TR
Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
About
Istanbul Encyclopedia
Reşad Ekrem Koçu
Web Project
Entries
❯
Volume 7: Cem-Çir
CİVAN
Dilimizde aslı farsca sıfat: genc, tâze, delikanlı; meselâ “zen civan = tâze kadın” gibi işâret ve tasrih edilmedikce dâimâ genc, tâze erkek, delikanlı anlaşılır. Yüzü henüz tüylenmemiş genç erkeğe “tâze civan”, “nevcivan”, “mürâhik civan”, yeni tüylenmişe “nevhat civan”, sakalı bıyığı çıkıp da sakalını tıraş etmeğe başlamış, yalnız bıyığını bırakmış gence “nevtıraş civan”, “çârebrû civan”, tüy üstünde durmadan bâzû ve pençe sâhibi, tuttuğunu yere serer iri yarı, güclü kuvvetli gence “zeberdest civan” denilir. Civan kelimesi hiç bir ek yapılmadan kullanıldığında sâdece genc, tâze erkek, delikanlı mânasına gelir ise de kelimede ayrıca “güzellik” mânâsı, kıymeti de vardır; târihî ve edebî kaynaklarımızda meselâ “esnaf civanları” denildiği zaman, güzellikleri “Şehrengiz” denilen manzum risâlelerle övülmüş esnaf tabakasının güzel, dilber delikanlıları kasdediler; fakat bâzı yazarlar genc erkek güzelliğini hassatan belirtmek için “tâze civan”, “nevcivan” şekillerinde kullanırlar, ve bu sûretle körpe, tüysüz genc erkek mûrad edilir. Civan kelimesi gerek sâde şekli ile, gerek “nev, nevhat, mürâhik, tâze, çârebrû, nevtıraş” gibi eklerle dâimâ temiz bir alâka ve askın mâtufu olmuş mâsum ve afif bir güzel genci îfâde eder; onun içindir ki dîvanlarımızda şâirler bu kelimeyi, çiftcinin ta...
⇓ Read more...
Dilimizde aslı farsca sıfat: genc, tâze, delikanlı; meselâ “zen civan = tâze kadın” gibi işâret ve tasrih edilmedikce dâimâ genc, tâze erkek, delikanlı anlaşılır. Yüzü henüz tüylenmemiş genç erkeğe “tâze civan”, “nevcivan”, “mürâhik civan”, yeni tüylenmişe “nevhat civan”, sakalı bıyığı çıkıp da sakalını tıraş etmeğe başlamış, yalnız bıyığını bırakmış gence “nevtıraş civan”, “çârebrû civan”, tüy üstünde durmadan bâzû ve pençe sâhibi, tuttuğunu yere serer iri yarı, güclü kuvvetli gence “zeberdest civan” denilir. Civan kelimesi hiç bir ek yapılmadan kullanıldığında sâdece genc, tâze erkek, delikanlı mânasına gelir ise de kelimede ayrıca “güzellik” mânâsı, kıymeti de vardır; târihî ve edebî kaynaklarımızda meselâ “esnaf civanları” denildiği zaman, güzellikleri “Şehrengiz” denilen manzum risâlelerle övülmüş esnaf tabakasının güzel, dilber delikanlıları kasdediler; fakat bâzı yazarlar genc erkek güzelliğini hassatan belirtmek için “tâze civan”, “nevcivan” şekillerinde kullanırlar, ve bu sûretle körpe, tüysüz genc erkek mûrad edilir. Civan kelimesi gerek sâde şekli ile, gerek “nev, nevhat, mürâhik, tâze, çârebrû, nevtıraş” gibi eklerle dâimâ temiz bir alâka ve askın mâtufu olmuş mâsum ve afif bir güzel genci îfâde eder; onun içindir ki dîvanlarımızda şâirler bu kelimeyi, çiftcinin tarlaya tohum saçdığı gibi kullanmışlardır; dîvan edebiyatında terennüm edilen güzellik, civan güzelliğidir; kız ve kadın dîvanlarda ender istisnâlarla yer alır. Yine aslaa unutmamalıdır ki, dîvanlarda şâirlerin civanlardan vuslat recâları, gaayet afif bir muhabbet dileğinden başkaca mânâ ifâde etmez. Ancak tarih kaynaklarında, bâzı kalender halk şâirlerinin destanlarında hezel yollu kaleme alınmış mecmualarda, ağır hicviyelerde “hîz civan”, “müstâmel civan” gibi tâbirlere rastlanır. Civan’ın zıddı “pîr” dir; bir toplumun bütün erkekleri kasdedildiği zaman, en yaşlısından en gencine kadar anlamında ve edebî bir klişe hâlinde “pîr ü civan” tâbiri kullanılır. Civan kelimesinin fars dilinde okunuşu “cuvan” dır; bâzı lugat hastalarının Türk metinlerinde ve şiirlerindeki “civan” ları “cuvan” okuyup yazmaları, vezin zarûreti olmadıkca, bir nümâyişdir. Dîvan edebiyatından civan üzerine terennümler için aşağıdaki şiirlerin nakli ile yetinildi: Dâim arayan bulsa civânım seni bende Bir gonce gül olsa da senin gülşenin olsam (Nedim) Uşşâkın olsa nola fedâ nakdi canları Seyretmedin mi dünkü fedâî civanları Şevk âteşine sen de tutuşdun mu ey gönül Gördün mü dün güreş tutuşan pehlivanları (Nedim) Serâpâ hüsnü ansın dilsitansın nâz perversin Civâni mihribansın şûhsun nâzende dilbersin (Nedim) Güzelsin tâzesin tersin civansın Gözümde nursun sînemde cansın (Nedim) O balâ kad civan kim perçemin fesden çıkarmışdır Seri uşşâkına bu şîveden âlâ belâ olmaz (Surûri) Bâzan güzelliği övülen civanın işi meşgalesi de zikredilir, Enderunlu Vâsıfın aşağıya aldığımz iki şarkısından birincisi bir kemankeş civan için, ikincisi de bir kumbaracı neferi civan için yazılmışdır: Bir keman ebrû civâne Eyledim sinem nişâne Geçdî tîri aşkı câne Hüsnüne yokdur behâne Oldu zahmi tîri müjgân Putei dilde nümâyan Pehlivânım sende meydan Hüsnüne yokdur behâne (Vâsıf) Aldı gönlüm şimdi bir humbâreci eşbeh civan Gamzei bî rahmı kıldı âkibet sînem nişan Bir tarafdan çeşmi bîdâdı ider aklım ziyan Böyle bir dâyı revizli âfeti devri zaman Parlayup çıkdı ocaktan ansızın bir gülizar Şöyle yâlın yüzlü dilber kim dahi par par yanar Dûsdi âhi âşıkaanından kıvılcımlar çıkar Böyle bir dâyı revişli âfeti devri zaman (Vâsıf) Aşağıdaki kıt’aları da esnaf civanları sânında yazılmış “Hûbannâmei Nevedâ” adlı risâleden alıyoruz: Altınvarakcı Altınvarakcının teni müzehheb Lâkin meşrebleri bıçkın olur heb İltifat idüb çekme haliya Bedhuy civan benzer kara çalıya Attar Attar civan satar eczâ devâyı Aşka merhem karar hava civayı Kirpiği karanfil hâli fülfüldür Lebleri darçındır yanağı güldür Mevlevî attar Mevlevî civanın tennûresi ak Kesme billûr misâl ayağı çıplak Attar olmuş satar o külçei nûr Dilhaste âşıka merhemi kâfur Aynacı Aynacı civanı aynalı gerek Bağı letâfetde o güli sadberk Ebrûsi o şûhun kıblenümâdır Uşşâkın baştâcıdır hümâdır Ayvaz Kaareler içinde ermeni civan Bu şehre gönderen vilâyeti Van Mülevves olurlar gaayetle mühmel Su sabuh yoksulu ayak ile el Bakırcı Bakırcı civanı bıçkın şehbazdır Kara donlu kara mintanlı lâzdır İşve cilve bilmez hoyratlık nazı Kalbi âşık kırar Allahın kazı Bakkal Bakkal civanında elde terâzi Yağlı müşteriye o dünden râzı Dudağı sükker kelâmı baldır Bakma göz kamaşır el ayak baldır Baklavacı Baklavacı civan fıstık misâli Gül görse reşk idre o rûyi âli Bülbül dili tatlu şekerde baldan Nısfiye misâli kara kavaldan Börekci Börekci civanı açar yufkayı Helâlî gömlekle seyret o ay’ı Bakdığın görmesün ol âlicenâb Nar gibi kızarur sâhibi hicâb Bürüncükcü Bürüncükcü civan ipekden nâzik Mekik parmağında görünür ilik Ustanın kalfanın başı tâcıdır Pâyin öpen râhi aşkda hâcıdır Çakırcı Çarıkcı civanın kârı civanla Şehbaz oğlan sığırtmaçla çobanla Sırım gibi gencdir saraca yamak Rumelinden ya boşnakdır ya pomak Kadayıfcı Sattığı kadayıf kâkülün teli Kâkül teli misâl incedir beli Reşk ider boyuna tâze fidanlar Tığ gibidir kadayıfcı civanlar Kasab Olsa dahi alnı bey oğlundan ak Kasab civanları cellâda yamak Ellerinde satur kesüb biçerler Yoldaşını kanlu şakî seçerler Kâtib Nevcivan kâtibdir gözlerin nûru Hâcegânın gönülleri sürûru Saçları okşanur teşbih yerine Elleri okşanur tashih yerine Kayıkcı Kayıkcı civan mahbûbun iti Yakasından eksik değildir biti Yalın ayaklıdır küşâde sîne Salmışdır ummânı aşka sefene Kazaz (İpekci) Merguule merguule kâkülü ipek Kazazın civanı güzel olur pek Ayağın öpdürse ne lütfü ihsan Perîdir sanmanuz o şûhi ihsan Kozhelvacı Kozhelvacı civan arnavud nesil Aşkbazlığa gaayet ile hevesli Sattığı helvadan tatludur kendi Aguuşe çekenler cümle beğendi Kömürcü Kömürcü civan keştiban fetâ Kara kömür içre o dürri yektâ Kömürcü sevenler çökürcü âşık Çalar yağsız aşa pür sefâ kaşık Kuyucu Biri dahi kuyucudur efendim Serâpâ uryandır ol şehlevendim Pulâd beden bir müzehheb civandır Âşıklara âbı zülâl bulandır Leblebici Leblebici civan gaayetle kubad Elmaya alma der, Ahmede Amad Ammâ ki güzeller içre şânı var Âşüfte kâkülü perîşânı var Macuncu Mâcuncu civandır misk ile anber Nâz ile perverde olmuş o dilber Ol sarhoş mehveşin çeşmânı baygın Dâvet makaamında öp gel ayağın Çulha Çulha civanında nezâket tamam Pâk olur cümlesi istemez hamam Atarken ipliğe ol civan mekik Gam çekme efendim çantada keklik Dellâk Arnavud civanı hamam çıplağı Şehri İstanbulun yüzünün ağı Şimşir nalın ile tavus misâli Billûr üzre güldür al peştemâli Fesci Fesci civanları cümle Tunuslu Haylazı yok hepsi edebli uslu Kaymaklı ak hurma misâli dilber Ak burnuslu al al fesli ol güzeller Gözlemeci Gözlemeci civan gözler müşteri Bekâr uşakların o balâteri Âferinler levandâne reftâre Muhabbetde hem merdâne güftâre Hallac Nevcivan bıçkının hallacdır şâhı Giydirir uşşâka şeytan külâhı Destinde kemâne pamuk behâne Dolaşır uşşâkın hâne behâne Hânende Hânende civanlar sertâcı meclis Gönül tahtı üzre o şahdır celis Hânende gerekdir hatâver ola Uşşâkın heyheyi mâkesin bula Nakkaş Güzeller içinde nakkaş civanı Bihzad kıl kalemle resmetmiş anı Va’di vuslak ider çeşmi câdûsu Müşkin hattı anın aşkın kaamûsu Nalband Hor görme efendim civan nalbandı Müsecceldir güzeller içre akdı Ande de boy bos var kaş göz el ayak Küheylân nallayan şol şehbaza bak Paçavracı Paçavracı civan fındıkcı püser Kavmi Benî İsrâilden ol dilber Kızıl saç üstünde külâhı eğri Hahambaşı olsa nola pederi Peştemalci Peştemalcı civan sattığı futa Futasın hamamda melekler tuta Rûyinde ebrûyi hattı ipekdir İbrişim kâküllü bir civelektir Rencber Bağ bağçe bostanlar olmuş mekânı Âguuşler ziyneti ol kerem kânı Yalun ayakludur mühmel civandır Gülgûn yanağında hattı ryehandır Saatci Saatci civanı kılı kırk yarar Eşref saat arar etmeğe karar Gâh ekreb olur o gâhi yelkovan Uşşâkın mîzana vurur ol civan Saka Hizmet ider Kelâmı Hak üzere İltifat eylemez sîm ile zere Söz yok kaşa göze hem ebruvâne Gönül akar su gibi ol civâne Sandıkcı Sandıkcı civanlar selvi boyludur Âşık kadrin bilür melek huyludur Cümlesi ak donlu ak kuşakludur Sandukcudan yâr tutanlar hakludur Sarac Sarac civanları eli bıçaklı Geçme ol çarşudan çelerler aklı Dilâver dilbaz cümlesi bıçkın Yol iz kolla konuş gaayetle sakın Sâzende Sâzende civanlar Lonca palazı Âriyet kisvedir üstünde nazı Târife ne hâcet artık o şâhı Nesli kıbtiyandan olan gümrâhı Simitci Simitci civanı püskürme benli Yol bulub efendim ol senli benli Gaayetle pişkindir tâzedir gevrek Bindallı mintanı hediye gerek Şekerci Şekerci civanı o nûri dilde Dudakları karanfilli akide Nâlinine bir gez olsam da tasma Ayağın öpdürse şekerci yosma Şerbetci Nar ile turunc kızılcı vişnab Destinden nuş itmek kasem ki sevab Şerbetci civanın hoş muhabbeti Sunsa da âşıka ecel şerbeti Tabutcu Tabutcu civabı lücuc şekerleb Karadeniz yalısından olur hep Lütfitse nîmeti visâle irsem Eliyle yapdığı tâbuta girsem Yelkenci Seyret ol civanı biçib dikerken Sefinei aşka ak bezden yelken Akdeniz Boğazı anın boynudur Yatduğu limanı âşık koynudur Zenne (Orta oyununda) Ol civandır ki yok nâmusu ırzı Zeyni arvetde muhabbet hırsızı Ferâce yaşmak hem aklıkla allık Er iken avret olmuşdur ol alık Yukarıdaki kıt’aları naklettiğimiz “Hûbannâmei Nevedâ” da türlü meslekden 136 civan övülmüşdür, naklettiğimiz kıtaları da kısaltarak aldık. Türk tiyatrosunun tuluat devrinde sahne yıldızları kantocu kızların arasında da, devrinde tutulmuş, alkışlanmış civan kantoları vardır, birkaç örnek de onlardan alıyoruz: I. Öjeni Hanımın Hüzzam Kantosu Müjdeler olsun a beyim Mehperî bir can gelecek Hüsün güzel çeşmi siyah Kaşları keman gelecek Gözleri âhu gibidir Nâz ile reftar gelecek Ayağında kundurası Üstü fransız boyası Penbe ipek kordelâsı Nazlı civanım gelecek II. Küçük Peruz ile Şamramın Hüzzam Düettosu — Nazlı civan gel itme sen naz Âşıkına rahmeyle bir az Âah gece gündüz eylerim niyaz Nazlı dilber sev beni biraz Âah... ah.. — Şübhe etme sen benden aslaa Senden ben ayrılırım sanma ah Bir bakışla canımı yakma Bende tahammül kalmadı zîrâ — Aşk yoluna ölürüm ammâ Vefâdâr ol sen bana cânâ ah — Terk etme beni nazlı civan Getirdi sevdâ başıma belâ Âah... ah... — Her derdine derman olayım Nigâhına kurban olayım ah — İnan artık şîvekârım Sevdim seni emin ol emin — Gel elini koy sîneme Çek hançerini vur ciğerime ah.. — Fedâ olsun bu can civan Çün gece gündüz eylerim efgan Bu hâlime ağlıyor cihan Severim seni imanım aman!.. III. Büyük Peruzun Hicaz Kantosu Behey civan ne idersin Görünmez kaçar gidersin Ben nasıl sabredeyim güzelsin O tatlı gözleri de her dem süzersin Vefâsız kan ağlarım dâim üzersin Gözüme görünmez kaçar gidersin.. IV. Büyük Peruzun Rast Kantosu Aman civanım civanım Kalmadı tâbü tuvanım Fedâ olsun sana canım Civanım civanım civanım Çeşmânı mestânın güzel Kaameti bülendin bî bedel Aman civanım civanım civanım Al fesin altında top kâkül Dayanır mı buna yâhu gönül Sen civansın ben huvarda Cihan kalmaz bir kararda Aman civanım kaşları çatma Rakibin sözüne aldanup kanma Giydireyip kuşatayım Kont gibi yaşatayım Kafe şantan gazinoda Masrafını kapatayım Civanım çakmış çakışdırmış Her şeyi kendine yakışdırmış Tulumbacı kayıkcı hallac yorgancı Bozacı helvacı ipci urgancı Bir güzel nevreste bıçkın civan Yaman oldu benim hâlim yaman Çıksın civanım senaya raks idelim Vals kadril polka Çalsın muzika muzika V Rozika Hanımın Rast Kantosu Bir yosma arab civanı severim Yolunda canım fedâ ederim Âh yâ kalbî kalbî Vah yâ aynî aynî aynî Geçen asır sonlarına doğru İplikcizâde Mustafa adında bir zât tarafından kaleme alınmış bir fevâid mecmuasında civan kiyâfetleri ve o devrin bâzı âdâbı hakkında şu satırlar yazılıdır: “Kişi ki nevcivan ola ammâ tâze murâhik ammâ hatâver nevtıraş ammâ çârebrû fetâ, seri serbâzında serpûşu iğri dura (Beyit) Yıkmış samur kaşa külâhı şâhım Sevdim Allâh için var mı günâhım dal külâh oldukda külâhı ak keçeden ola, kavuk oldukda kırmızı kadife ola ki ak dülbend ile gaayet yaraşıkdır. Ve hem destârı nızam üzre olmayub perîşânî ola ki serde kavak yelleri esdiğine dâldir. Sayf ü şitâ pirehen girîbânın küşâde tutalar ki eyyâmı nevcivânî âlâyişinden âyinei sîne şa’şaası dîdei uşşâkı hîrelendire ve gerden düğmesin mâvi ola ki isâbeti nazardan hıfzeder. Civanda perçem gerekdir ve perçemini gülyağı ve ıtrışâhî ve ıtrıbergamut ve ıtrısünbül ile terbiye etmek gerekdir. (Beyit) Hâtırımdan nola çıkmaz hayâli perçemin Beslenüb minâyi dilde tâze sümbüller gibi (Beyit) Boynuma zincir olub âhir beni mecnûn ider Bâşımı sevdâya saldı pek yamandır perçemin ve kaşları dahi perçem gibidir. (Mısrâ) Sürme çekmiş ıtrışâhiler sürünmüş kaaşına sürme sünneti seniyyedir. “Pirehenin ve sâir libâsın ve çamaşurun dâim pâk ve pâkize tutalar ki eyyâmı civânîde nezâfet ile istinâs gerekdir ve fakrü fâka nezâfete mâni değildir. Bunca selâtîni izâm hazerâtı ve vüzerâyı kirâm ve ulemâyı vâcibülihtiram ve sâir sâhibülhayrât vel hasenât nice kimseler bu şehri İstanbulu nice hamâmı dilkuşâlarla zeyn etmişlerdir ki gurebâ bir akçe harc ile istihmam etmek için. Nevcivan ki vücûdi pâk ola, Şeytan şerrü mekrinden mâsun olur demişlerdir. Her hafta el ve ayağında olan ezfârın (tırnakları) kat ede. “Belde al kuşak yaraşıkdır, civanın kuşağı şal olsa âlâ nümâyişdir (Beyit) Bak belinde şâline Âşıkın vay hâline câmedan dahi tercih al ola, ammâ sütmâvi dahi gaayet lâtif kaça ve zinhâr sâir elvanda olmaya ve eyyâmı sayfde ak sâde libas makbüldür. Kadimde yeşil olurdu, zamanımızda rağbet yokdur. Cebken dahi câmedan misillüdür ve çağşır dahi öyledir. Diz çağşırı oldukda civanın avâmı baldırları çıplak ve kibarı tozlukludur. (Mısrâ) Virdi ziynet ona ol sırmalı tozluk elhak Ocaklı civan dahi tozlukludur. (Mısrâ) Oldu çağşırlı güvergin gibi tozluklar ile civan kalyoncu olsa baldırı çıplakdır. “Civan kişi pâyinde yemeni filâr pabuç neki ola arkasın basub topuk gösterüb topuk nümâyişi civanlık şânındandır ki (Beyit) Kahvenin köpüklüsü Civanın topuklusu demişlerdir, ammâ doğru söylemişlerdir, kalender birâderlerimiz topuk temâşası kavli Eflâtun üzere uşşâkın safâ ender safâsıdır derler. “Civan ki mü’mini müslim ola beş vakitde vuzû ile eli ayağı daim pâk olur, ammâ civan ki keferei fecereden muğbece ola elin ve ayağın pâk tutmak gerekir. Eyyâmı şitâda güllü çorab yaraşukdur ve zamanımızda gaayetle makbuldür, ak sâde çorab dahi makbuldür ammâ pâk tutmak âsan değildir. “Civânânı esnaf dükkâna çıkdıkda kış ola yaz ola dâim pâ bürehne olub berber ve şekerci ve helvacı ve aşçı ve bakkal ve kasab ve emsâli dükkân içre nâlin ile reftâr iderler, bezzaz ve kazzaz ve terzi ve çulha ve kavukcu ve yorgancı ve emsâli dahi kilim ve hasır üzere yalın ayak reftâr iderler. Terlik manzûrumuz olmadı, sordukda hâcegîler, olmaz, bid’attir dediler. Hâcegînin sulbî oğlu olsa dahi öyledir, oğlanın ayağı yalındır. “Hâce ki civan çırağın kellesine ustura vurdura ham ruhdur, ammâ oğlanda kehle göre, ol zaman ma’fûdur. Müslim civanda kefere saçı dahi olmaya, perçem ve kâkül şöyle karârında ola, yâni cebîni pâkine saldıkda kaşları üstünde dura, dirâz olmaya, dîdei enverlerin setretmeye. “Civan ağıznda râyihai kerîha neûzibillâh rûhi habîse mukaarindir, hüsünde Yûsufi Sânî olsa ol civandan hazer gerek. “Haftada bir kerre istihmam vâcibdir (Beyit) Bir himmet ilen ola hammâma gire yâr Ey bâşı kaba yâlın ayak Rûm erenleri ammâ arada iktizâi şer’i oldukda hemen sabahı gasil farzdır, civan ki cünüb ola mehlikaa olsa destinden nesne almak haramdır. “Civan germâbeye vardıkda dâim halvetde yuna taşra sofa kurnasında yunmayalar (Beyit) Halvetde nûr görmekse kasdı zâhidin Hamâm içre görsün o mâhi münevveri Ve peştemalın dirâz eyliye, yâni, dâmenin ayakda incik hizâsına düşe ve beline muhkem sarub nâfin göstermeye ki civanın edebin gösterir makbuldür (Beyit) Yahyâ su koymaya ayağına ol mehin Gûyâ ki tâs edindi felek mihri enveri Civan ki germâbeye varsa akrânından refiki olmak gerekdir, birbirin yunalar ki gayri refik ile bednâm olur, zîrâ dilde kemik yokdur. Mesîre safâsı dahi böyledir, tâki hattı gele, nevtırâş olub bıyığın bura. “Dellâk civanlar için hamam nizamı ayrıdır (Mısrâ) Siyeh fûtayla gör hammâmda ol mâhi tâbânı İstanbul Kadısı Efendi nizam defterinde neki yazmışdır ana riâyet iderler (Beyit) Ehli ırz olsa farazâ dellâk Câmei ırzına dinmez yine pâk Fırınlarda olanlar dahi öyledir. Kahve fürûş oldukda (Beyit) Tahmisi derûnumda kavurdum tâze Ciğerim dânesini bir kahve fürûşi nâze ya ki berber oldukda (Beyit) Olmadıkca leb beleb zânû bezânû bir bire Cân ü ser kılmaz fedâ sûfi ve şûh berbere Civan efendi kapusunda hâdim olsa yine öyledir, at sâhibine göre eşinür ve uşağının libâsı efendinin nâmusudur, ammâ tâze uşağının libâsında mübalaga ile ziynet eylese yahud ki turfa nümâyişler eylese (Beyit) Kara kiraz dırağını Efendi sever uşağını derler. Aklâmda kâtib olsa mahlası Yusuf ve Nigârî ve Melihî ve Mâşûkî ve Şemsî dirler ve cümle efendiler ol tâze nihâlin feyzü tâlisine gayret ve verzeşin selsebîl iderler ve kibar mecilisine bile götürüb esâtîzi elhan ve mûsikiden behremend olmasın isterler, eğer civan hûb sadâ olsa cüz’î ezmanda şöhret ve şan bulur zîrâ sadâyı hûb letâfeti şebâb ile başka renk alur. “Ammâ bu şehri İstanbulda nice bin civanlar vardır ki kendi kadrü kıymetlerin bilmemiş ve mecmai esâfilü eclâf ve dârülnedvei haşerât kahvehânelerde ve bekârhâne odalarda ve hanlarda ve külhanlarda pâ bürehne pîrehen köhne ve küllâh küsiste keyfi berş ü bâde ile mesti müdâm (Beyit) Kahve kesti iştihâmı berş kesdi şehveti Bir kaşınmak kaldı ancak bana dünyâ lezzeti deyüb baldırıçıplak (Mısrâ) Kim baldırıçıplakda hayâ ü edeb olmaz ve eşkiyâ gürûhu pençesinde bâzîçe olub verdi ruhi solunca istihdam olunur. Molla Penâhii Âzerî altun adın bakır etmiş ol gürûhi nâzenîn içün buyurmuş (Kıt’a) Hoş halına senin uzun dırnaklu Baldruru çermeklü yalın ayaklu Yorganu yasduğu tozlu topraklu Hemdem ile herdem sohbet eylersin “Şehri İstanbul kânı melâik ve kânı şeyâtindir. Ol civan ki fatindir, bu makaalemize kulak tuta. Hem hüsnü ânın ve eyyâmı nevcivânînin şan ve âlâyişi yerin bula hem dahi râhi mustakimde nâzik ayağın incitmeye ve bizi dahi hayır dûa ile yâd ide”. Simitci Civanı (Resim : S. Bozcalı) Bozacı Civanı (Resim : S. Bozcalı)
Theme
Other
Contributor
S. Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM070202
Theme
Other
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
S. Bozcalı
Description
Volume 7, pages 3586-3592
Note
Image: volume 7, pages 3587, 3588
Theme
Other
Contributor
S. Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
In collaboration with  
Rights Statement
Cookie Policy
LPPD