Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
BAHÂEDDİN Bey (Yusuf)
Geçen asır sonları ile asrımız başlarının kalem sahibi kişizâdelerinden, iktidarı, doğruluğu, namusu, iffeti ile tanınmış memurlarından; hicrî 1267 (Milâdî 1851) de İstanbulda doğdu, babası ilim ve irfan sahibi ricalden Ziver Paşa, anası Nefise Hanım adında bir çerkesdir; Cağaloğlu sibyan mektebinde ve Dârülmearifde okudu, Şeyhülharem tayin edilen babası ile beraber Hicaza gitti, paşanın az sonra orada vefatı ile on yaşında iken yetim kaldı; “gerek maişetim ve gerek tahsil ve terbiyem yolunda pek çok inayetini gördüm, bana hem âlicenab ve merhametli bir kardeş hem de şefkatli bir baba oldu” diyerek daima rahmetle andığı büyük üvey kardeşi Mehmed Salâhaddin Bey tarafından himaye edildi; fransızca öğrendi, Salâhaddin Beyin delâletiyle 1281 (Milâdî 1864) de henüz on üç yaşında iken Babıâlide Divanı Hümâyun kalemine mülâzim olarak devama başladı ve bu tarihten sonra, fazilet ve ilim sahibi âmirlerinden nakiş alıp otodidakt olarak yetişti; Mühimme; Hariciye muhasebe, Tahriratı ecnebiye, Şûrayı Devlet mazbata, Adliye Muhakemât Dairesi kalemlerinde çalışarak yolu ile terakki etti, 1290 (1873) de hastalığı yüzünden istifa etti, kışı geçirmek üzere Mısır’a gitti. 1293 (1876) de kısa bir müddet Edirne’de tahkikata memur edilen Raif Paşanın kâtipliğinde bulundu, oradan dönüşünde Suriye Vali...
⇓ Devamını okuyunuz...
Geçen asır sonları ile asrımız başlarının kalem sahibi kişizâdelerinden, iktidarı, doğruluğu, namusu, iffeti ile tanınmış memurlarından; hicrî 1267 (Milâdî 1851) de İstanbulda doğdu, babası ilim ve irfan sahibi ricalden Ziver Paşa, anası Nefise Hanım adında bir çerkesdir; Cağaloğlu sibyan mektebinde ve Dârülmearifde okudu, Şeyhülharem tayin edilen babası ile beraber Hicaza gitti, paşanın az sonra orada vefatı ile on yaşında iken yetim kaldı; “gerek maişetim ve gerek tahsil ve terbiyem yolunda pek çok inayetini gördüm, bana hem âlicenab ve merhametli bir kardeş hem de şefkatli bir baba oldu” diyerek daima rahmetle andığı büyük üvey kardeşi Mehmed Salâhaddin Bey tarafından himaye edildi; fransızca öğrendi, Salâhaddin Beyin delâletiyle 1281 (Milâdî 1864) de henüz on üç yaşında iken Babıâlide Divanı Hümâyun kalemine mülâzim olarak devama başladı ve bu tarihten sonra, fazilet ve ilim sahibi âmirlerinden nakiş alıp otodidakt olarak yetişti; Mühimme; Hariciye muhasebe, Tahriratı ecnebiye, Şûrayı Devlet mazbata, Adliye Muhakemât Dairesi kalemlerinde çalışarak yolu ile terakki etti, 1290 (1873) de hastalığı yüzünden istifa etti, kışı geçirmek üzere Mısır’a gitti. 1293 (1876) de kısa bir müddet Edirne’de tahkikata memur edilen Raif Paşanın kâtipliğinde bulundu, oradan dönüşünde Suriye Valisi tayin olunan Ziya Paşanın Mühürdarlığı ile Şama gitti. Fakat dört ay sonra Paşanın Konya Valiliğine tayini üzerine, Şama kalabalıkca olarak ailesi efradını da götürdüğü için yeni bir yol masrafı yüzünden Şamda kaldı, âşar müfettişi oldu ve ancak altı ay süren bu memuriyeti hakkiyle ifa ederek tamamen açıkta kaldı; Şamda bir memuriyet kalmak için tek başına İstanbulda geldi ve 1295 (1878) de Şam Vilâyeti mektupculuğuna tayin edildi, 1302 (1884) yılına kadar altı sene bu vazifede kaldı ve sırası ile Suriye Valisi olan Cevdet, Midhat ve Hamdi Paşalarla beraber çalıştı. 1884 de Aydın Vilâyeti mektupcusu oldu, sonra Serez, Dedeağac ve Yozgad mutasarrıflarında bulundu. Yozgad mutasarrıfı iken Ankara Valisi Memduh Paşanın “idaresiz” liğinden şikâyeti üzerine azledildi, fakat iki ay sonra “iktidar” ından dolayı Hüdavendigâr Vilâyeti vali muavini oldu vae dört ay sonra da yine Vali muavinliği ile Ankaraya gönderildi. 1319 (1901) da Defterihakanı nazırlığı muavinliği ile İstanbula geldi, Meclisi Maliye âzası oldu, Meşruriyetin ilânında bu Meclisin kaldırılması üzerine 1909 da açıkta kaldı, sonra tekaüd edildi. Bütün iffet ve namus sahibi emekli memurlar gibi geçim sıkıntısı çekti, fakat sıkıntısını kibarlığı altında gizledi; Hicrî 12 Şevval 1334 (Milâdî Ağustos 1916) de altmış beş yaşında vefat etti, Yenikapu Mevlevihanesi kabristanına defnedildi.
Yukarıdaki malûmatı “Son Asır Türk Şâirleri” adındaki eserinden aldığımız M. K. İnal “kumral sakallı, orta boylu, vücud yapısı zaif, babası Ziver Paşa gibi sağırdı. Şiirlerini Mecmuai Eş’ârım adı altında toplamış, kendi el yazısı ile yeyâne nüsha olarak oğlu Ziver Beyde idi” diyor.
TÜRKÜ
Heves etti gönül aşkü sevdâya
Düşmek istedi püsküllü belâya
Dayanırım sanüp cevrü cefâya
Bir kumral saçlının esîrî oldu
Hicran gördü sitem gördü cânandan
Çekmediği mihnet kalmadı andan
Yazık şimdi geçüp candan cihandan
Kopmuş çiçek gibi sarardı soldu
Gönül kendini urma taşdan taşa
Gözüm sen de bulanma kanlı yaşa
Çâre ne gençlikde tâlihsiz başa
Bu da kader imiş yerini buldu
Sâki durma getir meyi gülfâmı
Kaderim kalmasın âlemde nâmı
Zirâ bu meclisde muhabbet câmı
Şarâb yerine zehirlerle doldu
Yusuf Bahâeddin Bey
(Resim: Nezih)
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Nezih
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM040149
Tema
Kişi
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Emeği Geçen
Nezih
Tanım
Cilt 4, sayfalar 1831-1832
Not
Görsel: cilt 4, sayfa 1831
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Nezih
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.