Hicrî 1241 de (milîdî 1825 - 1826) dedikodusu İstanbul’da haftalarca sürmüş bir vak’adır; o tarihde vefat etmiş bulunan eski sadırazamlardan Abdullah Paşanın baştebdili Kara Süleyman Ağa hicrî 1239 da (milâdî 1823 - 1824) Üsküdar’da Valideiatik Camii civarında bir ev satın almışdı. Evin ondan evvelki sâhibi Üçüncü Sultan Selim’in tebdil hasekiliğinden matrud Arnavudoğlu Mandıralı Celil Ağa (B.: Celil Ağa, Arnavudoğlu Mandıralı) bekâr hayatı sürdüğü için evin bağçesinin bakımını ihmal etmişdi; Kara Süleyman Ağa bir rencber tutarak hayli geniş olan bağçeye fidanlar dikdirmeye başladı; bir gün bir fidan çukuru kazılır iken toprakdan bir çömlek dolusu altın çıkdı; Süleyman Ağa rencbere 3000 kuruş sus payı vererek çömleği karısı ile beraber evinde gizleyip sakladı. Fakat kadın son derecede geveze idi, ertesi gün komşusu bir kadına: “Canım komşucuğum, sakın kimseye söyleme, bizim bağçeyi kazdırır iken define bulduk, acaba sizin ağanın haberi var mı?” diye pencereden yüksek sesle vak’ayı anlatırken mahalle bekcisi işitti, hemen koşup Kara Süleymanın bağçesinde çalışan rencberi buldu, rencber hâdiseyi gizlemedi, bunun üzerine bekci bu adamı defterdarlığa götürdü. Başkapukulu Ağa (Mâliye başmüfettişi) hemen Üsküdar Mahkemesine gelerek Kara Süleyman Ağayı celbettirdi; bekcinin ve rencberin...

Hicrî 1241 de (milîdî 1825 - 1826) dedikodusu İstanbul’da haftalarca sürmüş bir vak’adır; o tarihde vefat etmiş bulunan eski sadırazamlardan Abdullah Paşanın baştebdili Kara Süleyman Ağa hicrî 1239 da (milâdî 1823 - 1824) Üsküdar’da Valideiatik Camii civarında bir ev satın almışdı. Evin ondan evvelki sâhibi Üçüncü Sultan Selim’in tebdil hasekiliğinden matrud Arnavudoğlu Mandıralı Celil Ağa (B.: Celil Ağa, Arnavudoğlu Mandıralı) bekâr hayatı sürdüğü için evin bağçesinin bakımını ihmal etmişdi; Kara Süleyman Ağa bir rencber tutarak hayli geniş olan bağçeye fidanlar dikdirmeye başladı; bir gün bir fidan çukuru kazılır iken toprakdan bir çömlek dolusu altın çıkdı; Süleyman Ağa rencbere 3000 kuruş sus payı vererek çömleği karısı ile beraber evinde gizleyip sakladı. Fakat kadın son derecede geveze idi, ertesi gün komşusu bir kadına: “Canım komşucuğum, sakın kimseye söyleme, bizim bağçeyi kazdırır iken define bulduk, acaba sizin ağanın haberi var mı?” diye pencereden yüksek sesle vak’ayı anlatırken mahalle bekcisi işitti, hemen koşup Kara Süleymanın bağçesinde çalışan rencberi buldu, rencber hâdiseyi gizlemedi, bunun üzerine bekci bu adamı defterdarlığa götürdü. Başkapukulu Ağa (Mâliye başmüfettişi) hemen Üsküdar Mahkemesine gelerek Kara Süleyman Ağayı celbettirdi; bekcinin ve rencberin önlerinde sorguya çekilen Kara Süleyman Ağa, karısının aklından noksan olduğunu söyliyerek define meselesini tamamen inkâr etti; fakat Üsküdar Kadısı Efendinin emri ile evi arandığında define çömleği bulundu. Bunun üzerine Kara Süleyman Ağa tevil yoluna sapdı ve: “Ben Bâbiâliye gidip haber verecekdim; defterdarlık aklıma gelmedi, burada da onun için inkâr ettim” dedi. Çömlek Defterdarlığa gönderildi, içindekiler çıkarılıp sayıldığında bir mikdar zeri mahbub, yaldız ve Macar altınları ile bir kaç elmaslı kadın ziyneti olduğu görüldü, ve hepsine 150,000 kuruş kıymet biçildi. Hepsi Hazine adına müsâdere edildi, rencbere ve bekciye münâsib nakdî mükâfatlar verildi. Kara Süleyman Ağa yalan söylediği için definedeki hissesinden mahrum edildi. Onun da yapdığı ilk iş geveze karısını boşamak oldu. Bu definenin Arnavud Celil Haseki tarafından gömüldüğü, içindeki altın ve mücevherlerin de saraydan matrud eski tebdil hasekisinin rüşvet yolu ile topladığı şeyler olduğu söylendi. Bibl.: İslimyeli Kamer Efendi, Vekaayii Mültakita; Cevdet Paşa, Tarih, cild XII.