Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
BALABANAĞA MESCİDİ
Şehzadebaşı ile Lâleli arasındaki sahada bulunan eski bir Bizans yapısından çevrilmiş bir mescid. Fethibey ile Büyükreşidpaşa Caddelerinin arasındaki Balabanğa Mahallesinin ortasında, Belediye Rehberinde 39 rakkamının olduğu yerde hemen hemen 9 rakkamının isabet ettiği noktada bulunan (İstanbul Belediyesi İstanbul Rehberi, 1934, pafta 4) bu mescidden bugün en ufak bir iz dahi kalmamıştır. Hâdikat-ül Cevâmi’e göre (I. 62) Balabanağa Mescidi “kiliseden münkaliptir. Vâkıfı hini fetihte Sekbanbaşı olmuştur. Merkadi nâmalûmdur. Vazifesi Ayasofya Camiinden verilir. Mahallesi vardır”. Bu binanın yıkılmadan önce çizilen plân ve kesitlerinden anlaşıldığına göre, burası şekli itibariyle esasında bir kilise değildi. Esasında da her halde üstü basık bir kubbe ile örtülü olan bu yuvarlak binanın çok eski bir devirde yapılmış olduğu anlaşılıyordu. Bu civarda bulunduğu iddia edilen ve kaynaklarda bahsi geçen Theotokoston Kouratoros manastırının kalıntısı olduğuna ihtimal verilmiştir (Dr. Mordtmann, Esquisse topographique, Lille 1892, 70, no. 124; M. Ziya, İstanbul ve Boğaziçi, İstanbul 1928, II, 45). Bazı Bizans kaynaklarından derlenebilen bilgi kırıntılarına göre, Leon I (457-474) zamanında İmperatoriçe Verina’nın isteği üzerine, Kudüs’deki İsanın merkadi kilisesinin benzeri olarak yapılan bu ...
⇓ Read more...
Şehzadebaşı ile Lâleli arasındaki sahada bulunan eski bir Bizans yapısından çevrilmiş bir mescid. Fethibey ile Büyükreşidpaşa Caddelerinin arasındaki Balabanğa Mahallesinin ortasında, Belediye Rehberinde 39 rakkamının olduğu yerde hemen hemen 9 rakkamının isabet ettiği noktada bulunan (İstanbul Belediyesi İstanbul Rehberi, 1934, pafta 4) bu mescidden bugün en ufak bir iz dahi kalmamıştır. Hâdikat-ül Cevâmi’e göre (I. 62) Balabanağa Mescidi “kiliseden münkaliptir. Vâkıfı hini fetihte Sekbanbaşı olmuştur. Merkadi nâmalûmdur. Vazifesi Ayasofya Camiinden verilir. Mahallesi vardır”. Bu binanın yıkılmadan önce çizilen plân ve kesitlerinden anlaşıldığına göre, burası şekli itibariyle esasında bir kilise değildi. Esasında da her halde üstü basık bir kubbe ile örtülü olan bu yuvarlak binanın çok eski bir devirde yapılmış olduğu anlaşılıyordu. Bu civarda bulunduğu iddia edilen ve kaynaklarda bahsi geçen Theotokoston Kouratoros manastırının kalıntısı olduğuna ihtimal verilmiştir (Dr. Mordtmann, Esquisse topographique, Lille 1892, 70, no. 124; M. Ziya, İstanbul ve Boğaziçi, İstanbul 1928, II, 45). Bazı Bizans kaynaklarından derlenebilen bilgi kırıntılarına göre, Leon I (457-474) zamanında İmperatoriçe Verina’nın isteği üzerine, Kudüs’deki İsanın merkadi kilisesinin benzeri olarak yapılan bu manastır ve kilise IX. asra kadar mevcud idi. Yine aynı kaynaklara göre, bu kilisenin Tavros yâni şimdiki Bayazıd meydanı civarında olduğu da öğrenilmektedir (Richter, Quellen d. byz. Kunst. Wien 1897, 178; R. Janin, Eglises et monastères, Paris 1953, 200). Fakat bu müphem kayıdlardan Kouratoros manastır ve kilisesinin yeri açık surette tayin edilemediğine göre, Balabanağa Mescidi olarak bilinen eski binanın da bu tesise aidiyeti şüpheli kalmaktadır.
Diğer tarftan burasının bir eski manastır kütüphanesi olduğuna dair ortaya atılan hipotez de (A. van Millingen, Byzantine Churches, London 1912, 265; E. Mamboury, Guide, İstanbul 1925, 245) aynı derecede mesnedsiz bir fikirdir. Şurası muhakkak ki, hayli eski, büyük bir ihtimal ile V. asra ait olan bu bina, esasında bir aile türbesi veya bir hıristiyan azizine mahsus türbe olarak yapılmış, ancak çok sonraları, Bizans devrinin sonlarında ufak bir ibadethane, bir şapel haline getirilmiştir. Ancak bu son devirde binanın mahzeninin yine türbe haline getirilmiş olduğu tesbit olunabilmektedir. İstanbulun fethinden sonra bu ufak bina, daha başka birçok kilise ve manastır kalıntısı gibi, şahsiyeti kat’î olarak tesbit edilemiyen bir kahraman adına mescid haline getirilmiştir. Eski bir Türk adı olarak hayli yaygın olan Balaban adındaki kimsenin şahsiyeti henüz aydınlanamamıştır. Murad II devri ricalinden önce Menteşe Sancak Beyi sonraları da Tokat hâkimi olarak h. 850 (1446) de vefat eden Balaban Paşa namına veya hâtırasına bu mescidin kurulmuş olduğuna ihtimâl vermek zordur. Birçok evkafı bilinen Balaban Paşa (Tayyib Gökbilgin, Edirne ve Paşa livası, İstanbul 1952, 55, 223) nın, Edirne’de yine kendi adına bir mahallede bir camii varsa da Ekmekçioğlu Ahmet Paşa Köprüsü kenarında olan bu cami yıkılmış ve hazîresinde bulunan, Balaban Paşanın mezartaşının da yazıları kazınmıştır (O. Nuri Peremeci, Edirne tarihi, İstanbul 1939, 75, 144). XV. asırda yaşadığı bilenen diğer bir Balaban ise, Bazılarına göre bu iki Balaban Paşa tek ve aynı şahıs olup birincisi için gösterilen h. 850 ölüm tarihi yanlıştır. (Z. Oral, Balaban Paşa buyrultusu, Fatih ve İstanbul, sayı 7-12, 1954, 79-80). İstanbul’un fethi sırasında değerli hizmeti görülen ve Arnavutlukta İskender Beye karşı 1464 den 1467 ye kadar süren çarpışmaları idare ederek bunların birinde şehid düşen aslen arnavut menşeli, Badera’lı Balaban Paşadır (Hammer, Histoire de l’emp. Ottoman III, 124-127; A. Gegaj, Albenie et l’invasion turque, Paris 1937, 138 ve dev., 145; İ, H. Danişmend Osmanlı tarihi kron., I, 305). Balabanağa Mescidi, tarihe geçmemiş başka bir Balaban adlı kimseye ait değilse, belki fetih sırasında henüz sekbanbaşı olan bu Balaban Paşanın bir hayratı veya onun şahadetinden sonra hâtırasını ebedîleştirmek üzere vakfedilmiş bir eser olabilir. Balabanağa mescidi mahallesi adına Fatih vakfeyelerinde rastlanmamasına karşılık, h. 888 (1483) tarihli vakfiyede bu görülmektedir (E. H. Ayverdi, Fatih devri sonlarında İstanbul mahalleleri, İstanbul 1958, 14, No. 18). 23 temmuz 1911 de vuku bulan büyük Aksaray yangınında (bk. Aksaray yangını, I, 539) harap olan Balabanağa Mescidi uzun zaman harap bir halde durduktan sonra, 1930 da Vakıflar idaresi tarafından en kazcılara satılmıştır. Binanın toprak üstündeki aksamı tamamen yıkıldıktan sonra İstanbul Müzeleri tarafından müdahale edilerek Amerikan Bizans Enstitüsünün de maddî yardımı ile 8 nisandan 1 mayısa kadar süren bir kazı yapılmış ve böylece hiç değilse, tamamen kaybolmasından önce bu tarihî eserin etraflıca tetkiki mümkün olmuştur. Bu kazı neticesinde o sırada Müze müdür muavini olan A. Müfid Mansel tarafından hazırlanan etraflı rapor, ingilizce ve türkçe olarak basılmıştır (A. Müfit, The Excavations of the Balaban Agha mes. The Art Bulletin, XV, 1933, 210-229; ay. müel. Balabanağa Mescidi hafriyatı, Türk Tarih Arkeol. Dergisi, III, 1936, 49-73). Bu kazı sonunda binanın esasında, 10 m. 60 çapında haricen yuvarlak olarak yapıldığı, içinde ise altı höcre ve altı mezar, ve üst kısmında altı payeye dayanan bir subbeye havi, içi zengin surette renkli mermer levhalar ile kaplı bir türbe olduğu anlaşılmıştır. Her höcrenin dip duvarlarında görülen pencerelerin, mescidin içini aydınlatmak için burası mescid haline getirildiği sırada açıldığı tahmin olunur. V. asra aidiyetine muhakkak nizarı ile bakılan (J. Ebersolt, Eglises de Constantinople, Paris 1913, 252; A. M. Schneider, Byzanz, Berlin 1935, 54) bu türbe binası, XIV. asırda esaslı bir tâdilâta uğrayarak, bu sırada mahzen kısmı, dik dörtgen biçiminde bir mezar odası haline getirilmiş ve buraya birçok ölü gömülmüştür. Kazı esnasında duvarlarda fresko resmi kalıntıları ve bu ölülerin kemikleri ile bunlardan Theodoros’a aid 1341 tarihli mezartaşı bulunmuştur. Bu sırada diğer mezarların yine V. asra ait işlenmiş mermerler ile kapatıldığı da müşahede olunmuştur. Bu Bizans binası mescid haline getirilirken mahzendeki mezarlara ilişilmiyerek, içine bir mihrap, payelerden birinin üstüne tuğla bir minare yapılmış ve binanın dışı kavisli olduğundan, yapıyı dışardan yarım ay gibi kısmen saran bir soncemaat yeri yapılmıştır. Bu alâka çekici mescidi, etrafındaki ağaçları ve mezartaşı dolu hazîresi (Mescidin mevkii ve etrafındaki geniş hazîrenin sahası, E. H. Ayverdi, 19 uncu asırda İstanbul haritası, İstanbul 1958, pafta C 4 de görülmektedir). ile mâmûr bir halde gösteren taşbasması bir resim Galanakis tarafından çizilerek, 1877 de neşredilmiştir (A. Paspati, Vizantine Melete, İstanbul 1877, 385-386). Balaban Ağa Mescidinin içini mâmûr halinde gösteren fotoğraflar iki ayrı yerde basılmıştır (A. van Millingen, Byzantine Churches, lev. 55; ve W. H. Goodyear, Vertical curves... Brooklyn Museum, 1, 4, 1905) İstanbul tarihi ve sanat bakımından büyük bir değeri olan bu bina, yuvarlak biçimi ve içinde duvar kalınlıkları içindeki nişleri ile aslında bir mezar binası olarak (niş veya höcreler lühid yerleştirmeğe mahsusdu) yapılmış olduğunu açıkca göstermesine rağmen burasının vaftizhane olduğunun iddia edilmesi de mesnedsiz ve aldatıcı bir hipotezdir (E. Mamboury, Fouilles byzantines, Byzantion, XI, 1936, 267-268). Selânik’de evvelce Hortacî camii olan İmparator Kalerius’un türbesi ile benzerlikler gösteren bu bina, İstanbulda Fatih Camii yerindeki Havariyun kilisesi yanında olan Konstantin türbesinin ufak çapta bir benzeri ve taklidi olduğu haklı olarak iddia edilmiştir. (Koethe, Das Konstantinsmausoleum, Jahb. d. Inst. 48, 1933, 203). Ancak temel ve mahzen kısmı hakkında etraflı bir bilgi veren 1930 da Yük. Mimar Macit Kural tarafından çizilen rölöveler istisna edilecek olursa Balabanağa Mescidinin hemen hemen aynı yıllarda iki ayrı mimar tarafından çizilen iki rölövesine sahip bulunuyoruz. Bunların bir defa karşılaştırılması, o derece büyük ve biribirine uymayan farklar ortaya koyar ki, Balabanağa Mescidi gibi ufak ve basit bir binada bu derece hatalar yapan bu şahısların daha büyük âbidelerde ne gibi hatalar yapabileceklerini hatıra getirir. Gurlitt’in muazzam kitabında H. Wilde tarafından çizilen rölöve (Die Baukunst Konstantinopels, 42, res, 94) gibi, A. van Millingen’in kitabında Traquair’in rölövesi de (Byzantine Churches, 267) tatmin edici değillerdir. E, Mamboury’nin 1916 da çizdiğini bildirdiği rölöve ise (Fouilles byzantines, Byzantion XI, 1936, 267). Mamboury’nin vasiyeti gereğince bütün notları ile neşredilmeden bir yabancıya hibe edildiğinden Amerikaya götürülmüş olmalıdır. Binanın mahzen kısmında bulunarak, 4191 - 4193 invanter numaraları ile İstanbul Arkeoloji müzesine nakl edilen V. asra aid işlenmiş, mermerden üç silme parçası (Bk. : A. M. Mansel, Erwenbungsbericht des Ant. Musums, Arch. Anzeig. 1931, 198; İst. Ark. Müz., Resimli rehber, İstanbul 1953, 125) halen müzenin bahçesinde, idare kısmına bitişik bahçenin, avluya bakan alçak duvarı dibinde teşhir edilmektedir.
Semavi Eyice
Balabanağa Mescidi
(Resim : Galanakis’in litografisi - Paspatis’den, 1877; plân : mevcud üç plânın birleştirilmesi süreti ile. Semavi Eyice).
Balabanağa Mescidinde 1930 da altından çıkan mezar odasının kesidi
(Resim : Macid Kural’dan)
Theme
Building
Contributor
Macid Kural
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Creator
Semavi Eyice
Identifier
IAM040273
Theme
Building
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
Macid Kural
Description
Volume 4, pages 1946-1949
Note
Image: volume 4, pages 1947, 1948
See Also Note
bk. Aksaray yangını, I, 539
Theme
Building
Contributor
Macid Kural
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.