Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
BÂBIÂLİ YANGINLARI
Bâbıâli (H. 1152) 1740, (H. 1168), 1755, (H. 1223) 1808, (H. 1241) 1826 ve (H. 1254) 1839 yıllarında tamamen, (H. 1295) 1878, (H. 1329) 1911 yıllarında kısmen yanarak ateş âfeti geçirmiştir.
1740 Yangını — Hicrî 1152 yılı zilkaadesinin sonuncu cumartesi gecesi saat alaturka dörtte, (Mehmed Paşa sadareti), harem kapusuna bitişik harem ağalarının oturduğu yerden çıkan yangın, ağaların şaşkınlığı ve hemen hepsinin evvelâ kendi esvaplarını kurtarmak kaygusuna düşmeleri yüzünden etrafı iyice sardıktan sonradır ki Babıâlinin muhafazasına memur kıtaat ile tulumbacılar harekete geçti; fakat onlar gelinceye kadar âteş, mânendi ejderhâi demkeş, sûyi âsümane zebânekeş” olmuştu. Sıkıca bir poyraz estiğinden, etrafındaki arz odası, hasır odası ve bunlara bitişik daireler alevler arasında eriyip yok oluvermişti. Padişah Birinci Mahmud sertabibi ve bil fiil Rumeli kazaskeri Hayatîzâde Efendinin o civardaki konağına gelerek yangının önlenmesini bizzat takib etmiş, ateşi söndürmeğe çalışan yeniçeri, cebeci, tersane ve sair ocaklar nefer ve zabitlerine bahşişler dağıttırmıştı. Ateş Divanhane kapusunu sardığı sırada, tersaneliler, ateşin önünü kesmek için arz odasının birkaç yerine gomana tâbir edilen kalyon halatlarını bağlayıp ve hep birden “zôrû bâzû” ile asılıp arz odasını yerinden koparıp indi...
⇓ Read more...
Bâbıâli (H. 1152) 1740, (H. 1168), 1755, (H. 1223) 1808, (H. 1241) 1826 ve (H. 1254) 1839 yıllarında tamamen, (H. 1295) 1878, (H. 1329) 1911 yıllarında kısmen yanarak ateş âfeti geçirmiştir.
1740 Yangını — Hicrî 1152 yılı zilkaadesinin sonuncu cumartesi gecesi saat alaturka dörtte, (Mehmed Paşa sadareti), harem kapusuna bitişik harem ağalarının oturduğu yerden çıkan yangın, ağaların şaşkınlığı ve hemen hepsinin evvelâ kendi esvaplarını kurtarmak kaygusuna düşmeleri yüzünden etrafı iyice sardıktan sonradır ki Babıâlinin muhafazasına memur kıtaat ile tulumbacılar harekete geçti; fakat onlar gelinceye kadar âteş, mânendi ejderhâi demkeş, sûyi âsümane zebânekeş” olmuştu. Sıkıca bir poyraz estiğinden, etrafındaki arz odası, hasır odası ve bunlara bitişik daireler alevler arasında eriyip yok oluvermişti. Padişah Birinci Mahmud sertabibi ve bil fiil Rumeli kazaskeri Hayatîzâde Efendinin o civardaki konağına gelerek yangının önlenmesini bizzat takib etmiş, ateşi söndürmeğe çalışan yeniçeri, cebeci, tersane ve sair ocaklar nefer ve zabitlerine bahşişler dağıttırmıştı. Ateş Divanhane kapusunu sardığı sırada, tersaneliler, ateşin önünü kesmek için arz odasının birkaç yerine gomana tâbir edilen kalyon halatlarını bağlayıp ve hep birden “zôrû bâzû” ile asılıp arz odasını yerinden koparıp indirivermişlerdi; fakat arz odası çökerken, yangının itfasına çalışan neferlerden beş kişi yalımlı enkaz altında kalarak telef olmuştu. Arz odası çökünce tulumbalar müessir olmuş ve yangın söndürülmüştü. Bâbıalinin hemen yarısına yakın bir kısmı mahvolduğundan, ondört gün, yeniçeri ortalarından bir kaçı sönmüş gibi görünen kerestelerin için için yanarak tekrar alev almaması için gözcü bırakılmıştı. Fakat, kurban bayramı yaklaşmakta olduğundan, şehre kurbanlık koç indiren çobanlardan o civara gelen bir kaçı bir miktar ot tedarik etmişler, otları yanık kerestelerin üstüne yığmışlardı. Geceleyin, herkesin derin bir uykuya daldığı sırada, meğer hâlâ sönmemiş olan kerestelerden, şiddetli bir poyrazın kopardığı bir kıvılcım bu otları tutuşturmuş, rüzgârın önünde saçak saçak alevler halinde uçmağa başlayan otla, Babıâlinin birinci yangından kurtarılmış harem dairesine yapışmış, bir âfet halini almış, bu yeni yangın da beş saat devam ederek Babıâliyi tamamen kül etmişti.
1755 Yangını — Silâhdar tevkii Ali Paşa sadaretine rastlar, ateş, Hicrî 1168 zilhiccesinin yirmi ikinci pazar gecesi saat alaturka altıda Demirkapu hizasında bir evden çıktı. Şiddetli bir poyrazla derhal bir kaç kol olarak bir taraftan Bahçekapusuna gitti, Muhsinzâde sarayını, surdan atlıyarak yeşil kiremitli camii yaktı. Bir taraftan Paşakapusu ve Defterdarkapusu üzerinden, Divanyolundan Mehterhane ve Defterhaneye dayandı; bir taraftan Mahmudpaşa çarşısı ve Çuhacılar hanını kül etti, bir taraftan Soğukçeşme havalisini Ayasofya çarşısını mahvetti, ateşin itfasına çalışan halk ve asker, bitkin ve perişan ne yapacağını şaşırdı. Padişah Üçüncü Osman halkın eşyasını kaçıracak yer bulamadığını öğrenince Ağabahçesinin (Gülhane parkının) açılmasını emretti; otuz saat süren bu ateş âfetinde Babıâli de tamamen yanmıştı. Yeniden yapılıncaya kadar Esma Sultanın Kadırga limanındaki sarayı Paşakapusu ittihaz olundu. Hicrî 1169 muharreminde Babıâlinin yeniden inşasına başlandı ve Tersane Emini Bekir Efendi, bina emini tâyin olundu. Mührü hümayuna nail olduğunun tezine çıkan bu yangın, halk tarafından sadırâzam hakkında uğursuzluğa yoruldu ve nitekim bir ay sonra, irtişa ile itham olunan Bıyıklı Ali Paşa azil ve idam edildi.
Babıâlinin inşası aynı yıl sonlarına doğru Mustafa Paşa sadaretinde biterek Vakanüvis Vâsıf Efendinin lisaniyle, “Bâbıâli, destiyârî-i himemi pâdişahi pür meali ile resm-i evvelden bâlâ ter bina olunub” sadırâzam tarafından padişaha bir ziyafet ile resmi küşadı yapıldı. Şevvalin altıncı perşembe günü “debdebe-i mülûkâne ve tantana-i hüsrevâne” ile Babıâliye gelen hükümdar arz odasına alındı. Sâzende ve hânendeler icrayı âhenk ederek mükellef bir ziyafetten sonra sadırâzamın on beş on altı yaşlarındaki oğlu huzuru hümayuna kabul edilerek hassa silâhşorhları zümresine ilhak ve has ahırdan müzeyyen takımları ile bir at hediye edilmek suretiyle iltifata nail oldu. Sadırâzam Mustafa Paşaya da, himmetinden ötürü bir samur kürk ihsan olundu.
1808 Yangını — Hicrî 1223 yılı Ramazanının yirmi yedinci gecesi seher vakti, yeniçerilerin Sadırâzam Alemdar Mustafa Paşaya karşı ayaklanmalarında kasden çıkardıkları yangındır.
Yeniçeriler vücutlarını hissettirmeksizin, etrafı tamamen tarassut altına aldıktan sonra Babıâlinin Soğukçeşmedeki büyük kapusuna geldiler. Harbeciler kolluğundan getirdikleri kuru otu, bu kapunun üstünde bulunan kethüda odası şehnişinin altındaki direklerin aralıklarına yığıp doldurdular ve ateşlediler. Yalımlar dairenin kaplamalarını iyice sardıktan sonra, yer yer tüfek ve tabanca atılarak isyan başladı. Babıâlinin etrafı tamamen sarılmıştı, ateşten kaçanlar yeniçerilerin eline düşecekti; Alemdar Paşa da bu suretle ya ele geçecek, yahut yanarak ölecekti. Civardaki bekâr odalarında ve evlerde ve hanlarda yerleştirilmiş sekbanlardan silâh sesleriyle uyananlar, ortalığı yangının şulesi içinde pür âteş” gördüler. Bulundukları yerlerden çıkıp yangını söndürmeye koşanlar, pusuda bekleyen yeniçeriler tarafından öldürüldü. Yangın, şiddetle genişlemekte idi; Babıâlinin mevcut binaları muhtelif tarihlerde yapılan ilâvelerle genişlemiş hayli eski binalar olduğu cihetle ateş kolay sarmış, sür’atle ilerliyordu. Efdaleddin Bey Osmanlı Tarih Encümeni mecmuasında neşrettiği “Alemdar Mustafa Paşa” adındaki eserinde bu yangını şu satırlarla tasvir ediyor :
“Silâh sesleri dahildekileri ikaz eylediği gibi alevlerin çıkardığı sadayı velveledar ve etrafa intişar eden ziya, Alemdar Paşaya her hakikati ayan etmiş idi. Câmehâbından fırlayan paşa, harem takımının sofalarda hâfiz ve lerzan teşkil eyledikleri serseri kalabalıklar arasından selâmlığa geçmek istedi ise de harik ve dumanlar zülvecheyn dairelerden ileriye geçmeğe mâni olduğundan Tomruk meydanına inerek istimdad için tabılbazlara emir verdi; yangın alevlerinin mehib sadaları ve atılan silâhların sesleri arasında beş on davulun yek âhenk olarak muttarid darbeleri de işidilmeğe başladı.
“Bir taraftan Alemdar Paşa, Babıâli hariki içinde kendi dairesi halkı ile birlikte haşr ola dursun, diğer tarafdan yeniçeriler, sadırâzamın ötede beride müteferrik olan askerine haberler göndererek: — Bizim işimiz ocağımızın düşmanı vezir iledir, anın işi tamam oldu, siz başımızla beraber arkadaşlarımız ve tariki Bektaşiyede hempa ve yoldaşlarımızsız, kışlalarımıza buyurun, rahatta olunuz! diye muğfilâne sözlerle şaşırttılar.
“Şehir ahalisine gelince, civar mahallâtta olanlar harikten ürkmüş iseler de, yeniçeriler ahaliye: — Bu bildiğiniz yangun değildir! diye hanelerinden eşya çıkarmağı men eylediği gibi hakikaten gayreti kâmile ibraz ederek harikin sirayetine meydan vermediler. Uzak mahallât sekenesi ise vakit gece ve sahur zamanı olduğundan ekseriye bekçi davulunu bile zor duyduklarından ertesi günü vaka şayi oluncaya kadar bihaber kaldılar.
“Alemdar Paşanın tabılbazlarının olanca kuvvetleriyle salladıkları çomakların çıkardığı muttarid sada her taraftan cevapsız kalıyordu... Aradan hayli zaman murur ettiği halde haricin iktiham ve izdihamının ziyadeleşmesi ve imdada kimsenin gelmemesi Alemdar Paşa ile yanındakileri düçarı ye’s eylemiş idi. Orada hazır bulunan bölükbaşılar böyle eli bağlı olarak harik içinde yanmaktan veyahut yeniçerilere telim olmaktan ise dahile ahırlarda — Istabliâsâfide — bulunan atlara binerek meydanda yalın kılıç hazırlanmak ve birkaç kişi fedailik edip kapuları açtıktan sonra yeniçerilere sıkı ateş ederek onları geri püskürttükten sonra açılacak sahaya atlarla fırlamak ve herçe bâd âbâd üzerlerine saldırarak cemiyeti eşkıyayı yarıp geçmek ve böylece selamete müyesser olursa hariçteki kuvvetle birleşmek veya ana göre hareket ve halâs nasip olmazsa dilirâne uruşub ölmek tarikini irae ettiler ise de Alemdar Paşa: — Bize elbette imdad olunur! (diyerek kabul etmedi ve yanmakda olan Babıâlide müdafaaya karar verdi).
“Bir kaç bin metre terbiinde cesim kütle-i haşebiyyenin teşkil eylediği Babıâli dairesi, her taraftan ateş içinde kalmışdı.. Asümane ser çeken alevler ve duman görenlere dehşet veriyordu. Yeniçeriler harikin etrafında hem sirayete meydan vermemek üzere çalışıyorlar, hem de Alemdar Paşa nereden zuhur edecek diye tarassudatı ciddiyede bulunuyorlardı. İçeriden paşalı kıyafetinde olarak can havliyle dışarıya kaçan hizmetkâr, sekban, çavuş, kavas, seyis, aşçı velhasıl kim olursa olsun derhal boğazlıyorlardı.
“Harikin kemali dehşetle icrayı faaliyet ettiği iki üç saat zarfında o koca Babıâli dairesi mübeddeli remad olarak mebni bulunduğu cesîm arsa açılmış ise de enkazın sönmek ihtimali olmaması ve yanmaksızın çöken ahşabın devamı ihtirakı o sahaya kimseyi yaklaştırmıyordu.
“Tekmil İstanbul âfakını tutan yangın kızıllığı infilâk-ı envarı subuhgâh ile zail olduğu zaman bile henüz ateş şiddetle devam ediyordu. Yağmacılıkda ileri gidip de canını ateşten esirgemiyen cahil yoldaşlardan ateşin gözüne kadar sokularak bâzı şeyler almak için alt katın henüz tutuşmuş mahallerine girip çıkanlar oluyordu.”
Bu yangın, bir mahzene sığınmış olan Alemdar Mustafa Paşanın bir barut fıçısını ateşliyerek intiharı ve içinde bulunduğu mahzenin üzerinde ve civarında bulunan yeniçerilerle beraber berhava olması ile sona erdi (B.: Mustafa Paşa Alemdar).
Babıâli arsası bir seneden fazla olduğu gibi kalmıştır, nihayet keşfi yapılarak yeni binanın 1800 keseye çıkacağı anlaşıldı, hâcegândan Tahsin Efendi bina emini tâyin edildi; Hicrî 1225 muharreminin onuncu (1810 şubatı) Müneccimbaşı Rakım Efendinin tâyin eylediği uğurlu saatte de temeli atıldı. Bir seneden az bir zamanda da bitirilip içi tefriş ve tanzim olundu.
1826 Yangını — Hicrî 1241 zilhiccesinin yirmi yedinci günü çıkan büyük Hocapaşa yangınında Babıâli’de yanmıştı. Yeniçeri ocağının lâğvından bir buçuk iki ay kadar sonra, Hocapaşada Elvan mahallesinde ateş çıkarak Yenikapuya uzandı; otuz altı saat devam ederek Babıâli, Çiftesaraylar, Büyükçarşı sayısız ev ve dükkân mahvoldu. (B.: Hocapaşa Yangınları). Tulumbacıların büyük ekseriyetini yeniçeriler teşkil ettiğinden, ocağın da lâğvedilmiş bulunmasından, ateşin önlenmesi halkın gayretine kalmış, buna şiddetli bir poyrazın inzimamı, yangının bir âfet halini almasına sebep olmuştu.
Vak’a-i Hayriyeden sonra Ağakapusu Meşiyhat dairesi ittihaz edilmiş, fakat teftişatı tamamlanamadığı için Şeyhülislâm efendi henüz nakletmemişti. Babıâli yanınca, sadırâzamın muvakkaten Ağakapusunda ikameti kararlaştı ve orası muvakkaten Babıâli ittihaz kılındı. Yangını müteakip Sadırâzam Selim Paşaya gönderilen hattı hümayunun sureti şudur :
“Be kazaen lillâhi taalâ muhterik olan Babıâlimizin be minnehü taalâ evvel baharda inşa olunmasına irademiz taallûk etmiş ve müstakil âharın bina emanetine hacet olmıyarak senin nezaretinle yapılmasına bilmüşaha sana emrü tenbihim südur eylemiş olduğuna binaen şimdiden kâffei malzemesini tedarik ve bir me’men mahalde hıfz olunmak üzere şimdilik ceybi hümayunumuz hazinesinden alelhesab olarak beşyüz kise akça tarafına gönderdim. Ancak senin açıktan memuriyetin uymayacağına binaen ebniyenin üzerine biraderin Halil Beyi memur idesin”.
Halil Bey, paşanın aynı zamanda hazinedarı idi, onun nezareti altında, Babıâli arsasının etrafında bazı arsalar daha satın alınarak yeni Babıâli daha büyük olarak inşa olundu. Bu münasebetle Lûtfi Tarihinin birinci cildinde Hicrî 1243 vekayii arasında şu malûmat verilmektedir: “Geçen sene binasına başlanan Babıâli ebniyesi tam olduğundan reyülevvelin birinci günü sadrı âli alayı mahsus ile yeni kapuya naklettiler. Nakil günü Duacı efendi ile sofularına ve binanın mutemedleriyle kavaslara yalnız dokuz yüz doksan beş kuruş îta ve taksim olunduğu o vaktin evrakında görülmüştür. Nakil gününün akşamı Serasker Hüsrev Paşa ve Kaptan İzzet Mehmed Paşa davetle Kapuya geldiler. O gece Mevlûdi şerif okundu ve tevhid icra edildi, yümün esbabına tevessül olundu.”
1839 Yangını — Ateş, Hicrî 1254 senesi zilkaadesinin beşinci pazartesi günü seher vakti Babıâlinin dahiliye dairesi altındaki ahırdan çıktı; söndürülemeyip bina tamamen yandı. Devlet işlerinin gecikmemesi için Babıâli memurlarına Veznecilerde, Necibefendi konağı (diğer ismiyle Zeynebhanım Konağı, yanan Fen ve Edebiyat Fakültesi binası) tahsis olundu; on gün sonra da eski Defterdar kapusu (Şehremaneti konağı) hazırlanarak oraya taşındılar ve 1844 e kadar orada kaldılar. Yeni Babıâliyi, devrin seçkin mimarlarından İstefan Kalfa yaptı, inşaat 1844 de bitip aynı yıla tekabül eden Hicrî 1260 rebiyülevvelinin altıncı pazartesi günü de resmi küşadı yapıldı; hattâ sıvaları bile henüz kurumamış, Sadırâzam Mehmed Emin Rauf Paşa ile devlet ricalinin ihtiyarları rütubetten hastalanmışlardı. Genç hükümdar Abdülmecid resmi küşaddan birkaç gün sonra Babıâliye gelmiş, binayı gezerek İstefan Kalfayı bir kıta iftihar nişaniyle talfit etmiş, memurlara iltifatta bulunmuştu. Babıâli, bu sefer kargir olarak yapılmıştı; yeri, yeni arsalar alınarak genişletildi. Babıâliye ilave olunan evlerin sahiplerine de Direklerarasındaki Yeniçeri kışlasının (Yeni odaların) yerinden arsalar verilmiş idi. Bu bina, (H. 1282) 1865 büyük Hocapaşa yangınından bir mucize kabilinden kurtulmuştu.
1878 Yangını — Ateş, Hicrî 1295 yılı cemaziyelevvelinin yirmi birinci perşembe gecesi, gece yarısından sonra, rivayete göre odacıların ihmalkârlığından, Babıâli binasının ortasına rastlayan Şûrayı Devlet dairesinden çıktı, altı saat devam etti, bu daire, altında bulunan Ahkâmı Adliye dairesi, Dahiliye ve Hariciye Nezaretlerine mahsus devairin ekserisi tamamen yandı. Sadaret dairesi fevkalâde gayret sarf edilerek kurtarılabildi. Yanan dairelerdeki resmî evrakın büyük bir kısmı mahvoldu.
1911 Yangını — Ateş, Hicrî 1329 yılı sefer ayının altıncı pazar günü sabaha karşı çıktı. İki ucunda bulunan sadaret dairesi ile Hariciye Nezareti kurtuldu. Orta kısmı teşkil eden Şûrayı Devlet ile Dahiliye Nezareti tamamen, Sadaret dairesinin de müsteşar mektupçu, teşrifatçı ve beylikçi odalariyle sadaret kalemi yandı. Yanan yerler arasında Vakanüvis odası da vardı, o sırada Vakanüvis bulunan merhum Abdurrahman Şeref Efendi bu nünasebetle şu satırları yazıyor:
“Odada bir hayli evrak mevcut idi, bâhusus divanı harbı örfî maiyetindeki komisyonda muayene edilen Yıldız evrakı meyanında tarihe ait olmak üzere bir hayli vesaik sureti mahsusada tarafı âciziye gönderilmişti ve Tarihi Lûtfinin derdesti intişar olan sekizinci cildine derc olunmak üzere küberayı zamanenin tasvirleri elde edilerek bir çoğu orada idi. Evvelce matbaaya gönderilmiş sekiz kıtasından başka diğerleri muhterik olmuştur. Harik Babıâli telgrafhanesinden zuhur ettiği rivayet olunmaktadır. İşbu harik münasebetiyle Tanin gazetesi sahib ve sermuharriri Hüseyin Cahid Bey yevmi mezkûrde Babıâli harikleri hakkında tarafı âcizanemden malûmatı tarihiye istediğinden “Onüçüncü karni Hicrîde Babıâli harikleri” serlevhasiyle Tanine gönderdiğim makale ertesi salı günü neşrolunmuştur.”
Theme
Event
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM040049
Theme
Event
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Description
Volume 4, pages 1762-1765
See Also Note
B.: Mustafa Paşa Alemdar; B.: Hocapaşa Yangınları
Theme
Event
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.