EN
Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
Hakkında
İstanbul Ansiklopedisi
Reşad Ekrem Koçu
Web Projesi
Maddeler
❯
7. Cilt: Cem-Çir
ÇAĞLAYAN
Batı türkcesinde isim, sun’î şelâle (Türk Lûgatı). İstanbulda bir şehir kütüğünde kaydedilmeğe değer Çağlayanlar on sekizinci asrın ilk yarısında Lâle Devrinde Sâdâbâd adı ile anılan Kâğıdhâne mâmûresinde yapılmışdır; Sâdâbâdda Kasrı Neşât’ın önünde idi, İkinci Sultan Mahmud zamanında bu kasrın yerine yapılan yeni bir kasır, bu sun’î şelâlelere nisbetle “Çağlayan Kasrı” adını aldı. Tadımlık dîvânı ile Lâle Devrini tek başına temsil eden kudretde şâir Nedim Sâdâbâd şanında yazdığı meşhur kasîdesinde bu meşhur Çağlayanı şu beytinden kaydediyor: Görmeyen âdeme elhak ne kadar vasfetsem Nike tâbir olunur Çağlayanın seyrâm Yine Nedim bir şarkısında şöyle tasvir ediyor: Gezermiş kasrın etrâfında yer yer tâze mehrûlar Mükâhhal gözlü şîrin sözlü Leylî yüzlü âhûlar Heman alkış sadâsın andırırmış çağlayan sûlar İderlermiş duâsın pâdişahı ma’deletkârın Şâir Behic’in aşağıdaki şarkısı, İkinci Sultan Mahmud zamanında Enderundan yetişmiş, kendi adına nisbetle anılır meşhur mûsiki mecmuasının muharrir ve derleyicisi Hâşim Bey tarafından “sabâ” makaamından bestelenmişdi: Salınub ey servi gülzârı emel Çağlayan seyrine Sâdâbâda gel Pâyine yüz sürdüğüm seyritsün el Çağlayan seyrine Sâdâbâda gel Bâdenûş ol saz ferman eyle kâh Kıl tenezzüh okuna faslı segâh Sen otur semti safâda it nigâh Çağlay...
⇓ Devamını okuyunuz...
Batı türkcesinde isim, sun’î şelâle (Türk Lûgatı). İstanbulda bir şehir kütüğünde kaydedilmeğe değer Çağlayanlar on sekizinci asrın ilk yarısında Lâle Devrinde Sâdâbâd adı ile anılan Kâğıdhâne mâmûresinde yapılmışdır; Sâdâbâdda Kasrı Neşât’ın önünde idi, İkinci Sultan Mahmud zamanında bu kasrın yerine yapılan yeni bir kasır, bu sun’î şelâlelere nisbetle “Çağlayan Kasrı” adını aldı. Tadımlık dîvânı ile Lâle Devrini tek başına temsil eden kudretde şâir Nedim Sâdâbâd şanında yazdığı meşhur kasîdesinde bu meşhur Çağlayanı şu beytinden kaydediyor: Görmeyen âdeme elhak ne kadar vasfetsem Nike tâbir olunur Çağlayanın seyrâm Yine Nedim bir şarkısında şöyle tasvir ediyor: Gezermiş kasrın etrâfında yer yer tâze mehrûlar Mükâhhal gözlü şîrin sözlü Leylî yüzlü âhûlar Heman alkış sadâsın andırırmış çağlayan sûlar İderlermiş duâsın pâdişahı ma’deletkârın Şâir Behic’in aşağıdaki şarkısı, İkinci Sultan Mahmud zamanında Enderundan yetişmiş, kendi adına nisbetle anılır meşhur mûsiki mecmuasının muharrir ve derleyicisi Hâşim Bey tarafından “sabâ” makaamından bestelenmişdi: Salınub ey servi gülzârı emel Çağlayan seyrine Sâdâbâda gel Pâyine yüz sürdüğüm seyritsün el Çağlayan seyrine Sâdâbâda gel Bâdenûş ol saz ferman eyle kâh Kıl tenezzüh okuna faslı segâh Sen otur semti safâda it nigâh Çağlayan seyrine Sâdâbâda gel Ey güli sad berki gülzârı vefâ Pey niyâz eyler Behîci bî nevâ Duymadan ağyar kâfir mâcerâ Çağlayan seyrine Sâdâbâda gel Enderunlu Vâsıf’ın şu meşhur şarkısı da zamanında Hâfız Efendi tarafından bûselik aşîran makamından bestelenmişdi: Çözülme zülfüne ey dilrübâ dil bağlayanlardan Kaçınma âteşi aşkınla bağrın dağlayanlardan Düşer mi ictinâb etmek seninçün ağlayanlardan Sirişki çeşmimin bak farkı var mı çağlayanlardan Gelüb vakti bahar âlem sâfâyi gülşen ettikde Nevâyi bülbülü gûşi güli ra’nâ işittikde Uyub ahbâba sen de seyri Sâdâbâda gittikde Sirişki çeşmimim bak farkı var mı çağlayanlardan Senin bir rengi zîbâ var ki gülrenk izârında Bulunmaz gülistânı âlemin baği bahârında Otur ihrâma ârâm it bi raz havzın kenârında Sirişki çeşmimin bak farkı var mı çağlayanlardan Hünkâr hamlacısı İsmail Ağanın bu şarkısı da geçen asrın ilk yarısında yaşamış Yani usta tarafından bestelenmiş bir köçekçedir: İşte nevhat civan oldum güzelim Gel gidelim Kâğıthâne seyrine Kayık ile önce bir yol gezelim Gel gidelim Kâğıdhâne seyrine Soyun dökün at hicâbı civanım Çak çakışdır çapnı rûhi revânım Meydan senin çık salın pehlivânım Gel gidelim Kâğıdhâne seyrine Lütfet beyim pâyini öpdür hele Rûyî deryâdeyiz düşmeyiz dile Güven benden Hamlacı İsmâile Gel gidelim Kâğıdhâne seyrine Çağlayanlar çağıl çağıl çağlasın Senin gibi yâre gönül bağlasın Cevrin görüb benim gibi ağlasın Gel gidelim Kâğıdhâne seyrine Kanal-havuzları, çağlayanları, geniş su tesisleri ile bir daha yapılmasına imkân olmayan Çağlayan Kasrı, tâmiri istikbâlin imkânlarına bırakılarak korunması gereken bir yapı iken (zamanımızda emsalsiz bir turistik otel olabilirdi) temellerine yıkıldığı sırada Çağlayanlarla beraber bütün su tesisleri de bozulmuşdur. Ecdâdının yâdigârlarına karşı bu derece vefâsız ve tahribkâr bir neslin, istikbâlin kendi hakkında vereceği hüküm karşısında da derin bir gaflet içinde bulunduğu âşikârdır.
Tema
Yer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM070304
Tema
Yer
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 7, sayfa 3653
Tema
Yer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
  İş birliğiyle
Kullanım Şartları
Çerez Politikası
KVKK