Şehzâde Camiinin hemen yanında, Bozdoğan Kemeri önünde, Belediye Sarayının da karşısındadır; bir on altıncı asır yapısı olup Hadikatül Cevâmide şu mâlûmat verilmektedir: “Bânisi Mevlânâ Emin Nureddin Osman Efendidir, Mısır kadılarından idi. mescidi yanında medfundur, 961 de (M. 1554) vefat etdiği kabir taşında yazılıdır. Yanında iki defa defterdar olup üç tuğlu vezir olduktan sonra 1173 de (M. 1761-1762) İzmitde îdam olunan ve kesik başı Bâbıhümâyun önünde teşhir edilen Halîmî Mustafa Paşa medfundur, mezar taşında kallâvî vardır; birâder zâdesi hattat İbrahim Ağa da orada medfundur ki 1167 (M. 1753 - 1754) de vefat etmişdir. Halîmî Mustafa Paşanın babası bu mescidin müezzini idi, sonra ruznamçe kesedarı olmuş ve Edirnede vefat etmişdir; paşanın sarayı da mescidin karşısındadır. Bu mahalledeki hayratdan biri de Ebülfadl Kareceçelebizâde Kadıasker Mahmud Efendinin medresesidir, Mahmud Efendi dershânesinde medfundur”. Bânisine nisbetle Emin Nureddin Camii denilir, “Burmalı Mescid” adı kâideden şerefe altına kadar gövdesi burmalı kabartmalarla tezyin edilmiş minâresinden ötürü halk tarafından takılmışdır. İbadet sahnı kare plânlı olan bu mescidin husûsiyeti son cemaat yerindedir; son cemaat yeri bizantin başlıklı dört mermer sütun arasına atılmış kemerler ile güzel bir revak teşkil...

Şehzâde Camiinin hemen yanında, Bozdoğan Kemeri önünde, Belediye Sarayının da karşısındadır; bir on altıncı asır yapısı olup Hadikatül Cevâmide şu mâlûmat verilmektedir: “Bânisi Mevlânâ Emin Nureddin Osman Efendidir, Mısır kadılarından idi. mescidi yanında medfundur, 961 de (M. 1554) vefat etdiği kabir taşında yazılıdır. Yanında iki defa defterdar olup üç tuğlu vezir olduktan sonra 1173 de (M. 1761-1762) İzmitde îdam olunan ve kesik başı Bâbıhümâyun önünde teşhir edilen Halîmî Mustafa Paşa medfundur, mezar taşında kallâvî vardır; birâder zâdesi hattat İbrahim Ağa da orada medfundur ki 1167 (M. 1753 - 1754) de vefat etmişdir. Halîmî Mustafa Paşanın babası bu mescidin müezzini idi, sonra ruznamçe kesedarı olmuş ve Edirnede vefat etmişdir; paşanın sarayı da mescidin karşısındadır. Bu mahalledeki hayratdan biri de Ebülfadl Kareceçelebizâde Kadıasker Mahmud Efendinin medresesidir, Mahmud Efendi dershânesinde medfundur”. Bânisine nisbetle Emin Nureddin Camii denilir, “Burmalı Mescid” adı kâideden şerefe altına kadar gövdesi burmalı kabartmalarla tezyin edilmiş minâresinden ötürü halk tarafından takılmışdır. İbadet sahnı kare plânlı olan bu mescidin husûsiyeti son cemaat yerindedir; son cemaat yeri bizantin başlıklı dört mermer sütun arasına atılmış kemerler ile güzel bir revak teşkil eder; pembe beyaz mermer sütunlar, bu semti pek çok tahrib etmiş yangınlarda çatlamış ve demir çemberler içine alınmışdır. Minâresinin şerefe kâidesinden üstü de yokdur; en az elli yıldanberi bu durumdadır, minârenin petek kısmının nasıl olduğu tesbit edilemedi. Uzun zamandanberi kadro dışı edilmiş, ibâdete kapatılmışdı, içinde bir zamanlar bir atölye bulunuyordu, hazîresi de pek perişan bir halde idi; son cemaat yerinin de sütunlar arası duvar örülmüşdü. 1960 dan sonra bu güzel mescidin aslî şekli ile ihyasına başlanmış olup önce son cemaat yerinin muhdes duvarları yıkılmış, mermer sütunlar meydana çıkarılmışdır. Üstü de bir piramid çatı ile örtülmüşdür. 1962 mayısında tâmir işi devam etmekde idi. Minârenin şerefe ve peteğinin de yapılmasından sonra İstanbul on altıncı asır yâdigârı hakikaten şirin bir mescidini kazanmış olacakdır. Mehmed BÂKIR Burmalı Mescid (Plân - kroki : Hüsnü)