Entries
		Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
	Volumes
		Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
	Archive
		Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
	Discover
		Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
	DURSUN CEVLÂNÎ (Âşık)
					
					
									Çağdaş halk şâiri, aslı Sarıkamışlıdır, 1900 de orada doğmuş, şiirler yazmış ve 135 yaşında ölmüş bir askerin oğludur; 7-8 yaşında ilk okulu giderken Yusuf Dayı adında omuzunda sazı ile bir âşık görmüş, saza hayran olmuş, anasına yalvarmış ve bir saz aldırmışdır ve kendisini âşıklık yoluna, önce farkında olmadan, böylece sürüklenmişdir. Halasının Çiçek adındaki kızını sevmiş, iki çocuk arasında mâsum bir aşk başlamış, o sıralarda Birinci Cihan Harbi başlamış ve Dursun Ermeni çetecilerinin eline esir düşmüş, türlü eziyet altında Tiflise götürülmüş. İki sene kadar sonra kurtulup Sarıkamışa döndüğünde bütün âilesi halkının, mâşukası Çiçek Kızı da dahil, ermeniler tarafından vahşiyâne kesilmiş olduğunu öğrenmiş; ve sazı ile acıları terennüm ede ede diyar diyar dolaşmaya başlamış. Kağızmanın Yalnızağaç mevkiinde Çiçeğe benzeyen bir kız görmüş, sevmiş, sevilmiş ve adı Lâlezar olan bu kız ile evlenmiş, üç oğlu olmuş, fakat Lâlezarı da ânî bir ölümle kaybedince tekrar perişan olmuş, üç evlâdının sefil olmaması için tekrar evlenmiş, o kadından da bir kızı ile bir oğlu olmuş, fakat bu ikinci hanımla rûhen bağdaşamamış, çocuklarını mekteplere yerleşdirerek hanımı terketmiş ve yine dolaşmaya başlamış.
1945 yılında İstanbula gelen Âşık Dursun Cevlânî Büyük Doğu mecmuası muhâbiri Nejad Muhsino...
								⇓ Read more...
								
									Çağdaş halk şâiri, aslı Sarıkamışlıdır, 1900 de orada doğmuş, şiirler yazmış ve 135 yaşında ölmüş bir askerin oğludur; 7-8 yaşında ilk okulu giderken Yusuf Dayı adında omuzunda sazı ile bir âşık görmüş, saza hayran olmuş, anasına yalvarmış ve bir saz aldırmışdır ve kendisini âşıklık yoluna, önce farkında olmadan, böylece sürüklenmişdir. Halasının Çiçek adındaki kızını sevmiş, iki çocuk arasında mâsum bir aşk başlamış, o sıralarda Birinci Cihan Harbi başlamış ve Dursun Ermeni çetecilerinin eline esir düşmüş, türlü eziyet altında Tiflise götürülmüş. İki sene kadar sonra kurtulup Sarıkamışa döndüğünde bütün âilesi halkının, mâşukası Çiçek Kızı da dahil, ermeniler tarafından vahşiyâne kesilmiş olduğunu öğrenmiş; ve sazı ile acıları terennüm ede ede diyar diyar dolaşmaya başlamış. Kağızmanın Yalnızağaç mevkiinde Çiçeğe benzeyen bir kız görmüş, sevmiş, sevilmiş ve adı Lâlezar olan bu kız ile evlenmiş, üç oğlu olmuş, fakat Lâlezarı da ânî bir ölümle kaybedince tekrar perişan olmuş, üç evlâdının sefil olmaması için tekrar evlenmiş, o kadından da bir kızı ile bir oğlu olmuş, fakat bu ikinci hanımla rûhen bağdaşamamış, çocuklarını mekteplere yerleşdirerek hanımı terketmiş ve yine dolaşmaya başlamış.
1945 yılında İstanbula gelen Âşık Dursun Cevlânî Büyük Doğu mecmuası muhâbiri Nejad Muhsinoğluna şunları söylemişdir :
“İstanbula konser vermek ve pilâk doldurmak için geldim ama... evveliyatı var bu işin; halkevlerinin 10 uncu yıldönümünde Ankaraya gittimdi. Gösterdiğim muvaffakiyet üzerine bana bonservis verdiler, beni takdir ettiler. İyi, hoş; ben de altta kalmıyayım dedim. Devlet konservatuarı hesabına meccanî olarak pilâk doldurdum; şimdi radyoda boyuna eserlerim çalınır, söylenir, bize aç mısın, tok musun diyen yok... Bu bir tarafa; Kağızmandan İstanbula kadar uğradığım şehirlerdeki halkevlerinden ekserisinde karşılaştığım muamele beni ayrıca üzmüşdür.
“Evvelâ Erzuruma geldim, halkevinde konser verdim. İyi karşıladılar, yardımda bulundular. Keza Erzıncan Halkevinde de öyle... Oradan eşya tireniyle Divrigiye giderken tirenler çarpıştı, yetişen imdat tireni bizi Sıvasa getirdi. Oranın Halkevinde bu vak’ayı sazla anlattım. Yıldızeli Enstitüsünde de konserler verdikten sonra Tokada geldim. Tokad Halkevi Reisi yüzüme bakmadı. Orada perişan kaldım. Oradan Amasyaya geldim. Orada saz şairi Feryadî İsmail Hakkı ile boy ölçüştük. Sonra Samsuna, oradan Sinoba geçtim. Oranın Halkevi Reisi terzi Murad Bey namında biri hiç yüzüme bakmadı. Ben “konser vermek istiyorum” deyince bu zat “konser de nedir?” diye sordu. Zonguldaktan da birgüzel kovulduktan sonra geldim İstanbula... Asıl, Eminönü Halkevinde karşılaştığım vak’a güzeldir. Oraya müracatımda tanımadığım bir zat bana aynen şöyle dedi : “Biz buradaki sahnemizde, “alafranga çalgı çalıyoruz. Size burada sıra ve yer yoktur.” Bu cevap üzerine yüreğimdeki ateş söndü. Halkevinden müteessir ve bitkin çıktım.
“Şimdi Beşiktaşta Kilise Meydanında bir kahveye bağlandım. Her gün o kahvede çalıp söylüyor ve nafakamı çıkarıyorum. Bütün emelim de burada pilâk doldurmak veya buna benzer bir musikî işi yaparak yol masrafımı çıkarmaktan ibaret... Karımı değil ama, çocuklarımı çok özledim.” (Büyük Doğu, 1945).
Bu satırların yazıldığı sırada, 1967, Âşık Dursun Cevlânî Ankarada yerleşmiş bulunuyordu. Hayatını kalenderâne ve kanaatkârâne temine çalışıyordu.
Dursan Cevlânî
(Resim : anonim)
								
							Theme
							Person
						Contributor
							
						Type
							Page of encyclopedia
						Share
							X
									FB
									
								Links
							→ Rights Statement
								→ Feedback
								
							Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
														
						TÜM KAYIT
						Identifier
						IAM090329
					Theme
						Person
					Type
						Page of encyclopedia
					Format
						Print
					Language
						Turkish
					Rights
						Open access
					Rights Holder
						Kadir Has University
					Description
						Volume 9, pages 4774-4775
					Note
						Image: volume 9, page 4774
					Theme
						Person
					Contributor
						
					Type
						Page of encyclopedia
					Share
						X
								FB
								
							Links
						→ Rights Statement
							→ Feedback
						Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
						
					
