Hicrî 1225, milâdî 1810 yılında Üsküdarda geçmiş kanlı bir vak’adır; yeniçerilerin haytalık ve şehir şekaaveti yolunda her gün türlü hâdise çıkardıkları bir devir idi; baldırı çıplak gürûhundan dört nefer yeniçeri Büyük Hamama giderek hamamın müsteciri Hafız Ağadan, pala çekerek ölüm tehdidi ile bin kuruş harac istediler. Hamamcı ağa: “Ümmeti Muhammed yok mu?!. Dünkü gün ferman okundu, bu ne demekdir?!” diye bağırmağa başladı. Bu vak’adan bir gün evvel, şehirde uygunsuz ve haydudluk yolunda olan yeniçeri eşkiyâsının aman verilmeyüp hakkından gelinmesi için bir ferman çıkmış idi. Hafız Ağanın sesini duyan ehâli sopa, balta ve kazmalarla hamama koşdu, yeniçerilerden ikisi hemen orada öldürüldü, diğer ikisi Atpazarı tarafına kaçdılar ve orada bir bostana girib tâkib eden halka tüfenk ve tabanca ile ateş açdılar, halk da silâh kullandı ve üçüncüsü de bostanda tüfenkle katledildi, diğeri de diri yakalandı, fakat o kadar çok dayak yedi ki Üsküdar İskelesindeki yeniçeri kolluğuna getirildiği zaman yarı ölü bir halde idi. Hamamda ve bostanda öldürülen üç baldırı çıplağın cesedi ayaklarına ip takılıp tahkir ve teşhir edilerek İskele Meydanına getirildi. Bir müddet ölü mü, diri mi belli olmadan kolluk önünde yatan dördüncü hayta, hayatda olduğu anlaşılınca bir kayığa konulup İstanbul’a ge...

Hicrî 1225, milâdî 1810 yılında Üsküdarda geçmiş kanlı bir vak’adır; yeniçerilerin haytalık ve şehir şekaaveti yolunda her gün türlü hâdise çıkardıkları bir devir idi; baldırı çıplak gürûhundan dört nefer yeniçeri Büyük Hamama giderek hamamın müsteciri Hafız Ağadan, pala çekerek ölüm tehdidi ile bin kuruş harac istediler. Hamamcı ağa: “Ümmeti Muhammed yok mu?!. Dünkü gün ferman okundu, bu ne demekdir?!” diye bağırmağa başladı. Bu vak’adan bir gün evvel, şehirde uygunsuz ve haydudluk yolunda olan yeniçeri eşkiyâsının aman verilmeyüp hakkından gelinmesi için bir ferman çıkmış idi. Hafız Ağanın sesini duyan ehâli sopa, balta ve kazmalarla hamama koşdu, yeniçerilerden ikisi hemen orada öldürüldü, diğer ikisi Atpazarı tarafına kaçdılar ve orada bir bostana girib tâkib eden halka tüfenk ve tabanca ile ateş açdılar, halk da silâh kullandı ve üçüncüsü de bostanda tüfenkle katledildi, diğeri de diri yakalandı, fakat o kadar çok dayak yedi ki Üsküdar İskelesindeki yeniçeri kolluğuna getirildiği zaman yarı ölü bir halde idi. Hamamda ve bostanda öldürülen üç baldırı çıplağın cesedi ayaklarına ip takılıp tahkir ve teşhir edilerek İskele Meydanına getirildi. Bir müddet ölü mü, diri mi belli olmadan kolluk önünde yatan dördüncü hayta, hayatda olduğu anlaşılınca bir kayığa konulup İstanbul’a geçirildi, Ağakapusuna götürüldü; ve o da orada, ahırda boğularak îdam olundu. Bibl. : Cevdet Tarihi, IX.