Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
Göksu Kasrı maddesi
GÖKSU KASRI – İstanbul Boğazının Anadolu yakasında Anadolu Hisarının hemen yakının ve iki dere arasındaki büyük çayır, mesirede Osmanlı pâdişahlarının biniş kasırlarındandı ;pâdişahlar bu mesireye günü birliğine eğlenmeye gelirlerdi. Bir pâdişahın birkaç gece, bir müddet kalması için gereken teşkilâtı, meselâ mutfağı yokdu.İkinci Sltan Mahmudun ilk yıllarında Enderunda yaşamış Hâfız İlyas Efendinin “Vekaayii Letâifi Enderun” isimli hâtıra notları-tarihçesinde bu husus aydın olarak görülmektedir, o pâdişahın Göksu binişlerinde öğle yemekleri dâimâ etraftaki rical ve kibar yalılarından temin edilmişdir (B.:Biniş,cild 5, sayfa 2798 ;Göksu Binişleri).
Göksuda ilk kasrın ne zaman, ve gaayet büyük olan o mesirenin nereseinde yapıldığı bilinmiyor. Buradaki ilk yapıların bir havuz ve selsebil-çeşme ile bir namazgâh sedinden ibâret olduğu tahmin edilebilir, ve burada ,bütün hasbağçelerde olduğu gibi ,muhafazası için “Usta” unvanını taşıyan bir zâbitin emrinde bir mıkdar bostancı neferi bulundurulmuşdur.
Göksuya ilk rağbeti gösteren pâdişah, Onyedinci Yüzyılın ilk yarısında Dördüncü Sultan Murad olmuşdur.Müverrih Naimâ Efendi hicrî 1044(M.1634 – 1635)vak’aları arasında, Dördüncü Sultan Muradın ihtisas sâhibi has nedimi Abaza Mehmed Paşayı îdam ettirdiği günün gecesini Göksuda geçirmiş oldu...
⇓ Devamını okuyunuz...
GÖKSU KASRI – İstanbul Boğazının Anadolu yakasında Anadolu Hisarının hemen yakının ve iki dere arasındaki büyük çayır, mesirede Osmanlı pâdişahlarının biniş kasırlarındandı ;pâdişahlar bu mesireye günü birliğine eğlenmeye gelirlerdi. Bir pâdişahın birkaç gece, bir müddet kalması için gereken teşkilâtı, meselâ mutfağı yokdu.İkinci Sltan Mahmudun ilk yıllarında Enderunda yaşamış Hâfız İlyas Efendinin “Vekaayii Letâifi Enderun” isimli hâtıra notları-tarihçesinde bu husus aydın olarak görülmektedir, o pâdişahın Göksu binişlerinde öğle yemekleri dâimâ etraftaki rical ve kibar yalılarından temin edilmişdir (B.:Biniş,cild 5, sayfa 2798 ;Göksu Binişleri).
Göksuda ilk kasrın ne zaman, ve gaayet büyük olan o mesirenin nereseinde yapıldığı bilinmiyor. Buradaki ilk yapıların bir havuz ve selsebil-çeşme ile bir namazgâh sedinden ibâret olduğu tahmin edilebilir, ve burada ,bütün hasbağçelerde olduğu gibi ,muhafazası için “Usta” unvanını taşıyan bir zâbitin emrinde bir mıkdar bostancı neferi bulundurulmuşdur.
Göksuya ilk rağbeti gösteren pâdişah, Onyedinci Yüzyılın ilk yarısında Dördüncü Sultan Murad olmuşdur.Müverrih Naimâ Efendi hicrî 1044(M.1634 – 1635)vak’aları arasında, Dördüncü Sultan Muradın ihtisas sâhibi has nedimi Abaza Mehmed Paşayı îdam ettirdiği günün gecesini Göksuda geçirmiş olduğunu kesin olarak kaydediyor : :“..pâdişah hazretleri o gece Anadolu Hisarı civarında Bostancıbaşı Doce’nin (B.:Mehmed Paşa, Doce; Mehmed Paşa, Abaza) tertib ettiği hatîrei zîbâda idi..” diyor. B.: Abaza
Etrâfı duvarla çevrilmiş o hatîrei zîbâ eger Büyük Göksu Deresi kenarında ise, derenin alt kısmı Kale’nin ve kaleye nisbetle anılan köyün hemen kenarından geçdiği için, derenin üst kısımlarında olması gerekir;eger denize yakın bir yerde ise, ki öyle olması gerekdiğini tahmin ederiz, Küçük Göksu tarafında bulunması zarurîdir. Yüz yıl sonraki kayıdlar da bu tahmini teyid eder.
Lâle Devrini kapatan 1730 ihtilâlinde, Halicin bitimindeki iki dere boyunda, Alibey Deresinde Âsafâbâd ve Kâğıdhâne Deresinde Sâdâbâd tahrib edilmişlerdi. O ihtilâlin osmanlı tahtına oturttuğu Birinci Sultan Mahmud (1731-1754) Boğaziçinde Göksuya rağbet etti, ve o pâdişah için sadırâzım Divitdar Mehmed Paşa 1751-1752 arasında meşhur mesirenin Küçük Göksu Deresinin denize döküldüğü noktanın yerde yeni bir kasır yapıldı yaptırıldı. Hadikatül Cevâmi şunları yazyor :
“.. Sadırâzam Divitdar Mehmed Paşa mahalli mezbûrun tecdidine himmet idüb şehremini mâzullerinden Yusuf Efendiyi binâemini tayin etti, 840 zirâ arsa üzerine bir kasrı âlî bünyad olunmış, cânibi cenubisindeki dağdan müstakil su cereyan ettirilüb havuz, ve fıskiye ve selsebil inşâsı ile kemâli mertebe ziynet verilmişdir. Şuerâdan Râsih Mehmed Efendinin binasına söylediği tarihdir :
Şehinşâhı muazzam pâdişâhı emced ü ekrem
Deri cûdinde âlem mazharı lutfü atâ oldu
Esâsı ma’delet Sultan Mahmud Hânı mey tal’at
Hilâfeti saltanat zâti ile revnak fezâ oldu
Bütün dünyâyı mâmur eyledo mîmârı ikbâli
Nice hayri hasenâtı her tarafda rünümâ oldu
Safâyi tab’i pâki şehriyâr muktezâsiyle
Müferrah çok mahal yümni eserle pür safâ oldu
Ez an cümle Küçüksûye büyük rağbet olub zâhir
Bu def’a ol dahi melhuzi aynı îtinâ oldu
Ferahda misli yok âbu hevâda bî nazir elhak
Ne deklû iltifât olsa sezâ ender sezâ oldu
Hususâ böyle bünyânı muallâ kasrı bî hemtâ
Adîlin görmemiş dünyâ aceb sâhilsarâ oldu
Boğaz içre nize nüzhetgehi şâhâne var ammâ
Bu nev tarh mücessem cümleden ruh âşinâ oldu
Zehî tertibi zîbâ munzatam âramgehi ra’nâ
Ki nakşi dilkeşi bir gülşeni behcet fezâ oldu
Malur mu jengi nam âyînei dilde temâşâ it
Bu beytin müstakilen mısraeyni dilpesendinden
İki târihi garrâ Râsihâ feyzi Hüdâ oldu
“ Çün ihyası olub Sultan Mahmud Hânı cemcâhın ”
1165 (1751-1752)
“ Küçüksu bir büyük nüzhetgehi kânı safâ oldu ”
1165
“Kasrı hümâyuni mezkûr zaman zaman tâmir olunduğundan sbaşka cennetmekân Sultan Selim Hânı Sâlis hazretlerinin ve pâdişâhı zeman Sultan Mahmud Han efendimiz hazretlerinin emri hümâyunları ile tecdid olunmuşdur. Nüzhetgâhı mezburda dahi müstakil bostancı ocağı olub ocağa mahsus bir mescidi şerif dahi vardır..”.
O derenin kadimden beri adı ola gelmiş “Küçük Göksu Deresi” isminden kısaltarak mesirenin o dere kıyısı tarafına “Küçüksu” diyen ilk kalem sâhibinin Râsih Mehmed Efendi olması muhtemeldir.ama kasra yine “Göksu Kasrı”denilmişdir.
Hicrî 1227-1246 (M.1812-1831) yılları arasında Enderunda yirmi kalmış olan Hafız İlyas Efendi (Hekimbaşı Behcet ve Abdülhak Molla Efendilerin kardeşi) “Vekaayii Letâifi Enderun” adını verdiği hâtıralarında, hizmetinde bulunduğu İkinci Sultan Mahmudun saltanat binişlerinden bahsederken (B.: Biniş, Binişi Hümâyun, cild 5, sayfa 2798) bu kasırdan hep Göksu Kasrı adı ile bahseder. Göksu Kasrına “Küçüksu Kasrı” denilmesi,zamanımızdaki kasır yapıldıktan sonra başlamışdır( B.: Küçüksu Kasrı).
Aşağıdaki satırları Hâfız İlyas’ın hâtıralarından alıyoruz :
“12 receb 1227 (22 temmuz 1812) pazartesi günü Göksu Kasrına saltanat binişi oldu. Öğleden gün batıncaya kadar türlü şekilde eğlenildi. Bir ara maiyetde bulunanlara köşkün içindeki salıncağa binmek için izin verildi. Tüfek atıcılar konulan hedeflere atış yaprılar. Akşama doğru pâdişah yiyecek birşeyler hazırlanmasını emretti ;civar yalılardan yemekler gönderildi..”
“10 cemâziyelâhir 1228(10 haziran 1831) pâdişah Göksuya gitti, orada bulunan bostancılara ihsanlar verdi. Kasrın bekcisi olan adamın Mustafa adında güzel bir oğlu, çocuğu gören pâdişah çocuğun sarayda Hazîne Koğuşuna alınmasını ferman etti”
“30 receb 1228( 29 temmuz 1813) pazartesi günü Göksuya gidildi. Köşkde pâdişahın oturduğu odayı Hasodalılar döşedi. Şeyhülislâm Dürrîzâde pâdişahın yanında kaldılar,giderler kendilerini uğurlamak için iki sıralı dizilmiş pâdişah bendelerine avuç avuç altınlar verdiler, bir büyük şan oldu. Pâdişah tüfekle atış yapdı ve üçüncü atışda nişanı vurdu. Ondan sonra Enderun ağaları da bir kaç nöbet tüfek atışı yapdılar.Atışlarda nişan olarak Göksu testileri konulmuşdu. Yemekden sonra saz faslı oldu.Müsâhiblerden Derviş İsmail (Büyük Dedeefendi diye meşhur Hamâmîzâde İsmail Efendi) beyâtî bir taksim yapdı, sonra şu meşhur beste okundu:
Bir günce femin yâresi vardır ciğerimde
Âteş dökülürse yeri vardır âhi serimde
Her lâhze hayâlin duruyor dîdelerimde
Takdîre nedir çâre bu varmış kaderimde...
“Kalkış emri verildi,pâdişah filikai hümâyun ile Beşiktaş Sarayına döndü..”
“ 5 şaban 1230 (13 temmuz 1815) Göksuya saltanat binişi oldu. Enderun ağaları en güzel esvablarını giymişlerdi. Saltanat sandallarına binerek Göksuya giderken yolda sandallar yarışdılar, hayli cünbüşlü bir gidiş oldu.Köşkde Biniş Peşkirağası Tüfekcibaşı Mehmed Bey gereken şeyleri hazırladı; sonra Enderun Ağaları İskelede pâdişahı beklediler; pâdişah tam öğle namazı vaktinde geldi ve hemen namaza duruldu. Akşama kadar biniş yerlerinde oala gelen şekilde eğlenildi. Boğaziçi cennet gibiydi..”
“ 15 zilkaade 1233 (16 ekim 1818) perşenbe günü Göksuya saltanat binişi oldu, pâdişah iki saat kadar deniz tarafındaki köşkde oturdu, Enderun ağalarının mukallidleri salıncağa bindiler, hayli eğlenildi. Akşam üstü Beşiktaş Sarayına dönüldü ”.
“ 11 şaban 1234 ( 5 haziran 1819) pazartesi günü saltanat takımı ile Göksuya gidildi. Sadırâzam Derviş Paşa ile şeyhülislâm Mekkîzâde Efendi de geldiler, iki saat kadar pâdişahın yanında kaldılar. Onlar gittikden sonra Enderun Ağaları huzura çağırıldı. Biniş yerlerinde yapıla gelen şeyler yapıldı ve her sınıf hünerini gösterib ihsanlar aldı. Kemankeşler ok atma yarışması yapdı. Akşam yemeği Göksu Kasrında yendi. Enderun Ağaları sofraya sahın sahın yemekler taşırken ,saz takımı da sûzidilâra faslında i icrâyi âhenk etti, şu beste okundu :
Çîni geysûsine zencîri teselsül dediler
Döndüler sonra tahâdır diye kâkül dediler..
“ Pâdişah ikindi namazını cemaatle kıldı, namazdan sonra da deniz kenarında bekleyen 24 çifte al koçulu saltanat sandalına binerek saraya döndü..”
“ 18 şevval 1235 ( 29 temmuz 1820 ) perşenbe günü Göksuya saltanat binişi oldu, öğleden gün batıncaya kadar türlü zevklerle eğlenildi. İkindi zamanı Enderun ağalarının dinlenmesine izin verildi. Civardaki kibar ve rical yalılarından yemekler gönderilmişdi, onlar yendi. Yemeğe başlanırken de bir saz faslı oldu. Saz, Müezzinbaşı Şâkir Ağanın kardeşi Çavuş Mustafa Ağanın bir keman taksimi ile başladı. Hânende çavuşlardan Dellâlzâde İsmail Ağa ,ki emsâli arasında pek seçkin hânende idi, şâir Râsih Efendinin şu şarkısını okudu :
Bir bakdı ki sermesti gazab çeşmi siyehle
Deldi ciğerim hançeri hunrizi nigehle
Kim söyleşir artık bu kıyâfetde o şehle
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
“Ardında da şu beyâtî beste okundu :
Ey gamze söyle..zahmi dilden zebânım ol
Ey çâki sîne..nushai şerhi beyânım ol
Ey huni dîde.. ben diyemem yâre derdimi
Sen rûyi zerdim üzre gel tercemânım ol
“Sâzendelere hanendelere ihsanlar verildi. Saltanat sandallarına binilip akşam üzeri Beşiktaş Sarayına dönüldü ”.
“ 29 şabaş 1236 ( 1 haziran 1821) perşenbe günü Göksuya gidildi. Enderun Ağaları soyundular, pâdişah huzurunda güreşdiler, güreşde birbirlerine yapdıkları oyunlar herkesi memnun etti. İkindiye doğru biraz saz dinlendi, akşam üzeri de Beşiktaş Sarayına dönüldü..”
Hâfız İlyas Efendinin hâtıralarında İkinci Mahmudun Göksu binişleri üzerine son kayid budur. Türlü gaaileler, o arada Yeniçeri Ocağının kaldırılması, tâlimli asker ocağı olarak Asâkiri Mansûrenin kurulması, padişahın asker tâlimleri ile bir bölük kumandanı yakınlığı ile meşgul olması, Enderun teşkilâtında yapılan büyük değişiklik binişleri, saz söz fasıllarını, pehlivan güreşlerini unutturmuşdur. Öyle sanıyoruz ki 1821 yılından sonra Göksu Kasrı uzun zaman bekciler elinde kalmış, ahşab kasır harab olmuş, ancak Tanzimatdan sonradır ki Göksu Mesîresi âlemleri tekrar canlandığında yıkılan eski ahşab kasrın yerine zamanımızdaki kasır, şimdi “Küçüksu Kasrı” denilen binâ yapılmışdır.
Prof. Semâvi Eyice tarafından yazılmış aşağıdaki satırları Türk Ansiklopedinin “Göksu” maddesinden alıyoruz :
“.. Sultan Abdülmecid Göksu kasrını yıkdırarak H.1273 (1856-1857) de yerine şimdiki binâyı yaptırtmış, fakat dış görünüşünü sâde bulan Abdülaziz, kasrın cebhelerini fazla ağır kabartma süsler ile kaplatmışdır. Pâdişahın gündüzleri birkaç saat kalması için bir biniş kasrı olarak yapılan Göksu Kasrı, bir bodurum üzerinde iki katdan ibâret olup ,her katda bir sofaya açılan odalardan ibârettir. Cebheleri kaplayan, muayyen bir üslubu aksettirmeye aşırı derecede kalabalık süsler Göksu Kasrına neşeli bir görünüş vermektedir. Bağçeyi çeviren dökme parmaklık ile bağçe kapularının mermer söveleri de aynı derecede süslüdür. Göksu Kasrı 1968-1969 kışında tâmir edilmekte idi..” (S. ,Eyice).
Kasır zamanımızda artık “Küçüksu Kasrı” ismi ile anılmaktadır (B.:Küçüksu Kasrı ; Küçüksu Meydan Çeşmesi ;Küçüksu Mescidi) .
Tema
Yapı
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Madde Başlığı
Kod
G2031
Tema
Yapı
Konular
Göksu Kasrı, Göksu Pavilion, Naima Efendi (Müverrih), Hadîkatü'l-Cevâmi (Hüseyin Ayvansarayi), Hafız İlyas Efendi, Semavi Eyice, Vekāyi-i Letaif-i Enderun (Hızır İlyas), Abaza Mehmed Paşa, Murad IV (Sultan), Doce Mehmed Paşa (Doçe), Mahmud I (Sultan), Mehmed Paşa (Sadrazam Divitdar), Yusuf Efendi, Sultan Selim Han, Sultan Mahmud Han, Biniş, Biniş-i Hümâyûn, Şeyhülislam Dürrizâde Abdullah Molla, Shaykh al-Islam Dürrizâde Abdullah Molla, Rüşdü Paşa, Rüşdü Pasha, İsmail Derviş, Peşkirağası Tüfekçibaşı Mehmed Bey, Derviş Paşa (Sadrazam), Derviş Pasha (Grand vizier), Şeyhülislâm Mekkîzâde Efendi, Shaykh al-Islam Mekkizade Efendi, Şakir Ağa (Müezzinbaşı), Mustafa Paşa (Çavuş), Mustafa Paşa (Sergeant), Dellalzâde İsmail Ağa, Şair Rasih Efendi, Poet Rasih Efendi, Türk Ansiklopedisi, Türk Ansiklopedisi (Encyclopedia), Abdülmecid I (Sultan), Abdülaziz I (Sultan), Küçüksu Kasrı, Küçüksu Pavillion, Küçüksu Meydan Çeşmesi, Küçüksu Fountain, Küçüksu Mescidi, Küçüksu Masjid
Tür
Belge
Biçim
Daktilo yazısı, El yazısı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
İstanbul Ansiklopedisi Göksu-Gökyay bölümü için yazılmış metin
Not
Kâğıt üzerine daktilo. Madde numarası ve düzeltmeler tükenmez kalemle yazılmıştır. Metnin bir kısmı belgeye yapıştırılmıştır.
Bakınız Notu
Mehmed Paşa (Doce); Mehmed Paşa (Abaza); Biniş, Binişi Hümâyun, cild 5, sayfa 2798; Küçüksu Kasrı; Küçüksu Meydan Çeşmesi; Küçüksu Mescidi
Bibliyografya Notu
Naimâ Efendi; Hâfız İlyas Efendi, "Vekaayi-i Letâifi Enderun"; Hüseyin Ayvansarâyî, "Hadîkatü'l-Cevâmi'"; Semavi Eyice
Provenans
İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, Kadir Has Üniversitesi ve Salt iş birliğiyle erişime açılmıştır.
Tema
Yapı
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.