Evliya Çelebi’nin Halicde Südlüce’de gösterdiği bir tekkedir; büyük seyyah muharrir şu satırları yazıyor: “Südlüce tekkelerinin en eskisidir; bânisi Sultan Süleymanı Kanûnînin hüddamlarından ve erbâbı tabiatdan Câfer nâmında bir zâttır. Mürtefî bir zemin üzerinde, gûnâgûn ağaçlarla müzeyyen müteaddid sofalar, avlular, mutfaklarla bir Câferâbâddır. Süleyman Han bu tekkenin deryâya nâzır bir köşesinde sâkin olup teferrüc ederken Hind pâdişahından nakşi bûkalemûn telâtin derisinden mâmul bir taam sofrası, yüz aded Hatâîben tabaklar ve kâseler ve bir çok zîkıymet âvânî hediye gelince hepsini birden bu tekkeye vakfetmişdir. Lâkin sonraları zorba asrında hâzineye alınıp sâde sofra ile bir aded derviş keşkülü kalmışdır. “Bu tekkenin mücellâ der ü divârında olan güzel yazılar ve ibretnümâ nakış ve tasvirler kalem ile târif edilemez; hattâ Nakkaş Ağa Riza rîyi divâra siyah kalem ile bir vahşî geyik tasvirini cesim bir kaya üzere öyle tasvir etmişdir ki Bihzad ve Mânî kalemini çekmekden âcizdir. Erbâbı maarifin nazargâhı bir âsitânei aliyyedir” (Evliya Çelebi, I.). Biz, bu Câferâbâd Tekkesinin hicrî 1307 (milâdî 1889 - 1890) da neşredilmiş Üsküdarlı Ahmed Münib Efendinin “Mecmuai Tekâyâ” adındaki eserinde Südlücede ” Bâdemli Tekkesi” ismi ile gösterilmiş bektâşi tekkesi olduğunu zan ediy...

Evliya Çelebi’nin Halicde Südlüce’de gösterdiği bir tekkedir; büyük seyyah muharrir şu satırları yazıyor: “Südlüce tekkelerinin en eskisidir; bânisi Sultan Süleymanı Kanûnînin hüddamlarından ve erbâbı tabiatdan Câfer nâmında bir zâttır. Mürtefî bir zemin üzerinde, gûnâgûn ağaçlarla müzeyyen müteaddid sofalar, avlular, mutfaklarla bir Câferâbâddır. Süleyman Han bu tekkenin deryâya nâzır bir köşesinde sâkin olup teferrüc ederken Hind pâdişahından nakşi bûkalemûn telâtin derisinden mâmul bir taam sofrası, yüz aded Hatâîben tabaklar ve kâseler ve bir çok zîkıymet âvânî hediye gelince hepsini birden bu tekkeye vakfetmişdir. Lâkin sonraları zorba asrında hâzineye alınıp sâde sofra ile bir aded derviş keşkülü kalmışdır. “Bu tekkenin mücellâ der ü divârında olan güzel yazılar ve ibretnümâ nakış ve tasvirler kalem ile târif edilemez; hattâ Nakkaş Ağa Riza rîyi divâra siyah kalem ile bir vahşî geyik tasvirini cesim bir kaya üzere öyle tasvir etmişdir ki Bihzad ve Mânî kalemini çekmekden âcizdir. Erbâbı maarifin nazargâhı bir âsitânei aliyyedir” (Evliya Çelebi, I.). Biz, bu Câferâbâd Tekkesinin hicrî 1307 (milâdî 1889 - 1890) da neşredilmiş Üsküdarlı Ahmed Münib Efendinin “Mecmuai Tekâyâ” adındaki eserinde Südlücede ” Bâdemli Tekkesi” ismi ile gösterilmiş bektâşi tekkesi olduğunu zan ediyoruz; ki Vak’ai Hayriyeden sonra kapatılan bütün bektâşi tekkeleri gibi burası da bir nakşî tekkesi olmuşdu. 1962 deki durumu tesbit edilemedi.