Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
BAKIRKÖY
İstanbul Vilâyetinin onaltı kazasından biri (B. : Eminönü; Fatih; Eyyub; Silivri; Çatalca; Beyoğlu; Beşiktaş; Sarıyer; Beykoz; Üsküdar; Kadıköy; Kartal; Adalar; Yalova; Şile); kaza merkezi Bakırköyü Kasabasıdır. İstanbul Ansiklopedisi için yazılması güç olan bu maddenin tahakkuku yolunda, kendi notlarımıza ilâveten, yazı ailemize mensub üç değerli kalem sahibinden, muallim - General Hakkı Râif Ayyıldız, Neoklis Sarris ve Kevork Pamukciyandan ricada bulunduk.
Neoklis Sarris Bakırköyün kadîm tarihçesi üzerine şu notları tevdi etmiştir :
“Bakırköy Bizansın meşhur Septimum sayfiyesinin bulunduğu yerdir. Milâdî 324 de Büyük Konstantin tarafından kurulmuş ve zengin saraylar, köşkler, kiliselerle donatılmıştı; Septimum adı verilmiş olan bu sayfiye imparatorların, târihlerde pek tantanalı olarak nakledilen ev âlemlerine, zevkü safa eğlencelerine sahne olmuştu.
“Septimum, batıda, İtalyadaki Roma ile Büyük Konstantinin doğuda kurduğu Yeni Roma (İstanbul) arasındaki ana cadde üzerinde iki; bu ana caddenin adı “Eğuatia” idi. Eğuatianın İstanbul ile Küçükçekmece arasındaki kısmı imparator Justinianos tarafından iki araba rahat geçebilecek şekilde genişletilmiş ve kaba taş döşenmişti.
“Septimumdaki bir liman, Bizansın en mühim askerî limanlarından biri idi. Bizansı ziyârete gelen mühim ecnebi ...
⇓ Devamını okuyunuz...
İstanbul Vilâyetinin onaltı kazasından biri (B. : Eminönü; Fatih; Eyyub; Silivri; Çatalca; Beyoğlu; Beşiktaş; Sarıyer; Beykoz; Üsküdar; Kadıköy; Kartal; Adalar; Yalova; Şile); kaza merkezi Bakırköyü Kasabasıdır. İstanbul Ansiklopedisi için yazılması güç olan bu maddenin tahakkuku yolunda, kendi notlarımıza ilâveten, yazı ailemize mensub üç değerli kalem sahibinden, muallim - General Hakkı Râif Ayyıldız, Neoklis Sarris ve Kevork Pamukciyandan ricada bulunduk.
Neoklis Sarris Bakırköyün kadîm tarihçesi üzerine şu notları tevdi etmiştir :
“Bakırköy Bizansın meşhur Septimum sayfiyesinin bulunduğu yerdir. Milâdî 324 de Büyük Konstantin tarafından kurulmuş ve zengin saraylar, köşkler, kiliselerle donatılmıştı; Septimum adı verilmiş olan bu sayfiye imparatorların, târihlerde pek tantanalı olarak nakledilen ev âlemlerine, zevkü safa eğlencelerine sahne olmuştu.
“Septimum, batıda, İtalyadaki Roma ile Büyük Konstantinin doğuda kurduğu Yeni Roma (İstanbul) arasındaki ana cadde üzerinde iki; bu ana caddenin adı “Eğuatia” idi. Eğuatianın İstanbul ile Küçükçekmece arasındaki kısmı imparator Justinianos tarafından iki araba rahat geçebilecek şekilde genişletilmiş ve kaba taş döşenmişti.
“Septimumdaki bir liman, Bizansın en mühim askerî limanlarından biri idi. Bizansı ziyârete gelen mühim ecnebi şahsiyetler burada karaya çıkarlardı. Meşhur Termoyanni Meyhânesinin bulunduğu yer de Septimumun kalesinin bulunduğu yerdir. Veliefendi Çayırı - koşu yerinde bir triumvalium var idi ki on imparator ve iki imparatoriçenin tâc giyme merâsimine sahne olmuş; ve pek çok meşhur adam burada idam edilmiş, esirler de burada boğazlanmış yahut kesilmiştir.
Bu bina, gaayet geniş bir saha üzerinde olup daire şeklinde, ayrıca yüzme havuzları ve hamamları ile de meşhurdu.
“Septimum sırası ile avarların, arabların, bulgarların akınlarına mâruz kaldı; yağma edildi, yakıldı. En önemli yağma ve tahribi de Lâtin istilâsında Mihail Paleslogosun ordusundan gördü. Bu tarihden sonradır ki Septimum’un parlak adı sönmeğe başladı. Bizansın sayfiyesi hüviyetini tamamen kaybetti, tahribden kurtulmuş köşkler harabiye terkedildi, soyulmuş kiliseler ahır oldu. Bizansın kibar hayatı artık Büyükşehrin surları içine çekilmiş bulunuyordu.
Septimumun tarihini arkeoloğ Teodoros Makridis Bey Osmanlı Devleti hizmetinde bulunduğu sıralarda 1914 de yaptığı kazılara dayanarak kaleme almış, “Trakika” adlı meşhur eserinin 10 - 12 inci cildlerinde (1938 - 1939) neşretmiştir.
“Bizansın son devrinde o eski ve parlak askerî Septimum’un adı da Makro Hori (Uzunköy) olmuş bulunuyordu; hakikatde de Marmara kıyısında olan köyün uzunluğu 2 kilometre idi; zengin bir asılzade burada satın aldığı arazide bir dârülâceze yaptırmış, bakım ve idâresini Tekirdağında Rab adında kurulmuş Paniktirmon manastırına vakfetmişti.
“Kanaatimizce Makro Hori İstanbulun fethinden bir asır kadar evvel Osmanlıların eline geçmiştir. Köyün gerilerindeki geniş arazisi Türklere, Rumlara ve Ermenilere temlik edilmiştir. Ermenilerin Doğu Trakyada yerleşmeleri ise çok eskidir, 575 ile 945 arasında kafile kafile vâki olmuştur.
“Türkler Makro Hori adını pek az değiştirdiler, buraya Makrıköyü dediler; aynı mânadadır; müslüman Türklerin Makrıköyünde kesafet ile yerleşmesi on yedinci asır ortalarında oldu (Neoklis Sarris)”.
Kıymetli dost ve arkadaşımız Muallim - General Hakkı Râif Ayyıldız da bize aşağıdaki notları tevdi etti :
“Bakırköy Kazası doğuda Zeytinburnu, şimalde Eyyub, batıda Çatalca ve Silivri, cenubda da Marmara ile çevrilmiştir; bu hudud içinde yüz ölçüsü 232 kilometre karedir. Kazanın 1955 de yapılan sayıma göre nüfusu 107.142 candır. Kaza merkezi nefsi Bakırköy kasabasının nüfusu da yine 1955 sayımına göre 85.590 kişidir. Son beş yıl içinde bu nüfusun çok artmış olacağı muhakkaktır.
“İstanbulun fethi için Fâtihin ordusu Büyükşehrin surları önüne gelir iken fethedilmiştir; Bizans devrindeki adı “Makro Hori” idi, “Uzun Köy” demektir; deniz kenarında uzunluğuna alabildiğine yayılmış bir balıkcı - çiftci köyü idi, sekenesi tamamen Rum idi. Türkler bu köye rumca adından bozma olarak “Makrıköy” dediler Bu yeni ismin ne zaman kullanıldığı bilinmiyor; fethi ile beraber takılmış olduğu en yerinde tahmin olur.
“Asırlar boyunca Türkler bu köy içinde yerleşmeğe iltifat etmediler. Ancak Onyedinci asır ortalarına doğrudur ki köy içinde Türk kalabalığı hâsıl olabildi. Çarşı içinde bir büyük ahşab cami ve bir hamam yapıldı. Camiin bânisi Kocamustafapaşalı Derviş Ahmed Efenidir, yapı tarihi de hicrî 1061 ile 1099 arasındadır. 1914 de Kartaltepede hıristiyan mezarlığı civarında ikinci bir cami yapılmış, bu camiin minaresi de Tatavlalı Taşcı Kosti Lazari Zafirapulos kalfa olmuştur (1859 - 1943).
İkinci Sultan Mahmud devlet baruthânesini bu köye nakil ile tevsî etmeğe karar verince, bu mühim işi Barutcubaşı Ohannes Bey Dadyan’a havale etti; o da baruthâne amelesi olarak ırkdaşları Ermenileri getirerek bu köyde yerleştirdi. Ermeni amelelerle köy nüfusunun en az bir misli artmış olacağını söyliyebiliriz (B. : Dadyan, Barutcubaşı Ohannes Bey; Baruthane).
“Makrıköyün, az ötesindeki Ayastefana = Ayia Stefanos köyü ile beraber İstanbulun sayfiyeleri arasına girmesi, bilhassa ricâlin ve servet sâhiblerinin buralarda güzel güzel yazlık köşkler yaptırması İkinci Sultan Hamid devrinde başladı. Makrıköy köylükden çıkdı kasaba oldu. Kasabada kaahir nüfus üstünlüğü Türklere geçti. Şurasını da ehemmiyetle kaydetmek lâzımdır ki, bugünkü hudutları içindeki köylerin pek çoğu fetihden bu yana Türkler tarafından kurulmuştur.
“Cumhuriyet devrinde 1925 yılında kökleri yabancı semt ve köy isimleri değiştirilir iken makriköyü “Bakırköyü”, Ayastefanos da “Yeşilköy” oldu (B. : Yeşilköy). Büyük Millet Meclisinin 30 mayıs 1926 tarihli toplantısında kabul ve tasdik edilen 877 sayılı Mülkî Teşkilât Kanunu gereğince Bakırköyü İstanbul Vilâyetinin bir kazası oldu.
“Kaza Bakırköy Merkez, Mahmudbey ve Yeşilköy adı ile 3 nahiyeye ayrılmıştır. Her üç nâhiye hududu - yani kaza hududu - içindeki köylerin isimleri şunlardır:
Şenlik, Küçükçekmece, Halkalı, Firuz, Avcılar, Anbarlı, Safra, Yenibosna, Kocasinan, Güngören, Bağcılar, Esenler, Kirazlı, Atışalan, Metrisçiftliği, İkitelli, Kayabaşı, Şanular.
“Bakırköy kasabası da 7 mahalleye - muhtarlığa ayrılmıştır ki şunlardır :
Cevizlik, Zeytinlik, Sakızağacı, Kartaltepe, Yenimahalle, Osmaniye, Bağçeli evler.
“Kasabanın âsâyişi emniyet âmirliğine bağlı Merkez, Kartaltepe, Yenimahalle ve Osmaniye polis karakolları tarafından temin olunur. Kasabada ayrıca bir de askerî inzibat karakolu vardır.
“Kasaba dışı ile köylerdeki âsâyişi jandarma sağlar, bir bölük kumandanlığı emrinde dört jandarma karakolu vardır: 1 — Merkez karakolu (Akıl Hastahanesi ile İncirli, Soğanlı, Hazinedar, Çırpıcı ve Veliefendi Çiftlikleri bu karakola bağlıdır); 2— Bağçelievler karakolu; 3— Mahmudbey karakolu; 4— Küçükçekmece karakolu.
“Arâzi — Birinci zamanın Devon devrinde teşekkül eden İstanbul ve civarı topraklarının batı kısmı. Üçüncü zamanda çökmüş ve sonra da yükselerek bugün Yedikuleden itibaren batıya doğru uzanan dalgalı arazi meydana gelmiştir. Yükselme hadisesi bilhassa Üçüncü zamanın sonlarına doğru yani Miyosen ve Pilyosen devirlerinde vuku bulmuştur.
“İklimi — mutedil ve sağlam olan Bakırköy son zamanlarda büyük bir rağbet görmekte nüfus ve iskân bakımından inkişaf etmektedir.
“Tiren İstasyonu — Sirkeci - Edirne (Avrupa) demir yolu üzerinde Yenimahalle ile Yeşilyurd İstasyonları arasındadır; derin bir yarma üstündedir; İstasyon Caddesi istasyon önünden bir köprü ile demiryolu üstünden geçer; son yıllarda bu eski istasyon kapatılmış, yalnız perona inen merdivenlerinden istifade edilmektedir; Perona yeni bir istasyon yapılmıştır. Bakırköyüne ilk ara treni, bir Fransız Şirketinin elinde 1871 yılında işlemeye başlamıştır. Bakırköy İstasyonunun Sirkeci Garına mesâfesi 12 kilometredir.
“Eskiden Rumeli tarafı aratireninin çift hattı Yeşilköyde sona ererdi, son yıllarda Halkalıya kadar temdid edilmiştir. 1 Ocak 1956 tarihindenberi de Rumeli şehir ara demiryollarında elektrikli trenler işletmeğe başlanmıştır, elektrikli tirenler Sirkeci - Bakırköy arasını 22 dakikada almaktadır.
“Bakırköyünün eski baruthâne arâzisi üzerinde 1960 yılında Türkiye Emlâk - Kredi Bankası tarafından kurulmuş olan Ataköy Sahil Sitesi yapılarının inşaatı devam etmekte idi; bu yapılar, Bakırköyü ile Yeşilköy arasında, şimâlinde Londra Asfaltı, cenubunda Marmara Denizi, geniş bir sahayı kaplamaktadır; bu madern yapılardan ilk eser olarak büyük bir plâj 1959 yazında halka açılmış bulunuyordu (B. : Bakırköyü Baruthânesinde Ataköy Sâhil Şehri).
“Nefsi Bakırköyü kasabasında 12100 hâne, 239 dükkân ve mağaza vardır. Bu sayı dışında; 7 fırın (biri francala çıkarır), 4 gazino, 5 lokanta, 3 İş Hanı, 1 hamam (7 kurnalıdır.) 2 kışlık sinema (Yeni Sinema ve Bakır Sineması) ve 2 yazlık sinema Aynur ve Şafak Sinemaları), 4 cami, 16 çeşitli fabrika ve imalâthane, 3 kilise (Katolik İtalyan, Rum, Ermeni), 6 eczahâne vardır.
“Hastahâneleri — İşçi Sigortaları Hastahânesi, akıl hastahânesi (1800 yataklı), 2 hususî klinik (Rahmi Duman, Akay), Kızılay Dispanseri, Çocuk Esirgeme Kurumuna aid Doğum evi (10 yataklı).
“Mektepleri — 1 lise, 2 orta okul, 7 ilk okul (ikisi rum, biri ermeni okulu), 1 Kız Enstitüsü, 1 Biçki - Dikiş Yurdu.
“Âvukatları — 5 kişi.
“Doktorlar — Hususî muayenehâneleri bulunan 21 doktor vardır, onu pratisyen, onbiri mutahassıs hekim olup mutahassıslardan beşi dahiliyeci, dördü çocuk doktoru, biri kadın hastalıkları ve ebe, biri de operatördür.
“Bankalar — İş, Türkiye – Kredi, Yapı ve Kredi, İstanbul, Garanti ve Osmanlı Bankaları ile Emniyet Sandığının birer şûbesi vardır.
“Biri Merkezde biri Osmaniyede 2 postahânesi, biri Zuhuratbabada ve biri Osmaniyede 2 müslüman mezarlğı, bir ermeni ve bir de rum mezarlığı vardır. Cumartesi günleri kaza merkezi kasabada büyük bir pazar kurulur.
“Kaza itfâiye grupu 4 âmir, 15 şoför ve 61 nefer, cem’an 80 kişidir.
“Veliefendi Çayırı ve civarı 1913 - 1914 arasında istimlâk edilerek at koşuları sahası yapılmıştır. mevsiminde Bakırköyüne bu vesile ile İstanbulun her tarafından büyük bir kalabalık toplanır (Hakkı Râif Ayyıldız)”.
İstanbul Ansiklopedisinin pek aziz dostu rahmetli Sermed Muhtar Alus bize verdiği notlarında İkinci Abdülhamid devri sonlarındaki Bakırköyünü kendine has üslûbu ile şöyle tasvir ediyor :
“Adı üstünde; asırlarca Vidos, Litros, Ayamama misilli, bu da Makri namı ile bir Rum köyü. Şimdikinin yarısı kadarlığını, Yenimahallesinin, 10 Temmuz mahallesinin, Kartaltepenin tarlalığını, Bağlar tarafının da bağlık olduğunu ben bile bilenlerdenim.
“Bakırköy 1900 senelerine doğru birden parlamıştı. Köşk yaptıran yaptırana, yazlık giden gidene; ayağın karada olması gibi muhassenatı da var.
“Makri yerine Bakır denilmesi eskidir. Okuması yazması kıtlar, bilhassa kadınlar, hattâ oraya yerleşleşmişlerden rahmetli bir yengânım ve kızları bu ismi kullanırlardı. Aynı isabet ederlermiş...
“Semte Kapalıçarşılı Ermenilerin rağbetleri 1894 zelzelesinden sonra. Yerin teprenmesinden dizbağları gevşemiş olanların hepsi mahallelerindeki omuz omuza evlerinden kapağı oraya atmışlar, ekser mahalleleri Kumkapıdan, Samatyadan farksız hale getirmişlerdi.
“Bakırköyünde, dediğim parlak zamanlarda hayli paşalar, beyler otururdu. En bellibaşlılardan hatırıma gelenleri sayacağım :
“İstasyondan kara tarafı, yani Bağlar Caddesi tutulunca, solda Tophanei Âmire harbiye dairesi âzasından ferik Ali Refik Paşa (gaayet dilnişin, büyük bahçeli köşkünü Göztepeye naklinden sonra tüccardan Karakaşlar almıştır)... Bitişiğinde Beyoğlu mutasarrıfı Hamdi Bey (doktor Abdullah Cevdetin kaynatası)... Karşı sırada sadaret mektupcusu Ziya Bey... Yanında mahkemei temyiz âzasından ve ehlidillerden Alnıyarık Reşid Bey... Daha yukarıda ve tekrar solda Yenikapı mevlevihânesi şeyhi Bâki Efendinin eniştesi Muhiddin Bey... Mezarlığın arkasındaki çayırın başında doktor Bafralı Yanko... Çayır boyunda Sultanhamamındaki meşhur manifaturacı Kleanti Haçopolu’nun kırmızı tuğladan kâgir ve kebir köşkü; tavuklar, koyunlar, ineklerle küçük bir çiftlik halini almış olan bahçesi.
“Çorbacı hem milyonlar, hem de İstanbulun en yakışıklı Rum gencinin babası idi. Delikanlı mağazadaki gişede gayet burunlu ve azametli bir tavırla otururdu.
“Kart, orta yaşlı, tâze bir alay kadın: — Şekerim!.. İki gözüm... Aslanım!.. diye yılışıp durur. O, gûya hiç aldırışlı değil. Uzun kirpikli, gövelâ gözlerini, atfetmeğe dahi tenezzül etmez, daha da kurum kurum kurulurdu... Senelerden sonra sokakta tesadüf ettim. Kımançolaşmış, enikonu çökmüş... Bu felek Yusuflara kaldı mı?
“Köyün eski yerlilerini saymağa devam edelim :
“Çarşıbaşında maliye muhasebecisi Tatar Abdürrahman Efendi... Kartaltepede mirliva Gerdankıran Galib Paşa... Hat boyunda Şehremaneti meclis reisi Halil Bey (mimar Kemaleddinin kayınpederi).
“Mezarlığın solundan, şimdiki Emrazı akliye ve asabiye hastanesinin kestirme yoluna sapınca, köşede babamın büyük dayısı piyade livası Faik Paşanının konakvarî hânesi... İlerisinde gene babamın küçük dayısı, Harbiye Mektebinin en eski Fenni Esliha muallimlerinden, emekli albay Tahsin Beyin evi... Zuhûratbaba Türbesinin karşısında topçu feriği Boşnak İbrahim Paşanın köşkü.
“Zuhûratbaba, himmeti hazır olsun, velilerden. Türbesi ziyaretgâh idi. Merkadinin keşfedilişi de Eba Eyyüb gibi rüyâ ile Bir zatı şerif menam âleminde orayı ve medfun olan Babayı görmüş. Toprağı kazmışlar, devletli kefeni ve kalıbıyla olduğu gibi yatıyor. Bunun üzerine kabri yaptırılmış. Yanındaki karakolun neferleri kandillerine mumlarına bakarlar, akşamları yakarlardı.
“Akıl hastahânesinin tarafları arzullahu vâsiaydı. Binaları kışla olarak yaptıran galiba Enver Paşadır.
“Sazını, cazını bilmem, fakat sineması bulunduğu bazan kulağıma çalınıyor. Bakırköyünün asıl şenlikliği vaktiyleydi. Şimendifer hattı o zamanlar yarma arasında, çukurda değil istasyon hâkezâ...
“Gericeğezinde açık filizî boyalı, arnuvo’ya çalar, bahçeli bir gazinosu vardı. Cuma ve pazarlar ikindiden gece yarısına kadar incesaz; hânendeler arasında fevkalhad gür ve güzel sesli bir kokona ortalığı çınlatır dururdu.
“Fakat şunu da söyliyeyim. Orası, pek ayakaltı olduğundan mı, kaç göç tarafının noksanlığından mı, hanımlara memnû. Maamafih onlara da yer vardı: Millet bahçesi...
“Bir incesaz da burada. Bahçe, ortasında bir yolla ikiye bölük; bir tarafı kadınların, bir tarafı erkeklerin. Aradaki yolda geç vakitlere kadar gelsin piyasa...
“Üçüncü saz takımı da deniz kenarında, Sakızağacında. Zannıma kalırsa şimdiki Miltiyadi o günlerden kalmadır ve aşağı yukarı 40 yıllıktır. O gazino geceleri, bilhassa mehtablarda deniz keyfi çıkaranlarla dolardı.
“Bakırköyüne hafta arası K. Hasanın, Şevkinin, Manakyanın kumpanyaları da gelir, ekseriya Millet bahçesinin yakınındaki salaş tiyatroda, bazan da Sakızağacındakinde oynarlardı.
“Kuşdili hesabı. Yani yukarı kat kafesli ve hanımların, aşağısı beylerin. Bermûtad localardan localara yelpaze ve baston oynatışlar; çiçekler, ipekli mendiller koklayışlar; perdeye sırt çevirip işaretler, işmarlar...
“Bir aralık haremle selâmlığın böyle birarada bulunuşu yasak edilerek ayrı günler tahsis edilmiş, kimsecikler tiyatrolara ayak atmaz olunca kumpanyacılar züğürtlükten ipipullah hale gelmiş, nihayet yalvara yakara gene eski şekline izin alabilmişlerdi.
“İstasyon iktikmetinin tam nihayeti Zeytinlik. Çifte deniz hamamı iki, üç yüz adım ara ile oraya yapılırdı.
“Bakırköy bağlarının çavuş üzümlerine uyar mı vardı acaba? Emsali ender. Ben bu üzümlerin benzerine yalnız bir mahalde tesadüf ettim: Çiftehavuzlarda operatör Cemil Paşanın sabık ve Şekerci Bay Hayrinin lâhik köşkünün yerindeki eski bağda...
“Yaradana kurban olayım her bir tanesi hemen hemen ceviz kadar. İncecik kabuk, mis gibi koku, bal gibi tad. Maamafih Erenköyünün, Kozyatağının, Yakacığınkiler de enfes şeylerdi ya...
“O güzelim bağların hepsini filoksera yedi, kemirdi, mahvetti.
“Bakırköylüler içinde arabası olanlar kendi faytonları ile, arabasızlar da kiralarla İncirli’ye giderlerdi.
“Harab, viran, sekiz on pedavra tahtasından çatılma kahveli bir yer. Gelgelelim geçmişi mevcud. İncirli çiftliği bir zamanlar mamurmuş. Padişahlar taşınıp dururlarmış. İkinci Mahmud, Ruslarla açılan 1244 - 45 seferinde orduyu uğurladığı sıralar burada bir kaç gece bile geçirmiş.
“Bakırköy tenezzühçüleri bu harab, türab çiftlikten ileri, meselâ Yeşilköye, meşilköye kadar açılmazlar mıydı dersiniz, mümkün mü var? Yol, yok denecek kadar bozuk.
“1877 deki Rusya muharebesinde Moskoflunun Edirneye yürüdüğü sıralar Çatalca hattında dayanılmasına Yıldızca karar veriliyor; Anadolu ordusundan çağırılmış olan Gazi Ahmed Muhtar Paşa da kumandan tayin ediliyor.
“Paşa Hadımköyünden tabur, top, cephane yetiştirin diye feryâd edip dururken düşman ileri karakolları görünmüş. Yalnız, askeri geri çektirmiş ve Ruslar Ayastefanosa vasıl olmuşlar... Bakırköy sırtlarından Karadenize kadar bir müdafaa cephesi tutacağız. Paşanın yolsuzluktan akla karayı seçtiğini kendi yazılarında okudum.
“Bakırköy de, Adalar gibi ezelden susuz ve yangındır. Vakia her evinin kuyusu, emme basma tulumbası yok değil. (Yukarıda ismi geçen Ali Refik Paşanın kuyusu tam tamamına 28 kulaçmış). Gelgelelim rumî haziranın 16 sında Yaprak aşırı nihayetlenip Kızılerik fırtınası geçer geçmez, yani yaz kuruluğu başlar başlamaz kuyulardaki o kireçli suyun damlasını bul; ortalık Kerbelâ.
Eski mutasarrıflardan ve ahbablardan, mirmiran payeli bir Tevfik Paşa vardı. Gaayet sofulardandı. Bir sene Bakırköyüne yazlığa gitmiş, dad bir, feryâd iki ağustos başında kaçmış. Yaka silkerdi: — Kuyular kurudu. İyi sucu ortalığa yetişmiyor. Abdest almak için boyuna eczahaneye dayanmağa, şişe şişe Çitli maden suyu sarfetmeğe mecbur kaldım! derdi.
“Bakırköyünün nazırlıklarından biri de şimendiferleri ve kondüktörleriydi. O ne küçücük küçücük, ötüşleri bile çocuk düküklerini andıran lokomotiflerdi. O ne daracık daracık, boyaları dökülmüş, mundarı çıkmış vagonlardı.
“Ya kondüktörleri, o palikaryaların suratsızlığı, aksiliği. Başlarında yağlı şapka; sırtlarında harçlı, mavi renkli, lekeler içinde ceket. Kampana vurup tren kalkacağı esnada: — Fertik!.. diye bağırırlardı ki fertiği kırmak tâbiri buradan kalmadır.
“Şu da bahsin sonu olsun: Küçükçekmeceden itibaren Veliefendi Çayırına kadar bütün adğlar, taşlar, o uçsuz bucaksız arâzi Barutçubaşı Ohannes Efendinin merâları. Bir kısmını ikinci Mahmud, kaç misli fazlasını da oğlu Abdülmecid bol keseden ihsan edivermişler!...”
Aşağıdaki satırlar Serveti Fünun sahibi merhum Ahmed İhsan Tokgözün mecmuasına yazdığı haftalık sohbetlerinden alınmıştır, yine aynı devrin Bakırköyü hakkındadır :
“Pâyi cevelânı bir cuma günü Makriköyüne sevk eyledik. Makriköyünün mevkifdeki istasyondaki) gazinosunda nağmesâz olan Sara Çalgısı, deniz kenarının gazinosundaki çalgısı ve Alman Kızları Tiyatrosu, Hakkı Efendi idâresindeki oyunu, alelhusus deniz hamamı sefâsı, çimenzârâne eğlencesi de yazın bir kaç defa ehli zevki oralara celbe şâyeste idi. Hattâ insan demiryol mevkilerinde bilet alırken memurların mütehakkimâne bir tavırla : — Bozuk para olacak!.. yolundaki emirlerinin tesirini de unutuyor”.
1945-1960 arasında Bakırköy, Trakyadan ve Anadoludan gelen kesif bir amele akınına uğramıştır ve köyün boş arâzisi üzerinde gecekondular kurulmuştur; Anadoludan gelip Bakırköyünde yerleşen amelenin ekseriyetini de Taşküprülüler teşkil etmektedir. İçlerinde bekâr uşağı da çok oluğundan, bu amele akınından sonradır ki Bakırköy Kazası hududu içinde zabıta vak’aları ve bu arada cinayetler dikkati çekecek kadar çoğalmıştır. Bu cinayetlerin bir kısmı, bu ansiklopediye günlük gazetelerin vak’anın mahiyetine göre kullandıkları isimlerle alınmıştır; ki daima gazeteci kafası zabıta vak’alarını isimlendirirken en uygun ismi, hemen tam ittifak ile bulur.
BAKIRKÖY
(1934 Belediye Şehir Rehberinden)
Bakırköy Kazâsı
(Harita : H. R. Ayyıldız)
Tema
Yer
Emeği Geçen
H. R. Ayyıldız
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM040218
Tema
Yer
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Emeği Geçen
H. R. Ayyıldız
Tanım
Cilt 4, sayfalar 1892-1897
Not
Görsel: cilt 4, sayfalar 1892E1, 1893
Bakınız Notu
B. : Eminönü; Fatih; Eyyub; Silivri; Çatalca; Beyoğlu; Beşiktaş; Sarıyer; Beykoz; Üsküdar; Kadıköy; Kartal; Adalar; Yalova; Şile; B. : Dadyan, Barutcubaşı Ohannes Bey; Baruthane; B. : Yeşilköy; B. : Bakırköyü Baruthânesinde Ataköy Sâhil Şehri
Tema
Yer
Emeği Geçen
H. R. Ayyıldız
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.