Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
BÜYÜKADA KADINLAR MANASTIRI, KAMARES (MAĞARA) HARABELERİ
Bu adanın Bizans devrindeki tarihçesinin en şâyânı dikkat vak’alarını içinde toplamış olan muazzam bir yapı idi; temeli milâdın altıncı asrında imparator Justen tarafından atılarak inşâ edilmiş, sekizinci asrın son yıllarında imparatoriçe İren tarafından da büyütülmüşdü. Zamanımıza bu azametli manastırdan ancak bu iki biçimsiz yıkıntı kalmışdır.
Bu manastırın târihi hâtıralarının kahramanları arasında evvelâ manastırın ikinci bânisi imparatoriçe İren gelir.
Ayak takımından bir âilenin hârikulâde dilber bir kızı idi. En süflî menşe’li insanların tesâdifler ve ihtilâllerle imparatorluk tahtına kadar yükselebildiği Bizansda İren de güzelliği sâyesinde imparator Beşinci Konstantinin saltanat ortağı Dördüncü Leon ile evlenmişdi; 775 de Konstantinin, 780 de de kocası Leon’un ölümü üzerine o tarihde henüz 15 yaşında bulunan oğlu Altıncı Konstantinin vasîsi sıfatı ile Bizans imparatoriçesi oldu.
Saltanat sürmeğe son derece harîs ve Allah vergisi olarak hükümdarlık sanatını da bilen bu kadın Şark İmparatorluğunu 790 yılına kadar parlak muvaffakiyet ile idâre etti.
Yirmi beş yaşına geldiği halde hâlâ haris anasının tahakkümü altında yaşamakdan bıkan Altıncı Konstantin 790 da İren’i ortaklaşa oturdukları Bizans tahtından indirerek sarayın bir dâiresine kapadı ve istiklâl ile imparator o...
⇓ Read more...
Bu adanın Bizans devrindeki tarihçesinin en şâyânı dikkat vak’alarını içinde toplamış olan muazzam bir yapı idi; temeli milâdın altıncı asrında imparator Justen tarafından atılarak inşâ edilmiş, sekizinci asrın son yıllarında imparatoriçe İren tarafından da büyütülmüşdü. Zamanımıza bu azametli manastırdan ancak bu iki biçimsiz yıkıntı kalmışdır.
Bu manastırın târihi hâtıralarının kahramanları arasında evvelâ manastırın ikinci bânisi imparatoriçe İren gelir.
Ayak takımından bir âilenin hârikulâde dilber bir kızı idi. En süflî menşe’li insanların tesâdifler ve ihtilâllerle imparatorluk tahtına kadar yükselebildiği Bizansda İren de güzelliği sâyesinde imparator Beşinci Konstantinin saltanat ortağı Dördüncü Leon ile evlenmişdi; 775 de Konstantinin, 780 de de kocası Leon’un ölümü üzerine o tarihde henüz 15 yaşında bulunan oğlu Altıncı Konstantinin vasîsi sıfatı ile Bizans imparatoriçesi oldu.
Saltanat sürmeğe son derece harîs ve Allah vergisi olarak hükümdarlık sanatını da bilen bu kadın Şark İmparatorluğunu 790 yılına kadar parlak muvaffakiyet ile idâre etti.
Yirmi beş yaşına geldiği halde hâlâ haris anasının tahakkümü altında yaşamakdan bıkan Altıncı Konstantin 790 da İren’i ortaklaşa oturdukları Bizans tahtından indirerek sarayın bir dâiresine kapadı ve istiklâl ile imparator oldu, fakat yerini dolduramadı, türlü sefâhet ve rezâletleri ile halkın nefretini kazandı, İren de kendisini tahtdan uzaklaşdırmış olan oğluna karşı bir saltanat darbesini kolaylıkla hazırladı; iki sene sonra, 792 haziranında curcunalı bir sirk eğlencesinden dönüşünde içkili fuhuş âlemi yapmak üzere, şimdi Eyyubsultan dediğimiz yerde Aya Mamas sarayına gittiğinde pek ustalıklı hazırlanmış bir baskına uğradı; genç imparator bu baskından kurtulup Anadolu yakasına kaçmaya muvaffak oldu ise de şiddetle tâkib edildi ve iki ay kadar sonra yakalanarak tekrar tahta oturmuş olan haris anasına teslim edildi. Kadınlığının bütün inceliğini ve evlad sevgi ve şefkatini kaybetmiş olan İren, Konstantin tehlikesinden tamamen kurtulmak için, bir gece oğlunun hapsedildiği odaya celladlarını gönderdi; insan süretinde vahşet timsali bu adamlar, derin uykuda bulunan Konstantinin iki gözüne birer mil sokarak tüyle ürpertici bir cinâyet işlediler. Canhirâş feryadlarla uyanan Konstantinin gözlerini oydurtan ve onu sonsuz karanlık içinde sefîl ve zelîl sürünmeye terkeden öz anasına canavar sıfatı her halde az gelir. Oğlunun böylece kahreden İren, Konstantinin henüz buluğ çağına ermemiş Öfrosin adındaki kızını, yani kendisinin torunu olan o körpe bâkireyi de saçlarını kesdirerek Büyükadadaki Kadınlar Manastırına râhibe olarak kapadı.
İmparatoriçe İren’in bu ikinci saltanatı 802 yılına kadar on sene sürdü; bu tarihde saray hadımlarının hazırladığı bir saltanat darbesi ile tahtdan indirilerek evvelâ tevkif edildi, ölüm tehdîdi altında muazzam gizli serveti elinden alındı, ve yeni imparator Birinci Nikeforos tarafından saçları ustura ile kazınarak Büyükada Manastarına kapatıldı; ve bu haris kadın orada yıllardanberi râhibe olarak yaşayan torunu ve kurbanı Öfrosin ile karşılaşdı; fakat felâketi bundan ibâret kalmadı; Büyükadayı İstanbula çok yakın, İreni de dâimâ tehlikeli gören Nikeforos, bir gece onu bir gemiye koydurarak Midilli adasına yolladı, ve İren bir sene sonra orada, bir dilenci gibi paçavralar içinde sefîl ve zelîl kahrından öldü; ölümünde yaşı ellisini aşkın bulunuyordu, ve kurbanı olan öz oğlu kör Konstantin de sefâlet içinde hâlâ yaşamakda ve sürünmekde idi.
Büyükada Kadınlar Manastırının ikinci kahramânı Prenses Öfrosin, burada evvelâ 828 yılına kadar otuz altı senelik bir çile doldurdu. Yaşı kırkını buldu, aşdı, fakat yüzünün güzelliğini ve terâvetini muhafaza etti; 828 de Büyükadaya giden, evli ve bir yetişkin oğul sâhibi olan imparator Kekeme Mihâil bir tesâdif eseri gördüğü bu yaşlı güzel bâkireye çılgın gibi âşık oldu; o sırada zevcesi de öldüğü için bütün diğer engelleri imparator kudret ve nüfuzu ile kaldırıp manastırdan çıkardığı Öfrosin ile evlendi, fakat bu kadının imparatoriçalığı uzun sürmedi, Kekeme Mihail 928 da öldü, yerine geçen Teofilos üvey anasını, saçlarını ikinci defa kesdirterek tekrar aynı manastıra kapadı, ve bu kadın oradan bir daha çıkmadı.
Bu manastıra kapatılmış olan üçüncü meşhur kadın imparatoriçe Zoi’dir; Bizansın Menalinası diye anılan bu haşmetli fâhişe için Gustave Schlumberger: “Önüne durulmaz şehvet ihtiyacını tatmin için ölçüye gelmez hayâsız cür’et göstermişdir” diyor; imparator Sekizinci Konstantinin kızı idi, 1028 de babası öldüğü zaman 48 yaşında bir bâkire idi; zamanını Hipodromda yarış arabaları sürücüleri ve uygunsuz delikanlılarla omuz omuza geçiren ayyaş ve ahlâksız Konstantin, ölümünden ancak üç gün evvel erkek diye çırpınan Zoi’ye bir koca bulmak lüzûmu fark etmiş, ve İstanbul Şehiremini Romanos Argiros’a kırk yıllık namuslu karısını boşatarak kendisine dâmad ve Bizans tahtına veliahd edinmişdi.
Kırk sekiz yaşındaki Zoi, on sekiz yaşındaki bir kızı gölgede bırakacak güzelliğe sâhibdi; câhildi, ömrü boyunca endişesi yüz ve vücud terâvetini muhâfaza etmek olmuş ve bunda muvaffak olmuşdu. Romanos sûretâ kocası oldu, Zoi gözüne kestirdiği erkekle eğlenmeye başladı, rütbe ve mevki aramadı, sarayın muhafız neferlerinden ve kayıkcılarından gözüne kestirdiği zeberdest delikanlıları pervasızca yatak odasına kapadı. Altmış sekiz yaşındaki kocası ahlâksız bir ihtiyar idi, Yuvan adında Bursalı bir delikanlısı vardı, bu gencin küçük kardeşi Mihal de imparatoriçenin eğlencesi oldu; kocası ölüm döşeğinde iken kendisi körpe Mihalinin kolları arasında idi; Romanosun son vedâ dâvetini red etti: “Hissiyâtı âşıkaarem şu anda kendisini ziyâret etmeme mânidir” dedi. Romanosun ölümü ile Zoi imparatorluk tâcını Mihalin başına koydu, fakat eski jigolo, bir fâhişenin kocası olmak zilletine tahammül edemedi, saraydan bir manastıra kaçıp râhib oldu. Taht imparatorsuz kalınca Zoi yeni bir genç bulmakda zorluk çekmedi, bir gün saltanat kayığı ile Haliçde dolaşır iken bir kalafat yerinde yarı çıplak bir amele gördü, Herkül gövdesine Apollon başı konmuş bir gençdi; kara kızıl derisinde katrandan, çalı isinden ve ter tırtıllarından nakışlar vardı, hemen kayığına aldı, saraya götürdü ve başına imparatorluk tâcını koydu; fakat yeni imparator Kalafatlı Mihal bir gece Zoi’yi tevkif ettirdi, saçlarını kesdirterek Büyükadadaki Kadınlar Manastırına kapadı. Bu sefer İstanbul halkı: “Biz Zoi anamızı isteriz, kahrolsun Kalafata!..” diyerek ayaklandı ve ihtilâlciler tarafından Büyükadadan alınan Zoi saraya götürüldü, ve Kalafata Mihailin gözlerine mil çekildi.
Kalafatcıdan sonra rezîlâne hayatına pervâsızca devam eden Zoi yetmiş iki yaşında öldü.
Aşağıdaki satırları Gustave Schlumberger’nin “İstanbul Adaları = Prenses Adaları” adlı eserinden alıyoruz:
“Büyükadada Ayanikolaya (B.: Ayios Nikolaos) varmadan çok evvel tam Sedef Adasının karşısında, deniz kıyısı ile yol arasında, sâhilin çıplak ve ıssız zemîni üzerinde geniş bir takım harâbeler görünür; kubbeleri henüz yarı yarıya duran odalar, harab olmuş hücreler, yıkıntı altında kalmış dehlizler, yukardan kayan topraklarla otlar altında gömülmüş kalın duvarlar büyük bir saha kaplar; halk (ada rumları) bu harâbeye “Kamares”, yâni kamaralar, odalar der. Taşdan yontulmuş mimarî tezyinât bakiyeleri yerlerde sürünmektedir, bir kısmı, yıkılmakdan masum kalmış bâzı salonlar hayvan ağılı hâline konulur iken örülen duvarlarda kullanılmışdır; yoldan iki adım ötede de içi moloz ile dolmuş muazzam bir sarnıç görülür. Bugün deniz kuşlarının sık sık ziyâret ettiği ve küçük keçi çobanları ile sürülerinin dâimâ uğradığı bu sefil Kamares harâbeleri Büyükadanın muazzam kadınlar manastırından kalan yegâne eserdir. O manastırki trajik bir şekilde İren’in, torunu Öfrosin’in, Zoi’nin, yerin müsâid bulunmaması dolayısı ile isimlerini zikredemediğimiz nice yüksek seviyeli kadın sürgünlerin ikaametleri ile meşhur olmuşdur.” (Naci Yüngül tercemesi).
Theme
Building
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM060387
Theme
Building
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Description
Volume 6, pages 3207-3209
See Also Note
B.: Ayios Nikolaos
Theme
Building
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.