Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
BÜRHÂNI TERAKKİİ HAMÎDÎ MEKTEBİ
Ikinci Sultan Abdülhamid’in son devirlerinde açılmış bir özel okul olup 31 Mart Vak’asından sonra adı sâdece “Bürhânı Terakkî” olmuşdu. O devrin özel okullarının en meşhurlarından biridir, yine o devrin okul hayâtı bakımından bâzı hâtıralar bu kütükde tesbit edılmeğe değer.
Bu mektebin kurucusu, sahibi ve müdürü merhum İsmail Hakkı Beydir. İsmail Hakkı Bey, Ulagay Kimya Lâboratuarı müessisi rahmetli kimyager İbrahim Ethem Beyin kardeşidir. Hakkı Beyin bu okulu Rumeli Demiryolları tahvilâtı piyangosundan çıkan büyük ikramiye ile kurduğu rivayet edilirdi. Aksaray civarında bir konakta yerleşen mektep daha sonra Koska’da Ragıp Paşa Kütüphanesi karşısında o devrin Maarif nâzırlarından Zühtü Paşa konağının harem ve selâmlık kısımlarına taşınmış ve 10/23 Temmuz 1911 Hürriyet bayramı günü Tahtakale’de zühur eden ve tâ Aksaray’a kadar uzanan büyük yangında bütün eşyaları ile beraber tamamen yanmıştır.
Zamanının en iyi hususî mekteplerindendi. Müdür Hakkı Bey, öğrencilere, mektep hamedelerine ve hattâ öğretmenlere karşı bile çok sertti Hocaların şikâyet ettiği talebeleri ve kendisinin bizzat vermekte olduğu Osmanlı tarihi derslerini bilmeyen çocukları Allah yarattı demez, şiddetle döverdi. Falaka yalnız mahalle mekteplerinde vardı. Bu mektepte, müdür, çocuklara avuçlarını açtırır ve uzu...
⇓ Devamını okuyunuz...
Ikinci Sultan Abdülhamid’in son devirlerinde açılmış bir özel okul olup 31 Mart Vak’asından sonra adı sâdece “Bürhânı Terakkî” olmuşdu. O devrin özel okullarının en meşhurlarından biridir, yine o devrin okul hayâtı bakımından bâzı hâtıralar bu kütükde tesbit edılmeğe değer.
Bu mektebin kurucusu, sahibi ve müdürü merhum İsmail Hakkı Beydir. İsmail Hakkı Bey, Ulagay Kimya Lâboratuarı müessisi rahmetli kimyager İbrahim Ethem Beyin kardeşidir. Hakkı Beyin bu okulu Rumeli Demiryolları tahvilâtı piyangosundan çıkan büyük ikramiye ile kurduğu rivayet edilirdi. Aksaray civarında bir konakta yerleşen mektep daha sonra Koska’da Ragıp Paşa Kütüphanesi karşısında o devrin Maarif nâzırlarından Zühtü Paşa konağının harem ve selâmlık kısımlarına taşınmış ve 10/23 Temmuz 1911 Hürriyet bayramı günü Tahtakale’de zühur eden ve tâ Aksaray’a kadar uzanan büyük yangında bütün eşyaları ile beraber tamamen yanmıştır.
Zamanının en iyi hususî mekteplerindendi. Müdür Hakkı Bey, öğrencilere, mektep hamedelerine ve hattâ öğretmenlere karşı bile çok sertti Hocaların şikâyet ettiği talebeleri ve kendisinin bizzat vermekte olduğu Osmanlı tarihi derslerini bilmeyen çocukları Allah yarattı demez, şiddetle döverdi. Falaka yalnız mahalle mekteplerinde vardı. Bu mektepte, müdür, çocuklara avuçlarını açtırır ve uzun dört köşeli bir cetvel tahtası veya bir metre uzunluğunda, serçe parmak kalınlığında bir değnek ile her avuca, işlenen kabahate göre, insafsızca beş ilâ yirmi değnek vurur ve çok kerelerde avuçları kanatırdı. O devirde, çocuk velilerinin okula gelip: “Oğlumu neye dövdünüz?” diye sorduğu pek vâki olmamıştır. Zira, çocuklar, müdürden dayak yediklerini evde söyleyemezler, söyleseler de ,hocaların vurduğu yerde gül biter, cevabını alırlardı. Devlet recalinin ve hatırlı kimselerin çocuklarını dövmeye müdür cesaret edemez, tekdir ve nasihatla iktifa ederdi. Hakkı Bey kısa boylu idi. Kendisinden daha uzun boylu hademe, arabacı ve hatırlı kimselerin çocuklarını dövmeye görülmüştür. Müdürün yatılı bekâr talebeden Münür namında bir de şamar oğlanı vardı. Münür Osmanlı tarihini pek iyi bilirdi. Mektepteki tedrisâtın ciddîliği hususunda kanaat hasıl eylemeleri için, evlâtlarını okula yazdırmaya gelen velilerin önünde Münürü tarih dersini kaldırır ve aldığı cevaplarla iftihar ederdi. Bununla beraber onu her vesile ile döverdi. Öğrenciler, müdür veya öğretmenlerden her hangi birisi görebilir deye sokaklarda başıboş, lâubâli dolaşamaz, arkadaşlarıyla oynayıp şakalaşamazdı. O kdar ki, evinde fazla yaramazlık, serkeşlik eden çocuklar, evden yapılan bir ihbar üzerine, mektep harici bu hareketlerinden dolayı da müdürden fena halde dayak yerlerdi. Bir cuma günü tâtilinde (O zamanlar hafta tâtili cuma idi.), Lâleli camii avlusunda, arkadaşı ile güreşen Ali isminde bir küçük öğrenci, ertesi gün müdürden yirmi değnek yemiş, fakat hatırlı bir kimsenin evlâdı olan rakibi tekdir bile işitmemiş, ancak fena halde korkmuştu.
Bürhanı Terakkii Hamîdî Mektebi, iptidaî, rüşdî ve îdadî, yâni, ilk, orta ve lise kısımları ile leylî ve niharî (gündüzlü ve yatılı) idi.
Mektebin müdür muavini ve dahiliye zabiti namı ile Talât Bey adında bir piyade yüzbaşısı vardı. Bu zât da Hakkı Bey gibi eli daima değnekli gezerdi. Muhasebecilik, kâtiplik, veznedarlık, vekilharçlık vazifeleri hep Hakkı Beyin uhdesindeydi.
İptidaî (ilkokul) kısmı dört seneydi. Bir tek büyük odada ders gören ihtiyat ve birinci sınıf öğrencilerine Sâlim Hoca namında sarıklı bir öğretmen, elifba, amme, Kuran-ı Kerim okutur rakamları öğretirdi. İkinci sınıfın programında sarf yâni gramer, aritmetikten toplama çıkarma hüsnühat (Kaligrafi), ilmihal (din dersleri) ve Kuran okutulurdu. Bu sınıfın hocası Hafız İsmail Efendi namında nuranî yüzlü afif, mübârek bir zâttı. Üçüncü sınıfta, Orman ve Maadin ve Ziraat Nezareti hülefâsından Baha Necip Bey, kendi eseri olan sarf kitabından gramer ve kıraat (okuma), bahriye subaylarından binbaşı Hilmi Bey hesaptan kerrat cetveli, çarpma ve bölme, piyade binbaşılarından Mora Yenişehirli Emin Bey çoğrafya, müdür Hakkı Bey, Kayı Han kabilesinden Sultan Mecit devrine kadar muhtasar Osmanlı tarihi, Hafız Mustafa Efendi Tecvitle Kuran-ı Kerim, ilmiyeden Hasan Fehmi Efendi akaaidi diniye (din dersleri), Hafız İsmail Efendi, hüsnühat ve sülüs yazı, İlmiyeden Mesut Efendi farisî dersi verirlerdi.
Üç sene olan rüştiye, dördüncü, beşinci ve altıncı sınıflardan teşekkül ederdi. Bu sınıflara da aynı hocalar gelirler, aritmetikten kesri âşâri ve adî (ondalı ve adî kesirler) ve hendese bahriyeli Hilmi Bey, umumî tarih meşhur muallim Cevdet Bey, Fen Darülfünun talebesinden Fikri Bey, arapça Dağıstanlı Zübeyir Hoca, sarf ve nahiv ilmiyeden Arnavut Tayyip Hoca, Türkçe ve inşad bestekâr Muhlis Sabahattin Bey, coğrafya Emin Bey, ve sonraları amiral olan Vasıf Bey, Fransızca şık ve bıyıkları daima kozmikli Abdurrahman Beyle topçu yüzbaşısı ve muharrir, levent endamlı Hasan Bahri Bey, resim müdür Hakkı Bey, edebiyat muharrir ve edip Raif Necdet Bey, beden terbiyesi piyade kolağası Şevket Bey taraflarından verilirdi. Sonraları açılan îdadî (lise) sınıflarına da gene bu öğretmenler tarafından ders okutulurdu. 1908 inkılâbından sonra ders programına Ulûmu Medeniye, yâni Yurttaşlık Bilgisi ve Müzik dersleri ilâve edilmişti.
Mektepte sıkı bir disiplin hüküm sürerdi. Okula çakı getirmek şiddetle yasak edilmişti. Herhangi bir ihbar veya yoklamada çakı zuhur ettiği takdirde, sahibi, avuçlarına bir hayli değnek yerdi. Onun için mektebe evde açılmış birkaç tane kurşun kalem ve yontulmuş kamış kalemlerle gelmek icap ederdi. Mâdenî uçlarla yazmak da yasaktı.
Dersler bir saat sürerdi. Günde dört ders vardı. Yaz tâtili iki aydı. Şeker, kurban bayramları ile Sultan Hamid’in doğum günlerinde okul kapalı idi. Padişahın tahta cülûs donanması Ağustos ayına tesadüf ettiğinden öğrenciler bundan istifade edemezlerdi. Şimdiki gibi bol tâtil yoktu. Mektep senede topu topu iki buçuk ay kadar kapalı kalırdı.
Ramazan aylarında okula öğleden sonra gelinir ve erken çıkılırdı. Perşembe günleri divan kurulurdu. Bütün talebe hava müsait ise bahçede, değilse alt kattaki taşlıkda halka halinde toplanarak o hafta Aferin, Tercih, Tahsin ve Taltif namları altında talebelere muhtelif renkli ve yaldızlı kartpostal büyüklüğünde mükâfatları, müdür Hakkı Bey tarafından verilirdi. Bu merasim sonunda, mektepten kaçan ve içeride veya okul dışında talebelikle telifi gayri kabil bir harekette bulunan öğrenciye bütün mektebin huzurunda meydan dayağı atılırdı. Cezalı, yere serilen hasıra yüzü koyun yatırılır ve Hakkı Bey suçlunun belden aşağısına bütün kuvvetiyle 20 - 30 değnek atar ve darbenin şiddetinden şayet değnek kırılırsa yedek değneklerden birini daha alarak dayağa devam ederdi.
O zamanlar, bütün hususî mekteplerde olduğu gibi burada da bir bakkal dükkânı vardı. Bunları okul idaresinden kiralayanlar ekseriya Arnavuttu. Bürhanı Terakkii Hamîdî Mektebinin bakkalı Elbasanlı İsmail Ağa, burada kurşun ve kamış kalem, defter, eseri cedit kâğıdı, “beş emek beş peynir” diye anılan iki parmak kalınlığında bir dilim ekmekle ince bir dilim beyaz veya kaşar peyniri, on paraya bir kâse sütlâç veya aşûre, on paraya gazoz, limonata, otuz paraya bir dilim ekmekle bir ufak tabak ciğer kebabı ve fasulya piyazı satar ve öğrenciler tarafından kapışılırdı.
Mektebi uzak semtlerde oturan gündüzlü öğrencilerini okula getirip götürmek için şimdiki küçük kaptıkaçtı otomobilleri boyunda cift at koşulu arabaları vardı. 8 - 10 talebe alan bu arabaların iki yanında sülüs yazı ile mektebin ismi yazılı idi. Arabacı iskemlesi yanında itfâiye arabalarında olduğu gibi birer çan vardı. Bu arabalarla gidip gelen öğrencilerden ayrıca bir para alınırdı. Gündüzlü ücreti dört ayda bir Osmanlı altını, yatılı ücerti de senelik 10 - 12 altın kadar bir şeydi.
Ahşab olan binâda yangına karşı tedbirler alınmıştı. Koridorlarda sofalarda, yangın başlangıcında pek tesirli bir söndürme âleti olan “Minimaks” cihazları, anormal bir sıcaklık karşısında otomatik olarak harekete geçen elektrik zilleri, iki tekerlekli yangın tulumbası, hortumlar, kanca, kazma, kürekler, borazan ve itfaiye miğferleri, su kovaları hazır vaziyette bulundurulurdu.
Mektebin yalnız misafir ve velilere gezdirilen ufak bir de müzesi vardı.
Sultan Hamid’in doğum ve tahta çıkış günlerinde okul mükemmel surette donatılır, kırmızı ve yeşil zemin üzerine ay yıldızlı muazzam bayraklar bina ve caddeye asılır, üzerlerinde “Padişahım çok yaşa” levhalı ve ufak bayrak ve renkli kandillerle süslü taklar kurulur, gece mum fenerleri ve kandiller yakılarak fişekler atılır, misafirlerle gelip geçenlere ve gazete muhbirlerine Hakkı Bey tarafından limonata dondurma, şeker ve saire ikram edilirdi. Ertesi günkü Sabah ve İkdam gazetelerinde Bürhanı Terakkii Hamîdî Mektebinin sâyei maarifvâyei hazreti padişahî ve fevkalâde donatıldığı ve hüzzara ikram ve îzazda bulunulduğu yazılır ve bundan Hakkı Bey çok memnun olurdu.
Mevlit kandillerinde öğrenciler yine dîvana toplanıp gûya padişah tarafından saraydan gönderilmiş gibi ikişer kulâh şeker verilerek müdürün bir işâreti üzerine talebeler bir ağızdan üç defa “Padişahım çok yaşa” diye bağırırlardı.
Teneffüslerde koşmak, kovalamaca oynamak ve her hangi bir oyun ile eller arkada dolaşmak yasaktı Bahçedeki tahta sıralarda oturularak konuşulacak, derse çalışılacak veya âheste adımlarla uslu uslu piyasa edilecekti.
Sultan Abdülhamid devrinde bir kaç defa tevzii mükâfat merasimi yapılmıştı. Bunun için mektebin karşısındaki ahır ve arabalığın geniş meydanında çadırlar kurulur, bayraklarla etraf donatılır, dâvet edilen maarif nezareti erkâniyle öğretmen ve velîlerin huzurunda irâd olunan ve memlekette her ne yapılıyorsa hepsinin sayei şâhânede yapılmakta olduğunu iddia ve onu dünyalar durdukça başımızdan eksik etmemesini Allah’tan niyaz eden nutuklardan sonra Hakkı Bey öğrencilerine mükâfatlarını dağıtırdı. En güzel ve makbul mükâfat, kadranında mektebin ismi yazılı nikel veya siyah cep saatleriydi. O zamanki para ile emsalleri 30 kuruşa kadar olan bu saatler herkese nasip olmazdı. Diğer mükâfatlar, ciltlerinin bir tarafında yaldızlı armai, osmanî, mukabil tarafında Tuğrai Hümâyun bulunan ufak tefek kitaplardı.
Sultan Hamide izafeten mektebin ismindeki Hamîdî kelimesi 1908 inkılâbından sonra silinerek yalnız Bürbanı Terakki kaldı.
Okulun koyu lâcivert, kenarları ve pantalonu kırmızı zırhlı, sarı mâdenî ay yıldızlı düğmeli, kapalı yakasında sırma ile işlenmiş mektebin ismi yazılı üniforoması vardı. Kollarındaki kırmızı şerid sayısı, öğrencinin sınıfını, bir sarı şerit geceli olduğunu, ve koldaki (Δ) işareti sınıf çavuşu olduğunu gösterirdi.
Yangından sonra Aksaray’da Hasekı semtinde bir binâda açılan mektep bir müddet sonora tamamen kapandı.
Ahmed Refik GAMSIZOĞLU
Tema
Yapı
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Yazar/Üreten
Ahmed Refik Gamsızoğlu
Kod
IAM060361
Tema
Yapı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 6, sayfalar 3178-3180
Tema
Yapı
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.