Ünlü alman hekimi ve tıb bilgini, aşağıdaki hal tercemesini Türk Ansiklopedisinden alıyoruz: “1865 de Hohenkaus (Thorn) da doğmuş, 1951 de Münihde ölmüşdür. 1915 - 1934 te Hamburg’ta prefesörlük etmişdir. Verem hastalığının teşhis ve tedâvisinde başarılar göstermiş, fazla basınçla nefes alma veyâ basınç farkına dayanan usul adını taşıyan metodla, gerekse kalbe yardım olarak göğsün ön cidârından bir kemik alma metodu ile göğüs cerrâhîsinde öncülük etmişdir”. (Türk Ansiklopedisi, cild VIII). Dünya tıb âleminde büyük şöhreti olan bu alman bilgini 1949 mayısında İstanbulda Yıldız Sarayının Şâle Köşkünde toplanan milletler arası Patoloji Kompare kongresine iştirâk etmiş, bu münâsebetle İstanbulun tanınmış hekimlerinden Dr. Kemal Saracoğlu Cumhuriyet gazetesinde “İstanbula gelen büyük bir âlim” serlevhası ile bir makale yazarak Prof. Brauer’i Türk efkârı umumiyesine tanıtmak istemişdir; aşağıdaki satırlar o makaleden alınmışdır (Bu makaalenin baş tarafında Prof. Dr. Brauer’in tıbbî keşif ve metodları hakkındaki tafsilâtı İstanbul Ansiklopedisinin konusu dışında bulduk): “Birinci Dünya Harbi esnasında Türkiyeye gelmiş, bir sene kadar Filistinde çalışmış ve orada esir düşmüştür. Mareşal Çakmakla o zamandan kalma bir dostlukları vardır. Türk hekimlerini yakından tanımak ve sevmek fırsat...

Ünlü alman hekimi ve tıb bilgini, aşağıdaki hal tercemesini Türk Ansiklopedisinden alıyoruz: “1865 de Hohenkaus (Thorn) da doğmuş, 1951 de Münihde ölmüşdür. 1915 - 1934 te Hamburg’ta prefesörlük etmişdir. Verem hastalığının teşhis ve tedâvisinde başarılar göstermiş, fazla basınçla nefes alma veyâ basınç farkına dayanan usul adını taşıyan metodla, gerekse kalbe yardım olarak göğsün ön cidârından bir kemik alma metodu ile göğüs cerrâhîsinde öncülük etmişdir”. (Türk Ansiklopedisi, cild VIII). Dünya tıb âleminde büyük şöhreti olan bu alman bilgini 1949 mayısında İstanbulda Yıldız Sarayının Şâle Köşkünde toplanan milletler arası Patoloji Kompare kongresine iştirâk etmiş, bu münâsebetle İstanbulun tanınmış hekimlerinden Dr. Kemal Saracoğlu Cumhuriyet gazetesinde “İstanbula gelen büyük bir âlim” serlevhası ile bir makale yazarak Prof. Brauer’i Türk efkârı umumiyesine tanıtmak istemişdir; aşağıdaki satırlar o makaleden alınmışdır (Bu makaalenin baş tarafında Prof. Dr. Brauer’in tıbbî keşif ve metodları hakkındaki tafsilâtı İstanbul Ansiklopedisinin konusu dışında bulduk): “Birinci Dünya Harbi esnasında Türkiyeye gelmiş, bir sene kadar Filistinde çalışmış ve orada esir düşmüştür. Mareşal Çakmakla o zamandan kalma bir dostlukları vardır. Türk hekimlerini yakından tanımak ve sevmek fırsatını elde etmiş, memleketimizdeki Gülhane hastanesinin de fahrî profesörlüğü kendisine tevcih edilmişti. Bu profesörlük, onun için lâakal, Almanyada aldığı unvanlar kadar bir iftihar vesilesi olmuştur. Hattâ Almanyanın bu kara günlerinde bu profesörlüğe dayanarak hoş bir protesto hâdisesi de cereyan etmiştir. Mesele şudur: “Türk dostlarından biri kendisine bazı hediyeler göndermiş. Bittabi Almanyada pek dar olan sigarayı da birlikte yollamayı ihmâl etmemiş. Fakat Amerikan makamları ve Alman gümrükçüleri bunu musadere etmişler. Brauer derhal isyan etmiş ve iki aded protesto kaleme almış: Biri Amerikan ve Alman makamlarına, diğeri de Frankfurttaki Türk konsoloshanesine... Evvelkilere soruyor: Ben Türkiyede fahrî profesörüm. Oradaki dostlarımın bana gönderdiği sigaraları ne hakla müsadere ediyorsunuz? Bizim konsolostan istiyor: Ben Türkiyede fahrîprofesörüm, hakkımı müdafaa ediniz! diyor. Amerikan ve Alman makamları protesyoya cevab vermiyorlar ama, Türk konsolosu, asîl bir jestle, şahsına âid sigaralardan bir miktarını ona gönderiyor. “İkinci Cihan Harbi içinde zevcesiyle beraber İstanbula gelmişti. O zaman Türk Tıb Cemiyetinde ve Üniversitede konferanslar verdi. Bir gün bana dedi ki: “— Yaşım 78... Bir daha İstanbulu görebileceğimi sanmıyorum. İstanbulun güzel camilerini, eski eserlerini doya doya bana gösteriniz.” “Meğer ki İstanbula tekrar gelmek ona nasibmiş. Fakat bu defaki gelişinde eski neşesi yoktu. Vatanı harab ve mağlûb, kendisi çok sevdiği eşini kaybetmişti. Hem de kanaati odur ki eşi açlık yüzünden ölmüştür. “Brauer’de sonsuz bir ilim aşkı ve araştırıcı ruhu vardır. Kulakları eskisi kadar duymuyor. Fakat gözlük takarak mükemmel okuyabiliyor. Buraya gelirken iki kitab almış, onları okumuş ve hâlâ okuyor. Bunlardan biri pratik şekilde Almanlara türkçe öğreten bir kitab, diğeri de gene bir Almanın yazdığı “Türkün Yurdu” adlı bir eserdir. Bunları okuyor. Türkiyeye gelmiş olmaktan pek bahtiyar, bana dedi ki: — Camileri göreceğim, hastanelerinizi de görmek isterim.” Kendisine bunu vadettim. Patoloji Kompare kongresinde kulaklarının iyi işitmemesi ve oparlör tertibatının olmayışından dolayı bir şeyler işitemediğine üzülüyor. Bizim için ne ibret alınacak bir haldir! 84 yaşında hâlâ bir şeyler işitmek, öğrenmek istiyor.” (Dr. K. Saracoğlu). Prof. Dr. Brauer 84 yaşında olarak İstanbula son gelişinde Park Otel’de kalmışdı.