EN
Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
Hakkında
İstanbul Ansiklopedisi
Reşad Ekrem Koçu
Web Projesi
Maddeler
❯
7. Cilt: Cem-Çir
ÇIRAĞAN ÂLEMLERİ
“Çırağan, mumlarla, kandillerle yapılan gece donanması; eskiden bâzı vüzeâra ve selâtin lâle bağçelerinde ve çiçekler arasında mumlar yakılarak geceleri yapılan tenvîrât” (Hüseyin Kâzım, Büyük Türk Lûgatı). İstanda Boğaziçinde yalı kâşânelerin bağçelerinde yapılan çırağan âlemlerini pek çok muharrir ve hattâ tarihî sohbet yazarları Lâle Devrine (1718 - 1730) mahsus bir lüks eğlence, orji sanmışlardır; türlü muhayyel tasvirler arasında kaplumbağaların sırtlarına mumlar diktirerek o hantal ve çirkin hayvanı çiçekler arasında dolaşdırma gafletine düşmüşlerdir. Türk çiçekçiliği en revnaklı devirlerini XVI asırda Kanuni Sultan Süleyman ve XVII.asırda Dördüncü Sultan Mehmed devirlerinde idrâk etmiş, türlü külfet ve zahmetlerle elde edilmilmiş nâdide çiçeklerin geceleri de temâşa safâsını sürmek için, büyük servet,onların pek zarif bir şekilde ışıklandırılması imkânını sağlamışdır; Lâle Devrinden sonra hükümran olmuş, Birinci Sultan Mahmudun (padişahlığı 1730–1754) sır kâtibi Salâhi Efendi bu pâdişâhın günlük hayatı üzerine tuttuğu bir defterde “çırağan” adı verilen bu çiçek tenviratını da anlatmışdır; küçük billûr tabaklardan yüzlerce kandil yapılmış, çiçeklerin arasına onlar konmuş ve kandillerin ışıkları, yerden yukarıya, çiçeklere doğru, kandillerin yanına konulan billur prizmalar (...
⇓ Devamını okuyunuz...
“Çırağan, mumlarla, kandillerle yapılan gece donanması; eskiden bâzı vüzeâra ve selâtin lâle bağçelerinde ve çiçekler arasında mumlar yakılarak geceleri yapılan tenvîrât” (Hüseyin Kâzım, Büyük Türk Lûgatı). İstanda Boğaziçinde yalı kâşânelerin bağçelerinde yapılan çırağan âlemlerini pek çok muharrir ve hattâ tarihî sohbet yazarları Lâle Devrine (1718 - 1730) mahsus bir lüks eğlence, orji sanmışlardır; türlü muhayyel tasvirler arasında kaplumbağaların sırtlarına mumlar diktirerek o hantal ve çirkin hayvanı çiçekler arasında dolaşdırma gafletine düşmüşlerdir. Türk çiçekçiliği en revnaklı devirlerini XVI asırda Kanuni Sultan Süleyman ve XVII.asırda Dördüncü Sultan Mehmed devirlerinde idrâk etmiş, türlü külfet ve zahmetlerle elde edilmilmiş nâdide çiçeklerin geceleri de temâşa safâsını sürmek için, büyük servet,onların pek zarif bir şekilde ışıklandırılması imkânını sağlamışdır; Lâle Devrinden sonra hükümran olmuş, Birinci Sultan Mahmudun (padişahlığı 1730–1754) sır kâtibi Salâhi Efendi bu pâdişâhın günlük hayatı üzerine tuttuğu bir defterde “çırağan” adı verilen bu çiçek tenviratını da anlatmışdır; küçük billûr tabaklardan yüzlerce kandil yapılmış, çiçeklerin arasına onlar konmuş ve kandillerin ışıkları, yerden yukarıya, çiçeklere doğru, kandillerin yanına konulan billur prizmalar (menşurlar) ile aksttirilmiştir. Çırağan âlemleri hatırlandığında gözleri hemen Lâle Devrine çevirten Nedim’in şiirleridir; meselâ Nef’î, şu beytinde çırağan âlemlerinin Lâle Devrinden bir asır evvel Dördüncü Sultan Murad zamanında da yapıldığını açıkça göstermektedir: Her seher tâ ki döne cem gibi câmı hurşid Her gice tâ kim ola bezmi çırâğan felak Pek hazindir, Nedim Divânının en güzel baskını yapdırmış olan şâir Halil Nihad Bey (B.: Boztepe, Halil Nihad) dîvanın sonuna koyduğu bir lûgatçade Çırağan maddesinde büyük hatâlara düşmüşdür, tarih bilgisi yoksulluğu fecî bir şekilde sırıtmakda, hayal muvâzenesizliği de gülünc bir hâle ulaşmaktadır: “Kaplumbağaların kabuklarına rengârenk ziyalar neşreden meş’aleler yapıştırılarak lâlezâra salıverilir (mum da değil, meşale, o bîçâre hayvan meşaleyi taşıyabilir mi?...meşâle çiçekleri kavurmaz mı?), lâleler arasına türlü türlü renklerde şekerler konulur ve bunların da araları kandiller ve meşaleler (?) ile donatılırdı; sâzande ve hânendelerin ve uzak yakın koruluklardaki bülbüllerin sesleri arasında câriyeler perişan saçlarını dökerek billûri ve câzip kahkahalarla lâleler ve ziyalar içinde koşuşur, şeker kapışmak için birbirleriyle müsabakaya girişirlerdi (bu curcuna içinde çiçek m kalır?). Âlem o âlem idi, zaman o zaman idi...” (Nedim Divânı, İkbal ve Sadâkat Kütübhâneleri, 1340=1921). Lâle Devri, şâirlerinin hiç birinde meşaleli kaplumbağalara, şeker talanına , ve hattâ câriye adına rastlanmaz, işte o devri tek başına temsil eden Nedim’in ap açık itirafı: Erbâbı dil oldu hep civâna meftun Hiç kalmadı bir zen ülfetinden memnun İşte Nedim’in iki şarkısı ki, çırağan âlemlerinin, şiirle, mûsiki ile, rakkasların ve sâkilerin dilber yüzlerinin ve ışıklı çiçeklerin temâşâsı ile ağırbaşlı edebî meclisler olduğundan başka bir sahne tahayyül ettirmiyor: Yine bezmi çemene lâle fürûzan geldi Müjdeler gülşene kim vakti çırâğan geldi Bülbül âşiftelenüb bezme gazelhan geldi Müjdeler gülşene kim vakti çırâğan geldi. Çıkub ikbâl ile gülzâre şehinşâhı cihan İltifatiyle ider gülleri şâdü handan Lâlezâra gelür elbet yine sultânı zaman Müjdeler gülşene kim vakti çırâğan geldi. Seyr olub raksi yine dilberi mümtazaların Yine eflâke çıkar nâleleri sâzların Câne âteş bırakur şûlesi âvâzların Müjdeler gülşene kim vakti çırâğan geldi. Neyü santûrü rebâbü defü tanbûr ile çenk Nağmei bülbülü kumrûye olub hem âhenk Pür ider âlemi şevku tarabı rengârenk Müjdeler gülşene kim vakti çırâğan geldi. Canfezâ turrei hûban gibi zülfî sünbül Dilküşâ nazmı Nedimâ gibi ruhsârei gül Dün gülistanda işittim ki dir idi bülbül Müjdeler gülşene kim vakti çırâan geldi * İrişdi nevbahâr eyyâmı açıldı gülü gülşen Çırâgan vakti geldi lâlezârın dîdesi rûşen Çemenler döndü rûyi yâre rengi lâlevü gülden Çırâgan vakti geldi lâlezârın dîdesi rûşen Açıldı dilberin ruhsârı gibi lâleler güller Yakışdı zülfi hûban veş zemîne saçlı sünbüller Nevâsız olmada bin şevk ile âşifte bülbüller Çırâgan vakti geldi lâlezârın dîdesi rûşen. Gelür deyû cihânın şehriyârı bezmi gülzâre Temâşâ itmek için yâemenler çıkdı dîvâre Tebessümle didi gülgonce gûşi bülbüli zâre Çırâgan vakti geldi lâlezârın dîdesi rûşen Olub gülşen çırâgan ile pür şevkü neşât efzâ Zemini lâlezârın nûrdan tâvusdur gûya. Hezâra müjdekim açıldı rûyi goncei zîba Çırâğan vakti geldi lâlezârın dîdesi rûşen Sezâdır kim cihânın pâdişâhı mekremetkârı Müşerref ide teşrîfî hümâyûniyle gülzârı Nedimin sâzlarla okuna bu tâze güftârı Çırâgan vakti geldi lâlezârın dîdesi rûşen
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM070871
Tema
Diğer
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 7, sayfalar 3932-3933
Bakınız Notu
B.: Boztepe, Halil Nihad
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
  İş birliğiyle
Kullanım Şartları
Çerez Politikası
KVKK