Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
BÂBIÂLİ BASKINI
10 Kânunusani 1328 perşembe günü öğleden sonra saat ikide Bâbıâliye vâki olan hücum ki bu hareketin neticesi olarak devlet idaresinin başında bulunan Kâmil Paşa ve kabinesi istifaya, daha doğru bir tâbir ile iktidarı terke mecbur olmuş ve Mahmud Şevket Paşanın Sadırâzam tâyin olunmasiyle İttihad ve Terakki Fırkası tekrar iş başına gelmişti.
Bu baskın yapılırken memleket en kara günlerini yaşıyordu, Bulgar orduları Çatalcaya kadar gelmişlerdi. Hükûmet alelâcele bir mütareke imzalıyarak lüzumlu fakat şerefsiz bir sulh yapmak için hazırlıklara başlamıştı. Orduda şiddetli bir kolera salgını hüküm sürüyordu; İstanbulun cadde ve sokakları Rumeliden İstanbula gelen muhacir arabalariyle dolu idi, her gün bunlardan yüzlerce açlıktan, sefalet ve hastalıktan oldukları yerde ölüyorlardı. Hükûmet mutlak bir aciz içinde idi; memleketin bu halinden faydalanarak İttihad ve Terakki Cemiyetinin tekrar orduyu ele almak için teşebbüse geçtiği bilinmeyen bir şey değildi; Bâbıâliye hücum edilerek kabineyi devirmek için çok evvelden hazırlıklar yapıldığı polisce tesbit edilmişti; buna karşı Meclisi Vükelânın aldığı tek tedbir İstanbul Muhafızlığından Bâbıâliye bir bölük asker getirtmekten ibaret oldu.
10 Kânunuevvel baskını iyi hazırlanmıştı. Memlekette umumî efkâr, yakından gördüğü sefaletten ve Edirn...
⇓ Devamını okuyunuz...
10 Kânunusani 1328 perşembe günü öğleden sonra saat ikide Bâbıâliye vâki olan hücum ki bu hareketin neticesi olarak devlet idaresinin başında bulunan Kâmil Paşa ve kabinesi istifaya, daha doğru bir tâbir ile iktidarı terke mecbur olmuş ve Mahmud Şevket Paşanın Sadırâzam tâyin olunmasiyle İttihad ve Terakki Fırkası tekrar iş başına gelmişti.
Bu baskın yapılırken memleket en kara günlerini yaşıyordu, Bulgar orduları Çatalcaya kadar gelmişlerdi. Hükûmet alelâcele bir mütareke imzalıyarak lüzumlu fakat şerefsiz bir sulh yapmak için hazırlıklara başlamıştı. Orduda şiddetli bir kolera salgını hüküm sürüyordu; İstanbulun cadde ve sokakları Rumeliden İstanbula gelen muhacir arabalariyle dolu idi, her gün bunlardan yüzlerce açlıktan, sefalet ve hastalıktan oldukları yerde ölüyorlardı. Hükûmet mutlak bir aciz içinde idi; memleketin bu halinden faydalanarak İttihad ve Terakki Cemiyetinin tekrar orduyu ele almak için teşebbüse geçtiği bilinmeyen bir şey değildi; Bâbıâliye hücum edilerek kabineyi devirmek için çok evvelden hazırlıklar yapıldığı polisce tesbit edilmişti; buna karşı Meclisi Vükelânın aldığı tek tedbir İstanbul Muhafızlığından Bâbıâliye bir bölük asker getirtmekten ibaret oldu.
10 Kânunuevvel baskını iyi hazırlanmıştı. Memlekette umumî efkâr, yakından gördüğü sefaletten ve Edirnenin düşmana bırakılarak yapılacak sulhdan dolayı hükûmetin aleyhinde idi. İttihad ve Terakki Cemiyeti böyle bir hareket hazırlarken yabancı muhitleri de düşünmüş, ve hareketten İstanbuldaki Alman ve Avusturya sefaretlerini de haberdar etmişti. Hatta Almanya elçiliği baştercümaniyle Bağdad Şimendiferleri müdürü Mösyö Hügmen de baskın yapıldığı sırada Bâbıâlide bulunuyorlardı.
Baskını yapanların hükûmet içerisinde ve Babıâlide tarafdarları olduğu muhakkaktır. Çünkü İstanbul muhafızlığının Bâbıâliye gönderdiği bir bölük asker, o sabah talime çıkarılmak vesilesi ile Bâbıâliden uzaklaştırılmış, yerine Anadolu rediflerinden yeni silâh altına alınmış bir müfreze bırakılmıştı. Bu müfrezenin de başında kumanda edecek tek bir subay yoktu.
İşte bu sırada yapılan Bâbıâli baskınını o vaktin dahiliye nâzırı Ahmed Reşid Beyefendinin (Ahmed Reşid Bey) kaleminden okuyalım:
“Sadırâzam Kâmil Paşanın iradei seniye tebliğine gelen mabeyin başkâtibini kabul etmek üzere meclis salonundan odasına gitmiş olduğu bir sırada, Bâbıâlinin büyük sofasından silâh sesleri üzerine evvelâ ne kadar aldanmış olduğunu ancak o vakit anlayan Harbiye Nazırı Nâzım Paşa yerinden fırlayarak bana hicab ve ıstırap ile baktıktan sonra, hızlı adımlarla yürüyerek gitti. Sonra Şeyhülislâm Efendi evvelden tasarlamış olduğu emin bir yere çekildi. Vükelâyı saireden bir çoğu salonu terkettiler. Yalnız Evkaf Nazırı Ziya Paşa, Bahriye Nezareti vekilliğinde bulunan bahriye feriki Rüstem Paşa benimle beraber salonda kalmayı tensip ettiler.
“Revolver sesleri fasılalı bir şekilde devam ediyordu. Fakat Bâbıâlideki bölüğün bu hücumu def’e kâfi olacağını bildiğinden müdahalesini bekliyordum. Böyle bir müdahale zuhur etmeyince pencereden etrafa bakındım; gördüm ki üzerlerindeki asker elbisesini henüz giymiş oldukları ve askerlik değil, bekçilik bile yapamıyacakları vehleten anlaşılan; yaşlı, mâlûl, cılız birtakım adamlar tüfeklerini âdi bir çıkın gibi ortasından tutmuşlar sağa sola bakınıp duruyorlar, yanlarında bir küçük zabit bile yok? Bu bedbahtlar ne yapacaklarını düşüne düşüne nihayet oradaki camiin duvarına yaslanarak — ıskat almak için bekliyen dilenciler gibi — çömeldiler.
“Halbuki diğer taraftan baskıncılar, sadaret dairesinin kapusu önünde nöbet bekleyen iki neferi, vazifesini yapmaya kalkışan Sadırâzam yâveri Nazif Beyi isimleri mazbutum olmayan diğer altı kişiyi şehid ettikten sonra camekânlı kapuyu kırarak girdikleri iç sofada Harbiye Nazırı Nâzım Paşa ile yaveri Kıbrıslı Tevfik Beyi de şehid etmişlerdi.”
Bâbıâli binası ve caddesi silâh sesleriyle çın çın öterken ekserisi sarıklı bulunan birkaç yüz kişilik baskıncılardan ayrılan altı kişilik bir heyet vükelânın içtima salonuna girerek orada bulunan üç kişiye iş başından çekilmelerini emrettiler. Onlar da bu emre itaat ettiler.
Başında Sadrâzam Kâmil Paşa olmak üzere vükelânın ekserisi daha ilk silah sesleri üzerine Bâbıâliden ayrılmışlardı. O zamanki Hariciye Nazırı Kapril Nuradonkiyan Efendi Pariste çıkan Le Temps gazetesinin 14 şubat 1913 tarihli sayısında çıkan siyasî bir hatırasında : “Meclisi vükelâ salonunda dışarıdan gelen silâh seslerini işitince yapılacağı günlerdenberi dillerde dolaşan baskının vâki olduğunu anladım. Siyasî mühim kâğıtları çantama doldurarak kilitledim. Fakat çantamı verecek mesul bir şahıs bulamadığım için masa üzerine bıraktım. Şahsıma ait evrakı alarak dışarıya fırladım. Ön kapudan çıkmayı tehlikeli bulduğum için arka kapudan dolaşarak Soğukçeşme karşısındaki kapudan tramvay caddesine çıktım.”
En salâhiyetli iki zatın anlattıklarına göre kolayca karşılanabilecek olan bu baskının bir hükûmet tebeddülüne sebep olması, devlet adamlarının aciz ve tereddütlerinden ziyade, memlekette Balkan Harbindeki mağlûbiyet ve iradesizlikten mes’ul gibi görünen, bilhassa hâlâ kahramanca müdafaa etmekte devam eden Edirne kalesini terke razı olan kabine aleyhine hissedilen umumî memnuniyetsizlikten İttihad ve Terakkinin istifade etmeyi bilmiş olmasındandır. Nitekim Bâbıâli baskınından sonra kurulan Mahmud Şevket Paşa kabinesi, Edirnenin terkedilemiyeceğini izah için büyük devletlerin İstanbuldaki elçilerine verdiği notada: “Edirnenin düşmana terkedileceği hakkındaki haber umumî efkârda o kadar büyük bir galeyan hâsıl etmiştir ki, sabık kabine istifaya mecbur olmuştur.” derken bilhassa bu noktayı tebarüz ettirmek istiyordu.
Muzaffer Esen
Tema
Olay
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Yazar/Üreten
Muzaffer Esen
Kod
IAM040042
Tema
Olay
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 4, sayfalar 1754-1756
Tema
Olay
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.