Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
BULGURLU MUHÂREBESİ
On yedinci asrın ortasında, Dördüncü Sultan Mehmedin pâdişahlığının ikinci yılı olan 1649 da, Üsküdar arasındaki Bulgurlu Dağı (Küçük Çamlıca) eteklerinde, İstanbulda Atmeydanında katliâm edilen kapukulu sipâhilerinin kan dâvâsını göderek İstanbul üzerine yürümüş Gürcü Abdünnebi Ağanın kuvvetleri ile hükûmet kuvvetleri arasında kanlı bir muhârebedir. (B.: Atmeydanı Vak’ası).
Gürcü Abdünnebînin yanında Katırcıoğlu Mehmed ve Kazaz Ahmed gibi namlı harâmilerle Üsküdara yaklaşması üzerine 2 temmuz cuma günü sadrıâzam Kara Murad Paşa ile yeniçeri ağası Karaçavuş Mustafa Ağa İstanbuldaki bütün yeniçerilerle Üsküdara geçdiler, Doğancılar Meydanında bir askerî karargâh kuruldu, önce serdar tâyin edilen Haydarağazâde Mehmed Paşa da Kısıklıya gönderildi.
Gürcü Abdünnebi de Tuzlayı, Maltepeyi süratle geçerek, 6 temmuz salı günü 15.000 kılıç askeri ile Bulgurlu Dağına konmuştu.
Bulgurlu Dağı sipahi ve levend çadır ve bayrakları ile çiçek tarlası gibi donanmışdı. Ocak ağalarının zâlim ve kirli tagallübünü koruyacak olan ordu da bu tepenin batı eteklerindeki sahraya gelmiş konmuşdu. Merkezde serdar Haydarağazâde Mehmed Paşa ile Yeniçeri Ağası Kara Çavuş Yeniçerilerle yer almış, deniz tarafını teşkil eden sağ kanada yine Yeniçeri kıtaları ve Sipahi bölükleri yerleştirilmiş, sol kanadda da, m...
⇓ Devamını okuyunuz...
On yedinci asrın ortasında, Dördüncü Sultan Mehmedin pâdişahlığının ikinci yılı olan 1649 da, Üsküdar arasındaki Bulgurlu Dağı (Küçük Çamlıca) eteklerinde, İstanbulda Atmeydanında katliâm edilen kapukulu sipâhilerinin kan dâvâsını göderek İstanbul üzerine yürümüş Gürcü Abdünnebi Ağanın kuvvetleri ile hükûmet kuvvetleri arasında kanlı bir muhârebedir. (B.: Atmeydanı Vak’ası).
Gürcü Abdünnebînin yanında Katırcıoğlu Mehmed ve Kazaz Ahmed gibi namlı harâmilerle Üsküdara yaklaşması üzerine 2 temmuz cuma günü sadrıâzam Kara Murad Paşa ile yeniçeri ağası Karaçavuş Mustafa Ağa İstanbuldaki bütün yeniçerilerle Üsküdara geçdiler, Doğancılar Meydanında bir askerî karargâh kuruldu, önce serdar tâyin edilen Haydarağazâde Mehmed Paşa da Kısıklıya gönderildi.
Gürcü Abdünnebi de Tuzlayı, Maltepeyi süratle geçerek, 6 temmuz salı günü 15.000 kılıç askeri ile Bulgurlu Dağına konmuştu.
Bulgurlu Dağı sipahi ve levend çadır ve bayrakları ile çiçek tarlası gibi donanmışdı. Ocak ağalarının zâlim ve kirli tagallübünü koruyacak olan ordu da bu tepenin batı eteklerindeki sahraya gelmiş konmuşdu. Merkezde serdar Haydarağazâde Mehmed Paşa ile Yeniçeri Ağası Kara Çavuş Yeniçerilerle yer almış, deniz tarafını teşkil eden sağ kanada yine Yeniçeri kıtaları ve Sipahi bölükleri yerleştirilmiş, sol kanadda da, maiyetinde on kadar paşa ile Sadrıâzam bulunuyordu.
7 Temmuz Çarşamba sabahı Kara Çavuş Yeniçerilerle hemen hücuma geçmek istedi; Serdar mâni oldu:
— Devletli Ağa, acele buyurmayın, sabredin, belki ahvâl hayre tebeddül eder, bu gaileyi cenk olmadan atlatırız!.. dedi.
Haydarağazâde Mehmed Paşa kalben Gürcü Nebînin iyi bir adam olduğunu kabul etmişdi, bu büyük dâvaya gördüğü haksızlığa dayanamıyarak atılmıştı. Tâ Niğde’den kalkmış, Bulgurlu’ya kadar gelmiş, yollarda, köylerde, kasabalarda tek kişinin malına ve evlâdü iyâline tecâvüz edilmemişdi. Onbeş bin asker konup kalktığı menzillerde ihtiyacı olan şeyleri esnafa parasını tıkır tıkır sayarak satın almışdı; bu görülmemiş, işitilmemiş şeydi.
Hakikatde de Gürcü Nebi cenk için gelmemişti. Etrafına topladığı kuvvet karşısında hakkının teslim edileceğine inanmıştı. Bilhassa Sadrıâzamın şahsına itimadı çok büyüktü. Kara Murad Paşayı merd bir adam biliyordu. (B.: Murad Paşa, Kara) Dev gibi cüssesi, kara yağız yüzü, türlü mihnet çekerek neferlikten yetişme bir Yeniçeri olan vezir aslında merd adamdı. Ocak Ağaları devlet idaresini pençelerine alırken, Yeniçeri Ağası olan Kara Murad’ın gayret ve hizmeti çok büyük olmuştu, fakat Sofu Mehmed Paşanın yerine Sadırâzam tâyin edilince, Hükûmet işlerine karışmakta devam eden eski arkadaşları ile arası açılmıştı. Gürcü Nebîyi bu bâdireden samimî olarak kurtarmak istiyordu.
Gürcü Abdünnebî büyük bir buhran geçiriyordu. Bu dâvanın başı kendisinden haksız olarak istenen bir 30,000 kuruştu! sipâhilerin kan dâvâsını isyan için bir behâne yapmışdı. Hâlbuki kendisi öylesine zengin idi ki Bulgurlu’ya, onbeş senede biriktirdiği tam on beygir yükü altın ve gümüşle gelmişti. Şimdi, bu otuzbin kuruş yüzünden yüzlerce ve belki binlerce şehbaz yiğitin mâsum kanları dökülecekti. Sadırâzamın elçi olarak gönderdiği iki bölük çorbacısını sevinçle karşıladı, onlara: “Biz cenk için gelmedik.. Bize kâfir diyerek kanımızı dökenlerden bunu niçin yaptıklarını sormaya geldik.. Olmadı, bizde dâvamızdan vaz geçtik, varın Kara Murad Paşa Hazretlerine arz edin, o da bizim şânımızı, şerefimizi korusun. Katırcıoğlu Mehmed ve Kazaz Ahmed denilen haydutları yanımıza aldık, nasihat verdik, doğru yola soktuk.. Katırcıoğluna ve Kazaz Ahmede birer Sancak Beyliği verilsin, şimdi dönelim, gidelim, arada kan olmasın..” dedi.
Çorbacılar bu haberi getirince Kara Murad Paşa birden vezirliğini takındı, Ocak Ağalarına sormadan Katırcıoğlu Mehmed ile Kazaz Ahmedin Sancak Beyliği buyurulduklarını yazdırttı, turalarını çekmek üzere idi ki yeniçeri ağası Kara Çavuş yanında bir don gömlekle soyulmuş yirmi kadar adamla vezirin otağına geldi. Bunlar Bursa’dan gelen bir Sancak Beyi ile adamları idi, “Gürcü Abdünnebî Altıntaşa konduğunda Katırcıoğlu Bursa taraflarına akın etti, bizi soydu, canımızı güç kurtardık..” dediler. Kara Çavuş da: “Sultanım.. siz de o hayduda sancak verirsiniz.. İşte bu olmaz!.” dedi.
Vakit tam öğle üzeri idi, Bulgur cengi başladı, güneş ufka yaklaşıp sararıncaya kadar devam etti. Bu cengin en mühim sahnesini nakledelim:
Katırcıoğlu Mehmed (B.: Mehmed Paşa, Katırcıoğlu) iki yüz kadar yaya sekbanı bir koru içinde sakladı, sonra kendisi dörtyüz atlı levend ile hücum etti, bozulup kaçar gibi yaptı, karşı tarafı sekbanların pususu önüne çekti, onlar da bir yaylım ateşi ile bir anda 800 kişiyi yere serince bu sefer paşalılar hakikaten bozuldu; Katırcıoğlu ve levendleri yaman kılıç çaldılar. Zafer yeli Gürcü Nebî tarafına esmeğe başlamıştı ki bu eski sipâhi:
— Ümmeti Muhammedi kırdıramam!. dönün geri!. diye bağırdı, ve kendisi çadırlara uğramayup geriye, Gebze tarafına doğru at sürmeye başladı.
Onun sesini işitenler ve çekildiğini görenler de peşine takıldılar. Yolsuz dere tepe giderek Gebzeye de uğramayarak soluğu İzmit’de, muhâfız olarak bırakılmış Kazaz Ahmedin yanında aldılar. Orada Katırcıoğlu dayanamadı:
— Be hey ahmak Gürcü!.. Niçin bizi bozguna verdin!?. Tam zaferi kazanırken geri dönecek idin de bu işe niçin giriştin?.. Benim kellem zaten koltuğumda, var bundan sonra başını kurtarabilirsen sana aşk olsun Ağa!.. dedi ve burunları bile kanamamış dörtyüz levendi ile ve “kemâli şevket ile” haramiliğe döndü.
Gürcü Nebî Niğde’ye çekildi ve oradan: “Anadolu bizim, Rumeli de sizin!.” diye bir mektup yolladı, İstanbulda buna kahkahalarla güldüler.
Bulgurlu cenginde Gürcü Abdünnebî tarafından 100, beri taraftan 1500 ölü verilmişti. Abdünnebî cenk alanını terk ettikten sonra şiddetli bir takibe girişilmiş, Kara Murad Paşaya celâli kellesi getirilmeye başlamıştı. Paşa kelle getirenlere usûlen bahşiş veriyordu, fakat bu kesik başlardan bir dânesini tanıdı, kendi adamlarından birinin başı idi, meğer Yeniçeriler ve sair kapukulu askeri bahşiş almak için kendi ölülerinin kafalarını kesip getirirlermiş. Paşa bahşişi kesince kellenin de ardı kesildi.
Gürcü Nebînin başını getirene büyük bir mükcfat vaad edildi, ve bütün Anadolu Vâli ve Sancak Beylerine bu yolda emirler yazıldı. Bulgurluda bıraktığı hazinesi yağma edilmişti.
Kırşehir Sancak Beyi İshak Bey Karapınarda Gürcü Abdünnebîyi bastı, fakat ancak ölü olarak ele geçirebildi, kesik başını İstanbula yolladı. Eylûl ayı içinde idi, Abdünnebînin kellesi Bâbıhümâyun önüne atıldı.
Tema
Olay
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM060274
Tema
Olay
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 6, sayfalar 3126-3128
Bakınız Notu
B.: Atmeydanı Vak’ası; B.: Murad Paşa, Kara; B.: Mehmed Paşa, Katırcıoğlu
Tema
Olay
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.