Köyün taşıdığı adın höcceti yerinde kıymetli bir eser, ayni zamanda on yedinci asır başının büyük şâiri ve mutesavvifi Şeyh Aziz Mahmud Hüdâî Efendinin bu köy halkına bir hediyesi; yekpâre mermerden bir bulgur dibeği olup 1961 yılı haziranında Bulgurlu Camiinin hazîresi önünde, metrûk, yok olmağa mahkûm duruyordu; kanaatimizce, köyün medhaline, güzel bir kâide üzerine isim âbidesi olarak konmaya değer. Maalesef kendi köylüsü de ayni safsatayı nakleder, hangi sersem kafanın ne zaman ortaya attığını tesbit edemedik, kuvvetle tahmin ediyoruz ki 1876 Rus harbi bozgunundan sonra olacakdır, bu köyün “Bulgurlu” adının “Bulgarlı” isminden geldiği söylenir; târih ve dil bilgisi kıt bazı yazarlar da, bu yâveyi kalem diline vermişlerdir. Şöyle ki, burası gûyâ çok eski zamanda (?) Bulgarların toplandıkları bir köy imiş, zamanla bu köyü terk etmişler, o zamanlar adı “Bulgarlı” olan bu köyde Türkler yerleşince adını “Bulgurlu”ya çevirmişler. Basit bir telâffuz, ses benzetimi ile Bulguru Bulgara bağlamanın mantığını anlayamıyoruz, Türklerin buraları fethettiği sıralarda bu köyün Bulgarlarla meskûn olduğuna da ihtimâl vermiyoruz. Kaldığı, Bulgurlu adının Bulgar ile hiç ilgisi olmadığını gösteren deliller ortada, aydın durmaktadır. Bu köyün adı eski metinlerde ekseriyâ Burgurlu, Burgullu, Bur...

Köyün taşıdığı adın höcceti yerinde kıymetli bir eser, ayni zamanda on yedinci asır başının büyük şâiri ve mutesavvifi Şeyh Aziz Mahmud Hüdâî Efendinin bu köy halkına bir hediyesi; yekpâre mermerden bir bulgur dibeği olup 1961 yılı haziranında Bulgurlu Camiinin hazîresi önünde, metrûk, yok olmağa mahkûm duruyordu; kanaatimizce, köyün medhaline, güzel bir kâide üzerine isim âbidesi olarak konmaya değer. Maalesef kendi köylüsü de ayni safsatayı nakleder, hangi sersem kafanın ne zaman ortaya attığını tesbit edemedik, kuvvetle tahmin ediyoruz ki 1876 Rus harbi bozgunundan sonra olacakdır, bu köyün “Bulgurlu” adının “Bulgarlı” isminden geldiği söylenir; târih ve dil bilgisi kıt bazı yazarlar da, bu yâveyi kalem diline vermişlerdir. Şöyle ki, burası gûyâ çok eski zamanda (?) Bulgarların toplandıkları bir köy imiş, zamanla bu köyü terk etmişler, o zamanlar adı “Bulgarlı” olan bu köyde Türkler yerleşince adını “Bulgurlu”ya çevirmişler. Basit bir telâffuz, ses benzetimi ile Bulguru Bulgara bağlamanın mantığını anlayamıyoruz, Türklerin buraları fethettiği sıralarda bu köyün Bulgarlarla meskûn olduğuna da ihtimâl vermiyoruz. Kaldığı, Bulgurlu adının Bulgar ile hiç ilgisi olmadığını gösteren deliller ortada, aydın durmaktadır. Bu köyün adı eski metinlerde ekseriyâ Burgurlu, Burgullu, Burkullu, veya Burkurlu olarak yazılıdır. Hattâ köy camiinde yetmiş sene imamlık etmiş ve kabri camiin önündeki hazirede olan Mehmed Emin Efendinin taşında da: “Burkurlu imamı” diye yazılıdır; artık Burgur ve Burkur da Bulgardan bozma olamaz. Halbuki Burkul ve ondan muharref Burkur, Burgur Türk lûgatında Bulgur demektir. Bu köy bir çiftci köyü olarak kurulmuş, ve pirinç ziraatinin Anadoluda taammüm etmediği 15 - 16 ncı asırlarda, İstanbulu âlâ pilâvlık bulgurları ile beslemişdir. Bulgurlu civârında bir çilehânesi olan ve onaltıncı asır sonları ile onyedinci asır başlarında yaşamış olan büyük mutasavvif şâir Şeyh Aziz Mahmud Hüdâî Efendi, Bulgurlu köylülerine bir güzel hamam yapdırır iken, cami önüne yekpâre mermerden bir bulgur dibeği koymayı da ihmâl etmemişdir. Bu dibek için Hadikatül Cevâmi: “Ehâlii kariye bulgur yapdıklarında sahk etmek için bir taş mermer dibek vaz etmişdir” diyor. Bu kıymetli dibeği korumak ve onu âbidevî bir hâtıra hâline koymak Bulgurluların vazifelerinden olsa gerekdir.