Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
BÂBIHÜMAYÛN
Ayasofya ile Üçüncü Sultan Ahmed meydan çeşmesinin karşısında; Topkapu Sarayı arazisini şehirden ayıran ve Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılmış olup “Suri Sultanî” adiyle anılan saray surunun üzerinde en büyük kapu, sarayın şehre açılan merasim kapusudur. Bir Fatih devri yapısıdır. İnşasında hiçbir azametfüruşluğa kapılmadan, bir kale burcu olduğu gözönünde tutulup, kalın ve muhkem duvarlar kullanılmış, yalnız kapusunun da bir saraya geçit verdiği unutulmamış, güzel ve zarif musannâ yazılarla süslenmesi ihmal edilmemiştir. Bir kaleye yaraşmayan bugünkü oyma korkuluklardan bir an kurtulduğunu farzedip, eski resimlerinde gördüğümüz sade ve kunt katın ilâve edildiğini tahayyül edersek orijinal bir fikir mahsulü olan azametli tak kapuyu canlandırabiliriz.
Ne yazık ki bugünkü mânasını ve tesirini oldukça kaybetmiş vaziyettedir. Fatih Sultan Mehmed Bizans zamanında metrûk ve Zeytinlik denilen bu sahaya yeni sarayı inşa ettirmeye, Kritovulosa göre H. 864 = 1459. Atâ Tarihine nazaran H. 872 = 1468 de başladı. Birinci müverrihin muasır olması, gösterdiği tarihin doğruluğuna vehleten hükmettirebilirse de, Bâbıhümâyûnun H. 883 = 1478 de bitmesine nazaran, inşaatın on dokuz sene gibi uzun bir zaman sürmesi haklı bir tereddüt hâsıl etmektedir. Diğer kitaplarımız muayyen bir tarih vermey...
⇓ Read more...
Ayasofya ile Üçüncü Sultan Ahmed meydan çeşmesinin karşısında; Topkapu Sarayı arazisini şehirden ayıran ve Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılmış olup “Suri Sultanî” adiyle anılan saray surunun üzerinde en büyük kapu, sarayın şehre açılan merasim kapusudur. Bir Fatih devri yapısıdır. İnşasında hiçbir azametfüruşluğa kapılmadan, bir kale burcu olduğu gözönünde tutulup, kalın ve muhkem duvarlar kullanılmış, yalnız kapusunun da bir saraya geçit verdiği unutulmamış, güzel ve zarif musannâ yazılarla süslenmesi ihmal edilmemiştir. Bir kaleye yaraşmayan bugünkü oyma korkuluklardan bir an kurtulduğunu farzedip, eski resimlerinde gördüğümüz sade ve kunt katın ilâve edildiğini tahayyül edersek orijinal bir fikir mahsulü olan azametli tak kapuyu canlandırabiliriz.
Ne yazık ki bugünkü mânasını ve tesirini oldukça kaybetmiş vaziyettedir. Fatih Sultan Mehmed Bizans zamanında metrûk ve Zeytinlik denilen bu sahaya yeni sarayı inşa ettirmeye, Kritovulosa göre H. 864 = 1459. Atâ Tarihine nazaran H. 872 = 1468 de başladı. Birinci müverrihin muasır olması, gösterdiği tarihin doğruluğuna vehleten hükmettirebilirse de, Bâbıhümâyûnun H. 883 = 1478 de bitmesine nazaran, inşaatın on dokuz sene gibi uzun bir zaman sürmesi haklı bir tereddüt hâsıl etmektedir. Diğer kitaplarımız muayyen bir tarih vermeyip yalnız Uzun Hasanın oğlu Uğurlu Mehmed Beyin yeni sarayın inşasında mühim tesiri olduğunu zikretmeleri de bizi tenvir edemiyor. Çünkü Otlukbeli muharebesi H. 878 = 1473 tedir ve Uğurlu Mehmed Bey en erken bu tarihte İstanbula gelmiştir. Halbuki mevcut tarih kitâbesinden Çinili köşkün H. 877 = 1472 de ve bir tarih manzumesinden de bir “Kasrı âli” nin H. 873 = 1468 de yapıldığı bilinmesine göre Mehmed Beyin tesiri, belki bütün saray teşkilâtının bu kasırlar etrafında temerküz ettirilmesi ve belki de surun yapılmasında görülebilir. Böylece sarayın inşa başlangıcını vüzuhla tespit edemiyorsak da köşklerin evvelâ, surun ve has ahır gibi saray müştemilâtının sonra yapıldığını biliyoruz.
Bu tâk - kapu, zemin katında kitabeyi ve bir sûreyi havi geçit kapu ile yanlarında kubbeli iki kovuş ve mahzen gibi tâli teferruattan, iki yandan merdivenlerle çıkılan asma katta ise üç nöbetçi ikametgâhı ve 2 helâ ve gusulhaneden ve şimdi mevcut olmayan fevkanî bir kattan ibaretti. Kapu binanın ortasında olmayıp sağ cenah soldakinden daha büyüktür. Bu son kat için rivayetler, Fâtih’in Köşkü idi diyor. Manzaranın fevkalâde denebilecek güzellikte olması köşk fikrini mülâyim göstermektedir. Bu son kat muhtelif zamanlarda çeşitli vazifeler görmüştür. Kayıtlara nazaran zemin katının altında bir mahzen olması icab ediyorsa da bulamadım. Arka ve yan cephelerde derin tonozların vethi istimalini tâyin biraz müşküldür. Bu tonozların önü bugün duvarla örtülüdür. Bina kesme küfeki taşından aralıklı derzle inşa edilmiştir. Derzler 2,5 - 3 santimetredir. Cephede taşların zeminden itibaren iki üç sırası hücrelere kadar olan orta kısım 35 - 45 santim irtifaında büyük, mütebaki yan fevkanî kısımdır, yan ve arka cepheler 15 - 20 santim irtifaında ufak taşlardır. Cephelerde inşaat, kapu çerçevesinden maada bir hususiyet göstermez.
Dahilî duvarlar 20 - 30 santim irtifaında kesme taşlarla, kemer ve kubbeler ise pek muntazam işçilikle 28X28X4,5 eb’adında tuğlalarla işlenmiştir. Bu eb’ad tuğlalarla Fatih devri yapılarda sık sık tesadüf edilir İç kapu ve hücre kemerleri tuğladan, merdivenler küfeki taşındandır. Asma kattaki geçme demir parmaklıklı pencerelerle arka ve yan cepheden aydınlık alır. Asma kat odaları içinden de kubbeli kovuşlara, yine parmaklıklı, pencerelerle ışık verilmiştir. Merdivenler de mazgallarla tenvir edilir. Döşeme kaplamaları tuğladandır. Binanın eski sıvaları dahilen dökülmüştür ve tek tük izleri kalmıştır. Fevkâni kat Melling’in gravüründen ve Paspatis’in yağlı boya tablosundan ve yıkılmasından evvel çekilmiş fotoğrafından anladığımıza göre taştandı. Bu katın cephede alt sırada, ortadaki diğerlerinden büyük olmak üzere, yedi, üst sırada altı penceresi vardı ve bir kirpi saçaklı çatı başlıyordu.
Arka cephesi hakkında vesika yoktur. Cephede son kata kadar yalnız iki mazgal pencere kovuşlu odaları aydınlatır. Kapudan başka açıklık yoktur. Son kat Sultan Aziz zamanında kaldırılmış ön ve arka cephelerde bugün görülmekte olan tâdilât ve ilâveler yapılmış, dahilen de koğuşun bir tanesi bölünerek ufak kısımlara ayrılmış, dahilî kapuların mevkileri, merdivenlerin başlangıçları tebdil olunmuştur. Çatı yerine de taraça yapılmıştır.
Evvelce dış cephede kapu etrafı silmeli bir kum saati ile nihayet buluyor ve kum saatinin stalâktitli başlığı üzerinden dıl’i mücessemi düz mermer bir kemer başlıyor, kapu yanlarında kalın mermer oyulmuş süveler bir metreye yakın yekpare mermerden ve iç yüzlerinde püsküllü bir koltuk silme ile süslenmişti. Kapunun kemer taşları da mermerdendir. Kapının yan bölmesini teşkil etmek üzere de içeride küfekiden ve bir Bursa kemeri ile nihayetlenen ikinci blir süve yapılmıştır.
Kapu dövme demirdendir; kalın boyalar altında dövme ile çıkarılmış silmeli şeritler görülmektedir.
Hücrecikler ve mermer bir kemer sathı dahilisi kemer aynasına ve süvelere amud olarak bitiyordu. Tâdilât meyanında kum saatinin yana ve içe, sonra aşağı doğru inen ufak silmesi uclarında konularak mermer dıl’ı mücessemine devam ettirilmiş ve kum saatini de ihtiva eden etrafı ayrıca silmeli mermer bir çerçeve yapılmıştır. Kapunun yanındaki iki nöbetçi hücresi evvelce dümdüz bir kemerle bitiyordu, bunlar da köşeleri kum saatli, kemerleri tenasüp ve zarafetten âri ve içleri kitabeli mermer kaplamalar yapılmıştır. Geçidin iç cephesindeki tâdilât daha büyüktür. Evvelce bu geçit iç cephede geniş bir kemerle ve kapusuz olarak nihayetleniyordu ve merdivenlerin kapıları yanlarda idi; kapılardan evvel de bu binada pek çok tesadüf edilen hücrecikler vardı. Bu hücrecikler vardı. Bu hücrecikler kısmen, merdiven kapuları tamamen yapılan kârgir ayaklarla kablaca örtülmüş ve iç tarafta da cephedekinin aslı ve ilâvelerinin aynı olmak üzere yan hücrecikler ve cephe hücrecikleriyle beraber ikinci kapu ilâve olunmuştur. Kapunun kanadları iddialı bir tasannû ile hendesî şekilli demirdendir. Daha içerideki iki hücre kapuya tahvil edilerek merdivenin kapuları yana alınmıştır. Bu ilâve kapu kemeri beyaz ve ilmon küfü rengi bir taşla işlenmiştir. Bu suretle mermer ibzâli ile yapılan yapıştırmalariyle, oyma kafes korkuluklariyle, bir kalemin tak kapusu sıfatını kaybetmiş, buna zamime olarak da derzli kale taşları üzerine çivi çakılarak sıva yapılmış sıva üstüne de kabartma cedveli derzler işlenmiştir. Tezyinat ve kitâbeler ve yazılar: Eski devrinde kapunun tezyinatı verantik iki kum saatiyle istalâktitli başlıklardan ve süvelerindeki püsküllü koltuklardan ve en mühim olarak yazılarından ibaretti. Kapunun üstünde kapu kemeriyle ayvan kemer arasındaki kemer aynasında celî müsenna hatla (müsenna hat aynı yazının karşılıklı çift yazılmasıdır) yazılmış ve etrafı kırmızı bir şeritle çevrilmiş: “(Besmele) İnnel müttekîne fî cennâti” sûresi celilesi ve kemer arasında inşa kitâbesi ve yandaki iki yazı madalyonu idi.
Mustatilî ve 1,25X2,80 eb’adındaki inşa kitabesi mermer üzerine kabartma celî sülüs ile 4 satır olarak yazılmıştır; metni arabça olan bu kitâbenin tercümesi şudur:
“Bu mübarek bir kaledir ki Allahın teşid ve rızasiyle kuruldu ve erkânı emnü amaniyle kuvvet buldu. İki kıt’a sultanî, iki cihanda Allahın gölgesi, iki ufuk arasında Allahın ayni, su ve toprak kahramanı; Kostantaniye kalesi fatihi Sultan Mehmed Hanın oğlu Murad Hanın oğlu Ebülfetih Sultan Mehmed Hanın Allahü Taâlâ saltanatını daim eylesin ve mevkiini şimal yıldızlarının fevkinde etsin. Sekiz yüz seksen üç senesi Ramazan-ül mübarek ayında yapıldı.”
Kapının sağında 50 santimetre kutrunda bir daireye yine müsennâ olarak “Nasrü minellâhı ve fethün karib ve beşşirülmü’minine ya Muhammed” âyeti celilesi, solunda da aynı eb’adda daireye yine müsennâ olarak “Ketebehu ez’afül abd Ali bin Müridüssôfî” yazılmıştır. Bu dört yazı da Fatih devri yazılarının emsalsiz nümuneleridir ve celî hatda uzun zaman tefevvuk edilememiştir. Hattâtî Ali-üssôîf Fatih devrinin, Şeyhten evvel en büyük hattıdır. Muahhar tezyinat ise Sultan Aziz devrinde yapılan zevksiz bir taklid ve ilâve olan nisbetsiz kum saatleri vesairedir zikre değmez.
Yazılara gelince : Ön cephede kemer anahtar taşına güzel bir Sultan Mahmud tuğrası ilâve edilmiştir. Sultan Aziz devrindeki yan hücrelerin sağındakine celi sülüsle “Essultanı zıllullâhi filarz”, solundakine “Yâ velîyhü eyyi külli mazlum. Abdülfettah 1285” yazılmıştır. İç cephedeki kemer aynasına ayni hatla “Besmele’.. İnnelmüttekîn...” surei celilesi ve kemer üstüne 2,80 X 1,25 eb’adında “Nasrü minallühü ve fethi karîb beşşirül mü’minîne yâ Muhammed, nemeka Abdülfettah Sikkezen 1284” sağ hücreye “Lâ ilâhe illallâh El melikül hakkül mübîin” soldakine “Muhammed Resülullah Sâdikül va’dül emîn” yazılmıştır. Ve sanki bu yazılar yapılan zevk ve mimarî hatlarını örtmek içinmiş gibi büyük bir sanat ve ihtişam arzeder. Fettah Efendinin yazdığı çift “İnnelmüttekîn...” suresi hariçtekine istif itibariyle pek benzemekle beraber kopyası değildir; onunla boy ölçüşen kıymetli eserdir ve söylediğim gibi yapılan hataların kefaretidir denilebilir.
Ekrem Hakkı Ayverdi
İstanbul Ansiklopedisi’ne bu bendin yazılması ile neşri arasında Babıhümayun restore edilmeğe başlanmış bu meyanda cephenin taşları değiştirilip üzerleri tamamen eski hale getirilmiş, ve bu suretle cephe hali aslîsine yaklaşmış, arka tarafında kapatılmış olan hücreler açılarak önlerine birer mahfaza parmaklığı konmuştur. Odalarda da fuzuli bölmeler kâmilen hazfedilmiştir; taraça kısmının araştırılmasında üstte eskiden mevcut katın duvar izlerine tesadüf edilmiş ve bittabi kat yapılmıyarak yine taraça şekli ipka olunmuştur. Böyle bir kale kapısına yaraşmıyan oyma korkuluklar kaldırılmışsa da maalesef sonradan konan konsolları kâmilen bırakılmıştır. Bunların da hazfiyle yalnız eski kat silmesinin ihyası muhakkak lâzımgelir (1951).
E.H.A.
Babıhümayunun ikinci katını teşkil eden bu odalara Yavuz Selim zamanında Mısırdan getirilen kuyumcu, hakkâk, nakkaş gibi sanatkârların geceli gündüzlü saray kapısından girip çıkmaları hoş görülmiyerek ikametleri içinbaşka yerler gösterilerek Babıhümayun odaları defteri hakanî mahzeni yapıldı ve asırlar boyunca bu hizmette kullanıldı. Birinci Cihan Harbini müteakip İstanbul İtilâf devletleri askerî kuvvetleri tarafından işgal edilince, işgal kumandanlığı Babıhümayuna da Senegallılardan mürekkep bir müfreze yerleştirilmişti; bunlar da 1924 de, İstanbuldan çıkacakları sırada kapunun üzerindeki kubbe ile müştemilâtını yaktılar. Eski saray teşkilâtında, Babıhümayun, orta kapu ile beraber, sarayın dış ocaklarından “Kapucular ocağı” tarafından muhafaza edilirdi. Bu ocağa mensup ve “Sarayı hümayun kapucusu” diye anılan neferler geceleri de, kapuyu nöbetle sabaha kadar beklerlerdi; zabitleri kapıcılar kethüdası, en büyük âmirleri de Kapu ağası idi (B. : Topkapu Sarayı; Bâbüsselâm; Kapu Ağası; Kapucular Kethüdası). Babı Hümayun sabah ezanı ile açılır ve yatsudan sonra kapanırdı. Gündüzleri, bilhassa divanı hümayunun toplandığı günler divanda işi olanlar ve sarayın günlük hayatı ile alâkadar esnaf ve tüccar, sarayın dış ocaklariyle enderûnu hümayunda bulunan yakınlarını görmeğe gelenler niçin geldiğini ve kimi göreceğini söyliyerek vüzera, ulema ve elçiler Orta Kapuya kadar Babıhümayundan ve birinci avludan at ile geçebilirlerdi.
Divan şiirinde, “Babıhümayun” un adına Sururinîn şu zarif beytinde rastlanmıştır:
Böyle şâhâne revişle gelişin kandendir
Cânibi Bâbıhümayunda mı devlethâne
Babıhümayun, İstanbul şehrinin tarihinde çok hazin hâtıraları olan bir yapıdır: Asırlar boyunca, sarayda idam edilmiş nice vezirlerin, mütegallibenin ve emirleri ferman yerine geçmiş ihtilâlcı zorbaların cesetleri, ibret olmak üzere bu kapunan önüne bırakılmıştır. Koca imparatorluğun herhangi bir köşesinde idam edilen valilerin, âyan ve eşrafın, isyan ve şekavete sapmış kimselerin kıldan yapılmış bal torbası içinde payıtahta gönderilmiş kesik başları, yıkanıp teşhis edildikten sonra Babıhümayun önüne atılmıştır. Bu gövdeler ve başlar, bu muhteşem kapu önünde bâzan günlerce kalır, kimke kaldırmağa cesaret edemez, taaffün ederdi; bu kanlı sahneler bakımından rekor, Hicrî 1069, Milâdî 1658 - 1659 yıllarındadır: Köprülü Mehmed Paşa sadaretinde, Anadolu’da büyük bir isyan çıkarmış olan Abaza Hasan Paşa ile yâranı Halep’de pusuya düşürülüp tenkil edilmiş, o yıl içinde on bin kişi kadar idam olunmuştu, öylesine ki, bir yıl devamınca, Babı Hümayun önünden her gün 10-15 kesik baş eksik olmamıştı; bunlara bâzan, İstanbul’da cellâda verilenlerin cesetleri ilâve edilmişti.
İstanbul ihtilâllerinde de, saraya hücum edildiği vakit ilk hedef daima Babıhümayun olmuştu; aşağıdaki satırlar, bugünkü yazı dilimize çevrilerek Naimâ tarihinden nakledilmiştir:
1622 (Hicrî 1031 Recep) İhtilâli — (Genç Osman’a karşı olan bu askerî ihtilâlde henüz on dokuz yaşında bulunan bu hükümdar tahttan indirilmiş, Yedikule zindanında öldürülmüş, bir mecnun olan Birinci Mustafa tahta oturtulmuştur)... Saraya giden ulemadan haber gelmedi, asker bildiler ki sözleri makbule geçmedi. Saraya hücuma karar verdiler, lâkin silâhlı bostancılar kapuları tutmuştur diye tereddüt halinde iken içlerinden Dîdeban Ömer Beyin tedbiriyle Ayasofya minarelerine adamlar çıkarıp gördüler ki ulemadan gelir gider yok ve bostancılardan da (Babı Hümayunda) eser görünmez, hemen asker yürüyüp saray kapsuna eriştiler, engelsiz, zahmetsiz, açık bulup içeri girdiler. Kapucular bunlara: — Sakının!.. Bostancılardan gafil olman! demekle birkaç yüz tüfenkendazı bunlara ve kapulara koyup topçu ve cebeci ve acemi oğlanı vesair şehirliden silâhsız olanlara odun anbarında yığılan odundan birer odun alıp: — Şehirli aramızdan çıksın!.. dediklerinde: — Biz askerden ayrılmazız!.. diye durdular... Bir iki saat asker derya misâli meydanda çalkanıp nâralar urup... (B. : İstanbul İhtilâlleri; Osman II; Bostancı Ocağı, Bostancılar).
1630 (Hicrî 1040 Recep) İhtilâli — (Dördüncü Murad’a karşı olan bu askerî ihtilâlde bu hükümdarın itimadını kazanmış ricalden Sadırâzam Hafız Ahmed Paşa, Yeniçeri ağası Hasan Halife, Defterdar Mustafa Paşa ve Sultan Murad’ın sevgili gözdesi Musa Melek Çelebi öldürülmüşlerdir; bütün bu isimlere bakınız)... Gece Atmeydanını terk edip dağılmadılar, seher vakti yine Babıhümayuna hücum idüp... âhır üçüncü gün yine hücum idüp (Babıhümayunu açtırıp) Ortakapuya varınca asker doldu...
168 (Hicrî 1058 Recep) İhtilâli — (Sultan İbrahim’e karşı olan bu askerî ihtilâlde bu padişah tahttan indirildi, henüz yedi yaşında bulunan oğlu Dördüncü Mehmed Padişah oldu ve az sonra da Sultan İbrahim idam olundu). Sultan İbrahim Han ahvali duyup cenk ve müdafaa için Enderun halkına ve bostancılara kılıç ve tüfenk ile hazır olun diye tenbih etmişti; ve bir gün evvel sabahtan bostancıları ve Enderun gılmanını karşısına getirtip hitab idüp ben size şöyle lütuf ve buncaleyin ihsanlar etmişim, benim içün çalışmanız gerektir didikte cümlesi başlarını aşağı eğerek emir padişahımızındır lâfzından gayri söz söylemediler. Bostancıların silâh ile içeride âmade oldukları haberi şayi olunca beri taraftan ulemadan Seyrekzâde Seyyid Abdürrahman Efendiyi gönderdiler; bostancıbaşı ile buluşup: — Ağa hazretleri, cümle ulema ve vüzerânın cevapları budur ki padişahı tahttani indirmeğe umumen ittifak olunmuştur ve fetva verilmiştir; şehzadeyi tahta çıkarmadan bu cemiyet dağılmaz, hemen ilâcı kapuyu açıp işi bitirmeğe çalışmaktır, yoksa sizin ve sizinle beraber karşı koyanların helâk olması mukarrerdir, ümmeti Muhammed arasına kılıç girmesinden sakınınız, dünya ve âhiret günahını boynuna alma! didikde bostancıbaşı âkibetin vehametini düşünüp: — Efendi bizden muhalefet eder yoktur! diyüp bostancılara muhkem tenbih etti. Bostancıbaşı gizlice Sultanahmed Camiine gelüp yeniçeri ocağı ağaları: — Baka Ağa! Bostancılardan bir hareket olursa dünya yüzünde bostancı adına kimse kalmaz! dediler. O da bostancılardan bir hareket olmayacağına kefil oldu. Ertesi gün cumhur kalkıp saraya yürüdüler, bostancıbaşı Ağa kapuyu açıp cümlesi Babıhümâyundan içeri saraya girdiler.
Bâbıhümâyûn, 1959
(Resim: Nezih)
Bâbıhümâyunun eski hâli
(Ekrem Hakkı Ayverdi arşivinden)
Bâbıhümâyunun yandan kesidi
(Ekrem Hakkı Ayverdi arşivinden)
Bâbıhümâyunun zemin katı plânı
(Ekrem Hakkı Ayverdi arşivinden)
Bâbıhümâyunun üst kat plânı
(Ekrem Hakkı Ayverdi arşivinden)
Theme
Building
Contributor
Nezih
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM040053
Theme
Building
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
Nezih
Description
Volume 4, pages 1765-1771
Note
Image: volume 4, pages 1766, 1767, 1768, 1769, 1770
See Also Note
B. : Topkapu Sarayı; Bâbüsselâm; Kapu Ağası; Kapucular Kethüdası; B. : İstanbul İhtilâlleri; Osman II; Bostancı Ocağı, Bostancılar
Theme
Building
Contributor
Nezih
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.