Eyyubun şimâlinde bir kuyu ve mesîredir; zamanımızda böyle bir yer ve kuyu mevcud değildir. Onyedinci asrın büyük muharriri Evliya Çelebi, meşhur seyyahatnâmesinin İstanbula tahsis edilmiş birinci cildinde sur dışındaki mâmûreler faslında şunları yazıyor: “Eyyubun şimâlindeki mezâristan içinde bir kaç hâne vardır. Orada bir beyti kadimde bir su kuyusu vardır, (bir ayazma olduğu anlaşılıyor). Birinin bir şeyi kaybolsa evvelâ pâk abdest alıp kuyunun kenarındaki musalla üzerindeki iki rekât namaz kılar. Sonra bir fâtihai şerîfe okuyarak sevâbını hazreti Yusuf aleyhüsselâmın rûhi şerîfine hediye ederek: — Ey sâhibi pîr!.. Hazreti Yusuf Sıddık aşkına olsun, benim filan akrâbam , yâhud filân evlâdım, yâhud kyabolan şu türlü eşyâm nice oldu?... diye kuyunun ağzından aşağı bağırır. “Derhal sual ettiği kimse hayatda mı, mematda mı, veyâ kaybolan eşyâ isim ve resmi ile nerede, ve kim uğruladı ise açıkdan açığa bildirir ince bir sadâ zâhir olur. Gaayet garib hikmeti acibdir ki sırrına akıl erdirmek mümkin değildir. “Hakir bu hâceti bir kaç kere müşâhede ettim; görmezden evvel inanmazdım. Hattâ bir kere kuyudan: — Osman dayım hayatda mıdır?... diye sordum. Kuyudan: — Aydıncık şehrinde un alıyor, yakında gelir!... cevâbı geldi. On üç gün sonra Osman dayım gelince: — Şâbanın yedinci pazar g...

Eyyubun şimâlinde bir kuyu ve mesîredir; zamanımızda böyle bir yer ve kuyu mevcud değildir. Onyedinci asrın büyük muharriri Evliya Çelebi, meşhur seyyahatnâmesinin İstanbula tahsis edilmiş birinci cildinde sur dışındaki mâmûreler faslında şunları yazıyor: “Eyyubun şimâlindeki mezâristan içinde bir kaç hâne vardır. Orada bir beyti kadimde bir su kuyusu vardır, (bir ayazma olduğu anlaşılıyor). Birinin bir şeyi kaybolsa evvelâ pâk abdest alıp kuyunun kenarındaki musalla üzerindeki iki rekât namaz kılar. Sonra bir fâtihai şerîfe okuyarak sevâbını hazreti Yusuf aleyhüsselâmın rûhi şerîfine hediye ederek: — Ey sâhibi pîr!.. Hazreti Yusuf Sıddık aşkına olsun, benim filan akrâbam , yâhud filân evlâdım, yâhud kyabolan şu türlü eşyâm nice oldu?... diye kuyunun ağzından aşağı bağırır. “Derhal sual ettiği kimse hayatda mı, mematda mı, veyâ kaybolan eşyâ isim ve resmi ile nerede, ve kim uğruladı ise açıkdan açığa bildirir ince bir sadâ zâhir olur. Gaayet garib hikmeti acibdir ki sırrına akıl erdirmek mümkin değildir. “Hakir bu hâceti bir kaç kere müşâhede ettim; görmezden evvel inanmazdım. Hattâ bir kere kuyudan: — Osman dayım hayatda mıdır?... diye sordum. Kuyudan: — Aydıncık şehrinde un alıyor, yakında gelir!... cevâbı geldi. On üç gün sonra Osman dayım gelince: — Şâbanın yedinci pazar günü nerede idiniz ve ne yapıyordunuz?.. diye sordum. — Aydıncık şehrinde un alıyordum!... diye yemin etti. Vallaahü a’lem esrârehü...”. Târihimizin çok zengin ve büyük kaynaklarından biri olan Evliyâ Çelebi Seyyahtnâmesinde buna benzer inanılmaz parçalar çokdur; büyük muharririn bir onyedinci asır adamı olduğunu, yerinde şirin düşecek mübalâğaları pek sevdiğini unutmamak lâzımdır.