On dokuzuncu asır başlarında yaşamış ulemadandır; babası ricalden büyük Râşid Efendidir; Hicri 1196 (M. 1782) da doğmuş, ciddi bir tahsil görmüş, İzmir, Şam, Medine kadılıklarında bulunmuş, Rumeli kazaskerliği pâyesine kadar yükselmişti. Vak’ai Hayriye’de saraya çağırılıp saray avlusunda kurulan çadırlarda misafir edilen ulema arasında bulunmuş, fakat manzaranın dehşet ve heybeti karşısında cinnet getirerek geceleyin anı çadırda yatan Dürrîzâde Efendinin imamına saldırmış, adamcağızın feryadı üzerine etraftan yetişilerek bağlandıktan sonra sabahleyin erkenden araba ile evine gönderilmiş, arası çok geçmeden de mecnun olarak ölmüştür. Câfer Beyi yakından tanıyan Keçecizâde İzzet Molla, kendisinde cinnet alâmetlerinin ötedenberi bulunduğunu söylermiş. Câfer Bey devrinin en namlı satranç oyuncularındandı. Satranç tahtası önünde düşünürken kendinden geçer, düşünce halinde alnını kaşırken tırnaklariyle derisini yüzerek kan içinde bırakır, haberi olmazmış. Daima beraberinde bulundurduğu bir uşak da yanında bir miktar pamuk taşırmış, beyin alnında kan gördüğü gibi tırnak yarasına derhal azıcık pamuk yapıştırırmış. Kabri Bayazıd Camii mezarlığında sokağa bakan taraftadır.