Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
CAĞALOĞLU İTTİFAKI
İstanbulun günlük hayatında böyle bir inkilâbın tahakkuku yolunda ilk adım olmuş bir vak’adır.
İstanbulun fethinden hicri 1280 yılının şevvaline ve milâdi 1864 yılının mart-nisan aylarına kadar Büyük şehir’in sokaklarında fener yokdu; akşam olup gün battıktan, ortalık karardıkdan sonra şehrin istisnâsız bütün sokakları ve meydanları karanlığa gömülürdü; ancak belli ve gök yüzünün de açık, bulutsuz olduğu gecelerde ay ışığı aydınlatırdı.
Akşam ezânından sonra yatsı namazına kadar herkes sokağa, içinde mum yahud zeytinyağı kandili yakılan camlı yahud deriden (işkembe) el fenerleri ile çıkardı. Petrol lâmbasının yeni icad edildiği ve henüz İstanbulda yayılmadığı devirdir.
Gece misâfirlikleri de yatsı namazına kadar sürerdi; evlerde, mescid ve camilerde yatsı kılındıktan sonra herkes evine çekilir, veya bulunduğu yerde gece yatısına kalır, şehrin sokakları bekçilerle zâbıta kollarına (Yeniçerilere, sonra Asâkiri Muhammediyeye) bırakılırdı; bir de kellesini koltuğuna almış hırsızlar dolaşırdı.
Kibar ve rical âyan ve eşraf konaklarında, dergâhlarda akşam yemeğine alıkonulmuş, bilhassa ramazanlarda iftara dâvet edilmiş misafirleri yatsıdan sonra evlerine dağıtmak üzere fenerci uşaklar bulunurdu; buna “fener çekmek” ve bu uşaklara da “meş’alkeş” denilirdi; aşağıdaki mısrâlar rind ve ...
⇓ Devamını okuyunuz...
İstanbulun günlük hayatında böyle bir inkilâbın tahakkuku yolunda ilk adım olmuş bir vak’adır.
İstanbulun fethinden hicri 1280 yılının şevvaline ve milâdi 1864 yılının mart-nisan aylarına kadar Büyük şehir’in sokaklarında fener yokdu; akşam olup gün battıktan, ortalık karardıkdan sonra şehrin istisnâsız bütün sokakları ve meydanları karanlığa gömülürdü; ancak belli ve gök yüzünün de açık, bulutsuz olduğu gecelerde ay ışığı aydınlatırdı.
Akşam ezânından sonra yatsı namazına kadar herkes sokağa, içinde mum yahud zeytinyağı kandili yakılan camlı yahud deriden (işkembe) el fenerleri ile çıkardı. Petrol lâmbasının yeni icad edildiği ve henüz İstanbulda yayılmadığı devirdir.
Gece misâfirlikleri de yatsı namazına kadar sürerdi; evlerde, mescid ve camilerde yatsı kılındıktan sonra herkes evine çekilir, veya bulunduğu yerde gece yatısına kalır, şehrin sokakları bekçilerle zâbıta kollarına (Yeniçerilere, sonra Asâkiri Muhammediyeye) bırakılırdı; bir de kellesini koltuğuna almış hırsızlar dolaşırdı.
Kibar ve rical âyan ve eşraf konaklarında, dergâhlarda akşam yemeğine alıkonulmuş, bilhassa ramazanlarda iftara dâvet edilmiş misafirleri yatsıdan sonra evlerine dağıtmak üzere fenerci uşaklar bulunurdu; buna “fener çekmek” ve bu uşaklara da “meş’alkeş” denilirdi; aşağıdaki mısrâlar rind ve zarif şâir muallim Tahirülmevlevi’nin (B.: Olgun, Tâhir) bir gece kendisini evine götüren bir fenerci uşak için yazdığı kıt’adır:
BİR FENER ÇEKENE
İn’ikâsı tâbi ruhsârınla ey kudsî furûg!
Ateş ender âteş oldum, âteş ender âteşim
Tâbişi âhım yeter söndür o şem’i bîferi
Şûleye hâcet mi var ey dilber meş’alkeşim.
Akşam ezanından sonra ortalık kararınca gece sokağa fenersiz çıkmak yasakdı; ve nâmus erbabı, yatsıdan sonra, fener ile de olsa sokağa çıkmazdı. Ayrı bir nizama tâbi bekâr odaları ve hanları akşam ezânından sonra kapularını kapardı (B.: Bekâr).
Ahmet Râsim (doğumu 1865): “Geceleri elde fener olmadıkca gece sokağa çıkılmaz yasağının hükümran olduğu zamanlara yetişdim. Hattâ geceleri üç dört kapu yukarı aşağı komşuya bile misâfirliğe gidilirken, evvelâ sokaklarımızda diledikleri yerde yatan köpeklere basmamak için (B.: Sokak Köpekleri), sâniyen komşuluğa gidilecek hânenin kapusu diye zifiri karanlıkda başka kapu çalmamak için, sâlisen o zamanın hırsızları, soyguncuları fenerden çekinir, korkar denilirdi. râbian sokaklarımızdaki çukurlara su ve çirkef birikintilerine düşmek, batmak endişesi ile evden çıkmadan fener yakıldığını pekâlâ bilirim. Eshâbı hayratdan bâzılarının üst katda sokağa nâzır olan odalarından birinin penceresinde zeytin yağı kandili yakma gibi lütufkârlıkda bulunduklarını da bizzat görmüşümdür” diye anlatıyor.
İşte İstanbul şehri bu durumda, iken, kendi aralarında toplanıp ittifak ederek kendi semtlerinin sokaklarını kendi elleri ile aydınlatmaya ilk defâ olarak karar veren Cağaloğlu semti halkı olmuşdur. Şehir hayatı, hemşehrilik vecibeleri idrâk bakımından bu vak’a son derecede şâyânı dikkatdir; Tercemânı Ahval gazetesinin (Hür türk basının ilk gazetesi, B.: Tercemânı Ahval) 21 şevval 1280 tarihli ve 469 numaralı nushasından öğreniyoruz ki Cağaloğlu Mahallesi halkı âleni bir toplantıda ittifak etmiş, “Hergün kendi sokaklarını temizlemeğe, evlerinden çıkacak süprüntüleri tedârik edecekleri hususi arabalarla yakın iskelelerden birine nakledip oradan denize attırmaya; her gece cümle ev kapularına birer fener koyup yakmaya” yemin etmişler, ve bu yeminli ittifak kararını Şehir Eminliğine (o zamanın belediyesine) bildirmişlerdir.
Cağaloğlu Mahallesi halkının bu ittifakı hükümeti de ikaz ederek harekete geçirmiş, bir “Sokaklar Tenvir (Aydınlatma) Nizamnâmesi” hazırlanmışdır. O zaman basdırılıp dağıtılan bu nizamnâmenin metni şudur:
“Verilen karar üzerine müteallik bulunan irâdei seniyei Hazreti Pâdişâhi mantûki münâfi vechile iş’âli kanâdil hakkında tenbîhâtı aliyeyi mutazammin bu kere tabı ve neşir olunan varakai mahsûsanın sûretidir:
“Sokakların geceleri kandil ile aydınlık edilmesi birinci derecede mâmuriyet ve medeniyete delâlet eder esbabdan ve âmmenin menfaatlerinin büyük vesâilinden olduğu gibi bir takım uygunsuz eşhâsın icrâi habâsete meydan bulamamalarına medâr olarak zâbıtac dahi muhassenâtı müsellemdir.
“Sâyei Hazreti Pâdisâhîde ilerdi umûmen gaz yakılıncaya kadar bir başlangıç olmak için memûrin ve ahâliye fener yakdırılması, yine kendi menfaatlerin istikmal eyliyecek güzel ve lâzımı bir şey olduğundan bu def’a Meclisi Vâlâyi Ahkâmı Adliye kararı üzerine şeref taalluk eden irâdei seniyei cenâbı şehinşâhî muktezâyi münîfi üzere bundan böyle:
“Evvelâ: Kâffei memûrin ve bendegân, hâne ve yalıları önlerinde kışlı ve yazlı birer veyâ ikişer kandil yakmaya mecbur olacaklardır.
“Sâniyen: “Ehâliden dahi bu usûle riayetle hânesi önüne kandil yakmaya herkes mezun bulunacağı cihetle ol vechile ehâliden kendi arzu ve hâheşiyle kandil yakanlar olur ise işbu hareketleri nezdi hükûmetde tahsin ve takdir olunacakdır.
“Sâlisen: Şehir Emâneti behiyesinden esnaf kâhyalarına olunacak tenbih vechile aralarında hâne bulunmayan dükkânlar eshâbı dahi masârifi aralarında tesviye olunmak üzere birbirinden kırk elli adım uzaklığında kandil yakmaları îcab edecekdir.
“Râbian: Fenerler bir tarz ve resimde olmak için cânibi zabtiyeden yapılmış ve birer adedi zâbıtalara verilmiş olan numûneye tatbîkan herkesin fener yapdırması lâzım gelecektir”.
Bu nizamnâmeden sonra Cağaloğlu İttifakı ile İstanbulun günlük hayatında ne kadar büyük bir ileri adım atıldığı daha aydın belirir.
Hüsnü KINAYLI
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Yazar/Üreten
Hüsnü Kınaylı
Kod
IAM060576
Tema
Diğer
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 6, sayfalar 3341-3343
Bakınız Notu
B.: Olgun, Tâhir; B.: Bekâr; B.: Sokak Köpekleri; B.: Tercemânı Ahval
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.