmadalar.
“Meğerse günlerden cumartesi olduğu için bu baylar ve bayanlar Balattaki akrabalarını yoklamağa gelmişler, Beyoğluna dönüyorlarmış,
“Bir sürü de yapayalnız, kız ve erkek çocuk. Merak edip sordum :
— Yanınızda büyüğünüz filân yok, siz böyle nereye gidiyorsunuz?
— Hasköye! dediler. Balat sinemasına gelmişlermiş.
“Aşkolsun, Balat’ın sineması da var ha!..
“Vapur yanaştı, hıncahınç doldu, ben de aralarında. Haspa tertemiz, fiyakalı fiyakalı düdük öttürüp köpükler saça saça öyle bir gidişi var ki ömür.
“Eski Eyüp vapurları aklıma geldi. Neydi o zavallıların hali? Pat pat pat, durduğu yerde oldum olasıya içler acısı biçareler. 70 bu kadar yıl evvelki “Çıngıraklı tatar” mizah gazetesinde resmi bile vardır:
Önde bir kayık, geride o ton tondan biri. Lostoroma haykırır :
— Yoldan savul !..
Kayıkçı sırıtarak cevap verir:
— Yetişebilirsen yetiş de çiğne!..
“Yepyeni Gazi köprüsünün altından vapurumuz cayır cayır geçince yine ağababalarını hatırladım. Unkapanı köprüsüne yaklaştıkları sıra kaptancağız gırtlak paralardı :
— Halata asıl, bacayı indir!..
Ardından bir sayha daha:
— Halatı koyver, bacayı kaldır!..
Çünkü bacaların boyu uzun. İndirilmezse köprünün kümbetine değiyor.
“Vapurda şöyle bir düşünceye, eski zamanları zihnimde yoklamağa koyuldum: Çocukluğumda senede bir kere olsun, kandil günleri, karadan arabayla, ölmüşlerimizin Eyüpsultandaki kabirlerini ziyarete giderdik. 40 yıl evvelki Balat gözümün önünde gelirdi :
“Yol daraş, berbaddı. Etraf daha loşlaşır, araba yalpaladıkça yalpalar, çamur deryasını aşabilmek için arabacı beygirlere kırbacı veriştirirken anlardık: Balata yaklaşıyoruz.
“Ardından, sası sası, ekşi ekşi bir koku genizleri kaplar: Balat çarşısından geçiyoruz.
“Küfelerde, işportalarda, yerlerde çürük limonlar, portakallar, mandalinalar; cırtlak pırtlak karpuzlar, kavunlar; tohuma kaçmış hıyarlar, mısırlar; zerzevatlar arasında turşuya dönmüş domates, kuruyup büzülmüş patlıcan, kazık sekilmiş kabaklar; kırık kabuğundan pıhtı gibi kanlar, civ civ kafaları taşmış cılk yumurtalar; küflenmiş çirozlar, ringalar; kulaklarının içi zifirî kara, derileri mosmor, etleri lime lime balıklar ve tavada kızartılanların buram buram kokuları.
“Vakıa ora halkı ekseriyetle fakir takım, bunları ucuz olsun diye alıyorlar amma ekonomi güderek rağbet edenleri de çok.
“O devirde arada bir, İstanbulda kolera çıkar, gazeteler yazardı: Bugün filânca, falanca yerlerde şu kadar musap, şu kadar vefat vuku bulmuştur.
“Salgın ya Balat’tan patlak verir, ya da derhal orada soluğu alırdı. Şehremaneti lâzım gelen sıhhî tedbirleri gûya derakap ittihaz ederdi : Bir kaç duvar dibine, arsa köşesine, süprüntü yığını üstüne bir iki kürek kireç serpivermek.
“Musap çıkan yeri de sözüm ona kordon altına alıp amelimanda, canından bezgin, beyaz palaskalı belediye çavuşunu önüne oturtmak. Pinpon, nöbet değiştirinciye kadar iskemlede horul horul uyumada.
“Âfetin ortalığa dalbudak salıp binlerce kişinin canına okumaması Tanrının mucizesi, lûtfu ihsaniydi.
Yukarıda rahmetli Sermed Muhtarın da belirttiği gibi İkinci Abdülhamid devrinde, Meşrutiyet yıllarında Balat, İstanbulun pisliği ile meşhur semtlerinden biriydi; meselâ 1306 rûmî (milâdî 1890) yılı kasım ayında İstanbul gazetelerinde intişar etmiş bir yazıdan Balat lâğımlarının toplandığı büyük mecranın kayık iskelesi yanında açıkta denize döküldüğü, pislik ve taaffünün tahammül edilmez derecede olduğu söylenmektedir; öylesine ki iğrenç pisliğin sahil dibini tamamen kapladığı için denizden onbeş arşın yerin kazıklar çakılarak doldurulacağı, bir rıhtım inşa edileceği, hem mecrasının da üstü örtülerek doğrudan derin denize dökülmesinin sağlamlanması düşünüldüğü ilâve edilmiştir (B. : Balat Sahili; Balat lâğımları).
1949 yılında Balatta yaptığımız pek sathî bir tetkikte, 1948 de Filistinde İsrael devletinin teşekkülü üzerine Balat mûsevîlerinden dörtte bir nispetinde bir kalabalığın oraya hicret ettikleri öğrenilmiştir; yine ayni tarihte ve pek sathî olarak Balatta 41 bakkal, 38 kunduracı, 30 kahvehane, 21 manav, 20 meyhane, 20 tütüncü, 20 berber, 18 manifaturacı, 15 lokanta - aşcı, 14 tenekeci - sobacı, 14 kasab, 11 kömürcü, 10 terzi, 9 ciğer-1306 rûmî (milâdî 1890) yılı kasım ayında İs-ci, 9 marangoz, 8 fırın, 7 simidci fırını, 7 helvacı, 6 koltukçu, 6 nalbur, 5 şekerci, 5 şarabcı, 5 radyocu, 5 balıkcı, 4 kaynakcı, 4 bisikletci, 4 leblebici, 4 züccaciyeci, 4 baharatcı, 4 tesviyeci, 3 kesekâğıdcı, 3 muameleci, 3 fotoğrafcı, 3 şapka tamircisi, 3 attar, 3 sütçü, 3 yağlı boya satıcısı, 3 sinema, 2 gazocağı tamircisi, 2 yorgancı, 2 eczahâne, 2 hamam, 2 lostro salonu, 2 gömlekci, 2 arpacı, 2 elbise temizleyici, 1 kuyumcu, 1 camcı, 1 saraç, 1 araba tamircisi, 1 fıçıcı, 1 han tesbit edilmiştir ki hepsi Balat halkının ihtiyacını karşılıyarak icrayı san’at ve ticarette bulunduklarına göre semtin günlük hayatının ne kadar canlı olduğunu göstermeğe kâfidir. Balâtta ayrıca, faaliyetleri bütün İstanbul ile ilgili 1 plâstik atölyesi, 2 çivi fabrikası, 1 un değirmeni, 2 çeltik fabrikası vardır; mabed olarak da 4 câmi, 4 senagoğ ve 2 kilise bulunmaktadır.
Balat Vapur İskelesi
Resim : Turan Açıksöz)
Theme
Location
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM040283
Theme
Location
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Description
Volume 4, pages 1961-1965
Note
Image: volume 4, page 1962
See Also Note
B. : Bostancıbaşı Defterleri; B. : Balat Karabaş Mahallesi; B. : Yahudhâneler; B. : Balat Yangınları; B.: Ocak Bezirgânı; B. : Balat Sahili; Balat lâğımları
Theme
Location
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.