Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
CEVRİYE HANIM (Salmatomruklu)
1880 ile 1890 arasında bir aşı macerâsının kahramanı olmuş güzel bir kız; cehîl ve vahşet içindeki mâşuku oğlana kavuşmak ve onun ile evlenmek için de o zamana göre çok büyük bir cesâret göstermiş olan aşk yolunda dîvâne bir kız; yukarıda kaydettiğimiz son yıl içinde târihi kesin olarak tesbit edemediğimiz vak’ada Cevriye Hanım on sekiz yaşında imiş, Salmatomrukda konak yavurusu bir evde oturur Hayriye tüccarlarından Bursalı Balmuımcuzâde Halim Efendinin kızı olup anasını pek küçük yaşda kaybetmiş, babasının da pek sevgilisi olduğu için Halim Efendi tekrar evlenerek güzel kızını üveyana pençesine vermemiş; Cevriye on dört on beş yaşlarına gelince evin eşiğini görücü kaafileleri aşındırmaya başlamış baba taassub gösterip bu işe de müdâhale etmemiş; “Güvey ile ben değil kızım yaşayacak, gönlü kime yatarsa onunla evlenir, isterse mahallenin sakası olsun!..” demiş; ve müşkil dâvâ halledilmeden kendisi de göçüp gidince, büyük bir servetin sâhibi Cevriye’ye, koca bulmak, daha doğrusu ona tâliblerden birini tercih ettirmek için mahalle halkı gayret ve faaliyete başlamış, güzel zengin kız: “Babama yanıb ağladığım sıra koca düşünmüyorum.. hele birkaç yıl geçsin!.. diyerek evlenme meselesine topdan bir red cevabı vermiş Halbuki aslında, Salmatomruklu Cevriye Hanım, sabah akşam günde iki se...
⇓ Devamını okuyunuz...
1880 ile 1890 arasında bir aşı macerâsının kahramanı olmuş güzel bir kız; cehîl ve vahşet içindeki mâşuku oğlana kavuşmak ve onun ile evlenmek için de o zamana göre çok büyük bir cesâret göstermiş olan aşk yolunda dîvâne bir kız; yukarıda kaydettiğimiz son yıl içinde târihi kesin olarak tesbit edemediğimiz vak’ada Cevriye Hanım on sekiz yaşında imiş, Salmatomrukda konak yavurusu bir evde oturur Hayriye tüccarlarından Bursalı Balmuımcuzâde Halim Efendinin kızı olup anasını pek küçük yaşda kaybetmiş, babasının da pek sevgilisi olduğu için Halim Efendi tekrar evlenerek güzel kızını üveyana pençesine vermemiş; Cevriye on dört on beş yaşlarına gelince evin eşiğini görücü kaafileleri aşındırmaya başlamış baba taassub gösterip bu işe de müdâhale etmemiş; “Güvey ile ben değil kızım yaşayacak, gönlü kime yatarsa onunla evlenir, isterse mahallenin sakası olsun!..” demiş; ve müşkil dâvâ halledilmeden kendisi de göçüp gidince, büyük bir servetin sâhibi Cevriye’ye, koca bulmak, daha doğrusu ona tâliblerden birini tercih ettirmek için mahalle halkı gayret ve faaliyete başlamış, güzel zengin kız: “Babama yanıb ağladığım sıra koca düşünmüyorum.. hele birkaç yıl geçsin!.. diyerek evlenme meselesine topdan bir red cevabı vermiş Halbuki aslında, Salmatomruklu Cevriye Hanım, sabah akşam günde iki sefer evlerinin önünden seyyar hallac esnafından yalın ayaklı yarım papuçlu bir mürâhik lâz şehbazına âşık olmuş ve aşkı da gün günden alevlenerek oğlanın dîvânesi olmuş; babasının hâli hayâtında dilediği ile evlenmeye desturlu olduğu için, âilenin emekdarı ve kendisinin de lalası ve mahremi kâhyayı bu işin halline memur etmiş. Ustasının dükkânı üstündeki bekâr odasında yatan hallac güzeli genç hem câhil, hem lâz, kavmiyeti îcabı vahşi; kâhyanın bir fırsatını bulub münâsib bir lisan ile yaptığı izdivac teklifi karşısında, türlü şübheye düşmüş; “Burası İstanbul, bizim gibi acemi ve câhil güzel gençlerin başına türlü belâ ve kaza gelir.. o hanım mâdem ki genç, güzel ve zengin gönül vermek için bula bula benim gibi kopuk oğlanı mı buldu? Bu işin içinde bir bit yeniği var; ya başından bir kaza geçdi, benimle evlenip aybını kapattıkdan sonra beni kapu dışarı atacak, sonra göğsünü gere gere dulum diyerek kendi boyundan bir adamla evlenecek... Yahud ki kör, sağır, salak, sarsak bir kıza beni yamayacaklar ömrüm boyunca cehennem ateşinde yanacağım ben bu işe yanaşmam!..” demiş.
İzdivaç teklifini reddetmiş ama, konak önünden geçen yolunu değiştirmemiş, hattâ bilâkis geçerken başını kaldırıp pencerelere, kafeslere bakmış, o boydan gençlerin kârı mağrûrâne bir edâ, tavır takınır da olmuş; câhil oğlanın bu cilveleri Cevriye Hanımı büsbütün çileden çıkarmış. Hallaç güzelinin adı “Yusuf”, lâkabı da “Kişmir” imiş; Kişmir Yusufda da bir garib peşîmanlık başlamış “Şu kâhya bir kere daha gelse de görüşsem, evlenmesine evlenmem ama, mâdem ki zengin imiş, ergenlik hakkımı verir, bir gece konağa gider, o yosmanın gönlünü hoş şederim” demiş Bir ikinci sefer kendisini bulan kâhuaua teklifini açıkca bildirmiş; Cevriye Hanımdan; “Ben mâşûkuma kavuşayım ister helâlinden, ister harâmından olsun!” cevâbı ile bir mükellef atlas boğca içinde hediye çamaşır gelmiş. Fakat güzel kız nobran ve vahşî lâz oğlana bir oyun hazırlamış, mahalle imâmını çağırarak gönül derdini açmış, imam efendinin ayaklarına kapanmış, hallaçı içeriye alacağı gece konak kapusunun açık bırakılacağını, mahalleli derin uykuda iken, seher vakti, imamın kendilerine güvenilir iki kişi ve komiser ile açık kapudan konağa girib bir baskın oyunu oynamasını istemiş: “Siz gelinceye kadar ben oğlanı oyalarım, kendimi de korurum.. zından ile, dayak ile tehdit edilice kurtulmak için beni nikâhla almaya râzı olur.. evlenince de, kız olduğum meydana çıkar, o zaman siz de bu baskının benimle danışıklı olduğunu söyler, anlatırsınız; parayı, konağı, beni depip de boşama yolunu tutacağını zannetmem!..” demiş. İmam efendiye de büyükçe bir para vermiş; yanında gelecek olanlar için de cömertçe vaidde bulunmuş; hallaç güzeli Kişmir Yusufun konağa alındığı gecenin seher vakti de bu baskın oyunu büyük bir başarı ile oynanmış. İmam efendi Cevriye Hanımdan daha tedbirli, birkaç gün içinde bütün mahalle erkeklerini bu baskın oyunundan haberdar etmiş, sonra çirkin dedikodulara yol açmaması için, oyun böylece bütün mahalleli tarafından oynanmış; kızın müşkil duruma düşmemesi için baskın seher vaktine kadar da bırakılmamış; baskın akabinde nikâh kıyılınca da konak hemen bir düğün evine dönmüş, ve gene hallaca, bunun kendi nobranlığına karşı bi oyun olduğu anlatılmış: “Niçin gelip de bu hanımın ahvâlini mahallesinden sormazsın?..” demişler. Lâz damad: “Vallah böylesi daha iyi oldu, bizim kafamız çengellidir, bir yere takıldı mı, mahalle halkına da inanmaz...” cevabını vermiş. İşte bu vak’a üzerinedir ki, Tophâne ketebesinden Üsküdarlı âşık Râzinin de destan yollu bir manzûmesi vardır:
1. Salmatomrukludur ol yosma duhter
Kara gümrah saçı penbe topukda
Sevdâ çeker hâli gün günden beter
Gönlü bir mürâhlik bıçkın kopukda
2. Mâşuku civelek hallac güzeli
Destine kemâne hem keman ebrû
Kişmir Yusuf derler yanağı benli
Vahşetle perverde âvâre kumru
3. Sabah ezânından akşam ezana
Cumbanın içinde Cevriye Hanım
Laf atar geçerken dilber oğlana
Dilâver şâhinim şehbaz civanım
4. Surh ile yazılır oğlana nâme
Hûni dili sadpâreden nişâne
Tâlim ile râhi vuslat gulâme
Senindir civanım buyur gel hâne
5. Hallaclık şânıdır kavmiyeti laz
Hele dilberânı sâhibi nahvet
Benli Kişmir dahi yaramaz haylaz
Çeker nâze kendin geldikce dâvet
6. Dir ki hanı boğçam çorap anterim
Ve hem atlar iken ayağım eşik
Ergen civan hakkı altın isterim
Şahbazım ki olmam çantada keklik
7. Don çorab anteri kuşak cebkeni
Gider o daltaban hallaca boğça
Bu gece teşrif et bekleriz seni
Eşiği atlarken hazırdır akça
8. Cevriye olsa da şehrî yosma ger
Değildir âşifte âlûde dâmen
Kasdı Benli Kişmir ol perî peyker
Helâlinden olsun şevheri hemen
9. Hem imama haber salar gizlice
Baskın virmek için vakti seherde
Hanım hallac civan aldı bu gece
Zerre mikdar hilâf yokdur haberde
10.Basarlar Kişmiri hanım koynunda
Görünür oğlana falaka zından
Danışıklı döğüş baskın oynunda
Dirler rezâlete gel virme meydan
11.Gir yıkan abdest al yakındır hamam
Sonra da kularsın usuldür namaz
Akdi nikâh eyler kandırub imam
Hanımın helâli olur ol şehbaz
12.Nikâhda kerâmet mücerreb lâşek
Cevriye Hanım da güzelden güzel
Düğün dernek ile serilir döşek
Kocatır onları tâ vakti ecel
Biz vak’anın tafsilâtını da Âşık Râzi merhumdan dinlemiş idik; mânzume vak’ayı tam tutmaz görünür, halk şâiri meselenin aslını manzumesini yazdıktan sonra öğrenmiş olacakdır. Bu da aydın olarak gösterir ki, imam efendinin tedbiri olmasaymış Cevriye Hanım evine aldığı bir hallac civanı ile hakikaten baskın vermiş bir âşifte gibi görülebilirmiş.
Vâsıf HİÇ
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Yazar/Üreten
Vâsıf Hiç
Kod
IAM070090
Tema
Kişi
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 7, sayfalar 3525-3527
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.