Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
CAN
Dilimize farscadan alınmış isim, “ruh”, mecâzen kuvvet, kudret, hayat, dirilik (Hüseyin Kâzım, Büyük Türk Lugatı).
İstanbul ağzı sohbet dilinde, halk ağzı deyimlerde ve külhâni argosunda pek çeşidli ve pek çok kullanılan zengin kelimedir.
Darbı meseller — Nefsin kıymeti, insanın herkesden önce evvelâ kendisini düşüneceği: “Can cümleden aziz”, “Evvelâ can, sonra cânan”.
İştâhın sıhhat alâmeti olduğu, insanın boğazına yemeğine dikkat etmesi gerektiği yolunda: “Can boğazdan gelir”.
Her şeyden bıkılacağı, bütün sevgililerin bırakılabileceği: “Can cefâdan da usanır, safâdan da”.
Kahramanlıkların, büyük fedâkarlıkların lâf konusu değil, iş konusu olduğu: “Can cömerdliği lâkırdı ile olmaz”.
İnsan hayatının kıymeti; ufak tefek hatalarından, suçlarından dolayı ağır, zâlimâne cezalar verilmemesi gerekdiği yolunda: “Can bostanda bitmez”. Misal: “Ol zâlim ve gaddar Bayrakdar (Alemdar Mustafa Paşa) her gün kahvehâneler, bekârhâneler, hanlar ve hamamlar basdırıp üçer beşer onar garib uşakları ve nice tâze yiğitleri uryan püryan çıkarup kimin boğdurur denize atdurur ve kimin başın kesdirir, bilmezdi o canlar bostanda bitmezdi” (Galatalı Mecmuası meşruhâtı).
İnsanın tıynetinin değişmiyeceği: “Huy canın altında” (Can çıkmayınca huy çıkmaz”.
Mâdımlara, zebunlara, müstahdemlere insaf ile mu...
⇓ Read more...
Dilimize farscadan alınmış isim, “ruh”, mecâzen kuvvet, kudret, hayat, dirilik (Hüseyin Kâzım, Büyük Türk Lugatı).
İstanbul ağzı sohbet dilinde, halk ağzı deyimlerde ve külhâni argosunda pek çeşidli ve pek çok kullanılan zengin kelimedir.
Darbı meseller — Nefsin kıymeti, insanın herkesden önce evvelâ kendisini düşüneceği: “Can cümleden aziz”, “Evvelâ can, sonra cânan”.
İştâhın sıhhat alâmeti olduğu, insanın boğazına yemeğine dikkat etmesi gerektiği yolunda: “Can boğazdan gelir”.
Her şeyden bıkılacağı, bütün sevgililerin bırakılabileceği: “Can cefâdan da usanır, safâdan da”.
Kahramanlıkların, büyük fedâkarlıkların lâf konusu değil, iş konusu olduğu: “Can cömerdliği lâkırdı ile olmaz”.
İnsan hayatının kıymeti; ufak tefek hatalarından, suçlarından dolayı ağır, zâlimâne cezalar verilmemesi gerekdiği yolunda: “Can bostanda bitmez”. Misal: “Ol zâlim ve gaddar Bayrakdar (Alemdar Mustafa Paşa) her gün kahvehâneler, bekârhâneler, hanlar ve hamamlar basdırıp üçer beşer onar garib uşakları ve nice tâze yiğitleri uryan püryan çıkarup kimin boğdurur denize atdurur ve kimin başın kesdirir, bilmezdi o canlar bostanda bitmezdi” (Galatalı Mecmuası meşruhâtı).
İnsanın tıynetinin değişmiyeceği: “Huy canın altında” (Can çıkmayınca huy çıkmaz”.
Mâdımlara, zebunlara, müstahdemlere insaf ile muâmele etmek gerekdiği: “Canı cana ölçmeli”.
Tevbih ve cezânın insanı yola getireceği, bâzan, acı tecrübenin kıymeti: “Canı yanan eşek atdan yüğrük olur”.
Akraba arasındaki hased, çekememezlik için: “Candan ahbab, kandan şarab olmaz”.
Yerine, söz gelimine göre: Netice alınamıyacak işlerle uğrayan, yahud tamâmen aksi, herkesin olmaz dediğini başaran: “Cansız koyundan süt sağar”.
Herhangi bir konuda, en asil bir aşk u alâkadan en hasis bir madde alış verişi esnaflığa kadar henüz başarı ümidinin kesilmediğini ifâde için: “Çıkmadık canda ümid vardır”.
Dostluğun kıymeti için: Can canın yoldaşıdır”.
Bir bâdirenin içinde bir kimsenin her kaygusu bırakarak sâdece kendisini kurtarmaya çalışması: “Can cana, baş başa”.
Israr ile istenilen bir şeye büyük fedakârlıkla kavuşulacağı: “Can gitmeyince cânan ele girmez”.
Halk ağzı deyimler — 1) Bed duâlar vardır:
Allah canını alsın!...
Canı cehenneme!...
Canı çıksın!...
Canı çıkasıca!..
2) Hayır duâlar ve temenniler vardır:
Allah canını bağışlasın!..
Ölmüşlerinin canına değsin!..
Ölmüşlerinin canına rahmet!..
3) Küfürler vardır:
Canına tükürdüğüm!
Canına okuduğum!..
4) Aşırı sevgi hitabları, nidâları vardır:
Canım!.
Canım benim!..
Canım çiğerim!..
Canım kuzum!..
Hey canım!..
Cancağızım!..
Efendim canım!..
Canımın içi!..
Canımın bir tânesi!..
5) Ekseriya fevkalâde cür’et karşısında kullanılır bir de hayret hitâbı vardır:
Vay canına!..
Can — Halk ağzı deyim; 1 — Şahıs, adam, kimse; 2 — Cür’et, cesâret (argo); 3 — Sevimli, sıcak kanlı; 4 — Tekkelerde genç müridlere verilen isim; misaller:
Bir deniz kazâsında bahsedilir:
— Bir kişinin hatâsı 162 cana mal oldu!..
* İki pırpırı oğlan konuşur:
— Ulan o morukda karşıma çıkacak can var mı be!.
* Bir mersiyeden:
Can çocukdur,
Kınalı, boyalı
Tekir, mercan çocukdur.
* Vak’ai Hayriyede, yeniçerilerle olan sıkı münâsebetleri dolayısı ile bütün Bektaşi tekkeleri kapatılmış, bazı babalar da idam edilmişdi. İkinci Sultan Mahmud bir gün Rumelihisarı Tekkesi Bektaşi Şeyhi Nâfi Babaya (B.: Nâfi Baba) uğramış, eski şenlikli dergâhın yerinde bomboş, harâbiye yüz tutmuş, bir tekke görünce acı bir istihzâ ile:
— Haa?.. Canlar nerede?.. diye sormuşdu.
Zarif şeyh derhal:
— Efendimizin korkusundan kimde can kaldı!.. demişdi.
İki canlı — Halk ağzı argo: “Gebe kadın; misal: Gelin kaynana kavgasında şirret mahalle karısı tâze bağırır:
— Üstüme varma benim ayol!.. İki canlıyım!..
Yedi canlı — Halk ağzı argo: Çok dayanıklı, mütehammil (ekseriya istihkar kasdı ile kullanılır); bâzan, muhakkak bir ölümden mucizevi kurtulma; misaller:
Soğuk bir kış günü, sokakdan yalın geçen bir hâneberduşu göstererek iki kişi konuşur.
— Biz olsak zâtürrie, verem olur, ölürüz..
— Yedi canlıdır onlar!..
* İskele hammalı iki hâneberduş genç konuşur:
— Senin Karaoğlan dün iskele ile vapur arasına düşdü!..
— Öldü mü çocuk be?!.
— Yedi canlıdır o be.. İskelenin altında bir kalas kopmuş geçenki fırtınada, hemen onun boşluğuna girivermiş!..
İt canlı — Halk ağzı argo, “yedi canlı” ile aynı mânâda şu kadar ki bunda istihkar, açıkdır.
Canlı cenâze — Halk ağzı argo: Son derecede zayıf, bir deri bir kemik kalmış kimse; misal: Bir lisede yeni talebe sorar:
— Kim ulan bu canlı cenâze?!
— Meşhur “Be Cim”.. Matematik hocası!..
Can pazarı — Halk ağzı argo: Sonu ölüm olabilecek çok nâzik, tehlikeli durum, iş; büyük bir kavganın tehlikeli keşmekeşi, ihtilâl döğüşü, göğüs göğüse cenk, cenklerde ateş hattı, misaller:
Hastahânede kızlarının doğum yapmasını bekleyen karı koca konuşur:
— Sâkin ol biraz hanım...
— Kolay mı bey... Evlâdım can pazarında...
* Bir sirkin trapez canbazları üzerine konuşulur:
— Ne alın yazısıdır bu!.. Her gece can pazarı...
* İki haneberduş, şehrin ırza tecâvüzle katil suçundan mazmun olarak yakalanmış bir ayakdaşlarının muhâkemesinden bahsederler:
— O yürekli oğlan hâkimin karşısında tirtir titriyordu be...
— Kolay mı ulan, can pazarı bu!...
* Emekli bir general anlatır: “Ondokuz yaşında idim.. İlk ateş hattına Makedonya’da girdim... Sonra Trablus Harbi, Balkan Harbi, Harbi Umumi, İstiklâl Mücadelesi birbirine eklendi... Biri ağır, sekiz defâ yaraladım... Her seferinde ateşe girince bir kere alt dudağım çatlardı, işte o kanı yaladın mı, can pazarında olduğunu unutursun azizim...”
Can sohbeti — Halk ağzı deyim: Bir sevgili ile koklaşıp öpüşmeden vuslata kadar muhabbet.
Can ciğer — Halk ağzı argo: 1) Çok yakın dostluk, samîmiyet; misal;
Ahmedle can ciğeriz biz!..
* Bir kaatilin ifâdesinden:
— Canciğer arkadaşımı vurmuşum ben...
2) Hâneberduş ağzında aşırı sevgili; misaller:
Körkütük sarhoşdurlar, büyüğü göğsünü açar:
— Canım ciğerim benim!.. Vur ulan.. Senin elinle öleyim be!..
* — O çocuk canım ciğerimdir benim.. Yan bakanı yakarım!..
Can atmak — Halk ağzı deyim: 1) Şiddetli istek, arzu
Hasanpaşa çıplağı kılık kıyâfet
Teni dövme bakır bir kızıl âfet
Can atardı ana cmüle eşkiya
Binâber o şahi hüsnü letâfet
(Galatalı, Çardak Destanı)
Can atar tigi kazâ sînei bîmârımıza
(Eşref Paşa)
2) Bir yere sığınma ilticâ; “Çocukdum, Büyük Çarşıda yağlıkcı çırağı idim, koca çarşı zangır zangır sallanıp duvarlar kemerler çatlamaya başlayınca sağa can attık” (Rifat Efendi, Not)
Sen gidersen bütün helâk oluruz
Koynuna can atar da hâk oluruz
Nâmık Kemal
Kösem Sultanın sarayda boğulduğu gecenin hâtıratı arasında: “... tut kap sedâsı âsümana yetişip biz Bâbıhümâyundan dışarı güçle can attık..” (Naîmâ Tarihi).
Canı ağzına gelmek — Halk ağzı deyim: Ziyâde korku, dehşet hâli misal: “Küçücük vapurla koca şilebin önünden geçmeye kalktık, geminin burnu gözümüzün önüne dağ gibi dikildi, çarpışmasına kıl kadar mesâfe kaldı, can boğazımıza geldi...”
* Sofada bir geziniyor gibi geldi, kapuyu birden açdım; karşımda bir insan azmanı, saç sakala karışmış, yalın ayak, pelâspâre içinde bir şakî, hemen elini bıçağına attı, fakat benim elimde tabancayı görünce mıhlanmış gibi durdu, gözünü gözüme dikdi, can boğazıma geldi Kapuyu nasıl kapayıp kilidledim, camı nasıl açdım, hırsız var diye nasıl bağırdım, bir Allah bilir...”.
Can alıp can vermek — Halk ağzı deyim: 1) Izdırab içinde bunalmak, derin rûhi buhran; Nedim bir şâheser beyitde kullanmışdır:
Lâ’li yâr ağzında ammâ vâpesîn olmuş nefes
Aşıkı bîmârı gördüm can virüb can almada.
2) Ağır maddî sıkıntı, darlık içinde bunalma: “Ben can alup can veririm, sen oynaşda bahsedersin...”
Canı burnuna gelmek — Halk ağzı deyim: Maddeten ve mânen çok sıkılmak, sıkıntıya düşmek. “Parasızlıkdan canımız burnumuza geldi...”
Can çekişmek — Halk ağzı deyim: Başarısızlıkla sona ermiş bir işin son anları; misal:
İki genc muharrir konuşur:
— Sizin mecmua ne âlemde?
— Can çekişiyor!..
Canını almak — Soygunda, dayakda, tazyikde, her türlü ezâ ve cefâda son haddin gelmesi, “yeter artık” anlamına halk ağzı argo; misal:
Üç hayta genç pusuya düşürdükleri bir adamı don gömlek bırakınca soyarlar ve kıyasıya dövmeye başlarlar; nihâyet içlerinden biri acır:
— Bırakın artık be...Canını mı alacağız herifin?
* Yâhud o durumda mağdur yalvarır:
— Bırakın artık be!.. Canımı mı alacaksınız be!...
Can evi, can alacak nokta, can alacak yer — Bir kişinin, bir toplumun, müessesenin, bir işin, en nâzik, en önemli, en esaslı yeri anlamına deyim; en kuvvetli olarak Mehmed Âkif kullanmışdır:
Hiç görülmüşmüydü olsun kaydi vahdet târümâr?
Böyle olmuş muydu millet can evinden rahnedâr?!
* Biricik yetişkin oğlu ölen bir adam hakkında: “Çok yaşamaz... Can evinden vuruldu zavallı..”
* Müteşebbisler konuşur: “Bu iş yürür azizim.. Can noktası sermâye ile dayanmak..”
Canpâre — Yeniçeri argosunda mahbub:
Canpâredir rûşen ider dünyâyı
Omuzda şâhinsiz gezer mi dayı
Kadimden beridir arslan hissesi
Şehrî dilberandan ocaklı payı
(Galatalı Hüseyin)
Canbaz — Mürekkeb isim; canla oynayan, canı ile oynayan, canını tehlikeye koyan (B.: Canbaz)
Cânan — İsim, gönülden, candan sevilen; mâşuka, yolunda can fedâ edilir sevgili.
Eskiler böyle sevgiliye “cânâ!..” diye hitab ederlerdi; şâiri mechul beyit pek güzeldir:
Cânâ!.. Yolunda ölmeğe lâyık değil miyim?
Kurbânın olduğum!.. Sana âşık değil miyim?!
Theme
Other
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM060612
Theme
Other
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Description
Volume 6, pages 3359-3362
See Also Note
B.: Nâfi Baba; B.: Canbaz
Theme
Other
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.