Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
BAHTİYARLIK
Ahmed Midhat Efendinin “Letâifi Rivâyat” külliyatının onbirinci kitabı olan bu uzun hikâyenin adıdır. 1302 (Milâdî 1884 - 1885) de Kırkanbar Matbaasında basılmıştır. Mevzuu çocukça basit, o devirler için güya didaktikdir. Galatasarayı Sultanîsinden mezun iki arkadaşdan Şinasi, hayatını bir köye çekilerek münevver çiftçi olarak kazanmak ister, satın aldığı küçücük bir tarla ile hem muvaffak olur, hem de muhiti için faydalı adam olur; senaî Avrupaya ve Frenk hayatına meclûbdur, babasının köylerde geniş arazisi olduğu halde onları parça parça tasfiye eder ve Ömrü husran ile çırpınarak geçer, bedbaht olur.
Bu uzun hikâyede, ondokuzuncu asır sonları İstanbulunun tasviri bakımından hemen hiç bir şey yok gibidir; ancak bir kaç mübhem satır nakledebiliriz.
Galatasaray Sultanisi - “Bahsedeceğimiz mektep kadim Galatasarayının tahvili ile husule gelen Mektebi Sultanîdir. Mekteplerin çoğalması, mekteplilik âlemi ne demek olduğunu, yani geceli gündüzlü mektepte bulunan çocukların yatakhane, yemekhane, dershane, teneffüshâne gibi yerleri hep ayrı idiğini ve her hanede oraya mahsus işler görülüp aksi görülemiyeceğini tafsil etmiyeceğiz. Şu kadarcık bir şey arzedelim ki yatakhaneler şakirdanın yalnız uyku mahalleri demek olup oralarda uzun uzadıya sohbet edilemez ise de birisinden diğerine kol y...
⇓ Devamını okuyunuz...
Ahmed Midhat Efendinin “Letâifi Rivâyat” külliyatının onbirinci kitabı olan bu uzun hikâyenin adıdır. 1302 (Milâdî 1884 - 1885) de Kırkanbar Matbaasında basılmıştır. Mevzuu çocukça basit, o devirler için güya didaktikdir. Galatasarayı Sultanîsinden mezun iki arkadaşdan Şinasi, hayatını bir köye çekilerek münevver çiftçi olarak kazanmak ister, satın aldığı küçücük bir tarla ile hem muvaffak olur, hem de muhiti için faydalı adam olur; senaî Avrupaya ve Frenk hayatına meclûbdur, babasının köylerde geniş arazisi olduğu halde onları parça parça tasfiye eder ve Ömrü husran ile çırpınarak geçer, bedbaht olur.
Bu uzun hikâyede, ondokuzuncu asır sonları İstanbulunun tasviri bakımından hemen hiç bir şey yok gibidir; ancak bir kaç mübhem satır nakledebiliriz.
Galatasaray Sultanisi - “Bahsedeceğimiz mektep kadim Galatasarayının tahvili ile husule gelen Mektebi Sultanîdir. Mekteplerin çoğalması, mekteplilik âlemi ne demek olduğunu, yani geceli gündüzlü mektepte bulunan çocukların yatakhane, yemekhane, dershane, teneffüshâne gibi yerleri hep ayrı idiğini ve her hanede oraya mahsus işler görülüp aksi görülemiyeceğini tafsil etmiyeceğiz. Şu kadarcık bir şey arzedelim ki yatakhaneler şakirdanın yalnız uyku mahalleri demek olup oralarda uzun uzadıya sohbet edilemez ise de birisinden diğerine kol yetişemiyecek kadar uzak olan karyolalarda şakirdler yattıkları vakit uykuya dalıncaya kadar yatak komşuları ile biraz konuşabilir. Vakıa bu dahi memnun olduğundan geceleri sabaha kadar yatakhâneyi bir ucundan öteki ucuna doğru mesaha edercesine aba terlikleri ile gezen mubassırlar karyolalar arasındaki her türlü musahabeyi men’e memur iseler de uykuya varıncaya kadar bazı ahbab çocukların teati edecekleri hükematı işitmemezlikten gelirler..”.
“Mektebi Sultanî o zamanlar yeni tesis ve küşad buyurulmuş ve medih ve senası gerek payitahtta ve gerek vilâyatta cümle müştakin maarifi kulaklarını doldurmakta bulunmuş idi... Badema bu mektepten çıkanlardan maada kimsenin büyük adam olamıyacağı ve hele politika memurlarının bile bu mektepten neş’et edeceklerini işitince...”.
Beyoğlunda Flam kahvehanesi — “Acaba karilerimiz unuttular mı? Flam “alev” mânasına olduğundan bir zamanlar” centilmenimiz Flam da alevi aldı!” tarzındaki zarafetler pek ziyade tahsin olunurlardı. Garibtir ki bundan altı yedi sene evvel Flam’ın kendisi dahi alev alarak dört duvardan ibaret kaldıktan sonra Dairei Belediye Beyoğlu büyük caddesinin tevsii maksadına mebni o muhterik duvarları dahi feda eylediğinden bina zemine beraber yıkılmış ve şimdi yerine güzel bir tuhafcı mağazası ve üzerine üç dört katlı bir hâne bina olunmuştur... Flam da bir hâne idi... Meselâ “Misafirhâne” denilidi mi, Flam’ın bir ismi söylenmiş olur. “Kahvehâne” denilirse bir ismi daha söylenmiş olur. “Meyhâne!”, bu da bir isimdir. “Tiyatro hâne!” Bu da Flam’ın bir adıdır. “Muzika ve hânende hâne!..”, Flam’ın iki ismini birden söylemiş oldunuz. “Kumarhâne!..”, en mühim adlarından birini andınız. “...... hâne!..” daha ilerisine varmıyalım. Elhasıl Flam bir ateşi suzan idi (B. : Flam Kahvehânesi).
Taksim Bağçesi — “.. Derhal haber verelim ki o zamanlar Taksim bağçesi yeni küşad edilmiş olmakla bütün Beyoğlu halkının müracaatgâhı umumîsi olup öyle şimdilerde olduğu gibi o güzelim bağçede meydan yalnız tavus kuşlarına kalmamıştı. O tavuslara bedel dilberler nazarı rûba olmakta idiler... Madam Terniye bağçeye girip de bir banko üzerinde oturur oturmaz gayet güzel giyinmiş uzun boylu gayet yakışıklı bir delikanlı derhal yanına gelerek kemali tazim ile selâm verdi...”
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM040206
Tema
Diğer
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 4, sayfalar 1880-1882
Bakınız Notu
B. : Flam Kahvehânesi
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.