Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
BOYACI, KUNDURA BOYACILARI
Büyük şehir İstanbulda Türklerden ve azınlıklardan ihtiyar, genç ve çocuk pek çok insana günlük rızkını temin eden kundura boyacılığı, evvelâ kabul edelim ki, halk nazarında hammallık ve çöpçülük gibi hidemâtı süfliyedendir. Bundan ötürüdür ki, artık şehir hayatı girmiş eski sayfiyeler müstesnâ, nefsi İstanbulun içinde büyük ekseriyet ile kıbtî tâifesinin elindedir; kundura boyacılığında diğer anâsır kıbtîlere nisbetle ancak yüzde 5-6 arasındadır.
Bir kısmı bir şirketin, yâhud bir patronun gündelikcisi, ondalıkcısı olarak üçü beşi bir arada ve “Lustra Salonu” adı verilen dükkânlarda çalışır (B.: Lustra Salonları); bir kısmı, geniş çoğunluğu da ayak işcisidir, “sandık” tâbir edilen avadanlığını alır, müşteri tuttuğu yerlerden geçerek sokak sokak dolaşır, akşama kadar kendisince belli bir rotayı tamamlayıp mekânına döner; yâhud, evinden, mekânından çıkar, doğruca şehrin, kundura boyacılığı geçer bir yerine gidip (meselâ köprü altı vapur iskeleleri, Sirkeci Gari önü, Yeni Cami arkası gibi) âdeta gedik hâlinde peylediği bir yerde çalışır. Bir kısmı büyük iş hanlarının odabaşıları ile anlaşmışlar, onlardan aldıkları müsaade ile her gün bir sefer han, yazıhâne ve iş yerlerini dolaşırlar.
Kundura boyacılığı önce erkek işidir, ve ömür boyunca işlenir işlerden değildir; 12-13 yaşlarında...
⇓ Devamını okuyunuz...
Büyük şehir İstanbulda Türklerden ve azınlıklardan ihtiyar, genç ve çocuk pek çok insana günlük rızkını temin eden kundura boyacılığı, evvelâ kabul edelim ki, halk nazarında hammallık ve çöpçülük gibi hidemâtı süfliyedendir. Bundan ötürüdür ki, artık şehir hayatı girmiş eski sayfiyeler müstesnâ, nefsi İstanbulun içinde büyük ekseriyet ile kıbtî tâifesinin elindedir; kundura boyacılığında diğer anâsır kıbtîlere nisbetle ancak yüzde 5-6 arasındadır.
Bir kısmı bir şirketin, yâhud bir patronun gündelikcisi, ondalıkcısı olarak üçü beşi bir arada ve “Lustra Salonu” adı verilen dükkânlarda çalışır (B.: Lustra Salonları); bir kısmı, geniş çoğunluğu da ayak işcisidir, “sandık” tâbir edilen avadanlığını alır, müşteri tuttuğu yerlerden geçerek sokak sokak dolaşır, akşama kadar kendisince belli bir rotayı tamamlayıp mekânına döner; yâhud, evinden, mekânından çıkar, doğruca şehrin, kundura boyacılığı geçer bir yerine gidip (meselâ köprü altı vapur iskeleleri, Sirkeci Gari önü, Yeni Cami arkası gibi) âdeta gedik hâlinde peylediği bir yerde çalışır. Bir kısmı büyük iş hanlarının odabaşıları ile anlaşmışlar, onlardan aldıkları müsaade ile her gün bir sefer han, yazıhâne ve iş yerlerini dolaşırlar.
Kundura boyacılığı önce erkek işidir, ve ömür boyunca işlenir işlerden değildir; 12-13 yaşlarında, hattâ daha küçük, fakrü zarûretin pençesinde kundura boyacılığına atılan bir çocuk, bir yandan da mektebe gider, okur, sürer çıkar âlî meslek sâhibi bir adam, çocukluğundaki boyacılığının hâtırası, hâfızasında, ham bir meyvanın buruk lezzeti gibi kalır. Yahud ki her hangi bir iş güç sâhibi kimse (ayak takımından olması şart), feleğin türlü darbesini yedikden sonra kundura boyacılığına düşebilir.
İstanbulun ayak işcisi kundura boyacılarını çocuklar ve büyükler diye ikiye ayırabiliriz.
Çocuk boyacılar, 12-17 yaşlar arasındakiler, umûmiyet ile derme çatma sandıklarla işlerler, yukarıda da kaydetdik, zâruretin pençei kahrinde, hırpânî, hattâ pırpırı oğlanlardır, kara ve sarı, kınalı boyalı elleri beylerin hanımların ayakkablarını boyar iken kendi ayakları çıplakdır, yalın ayak dolaşır. Bir kısmı okulu tamâmen terketmişdir, bir kısmı da, işini tanzim etmişdir, günün belli saatlerinde, cumartesi ve pazar günleri ve uzun yaz tâtilinde boyacılık yapar, bir yandan da okula gider; bu çocuklar bu iş hayâtında bir kademe yükselince gazete müvezzii olurlar.
Büyüklere gelince, bir sanat, bir meslek tutamamış ham dest adamlardır; yâhud rûhen âvâre kimselerdir, ilk nazarda görülmese de bir mâlûliyetleri vardır. Hiç bir zaman parlak meslek değildir; hidemâtı süfliyeden olduğunu yukarıda da kaydettik. İçlerinde az, fakat mevcud insanlardır, kundura boyacılığını bir maske gibi kullanırlar, karaborsanın en alt tabaka satıcılığını yaparlar, kaçak Amerikan iskambil kâğıdları, Amerikan - İngiliz cıgaraları, yokluk zamanlarında kahve bulur, getirirler.
Kundura boyacılığı, gerek cinâyet masasına, gerekse siyasî masaya mensub sivil polisler için de pek güzel bir maskedir.
Ayak işcisi kundura boyacılığında avadanlığı şunlar teşkil eder:
1. Sandık; boyacının iş tezgâhıdır; önünde para, cilâ kutusu, boya kutusu, paçavra ve kadife parçaları koymak için bir yahud iki gözü bulunur. Bir yanında fırçaları asmak için çengelcikler, bir yanında da muhtelif renklerde boya şişelerini yerleşdirmek için tenekeden, saçdan bir eki vardır. Üstünde de, müşterinin ayağını basıp koyduğu, tabana nisbetle çok dar tasmasız bir nalın vardır, ve sandığın üstüne gaayet muhkem olarak rabtedilmişdir. Sandığın iki ucuna münâsib uzunlukda bir kayış rabtedilmişdir, boyacı sandığını, bu kayışla omuzuna asarak taşır götürür.
Sandık, bu işe ilk atılacak pırpırı bir oğlan için, düzgünce bir tahtadan derme çatma da yapılır. Boyacı sandıkları İstanbulda Tahtakalede yapılıp satılmaktadır; zamanımızda (1962) en âdîleri 100 lira, sedef kakmalı, kuşlu aynalı, kat kat boyadanlıklı en mükellefleri de 900-1000 lira arasında idi.
2 — İskemle; kundura, cümlenin mâlûmu, boyacı sandık önüne oturarak boyanır; bodur, dört ayaklı bir iskemle, ayak boyacısının beraberinde taşıyıp götürmeğe mecbur olduğu bir şeydir.
3 — Fırça; hususî şeklinde, üst tahtası muka’ar, içeri doğru çökük ve uzun kıllı, en az dört parmak yüksekliğinde olurlar; ikisi siyah boyada ikisi de sarı boyada kullanılmak üzere 2 çift, yâni 4 fırça bulunması şarttır; fakat pırpırı boyacılar, birini siyahda birini de sarıda kullanarak bir çift fırça ilede pek âlâ iş görürler. Zamanımızda kundura boyacısı fırçasının en âdisinin çifti 35 liradır.
4 — Boya ve cilâ; âlâsı ednâsı vardır. Pırpırı boyacı oğlanların âlâ boya kullanacakları elbetki düşünülemez. Boyacıların makbul bildikleri “Nüget” ve “Fenerli” marka boya ve cilâlardır. Boyaya, kundura derisini yumuşak tutması için bâzan bâdem yağı katan boyacılar da vardır.
5 — Bir diş fırçası; beyaz ayakkabıların boyasında kullanılır.
6 — Bir kaşık yâhud çatal sapı; boyadan önce kenar ve ökçeye bulaşmış çamuru kazımada, ve şişeden boya almada kullanılır.
7 — Sarı ve siyah boyalar için iki parça sünger; şişeden boya bir çatal veya kaşık sapı ile alındıkdan sonra kunduraya bu süngerlerle sürülür.
8 — Bezler; çamur silme bezi, parmağa sarılarak kullanılan cilâ bezi, son parlatmada kullanılan uzunca bir kadife parçası.
Bir pırpırı boyacı oğlanın sandığı ve bütün avadanlığı 1962 senesinde 200 lira ile düzülebilmekde idi.
Kundura boyacılarının yüzünü güldüren günler açık havalar, yaz mevsimi, tâtil günleridir. Zamanımızda bir çift sarı veya siyah kundura boya parası (Salon târifeleri hariç) 50 kuruşdur; fakat pabucunu boyatanlar arasında elli yerine 75 kuruş, 100 kuruş verenler pek çokdur.
Bir pırpırı kundura boyacısı oğlanın âdî günlerde kazancı 5 lirayı aşamaz iken cumartesi pazar günleri de 10-15 liradan aşağı düşmez, müstesnâ hallerde de 40-60 liraya çıkdığı, 60 - 70 çift pabuç boyandığı olur.
Ayak işcisi kundura boyacıları yağmurlu günlerde, karlı günlerde işe çıkmazlar.
Kalender meşreb şâirler İstanbulun esnaf güzelleri şânında yazdıkları manzûmeler arasında kundura boyacısı civanları da unutmamışlardır, aşağıdaki kıt’a Sâdi Yâver Ataman tarafından derlenmiş ve “Esnaf Türküleri” adlı risâlesinde neşredilmişdir:
Boyacı güzeli takar oyayı
Cilânın üstüne sürer boyayı
Gece uyur gündüz görür rüyâyı
Sıkılınca canı bakar aynaya
1960 da yaşı sekseni aşmış olan halk şâiri Ali Çamiç Ağa da, İstanbulun esnaf güzelleri için kaleme aldığı 100 kıt’alık manzum mecmuada bir kıbti boyacı güzelini şöyle övüyor:
Kendi yalın ayak kundura boyar
Samur kaş üstüne perçemi koyar
Ya efendim o cilâlı gözleri
Elindeki fırçasının hüneri
Karadır esmer üzre ebruvânı
Ne gam o şûh olmuş kıbti civânı
Sâdi Yâver Ataman’ın yukarda adı geçen risâlesinde notası ile berâber bir boyacı türküsü daha vardır ki Edirne’nin boyacı güzellerini över, hem güftesi hem bestesi şirin türküdür:
Çarşıdan aldım pirinci pirinci
Edirnenin boyacıları birinci
Aman da boyacı boyacı
Cilâna vurgunum boyacı
Fırçana vurgunum boyacı
Edirnenin kıbtileri meşhurdur, boyacılarının da hemen hepsi kıbtidir, Ali Çamiç Ağa da bir İstanbul şoparını zamanının esnaf güzelleri arasına koymada yalnız kalmamışdır. Yine bu ihtiyar külhânînin diğer bir boyacı güzeli için bir manzûmesi daha vardır:
Boyacımın adı Râzi
Açamadım ana râzi
Güzel güzel ellerne bak
Nasıl uzatırım ayak
Yaşım olmuş iken seksen
Çal karayı yüzüme sen
Ahmed Rasim’in “İki güzel günahkâr” eserinin ikinci hikâyesi olan “Güzel Eleni” nin iki kahramanından biri yalın ayak pırpırı kundura boyacılığı yapan “Yani” adında kimsesiz bir Rum çocuğudur (B.: Eleni, Güzel).
Kundura boyacısı tipi
(Resim : Sabiha Bozcalı)
Kundura boyacısı tipi
(Resim : Sabiha Bozcalı)
Kundura boyacısı Yani Çocuk
(Ahmet Rasim’in Güzel Eleni’sinden)
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM060144
Tema
Folklor
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tanım
Cilt 6, sayfalar 3026-3029
Not
Görsel: cilt 6, sayfalar 3027, 3028
Bakınız Notu
B.: Lustra Salonları; B.: Eleni, Güzel
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.