Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
BAHÂRİYE
Halicin bitiminde, Eyyubsultanın Bostan İskelesi ile Silâhdarağa arasında, önü deniz ve ardı bayır, bir kordelâ gibi uzanan ve Bahâriye adı ile anılan semt, fetihden Birinci Cihan Harbi sonlarına kadar İstanbulun pek mamur bir kibar yatağı, büyük şehrin namlı birm sayfiyesi idi.
Kıymetli tarih muallimi, ihtisas sahasında ciddî çalışmaları ile temâyüz eylemiş gençlerimizden ve Eyyubsultan Kültür ve Sosyal yardım Derneği ikinci başkanı Ahmed Ağın kendisine gönderdiğimiz bir mektubu lâyık olduğu ehemmiyet ve ciddiyetle karşılamış, ve bize Eyyub Bahâriyesi hakkında aşağıdaki notları göndermiştir:
“Gözü dinlendiren ve ruha ferahlık veren yeşil rengin her çeşidi ile hârelenmiş öyle bir yerdir ki bu her dem yeşilliğinden ötürü Bizans devrinde de Kozmidion adını taşırmış.
“Bahâriye ismi Fâtih devrinde konmuş olacaktır. Tabiat güzelliğini pek yerinde belirten ve muhakkak ki zarafet eseri bir isimdir.
“Zamanımızda küçük bir izi dahi kalmamış olan buradaki bir kasri hümâyûnun ne zaman yapıldığını bilmiyoruz, fakat Fâtih veya İkinci Sultan Bayazıd zamanında Bahâriye’de Padişahlara mahsus bir kasır inşası akla pek yakın görünür; Şurası aydın bir hakikattir ki İkinci Bayazıdın kızı yahud torunu Hançerli Sultan Bahâriye’de bir yalı ve kendi adına nisbetle anılan bir dergâh (Taşlıburun Tekkesi) ...
⇓ Devamını okuyunuz...
Halicin bitiminde, Eyyubsultanın Bostan İskelesi ile Silâhdarağa arasında, önü deniz ve ardı bayır, bir kordelâ gibi uzanan ve Bahâriye adı ile anılan semt, fetihden Birinci Cihan Harbi sonlarına kadar İstanbulun pek mamur bir kibar yatağı, büyük şehrin namlı birm sayfiyesi idi.
Kıymetli tarih muallimi, ihtisas sahasında ciddî çalışmaları ile temâyüz eylemiş gençlerimizden ve Eyyubsultan Kültür ve Sosyal yardım Derneği ikinci başkanı Ahmed Ağın kendisine gönderdiğimiz bir mektubu lâyık olduğu ehemmiyet ve ciddiyetle karşılamış, ve bize Eyyub Bahâriyesi hakkında aşağıdaki notları göndermiştir:
“Gözü dinlendiren ve ruha ferahlık veren yeşil rengin her çeşidi ile hârelenmiş öyle bir yerdir ki bu her dem yeşilliğinden ötürü Bizans devrinde de Kozmidion adını taşırmış.
“Bahâriye ismi Fâtih devrinde konmuş olacaktır. Tabiat güzelliğini pek yerinde belirten ve muhakkak ki zarafet eseri bir isimdir.
“Zamanımızda küçük bir izi dahi kalmamış olan buradaki bir kasri hümâyûnun ne zaman yapıldığını bilmiyoruz, fakat Fâtih veya İkinci Sultan Bayazıd zamanında Bahâriye’de Padişahlara mahsus bir kasır inşası akla pek yakın görünür; Şurası aydın bir hakikattir ki İkinci Bayazıdın kızı yahud torunu Hançerli Sultan Bahâriye’de bir yalı ve kendi adına nisbetle anılan bir dergâh (Taşlıburun Tekkesi) yaptırmıştır. Fâtih Sultan Mehmed’in de Bahâriyenin hemen eşiğinde bir hamam, bir imâret ve bir kervansaray ile bu semtin imarı yolunda ilk adımı attığı malûmdur (B. : Bahâriye Kasrı; Eyyub Hamamı; Hançerli Sultan).
“Üçüncü Ahmed zamanında büyük vezir ve şehid Nevşehirli Damad İbrahim Paşanın himmetiyle Kâğıdhane ve Alibey dereleri boyunda Sâdâbâd ve Âsafâbâd mamureleri kurulur iken Bahâriye’nin çoktan bir sıra mîrî Sultan yalıları ve küberâ ve rical yalılariyle bezenmiş olacağı muhakkaktır; zira Bahâriyeyi çok seven bir Padişah olarak tanınan Birinci Sultan Mahmud’un hem Bahâriye Kasrına hem de buradaki mîrî Sultan Yalılarına sık sık geldiği sır kâtibi Salâhî Efendinin pek kıymetli ruznamesinde yazılmıştır.
“Bahâriye Kasri Hümâyunu Üçüncü Sultan Selim zamanında harabiye terkedilmiş olmakla beraber semt mamuriyetini muhafaza etmiştir.
“İkinci Sultan Mahmud devrindedir ki Bahâriye sayfiye hüviyetini kaybetti: Tamamen harab olmuş Bahâriye Kasri ile mîri Sultan Saraylarından Haticesultan Sahilsarayı yıktırılarak yerine İplikhâne ve bir kışla yapıldı.
“Eyyubun en yaşlılarından topladığım hâtıralara göre zamanımızdan en çok 70 - 80 sene kadar evvelki Bahâriyenin manzarası şudur :
“Bostan İskelesi - Karakol, Mihrişahsultan imâreti ve türbesi, imaret ve türbesi müstahdemlerine meşruta beş kâgir ev, İplikhâne, Kışla, Esmâsultan Yalısı, yanında bir bostan ve çiçek bağçesi, İkinci Sultan Mahmud Çeşmesi, İmamzâde Mahmud Efendinin Onyedinci asır yapısı tarihi evi (şimdi yeri bir briket imalâthanesidir), Müsteşar Saadettin Bey Yalısı, Müsahip Said Efendi Yalısı, Şahsultan Tekkesi (Taşlıburun Tekkesi), Bîcan Paşanın Yalısı, Sadırâzam Raufpaşa Yalısı, Kereste Gümrüğü Nâzırı Rizapaşa Yalısı, Haşimpaşa Yalısı, Bahâriye Mevlevihânesi...
“Bahâriyenin bugünkü manzarası da şudur :
“Bostan İskelesi, Bostan İskelesi Gazinosu, Hüsrevpaşa Kütüphanesi, Osmanlı İmparatorluğunun son devri ricalinin yapttığı bir mezarlık, Mihrişah Sultan Sebili, imâreti ve türbesile bir hazîre ve bu yapılar hademelerine meşrûta gayet harab ve bakımsız on kâgir ev, Topbaşların Bahâriye Mensucat fabrikası, İngiliz Santral dikiş sanayii (makara) fabrikası (İplikhânenin yerindedir, İkincisultan Mahmudun turası kapı üstünde gelip geçenlere acı acı bakıyor gibidir), levazım ve Maliye Okulu (Eski Kışla), bir briket imalâthanesi, İkinci Sultan Mahmudun iskelet haline gelmiş çeşmesi, kâgir iki ev, bir kontrplak fabrikası, Kosta Zafranos kimyevî maddeler ve boya fabrikası, Ali Kemal Kavrakoğlu’nun Güneş Nebatî yağ fabrikası, Türk Kontreplak fabrikası, Cikvaş Vili Mensucat fabrikası (Halk bu müesseseye Buhur Fabrikası adını takmıştır), Cizlavet kavuçuk sanayii fabrikası, Türmesin Türkiye Madenî Eşya Sanayii fabrikası, Maltaoğulları fabrikası, Otuyay fabrikası, Yağlimited ortaklığı fabrikası, Trakya Sanayi ve ticaret ortaklığı yağ fabrikası, Bahâriye yağ fabrikası, Aseton fabrikası ile bir Briket imalâthanesi (Bahâriye Mevlevihânesi Arsasında)..
“Denilebilir ki semt adından utanmaktadır; Bahâriye ıtrını kaybetmiş, yağlı kara içindedir (Ahmed Ağın, 1960)”.
Üçüncü Sultan Selimin son yılları ile İkinci Sultan Mahmudun Yeniçeri Ocağını kaldırdığı zamana kadar geçen devir içinde tanzim edilmiş üç Bostancıbaşı defterinde (B. : Bostancıbaşı Defterleri) Eyyubda Bostan İskele ile Bahâriye Kasri arasındaki sahada deniz Kenarındaki binalar şöyle tesbit edilmiştir :
Üçüncü Sultan Selim devri sonlarına ait olan nüsha: Bostan İskelesi - Beyhan Sultan Yalısı - Hadice Sultan Yalısı - Esma Sultan Yalısı - Yalı Hamamı (bir deniz hamamı olması muhtemel) - Hançerli Yalısı (Bahâriyenin en eski yalılarından biri) - Şahsultan Tekkesi (Taşlıburun Dergâhı, Bahâriyenin en eski yapılarından biri) - İbrahim Hanzâde Halil Beyin Yalısı (Sokollu Mehmed Paşa ahfadından) - Üçler imamının Yalısı - Mütevelliye Kadın Yalısı - Matlabcı Hacı Osman Efendinin Yalısı - Bahâriye Sarayı Hümayûnu.
İkinci Sultan Mahmud devrine aid birinci nüsha: Bostan İskelesi - yanında serapa kahvehaneler -Hibetullah SultanYalısı - Hatice Sultan Yalısı - Çukuryalı demekle meşhur yalı, içinde Hanım Sultan sakindir - Yalı Hamamı İskelesi - Hançerli Yalısı - Şah Sultan tekkesi - İbrahim Hanzade Halil Beyin Yalısı - Hasırcı Hacı Mahmedin Yalısı - Hasırcı Hacı Mustafanın Yalısı - Kâğıdcıbaşı Yalısı - Nakkaş Mahmedin Yalısı - Debbağ Bekir Ağanın Yalısı - Taşçı Hüseyin Ağanın Yalısı - Elvansaray (Ayvansaray) hamamcısının yalısı - Muhzirbaşı Hacı Bekir Ağa halilesinin (zevcesinin) yalısı - Bahâriye Sarayı Hümâyûnu.
İkinci Mahmud devrine aid ikinci nüsha: Bostancı İskelesi - serapa beş adet kahve dükkânları - İmâreti Âmire bağçesi - Hibetullah Sultan Yalısı - Hatice Sultan Yalısı - Hanımsultanzâdenin sakin olduğu Çukursaray - Yalı hamamı iskelesi - Mustafa Paşanın sakin olduğu Hançerli Yalısı - Şahsultan Tekkesi - İbrahimhanzâde Halil Beyin Yalısı - sabık Kâğıdcıbaşı Ahmed Ağanın Yalısı - Nakkaş Mehmedin Yalısı - Debbağ Ebubekirin Yalısı - Taşçı Hüseyinin Yalısı - Ayvansaray Hamamcısının Yalısı - Muhzir Hacı Bekirin kerimesinin Yalısı - Bahâriye Sarayı Hümayunu.
Bu kıymetli vesikalar bize aydın olarak gösteriyor ki ondokuzuncu asır başlarında Eyyubda Bostan İskelesiyle Bahâriye Kasri Hümâyûnu arası bir yalılar boyu mamuredir; bu yalılar arasında üç tanesi de muhakkak ki pek muhteşem mîrî malı Sultan Yalılarıdır; fakat unutmamalıdır ki Eyyub Sultan kasabasının Haliç kıyısı Bahâriyeden ibaret değildir; o tarihlerde Eyyub büyük iskelesi ile Bostan İskelesi arası ve yine Eyyub büyük iskelesi ile defdar iskelesi arası da Türk İstanbulu temsil eden pitoresk bir köşe idi; İkinci Sultan Mahmud Devrinin ilk yıllarında tanzim edilmiş bir Bostancıbaşı defterinden o sahili de şöyle bir görelim :
... Zalpaşa Aralık iskelesi - Alibeyzâdelerin yalısı - Şehsuvarzâde Bostanı - Debbaghâne arsası - Zaim Lâtif Ağanın evi ve kayıkhânesi - Zaim Hüseyin Ağa zevcesinin evi - Müezzinzâde Said Efendinin evi - Rânâ Hatunun evi - Aşcıbaşı Mehmed Ağanın evi - Attar Saidin evi - Peştemalcı Ömerin evi - Hacı Mehmedin evi - Teberdar Mustafanın evi - Zaim İsmail Ağanın evi - Emeksizoğlu Ömerin kahve dükkânları - Eyyubülensâri İskelesi - Merhum Zaim Mehmed Ağa Mescidi - Berber İbrahimin Kahvehânesi - Alemdar Mustafa Paşa zevcesinin evi ve irad kahvehânesi - Eminin ve Ömerin kahvehâneleri - Kahveci Halilin evi ve dükkânı – Beşiktaşlı Hafızın oğlunun evi ve dükkânı - Divan Çavuşu İbrahimin evi - Seyid Halilin kahvesi - Hamlacı Mustafanın kahvesi - Zaim Hacı Mehmed Ağanın bekâr odaları ve kayıkhanesi - Bir Hanımın hanesi ve altında kayıkhanesi, müsteciri Hacı Ahmed - Cebehânei Âmire Kâtibi Mustafa Efendinin yalısı ve kayıkhanesi - Bekirağazâdenin Yalısı - Sabık Edirne Mollası Mehmed Efendinin Yalısı - Merhume Valide Sultanın beşgöz kayıkhanesi - Bostan İskelesi.
Bu panoramada görüyoruz ki Eyyub Sultan kasabasının yalı boyunun hattâ bütün Haliç boyunun Müslüman yüksek tabaka kısmı Bahâriyedir, Bostan İskelesi ile Bahâriye Kasri Hümâyûnu arasıdır.
Yukarıda kaydettiğimiz üç nüsha Bostancıbaşı defterindeki kayıtları, tarih kaynaklarımıza dayanarak elden geldiği kadar dillendirelim; ondokuzuncu askın başlarında, 1800 ile 1825 arasında Bostan İskelesinin hemen yanıbaşında lebideryâda beş kahvehâne vardır; zamanımızın Bostan İskelesi Gazinosu bu kahvehanlerin yerine kurulmuş olacaktır. Lebideryâda kahvehanelerden sonra binası arkada kalan imâretin denize kadar inen bağçesi gelmektedir, ondan sonra mîrî malı dört Sultan Yalısı...
Osmanlı Hânedanının an’anelerinden, Haliçde Bahâriyede ve Boğaz içinin en lâtif yerlerinde Devlet hazinesinden muhteşem yalılar yaptırılır, döşenir, dayanır; harab olan yerleri daima tamir edilir, lüzum görüldükce eşyası yenilenir hatta asrın zevkine göre eskisi yıkılıp temelinden yenilenir ve Pâdişahlar tarafından Valide Sultanlara, hemşire hala Sultanlara, Sultan kızları Hanım Sultanlara ikametgâh olarak tahsis edilir. Bir Padişah tahtından indirildiği veya öldürüldüğü takdirde bu yalılarda oturan Sultanlar Bayazıddaki eski saraya gönderilir, yahut şehir içinde kendi paraları ile yaptırdıkları konaklara, yine şehir içinde mîrî malı diğer saraylara taşınırlardı. Şehir içinde veya sahilde bu mîrî sultan saraylarında oturan bir Sultan vefat edince, saray, padişahın iradesi ile Hânedanın diğer mümtaz bir kadınına ikametgâh olurdu.
Padişahlar arzu etseler de bu mîrî sultan saraylarını şahsa temlik edemezlerdi, zira temlik edilse, Sultanın vefatında İstanbulun en güzel semtlerinde inşa edilmiş olan bu mükellef kâşaneler miras malı olur, Sultanın evlâdları arasında paylaşılması için satılır, şunun bunun, bilhassa servet sahibi ekalliyetlerin eline geçer diye endişe edilirdi ki elhak güzel bir görüştür. İstanbulun içinde ve yalı boylarında Devleti temsil eden hânedanın en güzel yerlerde bütün haşmetiyle yerleşmesi bu mîrî kâşaneler sayesinde devam edegelmiştir. İşte bu yalılardan dört tanesi de Bahâriyedir.
Yukarıda metinlerini dercettiğimiz defterlerden görüyoruz ki birinci yalıda evvelâ Beyhan Sultan otururken sonra Hibetullah Sultan yerleşmiştir; ikinci yalıda Hatice Sultan, üçüncü yalıda da Esma Sultan oturmaktadırlar. Ondokuzuncu asrın ortalarında İstanbula gelmiş İngiliz mimar ve ressamı Thomas Allom Esma Sultan Yalısının büyük bir salon = divanhânesinin içerden bir resmini yapmıştır ki güzelliği ve haşmeti gözlerimizi kamaştırmaktadtr.
Yukarıda adı geçen Hatice Sultan Üçüncü Sultan Selimin en çok sevdiği hemşiresi Hatice Sultandır.
Dördüncü Sultan Mehmedin sevgili kızı bir Hatice Sultan vardır ki Padişah babasının mahbub gözdesi Silâhdar Kuloğlu Mustafa Paşa ile evlendirilmişti. Subhi tarihinde bu Hatice Sultanın Bahâriyedeki Sahilsarayında vefat ettiği ve nâşının haremi hümâyun kayıklarından biri ile Bağçekapusu İskelesine götürülerek Yeni Cami karşısında büyük anası Hatice Turhan Sultan Türbesine defnedildiğini yazıyor. Bu meşhur Sultanın içinde vefat ettiği yalının Bahâriyedeki Sultan yalılarından hangisi olduğu belli değildir.
Müverrih Fındıklılı Silâhdar Mehmed Ağa Hicrî 1091 Recebinin yirmi birinci cuma günü (Milâdî 1680) Sadırâzam Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın Eyyubdaki yalısında Padişah Dördüncü Sultan Mehmede bir ziyafet verdiğini, ve o gün vezirin yalısında, talebeleriyle beraber gelen Anadolu ve Rumeli Kadıaskerleri Efendilerin Padişah huzurunda Beyzavî Tefsirinden ders müzakere eylediklerini yazıyor.
Kara Mustafa Paşa Yalısının Bahâriyede bulunduğuna şüphe edilemez; elimize hiç bir vesika geçmemiş olmakla beraber, bu meşhur Vezirin şahsî mülkü olduğu muhakkak olan bu yalının, Mustafa Paşanın Viyana bozgunundan sonra Belgrad’da idam olunup bütün emlâki müsadere olunurken Bahâriyedeki yalısının da mîrîye intikal ettiği, Hançerli Sultan Yalısı kadimden hânedan yapısı olduğuna göre, diğer üç Sultan yalısından biri olduvu muhakkaktır; fakat metnini dercettiğimiz Bostancıbaşı defterlerinde zikredilen Hibetullah, Hatice ve Esmâ Sultan Yalılarından hangisidir kesin olarak söylenemez. Nitekim, onyedinci asır ortasında kırk sene padişahlık yapmış olan Dördüncü Sultan Mehmedin anası ve Osmanlı hânedanı tarihinin en parlak kadın sîmalrından biri olan Hatice Turhan Valide Sultanın yalısı da Bahâriyede idi. Turhan Sultan yalısı için de ayni hükümde bulunacağız ve Hançerli Yalısı hariç, diğer üç Sultan Yalısından biridir ama şu yalıdır diye gösterilemez diyeceğiz. Fındıklılı Mehmed Ağa Hicrî 1093 yılı vekayii arasında (Milâdî 1682), daimî surette Edirne Sarayında konaklamakta olup günlerini çılgınca av peşinde geçiren Dördüncü Sultan Mehmedin bu yıl da bir ara İstanbula uğradığını, kendisinin Haseki Sultan ve harem halkı ile anasının Eyyubdaki Sahisarayına indiğini, ve maiyetindeki iç oğlanlarının da Karşıyakada mîrî emlâkten Yusuf Efendinin Bağçesi adı ile maruf mîrî yalıya yerleştirildiğini yazmaktadır. Onyedinci asrın büyük muharriri Evliya Çelebi de (Bahâriyede) bir Fâtımasultan Yalısından bahsediyor. Bu Fâtıma Sultanın da Bahâriyedeki mîrî sultan yalılarından hangisinde oturduğu tesbit olunamaz. Muharrir şu tafsilâtı verdiği halde bugün bu yalıların hiç biri mevcut olmadığı, hatırlayanlar da kalmadığı için kesin konuşmak imkânsızdır: “Eyyubda Fâtıma Sultan Yalısının yola nazır şahnişinin altında Üçüncü Sultan Muradın bir çeşmesi vardır, tarih kıt’ası şudur:
Pâdişaha çok dualar eyleyüb
Nûş idenler diyeler azbi Fırat
Oldu Asârî bu tarihi azîm
“Aynî âlî çeşmei Sultan Murad”
975 (1567 - 1568)
Onsekizinci asırda Bahâriyedeki Sultan Yalılarında kardeş olan Üçüncü Sultan Mustafa ile Birinci Sultan Abdülmecidin hemşireleri Saliha ve Ayşe Sultanlar oturmuşardır. Üçüncü Sultan Mustafa hemşiresi Saliha Sultanı Sadırâzam Koca Ragıb Mehmed Paşa ile evlendirmişti, düğün ve zifaf Bahâriyedeki Sultan Yalısında olmuştu. Müverrih Vâsıf Efendi bu düğünü şöylece anlatıyor :
Hicrî 1171 senesi Recebinin yirmi birinci perşembe günü (Milâdî 31 Mart 1758) Şeyhülislâm Efendi Baltacılar Kâhyası ile Sultan Hazretlerinin Eyyubdaki yalısına dâvet olundu; Kızlar Ağası da Sultan tarafından nikâh vekili tayin edildi. Ağırlık namına hazırlanan mücevherat ve sair eşya sandıklar içinde ve iki kıt’a Koçuya (Birçeşit araba) konularak Sadırâzam Ragıb Mehmed Paşa tarafından hazine kâtibi ile o gün erkenden Sahilsaraya gönderildi; nikâhı kıyan Şeyhülislâm Efendi ile nikâh vekili Kızlar Ağasına samur kürkler giydirilerek birer boğça kıymetli hediyeler verildi, ayrıca ziyafetle de ikram olundular. O gce yalıda zifaf oldu. Ertesi gün Sadırâzam Sultanının hatırını sormak için bir gümüş sini içinde on gümüş sahanı, bir gümüş tas gönderdi; bu kabların hepsi türlü şekerlerle doldurulmuştu, ayrıca otuz tabla çiçek ve çişidli meyveler gönderdi.
Saliha Sultan diğer kerdeşi Birinci Abdülmecid’in Padişahlığı devrinde 1192 Ramazanının 19 uncu Pazar gecesi (Milâdî 3 Ağustos 1778) istiskaa denilen hastalıktan (karında veya vücudun herhangi bir uzvunda su birikmesi hastalığı - left -) ayni yalıda öldü. Müverrih Cevdet Paşa şöylece yazıyor: “Âhir nefeslerinde Eyyubdaki Sahilsaraylarına nakil ile tebdili hava etmek istedi; fakat vücudu arabaya dayanamıyacağından tahtırevan ile nakledildi ve Sahilsaraya nakledildiği gece darı âhirete intikal etti”.
Ayşe Sultanın Bahâriyede oturduğunu da ölümü dolayısiyle biliyoruz; Cevdet Paşa Hicrî 1189 (Milâdî 1775) vak’aları arasında şöylece kaydetmiştir:
“Abdülhamid Han Hazretlerinin hemşirei muhteremeleri Ayşe Sultan hastalanıp tebdili hava için Zeyrek’deki sarayından Bahâriye Sahilsarayına nakil buyurmuştu. Hastalıkları günden güne artarak çok geçmeden vefat etti”.
Metnini dercettiğimiz Bostancıbaşı defterlerinde Esmâ Sultan Yalısının yanında evvelâ bir hamamdan bahsediliyor. Bu hamamın bir deniz hamamı olduğu bellidir, zira diğer iki nüshada bu “hamam” bir “hamam iskelesi” olmuştur: Yani deniz üzerinde etrafı tahta perde ile örtülü deniz hamamı kaldırılmış, hamama giden ve denize çakılı kazıklarla yapılmış geçid - köprü ve bir kayık iskelesi olarak kullanılmağa başlanmıştır.
Hançerli Sultan yahut sadece Hançerli Yalısı ve Şah Sultan Tekkesine gelince:
Hançeli Sultanın adı zikredilmeden ikinci Sultan Bayazıdın kızlığı olduğu söylenir. Hattâ en az beş kuşak Eyyublu baş imam Sâkıb Efendi merhum, 1944 - 1945 yılları arasında, henüz neşredilmesine başlanmamış İstanbul Ansiklopedisi adına yaptığımız bir mülâkatta “biz hep böyle biliriz” demişdi. Hadikatül Cevâmi Müellifi Ayvansaraylı Hüseyin Efendi, ki yarı Eyyublu sayılır Şah Sultan Tekkesi Camiinden bahsederken: “Bu Şah Sultan Birinci Sultan Selimin kerimesidir; tekkenin yanında Hançerli Sultan Sarayı denmekle meşhur Sahilsarayın ilk sahibinin bu Sultan olduğu söylenir “diyor; hatâ büyük değildir, Hançerli Sultan, Şah Sultan, İkinci Bayazıdın kızı da, torunu oluyor demektir.
Eyyub Başimamı Sâkıb Efendi ile görüşüldüğü gün Eyyubu iyi tanıyanlar arasında bulunduğu söylenilen Bürhan adında bir zat da meclisde hazır bulunmuş tel - çivi fabrikasının Hançerli Şah Sultan Yalısının yerine yapıldığını söylemişti.
Enderun tarihi müellifi Tayyarzâde Atâ Bey, Türk Müzelerinin babası Fethi Ahmed Paşa için “Eyyubda Abdullah Paşa Sarayı denilen Sahilhane doğmuştur” diyor. Fethi Ahmed Paşa Hafız Ahmed Ağa adında bir zatın oğlu olup babasını pek küçük yaşda iken kaybetmiş, Enderuna alınarak saraydan yetişmiştir.
Bahâriyeye aid metnini dercettiğimiz Bostancıbaşı defterlerinden birinde (İkinci Mahmud devrine aid ikinci nüsha) Bahâriyede “Kâğıdcıbaşı Ahmedağa Yalısı” görülüyor. Ahmed Paşanın babasının bu zat olduğu muhakkaktır, doğduğu yalı da bu yalıdır; Kâğıdcıbaşı saraya mensup olduğuna göre, bendegânını himaye etmesini pek iyi bilen İkinci Sultan Mahmud, öksüz Fethiyi derhal Enderuna aldırmış olacaktır. Yalı satılmış ve bir “Abdullah Paşa Yalısı” olmuştur.
Tarih muallimi Ahmed Ağı’nın notlarında İplikhane ve kışla diye iki ayrı bina kaydolunmuştur. Bu ansiklopedide “İplikhâne” maddesinde ayrıca anlatılacaktır; burada şu kadarcık kaydedelim ki İplikhâne ve kışla iki ayrı bina, müesse değildir; kışla da, adı kışladır, Belediye nizamlarına aykırı hareket eden hilekâr esnaf ile hırsız, yankasici, uygunsuz güruhunun kapatıldıkları bir mahpushanedir. Mahkûmiyetleri az veya çok, burada sopa altında, Tersanei Âmire ve Donanmayı Hümâyun için urgan ve halat bükerlerdi; o devrin iptidaî âletleriyle gaayet ağır, hidemâtı şakkiden sayılır işdi. Kışla - mahbushanenin içinde halat bükme yeri, geniş taşlıklar yapılmıştı. Başimam Sâkıb Efendi merhum “İplikhâne denilen kışla, sizin evvelâ Beyhan ve sonra Hibetullah Sultanların oturduklarını söylediğiniz, Bostan İskelesine nazaran ilk Sultan Yalısının yerine yapılmıştır, İkinci Sultan Mahmuda İlhamı veren de Bostan İskelesindeki Çulhalardır; Bostan İskelesi yolu çulha dükkânlarıydı, dedem de çulhalar kâhyasıydı (B. : Çul; Çulha; Bostan İskelesi); İplikhâneye düşmek bir felâketti (B. : İplikhâne)” demişti.
Bibl. : Bostancıbaşı Defterleri; İhtisab Ağalığı Nizamnâmesi; Evliya Çelebi, I; Silâhdar Tarihi, I; Vâsıf Tarihi, I; Tayyarzâde Atâ, Enderun Tarihi, II; Hadikatül Cevâmi, I; Cevdet Târihi, I; Ahmed Ağın, Not; Başimam Sâkıb Efendi, Not; Burhan Bey, Not; REK, Gezi Notu.
Eyyub Bahâriyesinde Esma Sultan Yalısında bir divanhâne, salon.
(Thomas Allom’dan Sabiha Bozcalı eli ile)
Bahâriyenin son yalılarından biri, 1946. Şahsultan Camii yanında bulunan bu yalının 1960 yılında sağ yarısı da yıkılmış bulunuyordu
(Resim: Nezih)
Tema
Yer
Emeği Geçen
Nezih, Sabiha Bozcalı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM040165
Tema
Yer
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Emeği Geçen
Nezih, Sabiha Bozcalı
Tanım
Cilt 4, sayfalar 1844-1850
Not
Görsel: cilt 4, sayfalar 1846, 1847
Bakınız Notu
B. : Bahâriye Kasrı; Eyyub Hamamı; Hançerli Sultan; B. : Bostancıbaşı Defterleri; B. : Çul; Çulha; Bostan İskelesi; B. : İplikhâne
Bibliyografya Notu
Bibl. : Bostancıbaşı Defterleri; İhtisab Ağalığı Nizamnâmesi; Evliya Çelebi, I; Silâhdar Tarihi, I; Vâsıf Tarihi, I; Tayyarzâde Atâ, Enderun Tarihi, II; Hadikatül Cevâmi, I; Cevdet Târihi, I; Ahmed Ağın, Not; Başimam Sâkıb Efendi, Not; Burhan Bey, Not; REK, Gezi Notu.
Tema
Yer
Emeği Geçen
Nezih, Sabiha Bozcalı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.