Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
Hurrem Sultan maddesi
HURREM SULTAN – Onaltıncı Yüzyılın doğuda ve batıda en şöhretli kadını ; Kanunî Sultan Süleymanın gözde hasekisi ; aslı nereli olduğu bilinmiyor, Rus yahut Polonyalı olduğu söylenir. Avrupalı müverrihler, ona “Rosa” veya “Roksolana” (Roxelane) adını vermişlerdir. Bu ikinci isim şayanı dikkattir; malûmdur ki eski Slav kabilelerinden Karadenizin şimalindeki ovalarda yaşamış bir Roksolan kabilesi vardır. Hurrem'in, esirciler tarafından onlardan çalınıp kaçırıldığı akla pek yakın gelir.
Kanunî Süleymanın tahta çıktığı sıralarda, 1520 de on dört-on beş yaşlarındayken Osmanlı sarayına girmiş, daha Türkçeyi iyi konuşamazken genç Padişaha şehzade Mehmedi doğurmuş, cariyelikten padişahın nikâhlı karısı mevkiine, Haseki Sultanlığa yükselmişti; bür müddet sâdece gönül eğlencesi olarak kaldı.
Genç Padişahın yakın arkadaşı ve pek mahrem dostu Pargalı İbrahim Paşa sadrazam bulunuyordu; devlet işlerinde “Padişah demek o demekti”; sarayda, Sultan Süleymanın anası Hafasa Sultan, önüne geçilmez bir sîmâ idi; Padişahın ilk nikâhlısı ve ilk oğlu Şehzade Mustafanın anası Mahıdevran Sultan da saray âdet ve ananelerince haremi hümayunun valdeden sonra gelen kadınıydı. Bir zaman, Hurrem, Sultan Süleymanın gönül tahtının sultanı olarak yaşadı.. Seferlere giden kocasına aşk mektupları yazdı, bu mektuplara...
⇓ Devamını okuyunuz...
HURREM SULTAN – Onaltıncı Yüzyılın doğuda ve batıda en şöhretli kadını ; Kanunî Sultan Süleymanın gözde hasekisi ; aslı nereli olduğu bilinmiyor, Rus yahut Polonyalı olduğu söylenir. Avrupalı müverrihler, ona “Rosa” veya “Roksolana” (Roxelane) adını vermişlerdir. Bu ikinci isim şayanı dikkattir; malûmdur ki eski Slav kabilelerinden Karadenizin şimalindeki ovalarda yaşamış bir Roksolan kabilesi vardır. Hurrem'in, esirciler tarafından onlardan çalınıp kaçırıldığı akla pek yakın gelir.
Kanunî Süleymanın tahta çıktığı sıralarda, 1520 de on dört-on beş yaşlarındayken Osmanlı sarayına girmiş, daha Türkçeyi iyi konuşamazken genç Padişaha şehzade Mehmedi doğurmuş, cariyelikten padişahın nikâhlı karısı mevkiine, Haseki Sultanlığa yükselmişti; bür müddet sâdece gönül eğlencesi olarak kaldı.
Genç Padişahın yakın arkadaşı ve pek mahrem dostu Pargalı İbrahim Paşa sadrazam bulunuyordu; devlet işlerinde “Padişah demek o demekti”; sarayda, Sultan Süleymanın anası Hafasa Sultan, önüne geçilmez bir sîmâ idi; Padişahın ilk nikâhlısı ve ilk oğlu Şehzade Mustafanın anası Mahıdevran Sultan da saray âdet ve ananelerince haremi hümayunun valdeden sonra gelen kadınıydı. Bir zaman, Hurrem, Sultan Süleymanın gönül tahtının sultanı olarak yaşadı.. Seferlere giden kocasına aşk mektupları yazdı, bu mektuplara hasretini terennüm eden manzumeler ekledi, her sefer dönüşünde Süleymanın kolları arasına çılgın gibi atıldı.. Gebe kaldı, çocuk doğurdu, yine gebe kaldı, çocuk doğurdu. Şehzade Mehmedi, Şehzade Selim, Şehzade Bayezid, Şehzade Abdullah, Şahzade Cihangir ve bu oğlanlar arasında bir kız, Mihrimah Sultan takip etti. Yıllar geçtikçe, Sultan Süleyman Hareme daha kuvvetle bağlanıyordu. Cenk meydanlarında, İstanbuldan gelen mektupları açtıkça onun şu samimi hitaplarını okuyordu : “Canım pâresi Sultanım”,“Sultanım Padişahım”,“Benim devletimin güneşi, saadetimin sermayesi hazreti Sultanım”,“Canım pâresi, mübarek ayaklarını öptüğüm Sultanım hazretleri”,“Yüz bin firak hasretiyle ellerine, ayaklarına kapandığım Padişahım..” diye başlıyan güzel kadın, hemen her mektuna, Muhibbi adı ile şiirler yazan kocasına beyitler, kıtalar söylüyordu:
Ey Sâbâ! Sultanıma zârü perişan
deyesin
Gül yüzünsüz işi bülbül gibi efgan
deyesin
Bu mektuplara aynı sıcak aşk ile cevaplar yazan Sultan Süleyman, her mektubunun yanına, güzel haremi için yüksek kıymetli bir hediye eklemesini unutmuyordu.
Bir zaman geldi, Hurrem Sultan, oğullarının ve bilhassa büyük oğlu şehzade Mehmedin istikbalini düşünmeğe başlamıştı. Taht için önde, Mahıdevran Sultanın Şehzade Musatfası vardı. Bu prens, Sadrazam İbrahim Paşa tarafından İstikbalin imparatoru olarak büyük bir dikkatle yetiştiriliyordu. Aynı itinalı tahsil ve terbiyeyi ören Hurremin Mehmedi ise, Sultan Süleymanın en güzel ve en sevgili oğluydu, Padişah, Mehmede “Şehzadeler güzidesi” derdi. Hurrem, kendisine aşk zinciriyle bağlı Padişahtan, veliahtlığı Şehzade Mehmede temin etmek için çalışmaya başladı. Mahıdevran Sultan istikbâlin vâlide sultanlığı yolunda rakibesini küçümsemedi, fakat, kaba kuvvetle mücâdele gafletini gösterdi; ve bir gün Hurreme fiilen tecavüz etti, dayak attı, saçlarını yoldu ve yüzünü tırnaklariyle yaraladı. Vakayı duyan Padişah dildadesini huzura çağırdı, Hurrem: Bende bakılacak yüz kalmadı” haberini yollıyarak gitmedi. Bu vakadan sonra Mahıdevran tamamen gözden düştü. Valde Hafsa Sultanın ölümü (1534 ) de sarayda bütün hâkimiyeti Hurremin eline verdi.
Güzel Roksalan bundan sonra bütün kinini veliahd Şehzade Mustafaya çevirdi. Fakat bu şehzadeyi saltanat haklarından mahrum etmek kolay değildi. Şehzade, Sadrazam İbrahim Paşa gibi sonsuz bir nüfuz sahibi tarafından himaye ediliyordu. Onun için de evvelâ Sadrazamı ortadan kaldırmak lâzımdı. Hurrem Sultan, bu büyük işler için kuvvetinin kâfi gelmiyeceğini bildi. Devlet erkânı arasından bir müttefik aradı ve en iyisini seçdi. Bu zat, vezirlerden Hırvat Rüstem Paşa idi. Paşa, genç, yakışıklı ve çok haristi. Gözü Sadaret mevkiindeydi ve Padişahın da itimadını kazanmıştı. Hurrem, Sultan Süleymanı iknâ ederek genç Hırvata evvelâ kızı Mihrimahı nikâhlatdı ve damat edindi. Nihayet, Sultan Süleymanın bir zayıf anından istifade edildi; ve İrâkeyn Seferi dönüşünde İbrahim Paşa boğduruldu (1536). Bir müddet sonra Rüstem Paşa Hurremin nüfuzu ile Sadrazam oldu. Bu sefer Hurrem daha büyük bir facia hazırladı Padişahı öz evlâdı Şehzade Mustafa aleyhine tahrik etti. Rüstem-Hurrem fesat mihveri, veliaht prensi, ordunun ve askerin sevgisine dayanarak babasını tahttan indirmek tasavvuru ile itham ediyordu. Bu sırada beklenmedik bir hâdise oldu; Şehzadeler güzidesi Mehmed kısa bir hastalığı müteakip öldü (1543). Bir taraftan en sevgili oğlunun ölümü, diğer taraftan en büyük oğlunun ihaneti haberi, seferler ve siyâsi garibelerle yorgun pâdişahı ürkütdü ve ellerini evlât kanıyla lekeledi: 1553 de Nahcivan seferine çıkan Sultan Süleyman, Konya Ereğlisinde orduya iltihak eden Şehzade Mustafayı, otağı hümayunda babasını ziyarete geldiğinde pek vahşiyane bir şekilde boğdurttu. Halk ve asker, 39 yaşında, istikbal için çok şeyler vaadeden Şehzadenin kimler tarafından yok edildiğini biliyordu.
Hurrem Sultan nihayet gayesine ermişti, ikinci oğlu Selim veliahd oldu, fakat herkesin nefretini kazandı. Beş yıl daha, herkesin menfuru olarak yaşadı ve 1558 de öldü. Süleymaniye camii avlusunda Mimar Sinan tarafından yapılmış türbesine defnedildi.
Bugün İstanbulda “Haseki” denilen semt, Hurrem sultanın hatırasını taşır. Kanunî Süleymanın sonsuz bir aşkla bağlandığı bu kadın, burada, Mimar Sinana bir cami, bir hastahane, bir imaret ve bir büyük çifte hamam yaptırtmıştı. Bu binalar, klâsik mimarimizin pek güzel eserlerindendir.
Hüsnü KINAYLI
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Madde Başlığı
Yazar/Üreten
Hüsnü Kınaylı
Kod
H40A008
Tema
Kişi
Konular
Hurrem Sultan, Hürrem Sultan, Süleyman I (Sultan), Haseki, Rosa, Roksolana, Roxelane, Karadeniz, Black Sea, Mehmed (Şehzade), Mehmed (Prince), Haseki Sultan, İbrahim Paşa (Pargalı), Hafasa Sultan, Mustafa (Şehzade), Mustafa (Prince), Mahıdevran Sultan, Harem-i Hümâyûn, Selim (Şehzade), Selim (Prince), Bayezid (Şehzade), Bayezid (Prince), Abdullah (Şehzade), Abdullah (Prince), Cihangir (Şehzade), Cihangir (Prince), Mihrimah Sultan, Muhibbi, İbrahim Paşa (Sadrazam), İbrahim Pasha (Grand vizier), Rüstem Paşa (Hırvat), Konya Ereğlisi, Süleymaniye Camii, Süleymaniye Mosque, Sinan (Mimar), Mimar Sinan, Mimar, Architect, Hüsnü Kınaylı
Tür
Belge
Biçim
Baskı, El yazısı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
İstanbul Ansiklopedisi Hur bölümü için yazılmış metin. Bir gazete yazısı alıntılanmıştır.
Not
Kâğıt üzerine tükenmez kalem. Belgeye kupürler yapıştırılmış, kupürün üzerinde tükenmez kalemle düzeltmeler yapılmıştır.
Provenans
İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, Kadir Has Üniversitesi ve Salt iş birliğiyle erişime açılmıştır.
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.