Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
BOZA, BOZACI
Darıdan yapılan mâlûm mayalı içki, bunu yapub satan esnaf; suda pişirilmiş pirinç unundan yapılan bir çeşidine pirinç bozası denilirdi. Tahammür ile olduğu için, içki yasakları devrinde ayyaşlar, yahud her hangi bir sebeble içkiye tövbe etmiş olup da içkisiz olamayanlar bir iki bardağı içine tam bir sekir veren sert bozalar içerek sarhoş olurlardı; bundan ötürüdür ki bozacılar halk nazarında meyhaneci ile bir tutulurdu; buradan gelerek dilimizde: «Meyhâneciye şâhid kim diye sormuşlar, bozacıyı göstermiş», «Meyhânecinin kefili bozacı» gibi deyimler vardır; ayni meşrebde, ayni mizaç ve ahlâkda adamların birbirini koruması, tutması, müdâfaası mânâsına gelir.
Sert ateş üstünde dövüle dövüle yapıldığı için halk ağzı deyim olarak, bir adamın verilen ücret karşılığı onu kahredercesine kullanma yerinde «ensesinde boza pişirmek» denilir; misâl:
— Hasan oğlum, seni Taşçı Ali Bey çağırıyor, bağçesinde bir iş varmış...
— Gitmem...
— İyi gündelik veriyor...
— Gitmem... adamın ensesinde boza pişirir o herif...
Her hangi bir ağır iş altında son derecede yorulma yerinde de kullanılır. Misâl:
— Bugün yine ensemde boza pişdi.
Boza bilhassa bir kış içkisidir; kış geceleri İstanbul sokaklarında seyyar boza satıcıları hâlâ dolaşmaktadır; «Haydi boza!.. boza!..» diye yükselen sesleri, hele karlı, ı...
⇓ Read more...
Darıdan yapılan mâlûm mayalı içki, bunu yapub satan esnaf; suda pişirilmiş pirinç unundan yapılan bir çeşidine pirinç bozası denilirdi. Tahammür ile olduğu için, içki yasakları devrinde ayyaşlar, yahud her hangi bir sebeble içkiye tövbe etmiş olup da içkisiz olamayanlar bir iki bardağı içine tam bir sekir veren sert bozalar içerek sarhoş olurlardı; bundan ötürüdür ki bozacılar halk nazarında meyhaneci ile bir tutulurdu; buradan gelerek dilimizde: «Meyhâneciye şâhid kim diye sormuşlar, bozacıyı göstermiş», «Meyhânecinin kefili bozacı» gibi deyimler vardır; ayni meşrebde, ayni mizaç ve ahlâkda adamların birbirini koruması, tutması, müdâfaası mânâsına gelir.
Sert ateş üstünde dövüle dövüle yapıldığı için halk ağzı deyim olarak, bir adamın verilen ücret karşılığı onu kahredercesine kullanma yerinde «ensesinde boza pişirmek» denilir; misâl:
— Hasan oğlum, seni Taşçı Ali Bey çağırıyor, bağçesinde bir iş varmış...
— Gitmem...
— İyi gündelik veriyor...
— Gitmem... adamın ensesinde boza pişirir o herif...
Her hangi bir ağır iş altında son derecede yorulma yerinde de kullanılır. Misâl:
— Bugün yine ensemde boza pişdi.
Boza bilhassa bir kış içkisidir; kış geceleri İstanbul sokaklarında seyyar boza satıcıları hâlâ dolaşmaktadır; «Haydi boza!.. boza!..» diye yükselen sesleri, hele karlı, ıssız gecelerde insana kışı seslendiren garib bir hüzün verir. Bu gece satıcılarının da hemen hepsi pençeli, bazusuna, bileğine güvenen genç adamlardır; son zamanlara kadar da bozacılar umumiyetle arnavuddan olurdu.
Eskiden İstanbul bozahâneleri büyük şehrin ayaktakımının, hattâ uygunsuz gürûhunun oturduğu, toplandığı yerlerdi; kibar evlâdı şöyle dursun hattâ ırz ehli esnafdan gençlerin bozahânelere gitmeleri, meyhâneye gitmekle bir, aslaaa hoş görülmezdi bir adam hakkında: «Bozahâne ehlindendir.» denilmesi hakaret tazammun ederdi.
Yeniçerilik devrinde, bozahânelerin gedikli baş müdâvimleri yeniçerinin erâzil takımı idi.
Evliya Çelebi on yedinci asır ortasında İstanbul esnafından bahseder iken şunları yazıyor:
«Esnâfı Bozaciyan — Dükkân 300, nefer 1005. Bozanın ilk mûcidi Salsal Tatar idi; ammâ bozacılar pîrimiz Sarı Saltuk Sultandır derler ise de hilâfdır, çünkü bu Sarı Saltuk hazretleri bir ulu sultan olup bu hakir Evliyanın ecdâdı türkü türkân Hoca Ahmed Yesevînin halîfesidir ki hasîb ve nesîb ırkı tâhirdendir.
«Bu bozacılar orduda gaayet lâzımlı kavimdir; bozayı sekir verecek derecede içmek haramdır, ama şarab gibi katrası haram değil, yâni sekir vermeyecek kadar içmek mubahdır. Bozayı çok içen kimseyi köpek dalamaz, zîrâ çok içen kimseler istiskaa ve nakris marazına mübtelâ olup koltuk değneğine muhtac olur, ellerinde değnek olacağından köpekler yaklaşamaz.
«Amma yolunda içilirse guzâtı müslimîne kuvvâyi beden olup sıcaklık verdiği gibi açlığı da def eder. Ekseriya bu bozacılar tatarın çingeneleridir. Ne kadar mükeyyif meşrûbât varsa cümlesi bozacıya yamak olup esnafın ordu alaylarında sınıf sınıf geçerler. Temâşâcılara çomça çomça boza dağıtırlar.
«Esnâfı darı bozaciyan — 40 dükkân, 105 neferlerdir. Bunlar Tekirdağı darısından beyaz süt gibi bir nevi boza yaparlar ki gûyâ bi kâse cülâbı hoşgüvardır; pek katı olur, nice kere tecrübe için makremelere (çevrelere) koymuşlar, bir katre akmamışdır; ekseriyâ ulemâ ve meşâyih nûş iderler. Hâmile hâtun nûş itse batnında evlâdı tendürüst olur, hamlini vaz ettikten sonra içse sütü çok olur. Bozacının meşhuru Ayasofya Çarşısında, At Meydanı başında, Kadırga Limanında, Okçularbaşında, Aksarayda ve daha nice malûm yerlerdedir; beyaz üstü kaymaklı bozalardır ki nûş iden hayat bulur; on çomça içilse yine sekir vermez, zîrâ içine Kuşadası pekmezi ve üzerine darçın, karanfil, zencefil, hindistan cevizi serperler.
«Hakir bu kadar âlûfte ve âşüfteler ile meyhâne, bozahâne, kahvehâneye yasdandım, Hüdâ bilir, bu bozadan gayri bir şey nûş etmedim; meşrûbat ve mükeyyifatın birini ağzıma almadım; ancak dilber lebi mâcununa mübtelâ olub simi hâlis hokka dehânından devâyi inşirâhı sadır için kâh kâh kimsenin haberi yok iken istimâl ederim. İstanbul’da Süleymaniyenin Yâsemin Bozası, Arnavud Kasım Bozası, Ayasofyanın Taşaklı Bozası, Unkapanının Sinan ve Miho Bozası pek meşhurdur. Hammallar bunlardan bahis tutuşarak içerler, pek keskin bozalardır.»
Zamanımızda en meşhur bozalar Vefa Bozası ile Nuruosmaniyede Sinanın Bozasıdır; nerede yapılırsa yapılsın, Sinanın dükkânı müstesnâ, kim satarsa satsın, İstanbulda boza, hâlen «Vefâ Bozası!..» diye satılır; hattâ İstanbul’un en uzak köşelerindeki gece satıcıları bile: «Vefânın boza!..» diye bağırırlar.
Eskiden meşhur bozacıların hediye götürüb gönderilmek üzere sûreti mahsûsada boza şişeleri vardı. Zamanımızda o cam şişeler kalkmış, teneke ibrikler kullanılmaktadır. Bozacılarda, dükkânda boza içenler için alelâde bardaklar yerine kalın ve kulplu duble bira bardakları kullanılmaya başlamışdır ki o da ehli keyfin gözüne siklet veren bir bid’attır.
Evliyâ Çelebi bozaya ulemânın da rağbet ettiğini söylüyor ise de İstanbul’un ayak takımının çok olduğu semtleri tasvir ederken bizim «ayak takımı içkisi idi» sözümüzü tasdik ediyor; meselâ Tophâne Çarşısında: «levendler için darı bozası meşhurdur» diyor.
Bozanın, üstüne hindistan cevizi, karanfil, zencefil serpilerek içilmesi unutulmuştur, zamanımızda sâdece darçın serpilir; hattâ o da terkedilmek üzeredir, leblebi konur olmuşdur, ağız, damak tâdında hazin tedennîdir.
Boza Günü (Vefa Lisesinin) — Zamanımızda İstanbul liseleri yılda bir günü okullarının târihçesini kutlama günü kabul etmişler, ve son sınıf talebeleri, mezunlar, eski ve yeni muallimler mütevazi bir okul sofrası etrafında toplanır olmuşlardır. Bu toplantılara önce Galatasarayı Lisesi bir «Pilâv Günü» ile başlamışdır; bu meyanda meselâ Pertevniyal Lisesinin bir «Âşûre Günü, Vefa Lisesinin de bir «Boza Günü» vardır.
Geçen asır ortasında bozacı
(Resim : Sabiha Bozcalı)
Theme
Folklore
Contributor
Sabiha Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM060177
Theme
Folklore
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
Sabiha Bozcalı
Description
Volume 6, pages 3044-3045
Note
Image: volume 6, page 3045
Theme
Folklore
Contributor
Sabiha Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.