Üsküdarda Selimiye semti sokaklarındandır; 1934 Belediye Şehir Rehberinin bu semti tesbit eden 27 numaralı paftasında bu sokağın adı yazılmamış, Çeşmeikebir Caddesinin üstbaşı ile isimsiz bir sokak arasında uzanır ve Selimiye İskelesine çıkar bir dirsekli isimsiz bir yol olarak gösterilmişdir; Selimiye Kışlasının arkasına düşer. Yukarda adı geçen cadde tarafından gelindiğine göre bozuk bir toprak yol olarak başlar, sonra kabataş döşeli olarak devam eder. Sağ başda az çukurda kalmış İkinci Sultan Abdülhamidin bir meydan çeşmesi vardır. Sağ kolda kapu numaraları 2 - 18 olan ikişer katlı ahşab evler mutevâzi gelirli âile meskenleridir; bu satırların tesbiti için dolaşdığımızda, sokak halkının “burası da yıkılacak mı?...” diye melûl melûl soruşları, 1956 dan sonra başlamış olan yıkıcı îmarın İstanbulun fakir halkını yer yer nasıl perişan ettiğini bir kere daha hatırlatmışdır; yolun sol tarafı çayırlıkdır. Sokağa adını veren ve zamanımızda mevcud olmayan Bükücüler Hanı hakkında soruşdurma yapdığımızda, semt sâkinlerinden 82 yaşında gümrük veznedarlığından emekli Bay Hikmet Gürler: “Hanı hayâl meyâl hatırlıyorum, sokağın üst başında genişçe bir avlusu olan ahşab bir bina idi; içinde iplik bükücü esnafı otururdu diye de işitmişdim; Üsküdarın meşhur çatmalarının iplikleri muhtemeldir ki...

Üsküdarda Selimiye semti sokaklarındandır; 1934 Belediye Şehir Rehberinin bu semti tesbit eden 27 numaralı paftasında bu sokağın adı yazılmamış, Çeşmeikebir Caddesinin üstbaşı ile isimsiz bir sokak arasında uzanır ve Selimiye İskelesine çıkar bir dirsekli isimsiz bir yol olarak gösterilmişdir; Selimiye Kışlasının arkasına düşer. Yukarda adı geçen cadde tarafından gelindiğine göre bozuk bir toprak yol olarak başlar, sonra kabataş döşeli olarak devam eder. Sağ başda az çukurda kalmış İkinci Sultan Abdülhamidin bir meydan çeşmesi vardır. Sağ kolda kapu numaraları 2 - 18 olan ikişer katlı ahşab evler mutevâzi gelirli âile meskenleridir; bu satırların tesbiti için dolaşdığımızda, sokak halkının “burası da yıkılacak mı?...” diye melûl melûl soruşları, 1956 dan sonra başlamış olan yıkıcı îmarın İstanbulun fakir halkını yer yer nasıl perişan ettiğini bir kere daha hatırlatmışdır; yolun sol tarafı çayırlıkdır. Sokağa adını veren ve zamanımızda mevcud olmayan Bükücüler Hanı hakkında soruşdurma yapdığımızda, semt sâkinlerinden 82 yaşında gümrük veznedarlığından emekli Bay Hikmet Gürler: “Hanı hayâl meyâl hatırlıyorum, sokağın üst başında genişçe bir avlusu olan ahşab bir bina idi; içinde iplik bükücü esnafı otururdu diye de işitmişdim; Üsküdarın meşhur çatmalarının iplikleri muhtemeldir ki bu handaki esnaf tarafından bükülürdü” demişdir. Yine semt sâkinlerinin yaşlılarından Bay Hasan Âlî Canan ise: “İki katlı, ahşab, büyük ve eski bir yapı idi, 1925 - 1927 arasında yıkıldı, pek iyi hatırlıyorum, yerine bağçe yapıldı” demişdir. Semtin eskilerinden ve yaşlılarından bakkal Bay Âdem Dermanlı da: “Bükücüler Hanının az aşağısında yine bağçeli ve üçer katlı iki ahşab han daha vardı; 1925 - 1927 arasında yıkıldığı rivâyet edilen bu hanlar olsa gerekdir, Bükücüler Hanının yıkılışı çok eskidir, görenlerden kimse kalmamışdır zannederim Diğer iki hana gelince, Birinci Cihan Harbi sonunda Bursa havâlisini Yunanlılar işgâl ettiği zaman, o zamanlar metrûk duran bu hanların birisine Gemlik muhâcirleri iskân edilmişdi. Ben bir müddet semtimden ayrıldım, döndüğümde bu hanları bulamadım” diye anlatmışdır. (Mayıs 1962). Hakkı GÖKTÜRK