Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
BAKLA
Meşhur, mâlûm sebze; “Baklayı ıslatmak” Türk dilinde mecâzen “ağzını tutmak; pek çok şey bildiği bir takım sırlara vâkıf olduğu halde söylememek, ketûm olmak” mânâsına gelir, fakat, başda İstanbul, günlük hayatta hemen dâima menfî sıgası ile kullanılır, meselâ ketûm olan, sır saklayan kimseye “ağzında bakla ıslanır” denmez de, boşboğazlar hakkında “ağzında bakla ıslanmaz diye kullanılır. Misaller :
Gördüğü, duyduğu boğazında
Bakla ıslanmaz onun ağzında
Kahve kahve dolaşıp nakletti
Ne oldu Cendere Boğazında
(Galatalı Hüseyin, Kalfa Destanı)
*
— Dikkatli ol, o herifin ağzında bakla ıslanmaz!..
*
— Vallâhi kimseye söylemem...
— Isrâr etme, yemin de etme, ben seni bilirim, ağzında bakla ıslanmaz.
Bir evin küçüklüğünü, yahud iç taksimâtının darlığını ifâ yolunda tamâmen İstanbullu ağzında kullanılır bir de “nohud oda, bakla sofa” deyimi vardır; hem övme, hem de kötüleme yolunda kullanılır; övmeye misal :
— Yeni taşındığınız ev nasıl?
— Tam bize, nohud oda, bakla sofa...
Kötülemeye misal :
— Yeni taşındığınız ev pek güzel, güle güle otur..
— Dışından görünüşüne bakma, içi nohud oda, bakla sofa!
Zincir halkalarına, bilhassa gemi zinciri halkalarına da bakla denilir. Geçer asır sonlarının bahriyeliler argosunda, son derece sevişen, sevişir görünen iki arkadaş arasındaki kuvvetli bağ...
⇓ Devamını okuyunuz...
Meşhur, mâlûm sebze; “Baklayı ıslatmak” Türk dilinde mecâzen “ağzını tutmak; pek çok şey bildiği bir takım sırlara vâkıf olduğu halde söylememek, ketûm olmak” mânâsına gelir, fakat, başda İstanbul, günlük hayatta hemen dâima menfî sıgası ile kullanılır, meselâ ketûm olan, sır saklayan kimseye “ağzında bakla ıslanır” denmez de, boşboğazlar hakkında “ağzında bakla ıslanmaz diye kullanılır. Misaller :
Gördüğü, duyduğu boğazında
Bakla ıslanmaz onun ağzında
Kahve kahve dolaşıp nakletti
Ne oldu Cendere Boğazında
(Galatalı Hüseyin, Kalfa Destanı)
*
— Dikkatli ol, o herifin ağzında bakla ıslanmaz!..
*
— Vallâhi kimseye söylemem...
— Isrâr etme, yemin de etme, ben seni bilirim, ağzında bakla ıslanmaz.
Bir evin küçüklüğünü, yahud iç taksimâtının darlığını ifâ yolunda tamâmen İstanbullu ağzında kullanılır bir de “nohud oda, bakla sofa” deyimi vardır; hem övme, hem de kötüleme yolunda kullanılır; övmeye misal :
— Yeni taşındığınız ev nasıl?
— Tam bize, nohud oda, bakla sofa...
Kötülemeye misal :
— Yeni taşındığınız ev pek güzel, güle güle otur..
— Dışından görünüşüne bakma, içi nohud oda, bakla sofa!
Zincir halkalarına, bilhassa gemi zinciri halkalarına da bakla denilir. Geçer asır sonlarının bahriyeliler argosunda, son derece sevişen, sevişir görünen iki arkadaş arasındaki kuvvetli bağlığı ifâde etmek için, devrin en meşhur ve büyük harb gemilerinden zırhlı Mahmûdiye Fırkateyninin sağlam zincirlerine telmihen “Mahmudiye Baklası” denildiğine rastladık, “Kalaycı Bağçesi Cinâyeti” davâsında şâhidlerden Ahmed adında bir bahriye neferi şöyle konuşmuştur: “Ârife kaç defa söyledim, güvenme o ite dedim, ben değil cihan toplansa ayıramazdı onları, Mahmudiye Baklası gibi idiler” (B.: Ârif, Nefer).
Çapa vinçlerinin kullanılmadığı, gemi zincirlerin bocurgadlara koşulan bahriyeliler, gemiciler eliyle denizden alındığı ve yine onların eliyle denize salındığı devirlerde, demir baklaların akar iken çıkardığı sesin bu ağır işi gören deniz adamlarının kulaklarında tatlı bir nağme tesiri bıraktığını ve bu işin bizim donanmamızda merasimle yapıldığını bir gemicinin hatıralarından öğreniyoruz; gemi Orhâniye Zırhlısıdır, bahriye neferleri, hepsi genç, gürbüz; çehreleri, sîneleri güneşte ve acı deniz suyunda yanmış, gövermiş, kollar, paçalar, sıvalı, ayaklar çıplak, zincir başındadırlar, emir veren bir çavuş yahud genc bir mülâzımdır; denizci muharrir şöyle anlatıyor:
“Salyafora halatını zincire takıp:
— Alesta mı oğlum?
— Alesta!
— Hazır mı oğlum?
— Hazır!
— Aşk ile yürü yâ ideni Allah sılasına kavuştursun!
— Âmin!..
— İsteksiz çekeni Allah Tersâne köpeği gibi süründürsün!
— Amin!..
— Haydi.. yâ... hooop!.. Yürü.. yâ... berâber...
Güverte locasından çıkan iri baklalı firkateyn zincirinin akup giderken çıkardığı muttarid âhenk efrâdı şevka getirdi” (Ö. Ç; Deniz Mecmuası).
İstanbulda kendi adına nisbetle anılmış bir mescidin bânisi olan Baklılı Kemaleddinin “Baklalı” lakabi meşhur sebzeden ziyâde zincir baklasından takılmış olsa gerektir.
Fâtih Sultan Mehmedle beraber İstanbul fethinde bulunmuş olan Kemaleddin, Türk ordusunda sayısı binleri aşan dervişler arasında yalın ayak, sîne uryan ve boynunda aşk esâretine alâmet bir zincirle yarı ermiş birmeczub olabilir (B. : Baklalı Kemaleddin Mescidi).
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM040257
Tema
Folklor
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 4, sayfalar 1936-1937
Bakınız Notu
B.: Ârif, Nefer; B. : Baklalı Kemaleddin Mescidi
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.