Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
BABÜSSELÂM
Kadîmden beri, saray ve halk ağzında ekseriya “Orta Kapu” diye anılır; Topkapu Sarayının haricî suriyle harim duvarı arasındaki birinci avludan asıl saray avlusu olan ikinci avluya geçit veren kapu manzumesidir. Sîmsakalar, hasırcılar ocakları, fodlahane, inşaat, odun anbarlarını, eslihâneyi ve bu hizmetlerde bulunanların koğuşlarını ihtiva eden hizmet sahası birinci avludan, vekili mutlak sadırâzamın bile yaya olarak girmeğe mecbur olduğu sarayın alay meydanı ikinci avluya medhal olmasından dolayıdır ki, tarihte ve merasimdeki rolü pek ehemmiyetli olmuş ve pekçok vekayie sahne teşkil etmiştir.
Sadırâzam burada atından iner ve bir kere eşiği aşınca da bütün kaza hakkını ve iktidarını terk eylerdi. Ancak bu eşiğini dışarıya aşdıktan sonradır ki padişahın vekili mutlakı sıfatiyle sonsuz salâhiyeti ve hattâ bir şahsı sorgusuz idam ettirmek hakkını kazanırdı. Bu kadar ehemmiyetli bir geçidin başmuhafızı olan Kapucubaşı ağa sarayın en büyük zâbitlerindendi. Padişah gazabına uğrayan devlet erkânı bu kapunun odalarında ve Kanunî’nin kuleleri ilâvesinden sonra da kulelerin zemin katında hapis ve tevkif edilir, encamlarına muntazır olurlardı. Arz odasında huzura kabul edilmek veya divanda sadırâzamla görüşmek üzere gelen sefirler, hatırlı misafirler kapudan girince sola ibabet eden kapucu...
⇓ Read more...
Kadîmden beri, saray ve halk ağzında ekseriya “Orta Kapu” diye anılır; Topkapu Sarayının haricî suriyle harim duvarı arasındaki birinci avludan asıl saray avlusu olan ikinci avluya geçit veren kapu manzumesidir. Sîmsakalar, hasırcılar ocakları, fodlahane, inşaat, odun anbarlarını, eslihâneyi ve bu hizmetlerde bulunanların koğuşlarını ihtiva eden hizmet sahası birinci avludan, vekili mutlak sadırâzamın bile yaya olarak girmeğe mecbur olduğu sarayın alay meydanı ikinci avluya medhal olmasından dolayıdır ki, tarihte ve merasimdeki rolü pek ehemmiyetli olmuş ve pekçok vekayie sahne teşkil etmiştir.
Sadırâzam burada atından iner ve bir kere eşiği aşınca da bütün kaza hakkını ve iktidarını terk eylerdi. Ancak bu eşiğini dışarıya aşdıktan sonradır ki padişahın vekili mutlakı sıfatiyle sonsuz salâhiyeti ve hattâ bir şahsı sorgusuz idam ettirmek hakkını kazanırdı. Bu kadar ehemmiyetli bir geçidin başmuhafızı olan Kapucubaşı ağa sarayın en büyük zâbitlerindendi. Padişah gazabına uğrayan devlet erkânı bu kapunun odalarında ve Kanunî’nin kuleleri ilâvesinden sonra da kulelerin zemin katında hapis ve tevkif edilir, encamlarına muntazır olurlardı. Arz odasında huzura kabul edilmek veya divanda sadırâzamla görüşmek üzere gelen sefirler, hatırlı misafirler kapudan girince sola ibabet eden kapucubaşı odasında istirahat ederlerdi.
İçeride veya Balıkhanede siyaset olunan idam mahkûmlarının kesik başları kapuya gelmeden soldaki “Sengi ibret” e konulur, Divanı hümayunda muhakemeleri cereyan edenlerin kârı da sağ tarafta fodlahane duvarına muttasıl Cellât çeşmesinin yalağında itmam olunurdu. Sarayın bu ehemmiyetli kapusu uzun ömrü boyunca hemen bütün padişahların alâkasını çekmiş, birçok tadilât ve ilâveler görmüş, ilk halini kaybetmiştir. Evvelâ bu kapu ilk plânında bugün bütün dikkati kendine çeken kulelere mâlik değildi. Ve saray haremini çerçeveleyen düz duvara açılmış bir geçit ile koğuş ve kapucubaşı odasından ibaretti. Duvar Fatih devrindendir; muntazamca moloz taşı cephesi bunu aydın olarak gösterir. Fatih bugünkü Topkapu sarayının temelini atarken bu saraya, Edirne Sarayının plânını örnek olarak almıştı ki, bu duvar Edirne Sarayında da vardı. Kapunun iki yanındaki kuleler sekiz köşelidir, ufacık kemerciklerle birbirine bağlı konsollara müsteniden taşan pencereli bir üst katı vardır. Bedeninde de dört sıra mazgal yarığı ve tüfenk deliği bulunur. Kuleler birbirlerine yine ayni konsollar üstünde bir diş sırası ile nihayetlenen sepet kulpuna benzer yüksek bir kemerle bağlanmıştır. Kemer ayaklarında iki geniş nöbetçi hücresi ve köşelerinde kum saatleri bulunmaktadır ve tempanını dört dane helezonî çivi başı süslemektedir. Kapu, kemer üstündeki mazgaldan şakulen de müdafaa edilebilecek vaziyettedir. Kuleler eb’ad itibariyle bir kale burcu olmaktan uzaktır; bununla beraber ilham Kanunî’nin Macaristan fütuhatından gördüğü kastellerden alınmış ve kuleler onun tarafından yaptırılmıştır. Bu kulelerde bir Onbeşinci Asır Orta Avrupa ve Akdeniz kokusu aşikârdır. Taşkın üst kat bizim hisarlarda tesadüf edilen bir unsur değildir; fakat siperler kum saatleri, çivi başlariyle bu cazip ilhama derhal mahallî ve millî bir damga vurulmakta hiç kusur edilmemiştir. Kesme taş gövdeleri, ve kemerleri ile bu kuleler kapuya ihtişam manzarası vermekte ve ufak taşlardan yapılmış duvar üstünde bedenî tebarüz ettirerek ziyaretçi üstünde tesir bırakmaktadır. Bu kulelerin sade bu tesir için yapılmış olduğunu, orta kapudaki bu müdafaa tertibatının bir ihtiyaca tekabül etmediğini zannediyorum, çünkü bunun sağında ve solunda hiç müdafaasız iki kapu bulunduğu gibi duvar da müdafaa müsait değildir; tarihte de bu kapunun fiilen müdafaa edildiğini bilmiyorum.
Giriş demir kanatları Kanunî devrinde dövme olarak yapılmış tablâlara kitabeler, köşelikler konmuş, çivi başlariyle süslenmiştir. Ve pirinçler gömme olarak yazılan “Ameli İsâ bin Mehmed sene 931” imzasını taşır. İçeriye girince tonozlu bir aralık, sağ tarafta yine tonozlu bir koğuş, solunda bir oda vardır. Bilâhara sağdaki tonozun bir kısmı yıkılmış yerine ahşab bir tavan yapılmış ve koğuş bölmelerle aksama tefrik edildiği gibi her iki taraf bir ara döşemesi ile iki kat haline getirilmiştir. Medhalin tonozu da 91 uncu Asırda oymalı müzeyyen bir tahta tavanla örtülmüştür. Odadaki ocaklar yüksek tavana göre yapıldığından şimdiki katın ortasında kalmaktadır. Sağdaki koğuşun nihayetine ikinci avlu etraf revaklarından bir göz işgal edilerek çaprast tonozlu bir kahve ocağı ilâve edilmiştir. Bu da Babıhümayun gibi (B.: Babıhümayun) herhalde tek kapulu idi. Babıhümayun tek kapulu iken bunun çift olmasında mâna olamazdı. Anlaşılan Kanunî devrinde yeni ve daha müzeyyen demir kapu yapılırken yerindeki de ileriye götürülüp şimdiki yerine konmuş ve bu suretle iki kapulu bir medhal meydana gelmiştir. İkinci kapu imzalı değildir ve birinciden şekil ve işçilik itibariyle biraz ayrılmaktadır. Bu kapu aralığının medhal tarafına 1172 tarihini taşıyan barok süslü ufak bir çeşme konmuştur.
İkinci kapudan Alay meydanına çıkınca bütün tesisler enince 8 direğe müstenid çok geniş bir revak görülür. Üçüncü Mustafa’nın muhteşem bir alayla kılıç kuşanmağa giderken bu kapudan çıkışını gösteren bir İngiliz gravüründe mevcud olmadığına göre revak bu tarihten sonra ve muhtemelen 1172 tarihli tamir kitabesine nazaran, harab bir sakfın yerine yapıldığı anlaşılıyor. Sütunlardan biri penbe granit, diğerleri mermerdir. Başlıkları istalaktitli, kaideleri yapraklıdır. Bir Onyedinci Asır işi olduğu kuvvetle söylenebilir, muhtemeldir ki, başka bir yerden buraya getirilip konulmuştur. Sütunlar birbirlerine ve gerideki duvara kalın demir gergilerle bağlanmış üstlerine sivri kemerler atılmış, bilâhare sıva ile dilim yapılarak kemerlerin üstüne de 2,5 metre genişliğinde saçaklı bir çatı çekilmiştir. Bu saçak ilk kemerleri kısmen kapattığına göre 1172 deki saçak olmayıp bilâhara tecdid edilmiştir. Tezyinatı da 19 uncu Asır ilk nısfı tahta işçiliğinin en güzel nümunelerindendir. Geçidin üstüne gelen tavan oyma silmelerle 8 dilime ayrılıp, her dilimin ortasına tahta oyma beyzî bir madalyon konmuştur. Tam ortadaki çok büyük tahta göbek fevkalâde bir sanat eseridir. Çiçekler çok kabarık ve bâriz, hatlar keskidir; terkib bakımından da muvaffak olmuştur. Kubbenin etrafı üç sıra oyma pervaz ve köşeliklerle süslüdür. Sağ ve soldakiler ise oyma pervazlar ortasında üzeri kalemle süslü sıvalı büyük koltuk silmesinden sonra çaprazına konmuş oyma çıtalarla devrin çok tesadüf edilen murabbalı tavanlardandır. Ancak çitalar oymalıdır ve ortalarında oyma birer ufak pul vardır. Bu tavan da müzeyyen silmeleri ve oyma çitaları ile çok güzel bir tesir bırakır. Saçağın geçide tesadüf eden kısmı ile köşelerde oyma çitalarla yapılmış dairevî veya müsellesî göbekler, sair aksamında yine oyma çitalarla yapılmış enlemesine taksimat vardır.
Dahilî duvarın cephesi ve yüzleri devir devir epey tadilât görmüştür. Bu cephe bir tarihte sıvanmış, üzerine 18 inci Asrın ikinci nısfında tesadüf edilen dal ve yapraklardan ve madalyonlardan mürekkep bir kalem yapılmıştı. Bu kalem işleri kemerlerde de tekerrür etmiştir. Sonradan bunlar da örtülüp üzerine son derece çirkin manzara resimleri çizilmişti. 1942 de bu satırların müellifi tarafından yapılan restorasyonda sıvalar kısmen temizlenerek ilk satıh meydana çıkarılmış, yalnız badana altından çıkan 18 inci Asrın kalem panoları ve kemerlerdekiler muhafaza edilmiştir. Tam medhaldeki iç duvar ise, ilk yapısında, tamamen kesme taştandır ve basık kemerin üstünde yüksek bir tahfif kemeri görünmektedir. Bu cephe üzerine Kanunî devrinde yapıldığını zannettiğim mavi kırmızı renklerin galip olduğu bol yaldızlı zengin ve ağır yağlı boya bir kalem yapılmıştı. En üstünde yapraklı bir tac ile nihayetlenmektedir. Kemeri üzengisine kadar dolu olarak geldikten sonra büyük bir münhani ile ortaya doğru akıp kapu sövesi yanında bir sarkma ile nihayetlenirdi. Bu kalemin tac kısmı 18 incı Asırda yapılan çatı içindedir. Oldukça iyi muhafaza edilmiş şekilde durmaktadır. Hariçte kalan ise maalesef bozularak sıvanmıştır. Sıva altından muntazam kesilmiş iki şerit ile sarkmalardan birkaç parça çıkmıştır. Böyle müzeyyen bir kalem haricî bir cephede tesadüf edilebilen bir unsur değildir ve pek calibi dikkattir. Sarkmaların yanlarında da Onyedinci Asır işi olduğu tahmin olunabilen iki metre kutrunda çift madalyonda dörtlü olarak “Allah Rabbi ve Muhammed Nebi” yazılı levhalar da sıva altından çıkmıştır; bunlar da Üçüncü Mustafa zamanında konulan mermer kitâbe levhalariyle kısmen örtülmüştür. Bir kısım kalem de haricî kapunun mermer kemer taşlarının iç yüzünde vardır.
Kitabelere gelince : Hariçte kapunun kemeri üstünde ilk yapısına ve nihayet Kanunî devrine ait olduğu kuvvetle muhtemel olan “Kelimei Tevhid” altında anahtar taşında İkinci Sultan Mahmud’un tuğrası vardır. Kapunun sağında mermer levha üzerine kabartma yaldızla Üçüncü Mustafa’nın tuğrası ve altında ufak yazı ile: “Hâfızı adli şeriat hazreti zılli Hüda” yazılıdır; bunun altında da ikişer mısralı sekiz satır halinden Sülüs yazı ile şu manzum kitâbe vardır:
Matlai hurşidi şevket şehriyarı mâdelet
Benii bünyanı devlet hâdimi Beytülharâm
Vârisi mülki milel sertâcı şâhânı düvel
Zılli Yezdanı ezel dadârı İskender gulâm
Dâveri devran Sultan Mustafa Han kim anın
Tâcidaranı selefde görmedi mislin enâm
Eyleyüb sarfı nukudu himmeti şahinşehi
İtmede umranı dehri her dem aksâyı merâm
İşte ezcümle bu Divanı Hümayın mevkiin
Seyredince sakfi eyvanın o cem câhı benâm
İtmemiş âna selâtini selef atfı nigâh
Mahvolup âsârı resmi nakşi zerkârı tamâm
Kıblei şâhânı âlem nazregâhı halk iken
Âna şâyânü sezâdır kim ola pür ihtişam
Emridüb hedmin binâyi köhne tarh sakfinin
Tarzı üslûbi kadimin eyledi techidi tâm
Sol tarafta Üçüncü Sultan Mustafa’nın tuğrası ve altında küçük yazı ile “Mustafa Han İbni Ahmed Elmuzaffer dâima”, bunun altında da yine sekiz satır halinde şu manzum kitâbe vardır:
Muktezâyi himmeti tab’ı bülendiyle yapub
Kıldı nev icad böyle resmi pâkize nizâm
Kim eğer görseydi Mânî nakşi zerrin kârını
Reşkile dembestei hayret olurdu subhü şâm
Mısraının şemsei gül mıhına mâhi münir
Dağıdârıdır ki rûyin kaplamış reşki zelâm
Ziyneti nakşıma nisbet çerhi atlas bî nukuş
Sakfine tâkı felek olmaz yanında köhne bâm
Vâdii vasfında reftârı semendî hâmeyi
Zabtidüb himmet duaya idelim atfı zinâm
Hazreti Hayyi nesaksâzı nizamı kâinat
Şevketü iclâlini ide cihanda ber devâm
Tahtı âlî bahtı devletde ebed olub mukim
Nice âsâra muvaffak ide Hallâki enâm
Zihniyâ ilham ile târihin inşâ eyledim
Ola emnü yümn ile Ortakapu bâbüsselâmın
1172 (Milâdi 1758 - 1759).
Son beytin ilk kelimesi olan Zihniyâ lâfzı altında 1272 tarihi mahlûktur ki, bir tamir tarihi olsa gerektir.
İç kapunun üstünde tahta üzerine oyma “Cennati Adinin müfettihahu lehümül ebvab 230” levhas tâlik olunmuştur ki, imzasız olan bu harikulâde yazının büyük hattât Râkım’ın eseri olduğu yazı mütehassısları tarafından hemen ittifak ile kabul edilmiştir.
Bir de aralıkdaki çeşmenin üstünde ikişer mısralık dört satır halinde şu kitâbe bulunmaktadır:
Menbaı cûyi himem şahinşehi Dârâ haşem
Şahi memruhişşiyem ferman dihi mülki cihan
Yâni Sultan Mustafa ibni Ahmed Han kim
Görmedi mislü şebihin didei devri zaman
Ruhi ecdadı izâmın şâd edüp bu bâbda
Oldu sirâbı zülâli himmeti dilteşnegân
Bed’i bismillah ile Zihni didim târihini
Kıldı Sultan Mustafa bu çeşmei cûdi revan
1172
Kitâbenin yazısı Sülüstür.
Ekrem Hakkı Ayverdi
Bâbüsselâm (Ortakapu)
(Resim: Reşad Sevinçsoy)
Bâbüsselâmın plânı
Theme
Building
Contributor
Reşad Sevinçsoy, Sabiha Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Creator
Ekrem Hakkı Ayverdi
Identifier
IAM040069
Theme
Building
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
Reşad Sevinçsoy, Sabiha Bozcalı
Description
Volume 4, pages 1777-1780
Note
Image: volume 4, pages 1778, 1779
See Also Note
B.: Babıhümayun
Theme
Building
Contributor
Reşad Sevinçsoy, Sabiha Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.