Hüseyin ( Bursalı ) – Geçen asır sonlarında ,1890-1895 arası,Zeyrek Yokuşunda oturur bir mütekaaid paşanın uşağı 18-19 yaşlarında güzelce bir oğlan olup kendisine her sokağa çıkışında pencereden laf atan ve delikanlıdan yüz bulamayan bir komşu kızının iftirâsı ile paşanın konağından kovulur,yeni bir kapu bulmak için Direklerarasındaki Uşaklar Kahvehânesine düşer (B.: Direklerarasında Uşaklar Kahvehânesi,cild 8,sayfa 4604) ,bir haftadan fazla bekler,kapu bulamaz.O zamanlar Küçükpazarda Erzurumlu Hoca derler bir derbeder şeyh molla vardı,kısmeti çıkmamış kızlara,kendisinde bir kusur görmediği halde kocaları tarafından bomanmış kadınlara,kibar konaklarında,şehzâde saraylarında gözden düşmüş odalıklara,azledilip de bir türlü yeni bir memuriyete tayin edilmeyen efendilere,beylere,paşalara kısmet,şirinlik,mansıb muskaları yazardı.Oturduğu eski harab bir konak her gün hâcet erbâbı ile dolardı.Uşak Hüseyine de birisi Erzurumlu hocayı sağlık vermiş,fakat kopuk oğlan konağa eli boş gittiğinden hoca efendinin çömezi oğlanı huzura sokmamış.Kahvehânede anlatırken devrin kalender şâiri Âşık Râzi de orada imiş,şu dört kıt'ayı bir kâğıda yazıp zarflamış,zarfı da kapamış, : - Delikanlı..şu mektubu götür Erzurumlu Hocaya ver..hatırımı kırmaz,sana bir kapu muskası yazar...demiş. Kapu muskası yazar....

Hüseyin ( Bursalı ) – Geçen asır sonlarında ,1890-1895 arası,Zeyrek Yokuşunda oturur bir mütekaaid paşanın uşağı 18-19 yaşlarında güzelce bir oğlan olup kendisine her sokağa çıkışında pencereden laf atan ve delikanlıdan yüz bulamayan bir komşu kızının iftirâsı ile paşanın konağından kovulur,yeni bir kapu bulmak için Direklerarasındaki Uşaklar Kahvehânesine düşer (B.: Direklerarasında Uşaklar Kahvehânesi,cild 8,sayfa 4604) ,bir haftadan fazla bekler,kapu bulamaz.O zamanlar Küçükpazarda Erzurumlu Hoca derler bir derbeder şeyh molla vardı,kısmeti çıkmamış kızlara,kendisinde bir kusur görmediği halde kocaları tarafından bomanmış kadınlara,kibar konaklarında,şehzâde saraylarında gözden düşmüş odalıklara,azledilip de bir türlü yeni bir memuriyete tayin edilmeyen efendilere,beylere,paşalara kısmet,şirinlik,mansıb muskaları yazardı.Oturduğu eski harab bir konak her gün hâcet erbâbı ile dolardı.Uşak Hüseyine de birisi Erzurumlu hocayı sağlık vermiş,fakat kopuk oğlan konağa eli boş gittiğinden hoca efendinin çömezi oğlanı huzura sokmamış.Kahvehânede anlatırken devrin kalender şâiri Âşık Râzi de orada imiş,şu dört kıt'ayı bir kâğıda yazıp zarflamış,zarfı da kapamış, : - Delikanlı..şu mektubu götür Erzurumlu Hocaya ver..hatırımı kırmaz,sana bir kapu muskası yazar...demiş. Kapu muskası yazar..demiş Delikanlı Râzinin dediğini lkçhgfdsözcvh çklmpouçhgfderdszc hçkuyr Râzinin manzum mektubu şu: Erzurumlu Hoca nazar et bana Ayak mühürleyip kul olam sana Bırak hanımları beyi paşayı Bir de garîbandan bana baksan a Gerçe cebim delik kokoz kopuğum Ama sırma kâkül gümüş topuğum Adım atışıma reşk ider köçek Muhabbet damında altın oluğum Göz ucuyla olsun bir nazar recâm Üstelik adaş da oluruz hocam Yağmur kuşağının altından geçsem Nikâh da düşer olursun kocam Kaş gözüm yerinde el ayak düzgün Bilmem ki tâliim ne için küskün Noksanım gaaliba şirinlik hocam Bir nusha da bana lütfeyle bugün Adının Hüseyin olduğu anlaşılan Erzurumlu Hocanın çömezi uşak oğlanı yine içeri almak istemez ise de Bursalı Hüseyin ayak direr,içeri girip maktubu hoca efendiye verir.Erzurumlu Hoca da okur,güler,ve az sonra da nusha yazdığı odasına çekilip uşak oğlana bir nusha getirir :“Boynuna tak..” der,şöyle bir de okur üfler. Ertesi sabah kahvehâneye bir efendi gelmiş,uzunca bir zaman mazul kalmış ve bir kaç gün evvel Erzurum vâli yeni bir mansıba tâyin edilmiş bir vâli paşa için gözü açıka bir uşak aradığını söylemiş,ve Bursalı Hüseyini gözü tutarak almış götürmüş.Oğlanın delişmence hâli,çapkınca tavrı paşanın da hoşuna gitmiş,ve bir ara boynundaki muska gözüne ilişince daha çok alâka göstermiş,Hüseyin de ahvâlini olduğu gibi anlatmış.Paşa delikanlının boynundan muskayı alıp açmış ve içinden Âşık Râzinin manzumesi çıkınca kahkahayı atmış. Sonra kendi boynunda benzeri bir muskayı göstererek : -O hocanın kalemi keskinmiş,bunu da bana bir hafta önce vermişdi,bak ben de mansıb aldım...demiş,demiş ama kendi muskasını açıp içinde ne yazılı olduğunu öğrenmeye cesâret edememiş (B.: Hüseyin Efendi ,Erzurumlu). Bibl.: Âşık Râzi Evrâkı Metrukesi,Defter.