Hayatı hakkında en küçük bir bilgi edinemediğimiz bir halk şâiri, takma isim de olabilir; 15,5 X 24 santim eb’adında dört sayfadan ibâret ve “Oku beni” adı altında neşretdiği bir kaç parça risâlenin üstünde saz ve söz sâhibi olarak ismi yazılıdır, fakat, destan kılıklı, sözde marş ve sözde şarkı manzûmelerinin notaları yokdur; yalnız güfteler neşredilmişdir. Sirkeci’de Keteon Matbaasında ve her biri ayrı renkde kâğıda basılmış ve üzerine 5 kuruş fiat konmuş olan “Oku beni!..” varakpâreleri bir târih taşımamaktadır; fakat bunlardan birinde “Zafer ve İnkilâp” adlı bir destanda şu kıt’a, bunların 1938 - 1940 yılları arasında yayınlandığını göstermektedir: Ne mutlu bize hür vatanımız var İsmet gibi bir yurt çatanımız var Fevzi Çakmak gibi bir de kumandan Peşinde onsekiz milyon kahraman... Tamâmen avâma, hattâ ayak takımına hitâb eden yazılardır; şiir olmakdan çok uzak mısrâların büyük ekseriyetinde de Sıtkı Bulut dâimâ parasızlığından bahsetmektedir; risâlenin dört sayfası üstünde hüzün verici bir sefâlet vardır; öylesine ki, ekseriyâ pelâspâreler içinde, yağlı, kirli ve dağınık saçları tıraşı mühmel yüzlerine bir hâli vahşet vermiş ve çoğu zaman ayakları da çıplak hâneberduşlar tarafından köprü üstünde satılan bu risâleleri, Keteon Matbaası belki de para almadan, hattâ kâğıdı...

Hayatı hakkında en küçük bir bilgi edinemediğimiz bir halk şâiri, takma isim de olabilir; 15,5 X 24 santim eb’adında dört sayfadan ibâret ve “Oku beni” adı altında neşretdiği bir kaç parça risâlenin üstünde saz ve söz sâhibi olarak ismi yazılıdır, fakat, destan kılıklı, sözde marş ve sözde şarkı manzûmelerinin notaları yokdur; yalnız güfteler neşredilmişdir. Sirkeci’de Keteon Matbaasında ve her biri ayrı renkde kâğıda basılmış ve üzerine 5 kuruş fiat konmuş olan “Oku beni!..” varakpâreleri bir târih taşımamaktadır; fakat bunlardan birinde “Zafer ve İnkilâp” adlı bir destanda şu kıt’a, bunların 1938 - 1940 yılları arasında yayınlandığını göstermektedir: Ne mutlu bize hür vatanımız var İsmet gibi bir yurt çatanımız var Fevzi Çakmak gibi bir de kumandan Peşinde onsekiz milyon kahraman... Tamâmen avâma, hattâ ayak takımına hitâb eden yazılardır; şiir olmakdan çok uzak mısrâların büyük ekseriyetinde de Sıtkı Bulut dâimâ parasızlığından bahsetmektedir; risâlenin dört sayfası üstünde hüzün verici bir sefâlet vardır; öylesine ki, ekseriyâ pelâspâreler içinde, yağlı, kirli ve dağınık saçları tıraşı mühmel yüzlerine bir hâli vahşet vermiş ve çoğu zaman ayakları da çıplak hâneberduşlar tarafından köprü üstünde satılan bu risâleleri, Keteon Matbaası belki de para almadan, hattâ kâğıdını da merhameten kendi temin ederek basmış olacakdır. “Sefâlet Beyfendi” serlevhalı şu manzume Sıdkı Bulut’un hayli yaşlıca ve muhakkak ki işret, kumar ve belki de sapık aşk u alâkalar ile derin bir sefâlete sürüklenmiş olduğunu gösteren bir oto biyografi parçasıdır: Gönül kazanım taşdı Dertsiz başdan dert aşdı Kokozluğun çamuru Yüze göze bulaşdı Tasa bana aş olur Her ne yesem taş olur Bir damlacık su içsem Gözlerime yaş olur İşlerin farkındayım Feleğin çarkındayım Sarışından vaz geçdim Yumurta akındayım Ah ederim durmadan Av avlarım vurmadan Gönül saatim işler Zenbereği kurmadan Sıdkı Baba ne yapsın Varsın Tanrıya tapsın Çıkar yolu bilmez ki Hemen oraya sapsın Geçim şimdi pekleşdi Ekmek bile sertleşdi Sefâlet Beyfendi Bizim eve yerleşdi Felâket yeli esdi Kökden geliri kesdi Bir damla su içmeden Yolda kırıldı desti Bana ağlamak düşdü Yürek dağlamak düşdü Bir lokmacık ekmeğe Binbir kartal üşüşdü Kimine eser bora Kimisi teper hora Sıdkıyı sorarsanız Yelkeni etmiş fora Sanma temelim çürük Aslım belki bir yürük Lâkin beni devirdi Hafifce bir üfürük Gözlerini ondört aç Felek elinde kırbaç Kimimize altun tac Kimimizi bırakır aç Zenginliğe yol ara Düşme sakın fukarâ Yoksa sen de olursun Sıdkı gibi maskara