EN
Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
Hakkında
İstanbul Ansiklopedisi
Reşad Ekrem Koçu
Web Projesi
Maddeler
❯
7. Cilt: Cem-Çir
ÇIRAK
Bir sanat öğrenmek üzere usta yanına verilen çocuk; bu isim, aslı farsca olup fasih telâffuzu da çerağ olan mum, kandil anlamında çırağ kelimesinden bozmadır; bu yerde kullanılışındaki nükte çok zarifdir. “Bir sanat öğrenmek için aşk ile yanmak, o sanatın yolunda mum gibi, kandil gibi yana yana tükenmek” gerekdiğini ifade ede. Bazı eski metinlerde ve esnaf nizamnâmelerinde çırak karşılığı “şâkird” ismi de kullanılır. Esnaf gediklerinin ve loncalarının bulunduğu devirde, hangi iş de ve sanatda olursa olsun, bir çırak oğlan iş veya sanat öğrendikten sonra o câmia içinde ananevî bir imtihandan sonra kabul edilir ve diploma yerine beline merâsimle peştamal kuşatılırdı (b.: Esnaf; Peştamal). İstanbul’da çırak çocuklar işi, sanatı öğreninceye, peştamal kuşanıncaya kadar çok küçük bir gündelikle ve ekseriya boğazı tokluğuna çalışmışlardır. Baba kanadı altında baba işine girmiş olanlar müstesnâ, bütün çocuklar, İstanbullu ise fukâra evlâdı, yahud taşradan gelmiş ise garibler olmuşdur ve dükkânların üstündeki odalarda, sûreti mahsûsada inşa edilen bekâr odalarında, bekâr hanlarında yatıp kalkmış, barınmışlardır. Demirci, dökmeci, kalaycı çırakları don gömlek pırpırı, yüz, el ve ayak demir tozuna, kömür tozuna bulanmış; kasab ve bakkal, aşçı çırakları hırpânî kıyâfet yağ içinde, kir içinde...
⇓ Devamını okuyunuz...
Bir sanat öğrenmek üzere usta yanına verilen çocuk; bu isim, aslı farsca olup fasih telâffuzu da çerağ olan mum, kandil anlamında çırağ kelimesinden bozmadır; bu yerde kullanılışındaki nükte çok zarifdir. “Bir sanat öğrenmek için aşk ile yanmak, o sanatın yolunda mum gibi, kandil gibi yana yana tükenmek” gerekdiğini ifade ede. Bazı eski metinlerde ve esnaf nizamnâmelerinde çırak karşılığı “şâkird” ismi de kullanılır. Esnaf gediklerinin ve loncalarının bulunduğu devirde, hangi iş de ve sanatda olursa olsun, bir çırak oğlan iş veya sanat öğrendikten sonra o câmia içinde ananevî bir imtihandan sonra kabul edilir ve diploma yerine beline merâsimle peştamal kuşatılırdı (b.: Esnaf; Peştamal). İstanbul’da çırak çocuklar işi, sanatı öğreninceye, peştamal kuşanıncaya kadar çok küçük bir gündelikle ve ekseriya boğazı tokluğuna çalışmışlardır. Baba kanadı altında baba işine girmiş olanlar müstesnâ, bütün çocuklar, İstanbullu ise fukâra evlâdı, yahud taşradan gelmiş ise garibler olmuşdur ve dükkânların üstündeki odalarda, sûreti mahsûsada inşa edilen bekâr odalarında, bekâr hanlarında yatıp kalkmış, barınmışlardır. Demirci, dökmeci, kalaycı çırakları don gömlek pırpırı, yüz, el ve ayak demir tozuna, kömür tozuna bulanmış; kasab ve bakkal, aşçı çırakları hırpânî kıyâfet yağ içinde, kir içinde; onların yanında berber, kahveci çırakları, üstübaşı eli yüzü temiz, çıplak ayaklarında kadife tasmalı nalınlar, perçemli, kâküllü, hülâsa her işin icâbına göre bir kılık ve kıyâfete sâhib olmuşlardır. Kaşı gözü yerinde, eli ayağı düzgün olanları şehir eşkiyasından ırz ehli kalfalar, ustalar tarafından korunmuş; bâzan da “aşk olmayınca meşk olmaz sözü hükmünü yürütmüş, çırak–usta münasebetleri türlü mâceralara yol açmışdır ve: Kara kiraz dırağnı Usta sever çırağnı tekerlemesi halk deyimleri arasına geçmişdir. On sekizinci asrın külhânî şâirlerinden Haşmet, Üçüncü Sultan Mustafanın kızı Hibetullah Sultanın doğum şenliklerini tasvir için kaleme aldığı “Velâdetnâme” isimli eserinde kendisine donanma nâzırı süsü veren bir İstanbul külhanbeyini gece esnafı teftişe çıkarır ve onu bir berber dükkânı önünde berber ile şöyle konuşdurur: “ — Bre gel adam şuraya!... sen ne şekil berberdin?!... Hani senin sînesi âyîneden saf, gerdeni nûri seherden şeffaf, bâzûleri bilekleri sîmin ve gamzeleri ustura gibi keskin gümüş servi endam çırağın nereye gitti: Bre nâ tıraş tasma kıran, böyle berber dükkânı olur mu?” Mısır Çarşısı üzerine geçen asır içinde yazılmış anonim bir destanda bir attar çırağıda şöyle tasvir ediliyor: Mısır Çarşısıdır güzeller kânı Gayet ile mazbut âdan erkânı Bir nâm ile meşhur her ir dükkânı Anda bütün Mısır Cava Zengibar. Bâbın yemininde Kuleli Dükkân Bir Yûsuf ilkaya olmuşdur mekân Bir çeşmi destinde çeykân İsmi şerifi hem ol şûhin Cebar. Güllü mintan üzre al çuha yelek Sıvanmış kolların ol sîmin bilek Çıraklar içinde bıçkın civelek Üftâdesi ammâ âyânü kibar. Sim gülle topukdan zerkâr kâküle Kıl kadar ayıbsız ol gonce güle Bey paşa olmuşdur kul ile köle Elbet kalender yokdur itibar. Levendâne edâ nümâyiş güzel Alım çalım nakış elhak bî bedele Lâkin külâhından sırıtmada kel Zîrâ maarifce gaayet sebükbar. Bu manzûmede dikkate değer nokta, güzel attar çırağının cehlinin kel başa benzetilmiş olmasıdır; geçen asrın ikinci yarısında İstanbuldaki esnaf çıraklarını okutma yolunda çok hayırlı bir teşebbüsden bugün büyük irfan mümessillerimizden biri olan Darüşşafaka Lisesi doğmuşdur (B.: Çırak Mektebi). Kalender meşreb şâirlerin esnaf güzelleri şânında kaleme aldıkları ve “Şehrengiz” adını verdikleri manzum risâleler övülmüş bütün nevcivanlar çırak çocuklar, delikanlılardır (B.: Şehrengiz). Şehrengizlerden gayri aynı yolda kaleme alınmış mâtüfu isimsiz tek bir güzel olmuş manzûmeler de de bilhassa berber ve kahveci çırakları ile meyhaneci çırağı seçilmişdir ve meyhâneci çıraklarına hemen dâima “muğbeçe” denilmişdir .(B.: Muğbeçe) Kahveci çırakları için meşhur bir tekerleme vardır: Kahvenin köpülüsünü Çırağının topuklusu Son zamanlara gelinceye kadar berber dükkânları dâima bir kahvehânenin bir parçası, köşesi ola gelmişdir (B.: Berber). Kahvehânelerin ekseriyetle ayak takımının toplantı ve sohbet yeri olması, kalender şâirlerin de avâmın bekâr uşağı takımı ile bilhassa kahvehânelerde buluşub ülfet ve muhabbet etmeleridir ki, kahveci çıraklarını da daimâ gözlerinin önünde bulundurmuşdur; Aşağıdaki manzume geçen asır sonları ile asrımız başında mektebli tulumbacılarından “Bitli” lâkabı ile meşhur Merdivenköylü Tevfik Karkan’ındır: Yap be kahveni kahveyi Karasından karasından Tulumbacı külhanbeyi Biz kaçmayız parasından Varsa güzel bir çırağın Mecidiye tırak tırak Yoksa güzel bir çırağın Kahveyi ehline bırak. Kahvecinin tâze fidan Olmalı süslü çırağı Gömlek beyaz al câmedan Billur topuk tumturağı Al ibrişim futa belde Kuşak sarkmış nâlinine Tıkır tıkır yürüterek Dikkat eyle tâlimine Kâkülleri kaş üstünde Bir dal fesli gül goncesi Alım çalım nümâyişi Derdli gönül eğlencesi. Köhne keyfi tâzeleyen Hem kahve hem tâze çırak Yâ hey aman başlayınca Nâz ile pervâza çırak Erbâbı dil demişlerdir Has kahvenin köpüklüsü Kahvecinin çırağının Makbul gümüş topuklusu. Hüsnü âteş gözüm lüle. Tâ be sabah tüter çırak Tevfik senin âşıklığın Kel başında şimşir tarak.
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM070880
Tema
Diğer
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 7, sayfalar 3939-3941
Bakınız Notu
b.: Esnaf; Peştamal; B.: Çırak Mektebi; B.: Şehrengiz; B.: Muğbeçe; B.: Berber
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
  İş birliğiyle
Kullanım Şartları
Çerez Politikası
KVKK