Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
BAHÂRİYE MEVLEVİHÂNESİ
Eyyubun Bahâriye semtinde, Halicin bitimine yakın deniz kenarında büyük bir avlu içinde bir harem, bir selâmlık, bir türbe, bir büyük semâ’hâne ve bir hazîreden mürekkeb olan bu mevlevihâneden 1952 de, içinde son şeyhi merhum Bahâeddin Dede Efendinin refikasının ikaamet ettiği harab selâmlık dâiresi kalmış bulunuyordu.
Mâzisi çok eski olmamakla beraber geçen asır sonları ile asrımız başında İstanbulun edebiyat ve musiki mahfillerinden biri olan bu meşhur dergâhın, tekkelerin kapatılması üzerine evvelâ sür’atle harabiye yüz tutan semâ’hânesi 1935 de yıkdırılmış, 1938 - 1939 arasında da harem dâiresi içinden kaza eseri çıkan yangınla yok olmuştur.
İçinde Şeyh Büyük Nazif Efendi, oğlu Şeyh Hüseyin Fahreddin Efendi, onun oğlu Şeyh Küçük Nazif Efendi ve bu ailenin damadı sonbüyük divan şâiri Yenişehirli Avni Beylerin medfun bulundukları türbe çökmüş, 1952 de kabirler de, üzerleri büyük taşlar ile kapatılmış, perişan bir halde idi.
Mescidin minare yıkılmış, dergâhın avlusunda bir tuğla imalâthânesi yerleşmiş, mescid bu imâlâthâneye depo ittihaz edilmiş bulunuyordu.
Ahşab kanadları kopmuş ve kaybolmuş taşdan büyük avlu kapusunun üstünde şu manzum kitâbe Bahâriye Mevlevîhânesinden kalmış son hatıra olarak duruyordu:
Hazreti Sultan Muhammed Hânı Hâmisdir bugün
Devri Meşrûtiyetin şânü şer...
⇓ Devamını okuyunuz...
Eyyubun Bahâriye semtinde, Halicin bitimine yakın deniz kenarında büyük bir avlu içinde bir harem, bir selâmlık, bir türbe, bir büyük semâ’hâne ve bir hazîreden mürekkeb olan bu mevlevihâneden 1952 de, içinde son şeyhi merhum Bahâeddin Dede Efendinin refikasının ikaamet ettiği harab selâmlık dâiresi kalmış bulunuyordu.
Mâzisi çok eski olmamakla beraber geçen asır sonları ile asrımız başında İstanbulun edebiyat ve musiki mahfillerinden biri olan bu meşhur dergâhın, tekkelerin kapatılması üzerine evvelâ sür’atle harabiye yüz tutan semâ’hânesi 1935 de yıkdırılmış, 1938 - 1939 arasında da harem dâiresi içinden kaza eseri çıkan yangınla yok olmuştur.
İçinde Şeyh Büyük Nazif Efendi, oğlu Şeyh Hüseyin Fahreddin Efendi, onun oğlu Şeyh Küçük Nazif Efendi ve bu ailenin damadı sonbüyük divan şâiri Yenişehirli Avni Beylerin medfun bulundukları türbe çökmüş, 1952 de kabirler de, üzerleri büyük taşlar ile kapatılmış, perişan bir halde idi.
Mescidin minare yıkılmış, dergâhın avlusunda bir tuğla imalâthânesi yerleşmiş, mescid bu imâlâthâneye depo ittihaz edilmiş bulunuyordu.
Ahşab kanadları kopmuş ve kaybolmuş taşdan büyük avlu kapusunun üstünde şu manzum kitâbe Bahâriye Mevlevîhânesinden kalmış son hatıra olarak duruyordu:
Hazreti Sultan Muhammed Hânı Hâmisdir bugün
Devri Meşrûtiyetin şânü şereflme husrevi
Sâyei hürriyet efzâsı kulûbi kıldı şâd
Bir uhuvvet tekkesi oldu bakın dünyâ evi
Başladı gamdan harâb olmuş gönül tâmirine
Kim odur elbette ey can hânekaahi mânevî
Mahbiti feyzi Hüdâ Allâhü a’lem birreşâd
Hirzi candır zâtine zirâ kitâbı Mesnevî
Sîneçak olmuş idi dergâhın deri dîvârı hep
Âh iderdi merhametle seyr iden merdi kavî
Râki’ü sâcid tahiyyâte oturmuş höcreler
Herbiri sükkânı dervişânın olmuş rehrevi
Desti irşâdı şehinşâh ile idüb âhir kıyâm
Kalbgâhında simâi şevke oldu münzevî
Baş keser dervişler târihine Remzi heman
“Oldu ihyâ müjde gel câyi Nâzifi Mevlevi”
(1328)
Bahâriye Mevlevihânesi Beşitktaşda Çırağan Sarayının yerinde bulunan Beşiktaş Mevlevihânesinin Beşiktaşdan Maçkaya, Maçkadan da buraya nakli ile kurulmuştur.
Onyedinci asır başlarında kurulmuş olan Beşiktaş Mevlevihânesinin onaltıncı şeyhi olan Hasan Nazif Dede Efendi 1860 da vefat etti (B. : Beşiktaş Mevlevihânesi; Nazif Dede Efendi, Şeyh Hasan); yerine henüz sekiz yaşında bulunan oğlu Hüseyin Fahreddin Efendi şeyh oldu (B. : Fahreddin Efendi, Şeyh Hüseyin). 1868 de Abdülâziz Maçkada yeni bir mevlevihâne yaptırarak Beşiktaşda deniz kenarında pek mutenâ bir yerde bulunan dergâhı oraya naklettirdi. Genç şeyh ailesi ve dervişleri ile beraber babasının kemiklerini de Maçkaya götürdü.
Fakat beş sene sonra Maçkaya bir kışla inşasına karar verilince mevlevilere ikinci bir göç göründü, Maçka dergâhı 1873 de Halicde Bahâriye sahilinde hatabemini Mustafa ve Hüseyin Efendilerin yalılarına nakledildi. Hüseyin Fahreddin Efendi pek sevdiği babasının kemiklerini bu sefer de Maçkadan Bahâriyeye kaldırttı ve o sene Bahâriyedeki bu yalıların bahçesine büyük bir semâ’hâne inşasına başlandı, yapı 1876 da, İkinci Sultan Abdülhamidin ilk saltanat yılında tamamlandı ve Bahâriye Mevlevihânesi hicrî 18 rebiülevvel 1294 tarihinde bir çarşamba günü mevlûd okunarak ve mevlevi âyini yapılarak açıldı. İkinci Abdülhamid bilâhare mevlevihâneye yirmi sekiz odalı bir harem dâiresi yaptırdı.
İkinci Abdülhamidin uzun saltanatında, ahşab binalardan mürekkeb olub ayrıca deniz kenarında bulunduğundan rutubetin tesiri ile Bahâriye Mevlevihânesi, şeyhinin kudreti mâliyesi ile asla tamir edilemiyecek şekilde harabiye yüz tuttu. Mevlevi tarikatine mensup bir derviş olan Beşinci Sultan Mehmed Reşadın osmanlı tahtına oturması dergâha bir lûtfi mahsus oldu, Sultan Mehmed Reşad Bahâriye Mevlevihânesini kendi kesesinden tamir ettirdi; yukarıda kaydettiğimiz avlu kapusu üstündeki kitâbe de bu vesile ile kondu. O sırada bu pâdişahın başmâbeyincisi olan Lûtfi Simâvî Bey hatıralarında bu tâmir işini şöyle anlatıyor :
“3 teşrinisânî 1326 Zâtişâhâne mevlevî tarikine mensub idi. Tecdiden inşâ kılınan Bahâriye Mevlevî Dergâhının resmi küşâdı müsasebeti ile oraya teşrifi hümâyun vukuubuldu. Şevketmeâb araba ile Kâğıdhânede Emîrâhur Köşküne muvasalat ve oradan da beş çifte sandal ile dergâha azimet buyurdular”.
Bu dergâhda uzun yıllar yaşamış olan muhterem Midhat Behârî Beytur İstanbul Ansiklopedisine tevdi ettiği gaayetle muhtasar notunda: “Şeyh Hüseyin Fahreddin Dede Efendi Bahâriye Mevlevihânesi meşihatinde 1329 ramazanında (milâdî 1911) vefat etti, o tarihe kadar bu dergâhda bir hayli urefâ yetişdirdi, Mehmed Veled Çelebi Efendi ve Galata Mevlevihânesi şeyhi Ahmed Celâleddin Dede Efendi gibi mevlevi fudelâsı bunlar meyanındadır (B. ; İzbudak, Mehmed Veled; Celâleddin Dede Efendi, Şeyh Ahmed) Bahâriye Mevlevihânesinden Zekâizâde Ahmed Efendi ile Nureddin, Râşid, Doktor Subhi ve Ârif Beyler gibi musiki üstadları yetişmiştir” diyor.
Rauf Yektâ merhum da “Esâtîzi Elhan” ının Zekâi Dedeye tahsis ettiği cüzünde Bahâriye Mevlevihânesi için musiki tarihimize geçecek şu güzel hâtırayı naklediyor :
“Zekâi Efendi bir gün Mustafa Fazıl Paşanın huzurunda müşârünileyhin pek ziyâde telezzüz ettiği Şevkitarab âyini şerifini okumuşdu, paşa merhum üstadı sureti mahsusada takdir ve taltif buyurdukdan sonra demiş ki :
Zekâi!.. Sûzidil makaamını ne kadar sevdiğimi bilirsin. Geçen gün esnâyi musahabetde bir zât : “Sûzidil makaamının seyrü reftârı âyin bestelemeğe pek de müsaid değildir” dedi, sebebini sordum, müddeâsını isbat edecek muknî bir delil bulamadı, yalnız olamaz demekle iktifa etti. Sûzidilden bir âyini şerif besteleyecek olsan ne kadar makbûle geçerdi.. Zâten o makamdan başka âyini şerif de yok..
“Paşanın bu teşvikaat ve temenniyatı Zekâi Efendide tesiri matlûbu hâsıl etmişdi. Koca üstad üç dört gün içinde Sûzidilden mükemmel bir âyini şerif besteleyüb Mustafa Paşaya okudu. Kadirşinaslıkla iştihar eden paşa âyini şerifi kemâli hürmetle dinledikden sonra fevkalâde takdir etmiş ve üstadı mâhire birçok in’âm ve ihsanda bulunmuşdu. İşte Zekâi Efendinin ibtidâ bestelediği âyini şerif budur ki tanzimi 1287 milâdî (1870 - 1871) tarihlerine tesadüf ettiği halde her nedense o esnada dergâhı şeriflerin birinde kıraati müyesser olamayub 1309 senesinde (milâdî 1891 - 1892) ilk defa Bahâriye Mevlevihânesinde okunabilmiştir”.
Bahâriye Mevlevihânesinin ilk şeyhi olan Hüseyin Fahreddin Dede Efendinin vefatından sonra Ahmed Çelebi Dede, ondan sonra da Fahreddin Dede Efendinin akrabalarından Bilecik Mevlevihânesi şeyhi Bahaeddin Dede Bahâriye Mevlevihânesine şeyh oldular. Bahâeddin Dede Efendi tarikatlerin lagvedildiği ve tekkelerin kapatıldığı tarihe kadar meşihatde kaldı.
Muhterem Selman Tüzün çok iyi bildiği Bahâriye Mevlevihânesini İstanbul Ansiklopedisine bu eserin kıymetli dostlarından R. Cevad Ulu-nay eli ile gönderdiği kısa fakat şirin notunda şöyle tavir ediyor:
“Hüseyin Fahreddin Dede Efendinin bilhassa rind meşreb oluşu mezkûr dergâhın iç âlemini ve havasını diğer Mevlevihanelerden daha başka bir hale koymuştur. Tabiatın güzelliği de inzimam edince fark bir kat daha göze çarpar.
“O zamanki Bahâriye, dergâhdan Eyyub istikametine doğru sahile sıralanmış zarif yalılar ve bunların kibar, zevk ehli sakinleri Mevlevihâne ile hemâhenk olmuştu. Akşam üstleri, Bahâriyenin bilhassa çok meşhur olan mehtaplarında yalılardan ayrılan zarif sandallarda renk renk maşlahlara bürünmüş hanımlar Dergâhın önünden geçerken derinden derinden yükselen beste ve ney nağmelerine iştirâkten kendilerini alamazlardı. Tatil günlerinde, Hıdırellezde Kâğıdhane âlemlerine iştirâk eden ve geç vakit dönen, birbirine rampa etmiş sandallardaki keyif ehli, Mevlevihâne önüne geldikleri zaman saz ve şarkılar durur, Dergâhdan yayılan musiki mevceleri mutlaka dinlenirdi.
Yine bahar ve yaz akşamları tekkenin arka cephesindeki kırlarda, katırtırnakları arasında grubu veya mehtabın doğuşunu seyir eden erkekli kadınlı kafilelere rastlanırdı. Tabiatın bu semte ihsan ettiği bedii nimetlerden fazlasiyle istifade edilirdi.
“Bahâriye Mevlevihânesinin hususiyetlerinden biri de semtin sahil olması hasabile balık tutmak, kışın da ördek avı idi. Bahâriyenin kalabalığı meşhurdur, akşamları parekete atmak suretiyle tutulması ayrı bir zevk, eğlence mevzuu idi. Gerek yalı kenarlarında gerekse sandallarla bu saatlerde Bahâriyelilerin çoğu balığa çıkardı. Dergâhda da kırdan kesilen çalılar üç iskeleden denize atılır ve bir kaç saat sonra çekilerek çalılarda toplanan teke-karides oltalara yem olarak hazırlanırdı.
“Kışın da karşıki küçük adalarda teşekkül eden gölcüklerde ve kenarlarında kümelenmiş ördekler avlanırdı.
“Dergâhın yanında Şeyh ailesine aid bir inek ahırı vardı. Beş altı cins inek karşıki adanın bol otundan istifade için denizi yüzerek geçerler, akşam üstü de yüzerek ahırlarına dönerlerdi. Bunların sabah akşam denizden geçişlerini seyretmek hele yabancılar için, hakikaten görülmeğe değerdi. Haftada bir iki defa da bunların sütünden Dedelere muhallebi ve sütlâç yapılırdı.
“Dergâhın âyin, mukabele günü çarşamba idi. Faaliyet sabahın ilk saatlerinden başlar, âyin bitinceye kadar devam ederdi. Dergâha mensup muhibler, muhibbeler, diğer Mevlevihânelerden dedegân ve sair misafir öğleye doğru gelmeğe başlarlar, öğle yemeğine, Dergâh ıstılahınca somata kalırlar, öğle namazından sonra da âyin başlardı.
“Âyin günleri tekkeye gelen satıcılar da o zamanlar biz çocuklar için mühimdi. Sabahdan gelmeğe başlıyan kâğıd ve koz helvacılar, dondurmacı, mahallebiciler kadınların âyini seyrettikleri kafes önünde sıralanırlar, müşterilerini memnun etmeğe çalışırlardı.
“Âyinden sonra erkek misafirler selâmlıkta Şeyh Efendi ile, kadınlar da haremde Şeyh ailesiyle oturur, sohbetler edilir, mevsimine göre izaz edilirlerdi. Aileleri ile beraber gelen misafirler selâmlıkdan haber gönderilerek beraberce kalkılır, vedâ edilir, bir kısmı araba bir kısmı da Dergâhın rıhtımına sıralanmış, üstleri beyaz tenteli sandallarla dönerlerdi. Mevlevihâneye gelen bu misafirler arasında zamanın paşaları, yüksek mevki sahibi zatlar, veya bunların hanımları ya birer kurban getirirler, yahud dedelere ve çocuklara dağıtılmak üzere “niyaz” denilen bir para bırakırlardı.
“O canlı, renkli ve sıcak Dergâhın yerinde bugün çökmüş, kasvetli ve soğuk bir harabe var...”.
Bibl. : Rauf Yektâ, Esâtîzi elhan; Lûtfi Simâvî, Sultan Mehmed Reşad ile halefinin sarayında gördüklerim; Midhat Bahârî Beytur, Not; Selman Tüzün, Not; Hakkı Göktürk, Not.
Tema
Yapı
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM040171
Tema
Yapı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 4, sayfalar 1854-1856
Bakınız Notu
B. : Beşiktaş Mevlevihânesi; Nazif Dede Efendi, Şeyh Hasan; B. : Fahreddin Efendi, Şeyh Hüseyin; B. ; İzbudak, Mehmed Veled; Celâleddin Dede Efendi, Şeyh Ahmed
Bibliyografya Notu
Bibl. : Rauf Yektâ, Esâtîzi elhan; Lûtfi Simâvî, Sultan Mehmed Reşad ile halefinin sarayında gördüklerim; Midhat Bahârî Beytur, Not; Selman Tüzün, Not; Hakkı Göktürk, Not.
Tema
Yapı
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.